Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Lüksten, çok şıktan ve deli gibi alışverişten hoşlanmıyorsanız tam size göre
Tülay Filiz için "yaşamak" kelimesinin açılımı "gezmek ve görmek." Bugüne kadar 31 ülke görmüş, bazılarına onlarca kere gitmiş. Bu gezilerden çıkan yazıları 1998’de "Hayallerimin Peşine Düşünce" başlığıyla kitaplaştırmış. Şimdi kendi kurduğu aile şirketinde turizm, reklam ve halkla ilişkiler yapıyor, bir yandan da Bozcaada’da ufak ufak şaraplık üzüm yetiştiriyor. Tülay Filiz ile 30. evlilik yıldönümünü kutlamak ve şarap imalatçılarını görmek için gittiği Lizbon’u ve çevresini konuştuk.
Lizbon’u görenler ya bayılır ya da nefret eder. Neden Lizbon böyle bir his veriyor?
- Gitmeden önce aynı şeyleri ben de duydum. Beğenmeyenler, beğenenlerden fazlaydı. Ama beğeni, beklentiyle ilgili bir şey. Beğenmeyenlere kulak asmadım, gittim.
Değdi mi peki bu kutlamaya?
- Evet, çok güzeldi. Hayata benim bakış açımla bakan herkes Lizbon ve civarında çok mutlu olur. Lüksten, çok şıktan ve deli gibi alışverişten hoşlananlar için uygun bir şehir değil. Lizbon, keşfetmek isteyenlerin şehri. Çok romantik bir yıldönümü geçirmek isteyenler şehir dışındaki, Pousada denen şatolarda kalabilir. Birçok kasabada toplam 44 tane var. Yapıldığı gün neyse, bugün de aynı görüntüye sahipler. Mobilyalar eskiyi yansıtıyor. Tavanlar yüksek, odalar devasa. Her şey şatafatlı ama rahatsız edici değil.
ŞARAPLAR VE ÇİNİLER
Çok merak ettiğiniz şarap imalathanelerini görebildiniz mi peki?
- Gördük tabii. Azeitao’da, Jose Maria de Fonseca şarap fabrikasını ziyaret ettik. 1805’te kurulmuş, aile işletmesi. Bizi gezdiren genç kız bile ailedendi. 1800’lerdeki kapasiteyle saatte 240 şişeleme yapıyorlarmış, şimdi saatte 12 bin şişeye çıkmışlar! Mahzenleriniz nerede diye sorduğumuzda, arkadaki dağı gösterdiler. Uçsuz bucaksız depoları var. Birinde 800 bin litre, diğerinde 400 bin litre şarap fıçılarda muhafaza ediliyordu. Ailenin özel mahzenine de girdik. Ortada devasa bir masa vardı, davetler orada veriliyormuş. Duvarlar 100-150 yıllık şaraplarla doluydu, bazıları kilit altındaydı.
Azeitao kasabasının yetenekleri şarapçılıkla sınırlı değil galiba?
- Azulejos diye tanınan el yapımı çinileri yapan aileler burada yaşıyor. Beyaz zeminde mavi renk kullanılarak yapılan bu çiniler çok meşhur. Daha önce gezdiğimiz saraylarda ve tarihi binalarda benzerlerini görmüştük. Sokak numarası olarak da kullanılıyorlar. Bir çininin yapım süresi altı ayı buluyor. Tek tek alabileceğiniz gibi büyük panolar olarak da satın alabiliyorsunuz.
Bu saydıklarınızdan başka nerelere gitmeyi önerirsiniz?
- Aslında beni en çok etkileyen yer Cabo de Roca oldu. Burası, Avrupa kıtasının en batı ucu. Uçsuz bucaksız bir deniz, denize inen dik kayalıklar ve rüzgar, Cabo de Roca’nın ne kadar farklı olduğunun doğal kanıtı. Ben oldum olası deniz fenerlerini çok severdim, buradaki de çok etkiledi beni. Hem yalnızlığı, hem yalnızken güçlü olmayı, hem de kavuşmayı temsil ederler benim için.
