GeriSeyahat Miki’nin kuzeniyle Kayseri’de, kendisiyle Orlando’da tanıştım
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Miki’nin kuzeniyle Kayseri’de, kendisiyle Orlando’da tanıştım

Miki’nin kuzeniyle Kayseri’de, kendisiyle Orlando’da tanıştım

Disneyworld'de büyülü bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Öyle eğlenceli olacak ki bu! 

Senin beş yüz milyon çıngırağın olacak; Benim beş yüz milyon çeşmem...”    

-Küçük Prens-  Antoine de Saint-Exupery

Çok uzun zaman önceydi. Henüz çocukluktan yeniyetme delikanlılığa adım attığım yıllar... Erciyes’in eteklerinde kurulu bir yatılı okulda hayata hazırlık eğitimi alıyorduk. Çırılçıplak yabanıl bir doğanın yükseltilerinde kurulmuş Kafkas stili taş binalarda geçen hayatın yeknesaklığı sürekli  yenilik arayışlarını gerektirirdi. Spartan eğitim düzeninin doğal bir uzantısı olarak, çoğu Amerikalı misyonerlerden oluşan hocaların hemen tamamı asık yüzlü, ciddi insanlardı. 

Miki’nin kuzeniyle Kayseri’de, kendisiyle Orlando’da tanıştım

Sanırım okuldaki ikinci yılımın hemen başlarıydı. Bir gün öğrenciler arasında büyük bir hareketlenme yaşandı. Okula yeni bir hoca gelmiş. Katıldığı ilk derste tahtaya Miki Fare’nin resmini çizmiş ve “Ben bunun babasının yeğeniyim. Yani kısacası Miki benim kuzenim olur!” demişti. İnanması çok güç olabilir, ama gerçekten de o hocanın adı Walt(er) Disney’di!.. Ve evet, doğru bildiniz, ünlü Walt Disney’in has yeğeniydi. 1960’ların başında, Amerika’daki pırıltılı düzenini terk edip idealizm modasına uymuş, ‘American Board of Missionaries’ adlı kuruluşa gönüllü yazılmış, oradan da Türkiye’ye tayin edilmişti. (Ünlülerin Taşmektep’teki yeğenlerinden biri de Ernest Heming-way’inkiydi. Revirde hemşireydi...) 

DİSNEY AMCAM OLUR

Dönelim tekrar girizgâhını yaptığımız konuya. Efendim, bu yeğen ünlüsü bol Taşmektep’te değişik ‘Club’lar vardı: ‘Ağaç işleme’, ‘Kitap’, ‘Sosyal’ kulüpler... Boş vakitlerini değerlendirirken öğrencilere beceri kazandıran, ama okulun zaten hep var olan Spartan disiplin anlayışının potasında kaynayan sıkıcı yerlerdi bunlar. Bay Disney’in okula geldikten hemen sonra giriştiği deneyimi ömür boyu anımsamamın nedeni de galiba bu oldu. Bu güzel insanın kurduğu kulübün adı ‘Şey Club’ oldu. 

Amerika’dan getirdiği ne var ne yoksa; çeşit çeşit kalemler, değişik yazı-çizi aygıtları, harika çizim defterleri, Disney karakterlerinin maketleri, kitapların envai çeşidi, o zamanlar henüz bir tüketim toplumu olmaya çok uzak olan Türkiye için ancak peri padişahının sarayında bulunabilecek yüzlerce ıvır zıvır... Kulüp üyeleri buradaki davul tozlarıyla minare gölgelerini harmanlayarak, özgür bir kafayla, aklına ne geliyorsa onu yapmakta serbestti!.. Bir gün de bize amcasının Amerika’da bir büyülü krallık kurmak için girişimlerde bulunduğunu anlatmış, o harikalar ülkesinde nelerin olabileceğini tanımlamıştı... 

ZORLUKLARA GÖĞÜS GEREN YILDIZLARA ULAŞIR!

