GeriSeyahat Midas’ın mezarı açılırken oradaydım
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Midas’ın mezarı açılırken oradaydım

Midas’ın mezarı açılırken oradaydım

Geçenlerde yaptığım mavi yolculukta sıra dışı bir kadınla tanıştım. Leila Bisharat, ilk eşi Türk olduğu için 1964’te Türkiye’ye gelip uzun yıllar ülkemizde yaşamış ve daha o zamanlarda mavi yolculuk sevdasına düşmüş bir Amerikalı.

Leila Hanım, Türkiye’de yaşadığı senelerde Erdal İnönü, Kenan Erim, Kemal Derviş, Ekrem Akurgal, Can Yücel ve Fahrinüssa Zeid gibi önemli isimleri dost hanesine kazımış. Sohbetler derinleşip, Leila Bisharat’ın tecrübelerinin ve yaşadıklarının enginliğinde kaybolunca bu röportajı yapmak farz oldu.

Türkiye’ye gelişinizin hikayesini anlatır mısınız?

- İlk eşim Princeton Üniversitesi’nde Helenistik Mimari üzerine doktora yapıyordu. O yıllarda Princeton’da Fevzi Çakmak’ın torunu Ahmet Çakmak ve Talat Halman da hocalık yapıyorlardı. Türkiye’nin imajının çöl ve develerden ibaret olduğu bir dönemde, eşimin peşine takılıp Ankara’ya geldim. Adı üzerinde, o zaman Kavaklıdere’de kavak ağaçları vardı ve Kuğulu Park’ın yanında üzüm bağları bulunuyordu. Yıldırım nikahıyla evlendik, henüz yirmi yaşındaydım.

Türkiye ile ilgili ilk izlenimleriniz neydi?

- Columbia Üniversitesi’nin tarih bölümünden mezun olmuştum. O yıllarda Princeton Üniversitesi’ne kız öğrenci almıyorlardı. Eşimin Eski Eserler Restorasyon Bölümü’nü kurduğu ODTÜ’de yüksek lisans yapmaya başladım. Türkiye’deki üniversiteler inanılmazdı, kadınlar mimarlık ve mühendislik eğitimi görüyorlardı, oysa Amerika’da erkeklerin dünyasıydı bu. Türkiye’de kadınların çok sayıda hakka sahip olduğunu görmek beni şaşırtmıştı. O zamanın Türkiye’sinde yaşamak bir ayrıcalıktı. Kayınvalidem İsmet Hanım muhteşem bir kadındı. "Çocuklarına ben bakarım, yeter ki sen okulunu ihmal etme" derdi. ODTÜ’nün imkanları ve kayınvalidem olmasa, ne yüksek lisans ne de doktora yapabilirdim. Mezun olduktan sonra Bursa ve Mersin’de şehir ve bölge planlaması yaptım.

Türkiye’de ilk ziyaret ettiğiniz tarihi yer neresiydi?

- Türkçe’yi evdeki yardımcımız Ayşe Hanım Teyze ve bakkal Hilmi Ağa’dan öğrendim. Ayşe Hanım Teyze çok dindardı, diğer dinlere de bir o kadar saygılı. Balayımızda onun hep anlattığı Konya’ya gittik. Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olan Çatalhöyük’ü de ziyaret etmek istedik ama gittiğimizde bir kan davası yüzünden kan
/images/100/0x0/55ea0da4f018fbb8f867c1cb
gövdeyi götürüyordu, görmek kısmet olmadı! Ardından Hattuşaş ve Gordion’a gittik. Kral Midas’ın Eskişehir- Yazılıkaya’daki mezarının açılışına şahitlik ettim.

ESKİDEN TEKNEDE DEĞİL KÖYLERDE KALINIRDI

İlk mavi yolculuğunuzu ne zaman yaptınız?

- 1965’te Güllük, Bodrum ve Marmaris’e gittik, sonraki yıllarda da Erdal ve Sevinç İnönü ile Kaş’a. O zamanlar Kaş öyle bakirdi ki, kasabada sadece bir açık hava sineması, bir de fırın vardı. Beton virüsü ortalığı henüz kasıp kavurmuyordu. Gece Kaş’ı sadece bir jeneratör aydınlatıyordu. Küçük, pat pat motorlu bir tekne kiralayıp Kekova’ya gittik. Doğanın tüm cömertliği gözler önündeydi. Etrafta turist yerine eski eser avcıları vardı.

O zamandan bugüne neler değişti mavi yolculukta?

- O zaman mavi yolculuk teknelerinin üstü açıktı ve akşamları teknede değil, köylerde pansiyonlarda kalınırdı. Profesör Halet Çambel’in Gökova’da Likya evleri mimarisinde yaptırdığı, Ağa Han ödülü almış ahşap bir evi vardı. Orada kaldığımızda, gece dolaplardan çıkarılan yatak ve yorganlarla oturma odası yatak odasına çevrilirdi.

Türkiye’den neden ayrıldınız?