Başka nereleri görelim?
- Sintra’ya gidin mutlaka. Sintra, Portekiz kraliyet ailesinin yazlık sarayının olduğu kasaba. Sadece onu "kusursuz cennet" olarak tanımlayan şair Lord Byron’ı değil, ziyaret eden herkesi kendine hayran bırakıyor. Tepelerinden Atlantik Okyanusu seyrediliyor. Her santimetrekaresi yeşil. Ülkenin zengin ve asil ailelerinin oturduğu görkemli şatolar var. Oteller bile 18., 19. yüzyıllardan kalma. Sintra’yı yürüyerek veya faytonla gezebilirsiniz. Günün sonunda bir şarap evine gittik. Orada yetişen üzümleri dinleyip, hepsinden örnek şaraplar tattık.
MANGALDA SARDALYA VE FADO
Daha sakin ve basit yerler de var mı yakınlarda?
- Cascais kıyıları rengarenk balıkçı sandallarıyla dolu. Bir de her yerde ıstakoz kafesleri asılı. Basit ama çok keyifli bir yer Cascais. Estoril’i de görün bence. Bu iki kasaba, yaz aylarında Portekizlilerin akın ettiği cıvıl cıvıl yerler.
Lizbon’un çevresini gezmek için en uygun yöntem hangisi?
- Birçok tur şirketi var. Biz öyle gezdik. Kaldığınız otelde dosyaları, kontak numaraları oluyor, oradan seçebilirsiniz. Çoğunun kalkış saati öğlen veya öğleden sonra olduğu için sabahı rahat rahat şehirde geçirebilirsiniz.
Lizbon’u gördüm, ruhunu anladım demek için neler yapmak gerek?
- Sokak aralarındaki, taburelerde oturulan lokantalarda yemek yemeniz lazım. Özellikle de mangalda sardalya. Şaraplarını da tadın. Akşam mutlaka bir fado evine gidin. Tramvaylarına binin, eski şehre çıkın. Bairro Alto’yu gezin.
Tramvay şehrin her yerine ulaşıyor mu?
- Evet ama bence en güzeli, daracık sokaklarda, tırmanırcasına gideni. O bir kilometrelik yolda sanki ellerimiz yandaki evlere değecek gibiydi. O tramvay yolculuğunda bir mahalle barının önünden geçtik. Çok şıktı. İlginç olan ise barın bir ucunun kuaför olarak hizmet vermesiydi. Bir tarafta erkekler bira ve şarap içiyor, öbür tarafta kafası bigudili kadınlar bağıra çağıra dedikodu yapıyordu.
Lizbon’da sadece 11 fado evi kaldığını söylüyorsunuz. Ama ben onlarcasını hatırlıyorum. Bu 11’in özelliği ne?
- Bunlar orijinal fado evleri. Amalia Rodirguez’in de zamanında şarkı söylediği fado evi Restaurante Tipico Luso bunların biri. Lizbon’un en eski binalarından birinde. Orijinaller az sayıda olduğu için rezervasyon şart. Orada yer bulamazsanız Adega Mesquita’ya gidin.
GEZİDEN DÖNEN ŞARAP
Fonseca şarap fabrikasında sadece eskiler değil, her bir fıçı özenle izleniyor. "Geziden dönen şarap" diye adlandırılan şarapları ise hepsinden çok özen istiyor. Bu şarabı keşfeden, dedeleriymiş. Gemilerle denizaşırı ülkelere gönderdiği fıçıların dibinde az miktarda şarabın kaldığını görüp onları ziyan olmasın diye bir fıçıda biriktirmiş. Bir süre sonra merak edip tattığında ise olağanüstü bir lezzetle karşılaşmış. Her biri birbirinden farklı şarabın az miktarlarda karışmasından meydana gelen bu lezzeti şimdi bilinçli olarak üretiyorlar.
