GeriSeyahat Midye Adası ve Pembe Göl’e hayran kaldım
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Midye Adası ve Pembe Göl’e hayran kaldım

Midye Adası ve Pembe Göl’e hayran kaldım

Yasemin Kemaloğlu, İtalya’daki Roma Güzel Sanatlar Akademisi mezunu bir ressam. Yağlıboya resim, fotoğraf ve porselen üstü boyama sanatı çalışmaları yapıyor, yurtdışı ve yurtiçinde sergiler düzenliyor. İstanbul’da yaşayan Kemaloğlu altı kez gidecek kadar sevdiği Senegal’i, başkent Dakar’ı, Midye Adası’nı ve Pembe Göl’ü anlattı.

Seyahat geçmişinizi anlatır mısınız?
- İlk seyahatimi 3 yaşında Varşova’ya yapmışım. Daha sonra Amman, Atina, Roma ve Paris izledi. Tüm bu şehirlerde belli süreler yaşadım. Ayrıca başka ülkeler de gördüm. En son seyahatimi Senegal’e yaptım.

Senegal’a nasıl gittiniz?
- Senegal Afrika’nın batı kesiminde Atlas Okyanusu kıyısında, Guinne Bissau ve Moritanya arasında. Aktarmalı uçuşlarla pek çok kez gittiğim Senegal’in başkenti Dakar’a son gidişimde İstanbul’dan 7 saatlik direkt uçuşla vardım. Afrika’nın kuzey kesimindeki kurak çölleri geçtikten sonra Senegal’in 531 km’lik Atlas Okyanusu kıyısındaki inci gerdanlığı andıran sahilini izlemek, uçak yolculuğuma başka bir güzellik kattı.

Senegal’i gitmek isteyenlere nasıl anlatırsınız?
- 12 milyon nüfusuyla çok küçük bir ülke. Deniz ürünleri, fosfat ve demir ülkenin en temel ekonomik kaynakları. Gündüzleri sıcak geceleri ise serin bir iklime sahip. Bu tropikal ülkede seyahat etmek için en uygun zaman yağmurlu geçen haziran, temmuz ve ağustos hariç, yılın diğer ayları. Daha önce yılbaşında gittiğim Senegal, nisan ayı sonunda gittiğimde de aynı güzellikteydi. Yüzde 80’i Müslüman olan bu ülkede halkın bir kısmı büyücülere inanıyor. Geriye kalan kesimse

/images/100/0x0/55eb3986f018fbb8f8b378eb
Hıristiyan. Yerel dilleri “Wolof.” Ama bir zamanlar Fransız sömürgesi oldukları için halkın çoğu Fransızca konuşuyor.

Senegal’de nereye gittiniz?
- Dakar’a. Buraya vardığımda beni bu sıcak ülkenin, sıcakkanlı, güler yüzlü rehber ekibi karşıladı. Turistik beldesi “Saly”deki Hotel Teranga’ya 2 saatlik araba yolculuğundan sonra vardık. Yol boyunca etraf biraz bakımsız görünüyordu.
Kendi haline terk edilmiş hurda arabalar çoktu. Ama yoksul halkın rengârenk ve cıvıl cıvıl kıyafetleri, rahat, sakin tavırları, huzurlu duruşları size bu dağınıklığı pek de fark ettirmiyor.

Nasıl geçti günleriniz?
- Deniz kenarındaki Hotel Teranga’ya girdiğim andan itibaren büyülendim. Otelin begonvil çiçekleri ve yeşillikler arasında ikişer katlı bungalov evleri var. Güler yüzlü personeli de beni evimdeymişim gibi hissettirdi. Mavi janjanlı kargalar, serçeler ve tavus kuşları eşliğinde kahvaltı yapmak için erkenden kalkıyordum. Onlar için minik ekmekler hazırlarken karşımda sabırla beni izlemelerini görmek bile erken kalkmak için güzel bir nedendi. Sonra deniz kenarına geçip medceziri seyrediyordum. Esen rüzgâr güneşin sıcaklığını biraz olsun hafifletiyordu. Yemekler de güzeldi, akşamları başta “yassa” adı verilen bol soğan soslu tavuk yemeği olmak üzere lezzetli yerel yemekler ve balıkla ıstakozlu mönüden seçimler yaptım.

GERGEDANLARI YAKINDAN İZLEDİM

Dakar’a gidenler nelerle karşılaşacaklar?

- Okyanus kıyısından akşam saatlerinden itibaren sesler gelmeye başlıyor. Halk eğlenceye düşkün. Benim kaldığım otelde de bazı akşamlar, Afrikalı yerel dansçılar, tam tamların ritimleri eşliğinde yerel dans gösterilerini sergiliyorlardı. Gösterilerinin sonunda turistleri de kendilerine eşlik etmeleri için dansa kaldırıyorlardı.
Alışverişe çıktığınızda, sizi dükkânların içine çekmeye çalışan esnaf, pazarlığı içeride yapmayı tercih ediyor. Böylece mutlaka bir satış yapacaklarından eminler. İçeri adım atarsanız bir şey almadan dışarı çıkmanız büyük başarı. Çeşitli ağaçlardan yapılma heykelleri, duvar maskeleri, boyalı kumlardan ve kelebek kanatlarından yapılma tabloları dikkat çekiyor.
Ben de burada kumdan bir tablo yapmanın mutluluğunu ve keyfini yaşadım.
Rengarenk kıyafetler giyen halk, pozitif bir izlenim bırakıyor sizde. Kadınlar bebeklerini bir bez parçasıyla sırtlarına bağlıyorlar. Başlarında taşıdıkları içi dolu sepetlerle geziyorlar. Tüm bunlar size farklı bir kültürü yakından görme fırsatı yaratıyor.

Midye Adası ve Pembe Göl’e hayran kaldım


Dakar’ın yakınlarında görülmeye değer başka nereler var?
- Örneğin Midye Adası. Adaya vardığımda çok şaşırdım. Her yer midye kabuğuydu. Sanki yiyip yiyip kabuklarını her yere atmışlar gibi... Evlerin duvarlarında bile bu kabukları görmek mümkündü. Hatta mezarlıklarında bile toprak yerine midye kabuğu örtülüydü. Bu güzelliği bozan tek şey etrafta kurutulmak üzere ipe dizilen balıkların ağır kokusuydu. Ülkenin tuz ihtiyacının tamamının karşılandığı, Dakar yakınındaki Lac Rose (Pembe Göl) Gölü’ne gittim bir gün. Gölde içindeki farklı mineraller ve yoğun tuzdan dolayı bakterilerden başka hiçbir canlı yaşamıyor. Pembe Göl, önce bulanık ve çamurlu gibi gözükse de, yakınına vardığımda pırıl pırıl portakal renginde bir suyla karşılaştım. Göle yüzmek için girdiğimde hiçbir çaba sarf etmeden kendimi suyun üstünde buluverdim.

Başınızdan geçen ilginç bir anınız oldu mu?
-Ayrıca otele yarım saat mesafedeki, 60 bin dönümlük açık hava safarisinde de, serbest dolaşan zürafa, gergedan, antilop, zebra ve maymunların yakınına kadar gitme imkânım oldu. Bunu bir tek krokodillerde başaramadım.

Düzeltme: Geçtiğimiz haftaki seyahat röportajında yer alan “Dresden’i Ruslar bombaladı” ifadesinin doğrusu “Dresden’i İngiliz ve Amerikalılar bombaladı” olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.

False