Yaklaşık 40 yıl sonra, ellili yaşlarımın yeniyetmeliğinde, eşim ve iki kızımla seyahat ettiğimiz uçağın tekerlekleri Orlando Havalimanı’na değerken ben hâlâ bunları düşünüyordum. Eh, ne demişler? ‘Per adua, ad astra...’ Zorluklara göğüs geren, yıldızlara ulaşır!.. Disney World’daegün sabah saat 08.00’de başlıyor. Krallığın içinde konuşlanan lüks otellerin imtiyazlı sakinleri, dışarıdan gelip kapılarda biriken  görece lümpen sürülerden önce etkinliklerin olduğu alanlara girme hakkına sahip. Hemen herkesin öncelikli olarak seçtiği ilk yer Magic Kingdom (Büyülü Krallık). Buradan içeri dalan yaşları 1’in altı, 70, 80, 97’nin üstü olan tüm çocuklar, göz açıp kapayana değin Büyülü Krallık’ın etkinliklerinde yitiyor. Main Street boyunca yürünüyor ve krallığın merkezinde Walt Disney ve Mickey’nin görkemli bronz anıtının ziyaretçileri selamladığı yuvarlak meydana ulaşılıyor. Bunun hemen arkasında küçük bir gölün ortasından yükselen ve sivri kuleleriyle krallığın hemen her yerinden görülen Fantasyland Şatosu solukları kesiyor. Tansiyon yükselmeye başlıyor!. 

Hayallerin cisimlenmeye başlayacağı fantastik yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Pekâlâ.. O zaman sağa dönelim ve Tomorrowland’e (Geleceğin Dünyası) girelim. Burada Indianapolis araba yarışlarına bir sürücü olarak katılabilirsin; veya zaman içinde yolculuğa çıkabileceğin bilimkurgu ötesi aygıtlara binebilir, Space Mountain’a (Uzay Dağı) tırmanabilirsin. Şimdi geri dönelim ve Fantasyland-Fantazya Ülkesi’ndeki Cinderella’nın atlıkarıncasında düşleri kovalayalım. Bu arada, Adventureland yani Serüvenler Ülkesi’nde çıkılacak yolculuğu da kaçırmayalım!

Tabii bütün bu etkinliklere saatlerce beklenen kuyruklardan sonra binilebiliyor ve 5 dakikadan uzun süreni yok, ama ne beis!.. Country, Nation, Sangarius diye saldırmaya devam!. Ha tabii.. Acıkmış, susamış olabilir, ayaklarına öfkeli nehirler gibi karasular hücum etmiş olabilir; bütün bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen!.. Yav, niye ben bu denli milliyetçi koşullanmalara sahibim ki? 

Haydi çocukları kuyrukta bırak da, koş git sandviç, su, kola falan getir!.. “Akşam yemeğinde 3-4 tane buzlu bira içmezsem ne olayım!” deme... Krallık sınırları içinde alkollü içki yassah!. Karşı çıkmaya kalkma.. Hemen derdest edilip, DGM’ye çıkarılırsın.. Yani, Disney Güvenlik Mahkemesi’ne!

Tüm atraksiyonların en görkemlisi gece olunca Ana Cadde’den başlıyor ve Fantazya Şatosu’nun önündeki yuvarlak meydanda sürüyor. Tüm disney karakterleri burada unutulmaz bir resmi geçit sunuyorlar ziyaretçilere. Rengarenk ışıklarla donanmış Mikiler, Goofy’ler, Vakvak’lar, seyyar maketlerin içinden izleyicilerini selamlıyor.

Geceyarısı otele dönüldüğünde yataklara mandalından kurtulmuş bir çamaşır gibi seriliniyor. Ama, “Herşey bitti işte, sonunda dinlenebileceğim” diye sevinmek için henüz çok erken! Önünüzdeki birkaç gün içinde, hergün artan tempolarda gezilecek Animal Kingdom (Hayvan Krallığı), MGM Studios, Epcot, Downtown Disney ve daha niceleri var!.. Haydi şimdi uyu artık... Kaygının ecele faydası olacağını sana kim söyledi ki?..

 

 

False