En sevdiği 5 yer
Meksika Kenya TaylandGüneydoğu Anadolu Bozcaada
seyahatte ne okuyor
Gittiği yerle ilgili kitap ve broşürleri.
ne dinliyor
O ülkenin müziğini.
ne yiyor, ne içiyor
Kokusu rahatsız etmediği sürece tüm yemekleri.
ne giyiyor
Spor ve rahat.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Ülkenin özelliklerine uygun biçimde dekore edilmiş merkezi konumlu otellerde.
kimle seyahat ediyor
Eşi, oğlu veya kızıyla; hangisi o an müsaitse.
çantasının olmazsa olmazları
Seyahat dokümanları, harita, broşür, kalem-kağıt.
- Gitmeden önce aynı şeyleri ben de duydum. Beğenmeyenler, beğenenlerden fazlaydı. Ama beğeni, beklentiyle ilgili bir şey. Beğenmeyenlere kulak asmadım, gittim.
Değdi mi peki bu kutlamaya?
- Evet, çok güzeldi. Hayata benim bakış açımla bakan herkes Lizbon ve civarında çok mutlu olur. Lüksten, çok şıktan ve deli gibi alışverişten hoşlananlar için uygun bir şehir değil. Lizbon, keşfetmek isteyenlerin şehri. Çok romantik bir yıldönümü geçirmek isteyenler şehir dışındaki, Pousada denen şatolarda kalabilir. Birçok kasabada toplam 44 tane var. Yapıldığı gün neyse, bugün de aynı görüntüye sahipler. Mobilyalar eskiyi yansıtıyor. Tavanlar yüksek, odalar devasa. Her şey şatafatlı ama rahatsız edici değil.
ŞARAPLAR VE ÇİNİLER
Çok merak ettiğiniz şarap imalathanelerini görebildiniz mi peki?
- Gördük tabii. Azeitao’da, Jose Maria de Fonseca şarap fabrikasını ziyaret ettik. 1805’te kurulmuş, aile işletmesi. Bizi gezdiren genç kız bile ailedendi. 1800’lerdeki kapasiteyle saatte 240 şişeleme yapıyorlarmış, şimdi saatte 12 bin şişeye çıkmışlar! Mahzenleriniz nerede diye sorduğumuzda, arkadaki dağı gösterdiler. Uçsuz bucaksız depoları var. Birinde 800 bin litre, diğerinde 400 bin litre şarap fıçılarda muhafaza ediliyordu. Ailenin özel mahzenine de girdik. Ortada devasa bir masa vardı, davetler orada veriliyormuş. Duvarlar 100-150 yıllık şaraplarla doluydu, bazıları kilit altındaydı.
Azeitao kasabasının yetenekleri şarapçılıkla sınırlı değil galiba?
- Azulejos diye tanınan el yapımı çinileri yapan aileler burada yaşıyor. Beyaz zeminde mavi renk kullanılarak yapılan bu çiniler çok meşhur. Daha önce gezdiğimiz saraylarda ve tarihi binalarda benzerlerini görmüştük. Sokak numarası olarak da kullanılıyorlar. Bir çininin yapım süresi altı ayı buluyor. Tek tek alabileceğiniz gibi büyük panolar olarak da satın alabiliyorsunuz.
Bu saydıklarınızdan başka nerelere gitmeyi önerirsiniz?
- Aslında beni en çok etkileyen yer Cabo de Roca oldu. Burası, Avrupa kıtasının en batı ucu. Uçsuz bucaksız bir deniz, denize inen dik kayalıklar ve rüzgar, Cabo de Roca’nın ne kadar farklı olduğunun doğal kanıtı. Ben oldum olası deniz fenerlerini çok severdim, buradaki de çok etkiledi beni. Hem yalnızlığı, hem yalnızken güçlü olmayı, hem de kavuşmayı temsil ederler benim için.
