GeriSeyahat Mikonos yıllardır hiç değişmemiş ne bina eklenmiş ne de otoyol
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Mikonos yıllardır hiç değişmemiş ne bina eklenmiş ne de otoyol

Mikonos yıllardır hiç değişmemiş ne bina eklenmiş ne de otoyol

Mikonos, Yunanistan’ın Ege’deki Kiklades Adaları arasında en popüleri. Yüzölçümü Gökçeada’nın yaklaşık üçte biri kadar, 9 bin nüfuslu. Şöhreti ise boyutlarıyla ters orantılı. Sahilleri kadar renkli gece hayatıyla tanındığı, filmlere konu olduğu için yaz boyunca dolup boşalıyor. Türklerin de en çok tercih ettiği Yunan adası. Tijen Mergen bayram tatilini özgürlükler adası Mikonos’da geçirdi, izlenimlerini yazdı.

Sürekli macera ve sportif seyahatler yapan bendeniz, bayram tatili uzun olunca, biraz da “acaba bu kadar gün sıkılır mıyım” korkusuyla Mikonos’a ilk kez gidiyorum. Gitmeden önce çok çalışıyorum, nerede denize girilir, nerede yenir, gerekli tüm ip uçlarını alıyorum.
Adanın merkezi trafiğe kapalı ama plajlara gitmek için araç şart. Taksi veya toplu taşıma aracı bulmak kolay değil, ya otomobil ya da motosiklet kiralamanız gerekiyor. Tüm hafta motosikletlilere hayran hayran bakmama rağmen otomobille dolaşmayı tercih ediyoruz. Söylendiğine göre bizim sahillerimizin tam aksine Mikonos senelerdir hiç değişmemiş. Ne bir bina ne de yol eklenmiş. Her şey yıllardır yerli yerinde ama pırıl pırıl duruyor.
İlk gün valizimiz aktarmalı uçağa yetişmiyor, bunu fırsat bilip plajlara koşmak yerine Mikonos şehrini enine boyuna geziyoruz. Masal karelerinden çıkmış gibi daracık kaldırım taşlı sokakları, beyaz taş evleri, çivit mavisi veya kırmızı kapı ve cumbaları, rengarenk dükkanları daha ilk andan bizi etkiliyor. Mutlaka ana caddelerden ara sokaklara girip kaybolmak gerekiyor. En dar sokaklarda bile çok hoş mekanlar keşfediyorsunuz.
Mikonos’da saatler hep kayık, öğlen 15.00’ten, akşam 22.00’den önce yemeğe oturulmuyor. Öğlen Niko’s Tavena’da yemek yiyoruz. (kişi başı 20-25 Euro) Ana caddenin ortasında kalabalık bir insan trafiğini seyrederek, Yunan şaraplarını yudumlayarak ve bizim rakı sofrasına benzer mezeleri tadarak vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

HER BEKLENTİYE FARKLI PLAJ

Mikonos’da hayat yaz boyunca saat 20.00’ye kadar plajlarda geçiyor. İsteğe göre çok hızlı ve sosyetik ya da çok sakin zaman geçirilebiliyor. Rüzgar çoğunlukla kuzeyden estiği için adanın güneyinde kalan plajlar daha fazla rağbet görüyor ama güney rüzgarları için adanın kuzeyinde adalıların tercih ettiği çok güzel plajlar var.
Paranga; Kalua: En havalı, doğal olarak da Türklerin tercih ettikleri plajlardan biri. Denizi çok güzel, kalabalık, özellikle hafta sonu gidilecekse bir önceki günden yer ayırtmak gerekebilir. Saat 17.00’den 21.00’e kadar plaj partisi var. Öğleden sonra herkeste içki seviyesi yükseldiği için gün batımında kafalar bulunmuş oluyor. Plaj halkı kendini tekno müziğin salıntısına bırakıyor. Bendeniz de tekno müzikle Latin dansı denemeleri yapıyorum.
Psarou: Burası Mikonos’un en şık ve en trendy plajı. Herhalde bayrama denk geldiği için, sanki Türkiye’desiniz! Sağınız solunuz, arkanız önünüz Türk. Nammos adlı lokantası çok meşhur; bebek kalamar ve yengeç bacağı yemeğe doyamıyorum. Önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. En güzel plaj partisi de burada, yine herkes ayakta, tekno müzikle eller havaya.
Super Paradise: Eşcinsellerin çoğunlukla tercih ettiği bir mekan. Bugüne kadar görmediğim yoğunlukta eşcinselle tanışıyoruz. Çoğunda süper vücutlar var, seyretmesi hoş oluyor. Akşamüstü plaj partisinde güzel kızlar platformlar üzerinde dans ediyor.
Kalo Livadi: Güneyde, oldukça sakin ve ada halkının tercih ettiği bir mekan. Solymar adlı restoranı benim favorim oldu; adada yediğimiz en güzel yemek buradaydı. Karpuz salatası, deniz kestaneli kıtır ekmeği (Paksimadi), kalamarlı pestosu ve şehriyeli ıstakozu müthiş.
Panormos: Adanın kuzeyinde, kalabalıktan kaçan Yunanların ve köy halkının tercih ettiği bir yer, çok sade bir lokantası var. Arpacık şehriyeli böcek yemeğini muhakkak deneyin. Tek problemi gölge yok denecek kadar az. Erken gidip yer tutmazsanız tüm gün güneş altında kalabilirsiniz.
Agios Sistos: Panormos’tan bir sonraki koyda. Plaj çok tabii. Sakin ama hiç gölge yok. Çok keyifli bir lokantası var, ismi cismi yok, sorarak buluyorsunuz. Saat 12.30’da lokantada olup yer kapmak lazım, 6-7 masası var ve hemen doluyor. Mekan ve yemekler inanılmaz.
Fokos: Kuzey doğuda. Adanın en sade plajı ve harika bir tavernası var. Sakin bir gün yaşamak istiyorsanız ideal. Yemekleri çok güzel.
Bunların haricinde, zamanınız varsa, adanın güneyindeki Elia ve Lia plajları da görülmeye değer.