- 1970’li yılların sonundaki politik problemler evliliğimize de olumsuz yansıdı. Eşim profesör olduğu için evimizi bombaladılar. Kızlarımız okula polis eşliğinde gidiyordu. Türkiye’den ayrılıp önce Ford Vakfı’nda, sonra da UNICEF’te çalıştım. Görevim için Ürdün’ün başkenti Amman’a gittim ama Türkiye ile ilişkim hiç kopmadı.

Türkiye’de o zamandan bugüne gördüğünüz değişiklikler neler?

- Özel üniversitelerden, otomobil sahibi olan kişi sayısına, edebiyattaki gelişmelerden, modern havaalanlarına çok iyi ilerlemeler var ama Amerika gibi bir tüketim toplumu olma yolunda hızla ilerliyorsunuz. Mahalle bakkal ve manavları süpermarketlerin kurbanı oluyorlar. Mütevazılık bitmiş, insan ilişkilerinde para ön plana çıkmış. Sahillerdeki yapılaşma ürkütücü boyutlarda. Benim zamanımda önemli olan, dinin kulla Allah arasında olmasıydı, hiç kimse bana İslamiyet’i empoze etmeye çalışmadı, başı örtülü tek bir talebe bile yoktu. Sanki o dönemlerde kadınların daha fazla hakları vardı.

GÖRÜMCEM GÜLER YÜCEL’LE MAVİ YOLCULUKTA BAŞIMIZA GELENLER

Görümcem Güler, ünlü şair Can Yücel’in eşiydi. Bir yolculuğumuz esnasında Marmaris’teki turizm ofisinde çalışan Can’ı ziyarete gittik. Akşam komşularına uğradık. Komşusu sediri kaldırıp, altından antik dünyanın ünlü heykeltıraşı Praxiteles’in Datça Knidos’daki Venüs heykeline örnek olabilecek bir parça çıkarttı. Büyülenmiştik, Ankara’ya döndüğümüzde ne yapacağımızı bilemedik. Bize konukseverlik göstermiş bu kişiyi ihbar edemezdik ama gördüğümüz tarihi eser de çok önemliydi. Mecburen olayı savcılığa aksettirdik. Ardından olan biteni Güler’den öğrendik. Adamın karısı kanundışı kürtaj yapıyormuş, bu ortaya çıkmasın diye evde ne kadar tarihi eser varsa polise teslim etmiş!

CAVUR ALİ İLE EGE KIYILARI

Yıllar boyunca Ege ve Akdeniz’deki çoğu yeri gezdik. Bu sene ise Bodrum’dan başlayan ve Yunan adalarını kapsayan bir tur yaptık. İlk durağımız Kos (İstanköy) adası oldu. İlginç bir ada, Bodrum’dakine benzer bir kaleleri var. Osmanlının izlerini de görebiliyorsunuz. Limana girerken cami minareleri karşılıyor sizi. Ada aynı zamanda tıbbın babası sayılan Hipokrat’ın yaşadığı yer. Oradan Nisiros ve Tilos adalarına geçtik. İkisi de küçük yerleşimler. Nisiros’ta sönmüş bir volkan ve krateri var. Nikia ise adadaki en güzel köylerden. Tilos’ta sadece 300 kişi yaşıyor, Fethiye’deki Kaya köyü hatırlatan bir hayalet köyü var. Simi adası çok hoş bir mimariye sahip, neoklasik binalar arasında dolaşmak çok keyifli. Oradan da Datça ve Knidos üzerinden Bodrum’a geri döndük.

Son yıllardaki turlarımızı adını Bodrum’lu eski bir süngerciden alan Cavur Ali (T: 0242 419 24 41, www.cavurali.com) teknesi ile gerçekleştirdik. Tikten yapılmış çok güzel bir tekne. Sahibi Tosun Sezen, Robert Kolej mezunu, sohbetine doyum olmayan bir derya.

KENAN ERİM, TBMM’NİN AŞÇISINI AFRODİSİAS’A GETİRTTİ

Türkiye’de yaşadığım dönemde birçok önemli kişiyle dostluk yaptım. Prof. Ekrem Akurgal Türkiye’de arkeolojiye damgasını basmış insanlardan biriydi, eşimin de hocasıydı. İnanılmaz bir bilim insanı ve Cumhuriyet döneminin uzun vadeli insan yatırımlarının güzel bir örneğiydi. Babası diplomat olan Profesör Kenan Erim, Türkiye’ye Afrodisias’ı kazandıran isim. Birkaç dil konuşan, espri kabiliyeti yüksek bir aydındı. Yemeğe çok düşkündü, bir seferinde TBMM’nin aşçısını ayartıp, kendilerine yemek yapsın diye Afrodisias’a götürdü. Kültepe’yi kazan Prof. Tahsin Özgüç ve eşi Nimet hanım çok önemli arkeologlardandı. Dünya Bankası’nda başkanlık yapmış olan Atilla Karaosmanoğlu ile beraber çalışmak ufkumu açtı.
False