GÜNEŞİ ALKIŞLA UĞURLUYORLAR

Eğer akşamüstü plajda partiye kalmayıp, gün batımını izlemek isterseniz şehrin güneyindeki yel değirmenlerinin olduğu bölgeye gitmek gerekiyor. Önerilen iki mekan Caprice Bar ve Catro Bar. Caprice şık ve Türklerin çok rağbet ettiği bir mekan, akşamüstü saat 17.00’den itibaren iğne atsan yere düşmüyor. Castro ise müziği ve dekorasyonu ile çok değişik. Gün batımını seyredip, battığı anda alkışlamak da buraya özel bir adet galiba.
Eski ve yeni limana bakan otelimiz Kouros ve hemen yanında yer alan Cavo Tagoo otelinden de gün batımını seyretmek büyük keyif. Bir akşamüstü odamızın keyfini çıkarıyor, Eleni Karaindrou eşliğinde şarabımızı yudumlayarak terasımızdan güneş batımını izliyoruz.
Gitmeden hayal ettiğim gibi Mikonos’da ne isterseniz buluyorsunuz. Sessizlik ve huzur arayanı da, çılgınca eğlenmek isteyeni de tatmin edebiliyor. Atlas Jet’in bu sene iptal olan direkt uçuşları tekrar başlarsa hafta sonları için tekrar tekrar gidilebilecek kadar keyifli.

RESTORANLARDA SERVİS KALİTELİ FİYATLAR TÜRKİYE’YE GÖRE UCUZ

Akşam yemekleri için Mikonos şehrinde birbirinden güzel mekanlar var. Türkiye sahilleriyle iki büyük fark, servis kalitesi ve fiyat. Hiçbir yerde kötü servis görmüyorsunuz. Fiyatlar da kişi başı birer şişe şarap dahil 30 Euro’yu geçmiyor.
İlk akşam Avra‘da yiyoruz (Kişi başı 25-35 Euro). Yemekleri vasat ama, adada çok az görülen ağaçlı iç avlusu güzel. İkinci akşam Interni Restoran’a gidiyoruz, saat 23.00. Türklerin tercih ettiği restoranın ambiansı çok güzel, bizim Alaçatı’daki Tuval vari bir yer ama lezzet olarak vasat (Kişi başı 30 Euro). Üçüncü akşam, yine tavsiye üzerine, biraz da “Yunan adasında Arjantin restoranına gitmek doğru mu” diye diye, Uno Con Carne’ye gidiyoruz. İstridye ve bonfilesiyle meşhur. Ambiansı da, lezzeti de çok güzel. Dördüncü gün öğlen Nammos’da çok geç vakit tıka basa yemiş olunca akşam bir şey yiyemiyor, o bar senin bu bar benim geziyoruz. Ertesi akşam şehrin en dar ve en kalabalık sokaklarından birindeki, masaları bizim eski Asmalı Mescid tarzı yayaların yürüyüş alanına taşmış bir İtalyan restoranı Pasta Freska’da yiyoruz. Süper lezzet ve kişi başı 15 Euro. Bir Mikonos klasiği, yeldeğirmenlerinin altında yer alan Yunan tavernası Sea Satin’a mutlak bir akşam gitmek gerekiyor. Çok büyük, ambiansı diğerlerine kıyasla daha az ama müziği, servis şekli ve mezeleri ile görülmesi gereken bir mekan. Son akşamımızda çok özel bir balıkçıya gidiyoruz. Eski limana açılan daracık bir sokak üzerinde Balıkçı Kounelas. Deniz mahsullü spagettileri çok lezzetli.

BU ŞEHİR HİÇ UYUMUYOR

Mikonos’da gece yarısına doğru yenen akşam yemeklerinden sonra, yeni günün ilk saatlerinde o bar benim bu bar senin dolaşılıyor. Sanırım herkes kendine uygun müzik ve insan kalabalığı olan mekanını buluyor ve her gece oralara mutlaka uğruyor. Biz önce Capris’e, oradan hemen yanında rıhtımda masaları olan Semini Bar’a uğruyoruz, 1980’lerin tekno versiyonu ile coşturuyor, her gece tam saat 03.00’te Cosi Bar’da geceyi bitiriyoruz. Garsonları bizi hasretle bekliyor, her seferinde büyük coşku ile karşılayıp en güzel masalarına oturtuyor. Gece her saat şehrin görüntüsü muazzam, sokaklarda masalara sığılmadığı için kaldırım kenarlarına, merdivenlere oturan kalabalık sabaha kadar devam ediyor.
False