Başka nereleri görelim?
- Sintra’ya gidin mutlaka. Sintra, Portekiz kraliyet ailesinin yazlık sarayının olduğu kasaba. Sadece onu "kusursuz cennet" olarak tanımlayan şair Lord Byron’ı değil, ziyaret eden herkesi kendine hayran bırakıyor. Tepelerinden Atlantik Okyanusu seyrediliyor. Her santimetrekaresi yeşil. Ülkenin zengin ve asil ailelerinin oturduğu görkemli şatolar var. Oteller bile 18., 19. yüzyıllardan kalma. Sintra’yı yürüyerek veya faytonla gezebilirsiniz. Günün sonunda bir şarap evine gittik. Orada yetişen üzümleri dinleyip, hepsinden örnek şaraplar tattık.
MANGALDA SARDALYA VE FADO
Daha sakin ve basit yerler de var mı yakınlarda?
- Cascais kıyıları rengarenk balıkçı sandallarıyla dolu. Bir de her yerde ıstakoz kafesleri asılı. Basit ama çok keyifli bir yer Cascais. Estoril’i de görün bence. Bu iki kasaba, yaz aylarında Portekizlilerin akın ettiği cıvıl cıvıl yerler.
Lizbon’un çevresini gezmek için en uygun yöntem hangisi?
- Birçok tur şirketi var. Biz öyle gezdik. Kaldığınız otelde dosyaları, kontak numaraları oluyor, oradan seçebilirsiniz. Çoğunun kalkış saati öğlen veya öğleden sonra olduğu için sabahı rahat rahat şehirde geçirebilirsiniz.
Lizbon’u gördüm, ruhunu anladım demek için neler yapmak gerek?
- Sokak aralarındaki, taburelerde oturulan lokantalarda yemek yemeniz lazım. Özellikle de mangalda sardalya. Şaraplarını da tadın. Akşam mutlaka bir fado evine gidin. Tramvaylarına binin, eski şehre çıkın. Bairro Alto’yu gezin.
Tramvay şehrin her yerine ulaşıyor mu?
- Evet ama bence en güzeli, daracık sokaklarda, tırmanırcasına gideni. O bir kilometrelik yolda sanki ellerimiz yandaki evlere değecek gibiydi. O tramvay yolculuğunda bir mahalle barının önünden geçtik. Çok şıktı. İlginç olan ise barın bir ucunun kuaför olarak hizmet vermesiydi. Bir tarafta erkekler bira ve şarap içiyor, öbür tarafta kafası bigudili kadınlar bağıra çağıra dedikodu yapıyordu.
Lizbon’da sadece 11 fado evi kaldığını söylüyorsunuz. Ama ben onlarcasını hatırlıyorum. Bu 11’in özelliği ne?
- Bunlar orijinal fado evleri. Amalia Rodirguez’in de zamanında şarkı söylediği fado evi Restaurante Tipico Luso bunların biri. Lizbon’un en eski binalarından birinde. Orijinaller az sayıda olduğu için rezervasyon şart. Orada yer bulamazsanız Adega Mesquita’ya gidin.
GEZİDEN DÖNEN ŞARAP
Fonseca şarap fabrikasında sadece eskiler değil, her bir fıçı özenle izleniyor. "Geziden dönen şarap" diye adlandırılan şarapları ise hepsinden çok özen istiyor. Bu şarabı keşfeden, dedeleriymiş. Gemilerle denizaşırı ülkelere gönderdiği fıçıların dibinde az miktarda şarabın kaldığını görüp onları ziyan olmasın diye bir fıçıda biriktirmiş. Bir süre sonra merak edip tattığında ise olağanüstü bir lezzetle karşılaşmış. Her biri birbirinden farklı şarabın az miktarlarda karışmasından meydana gelen bu lezzeti şimdi bilinçli olarak üretiyorlar.
En sevdiği 5 yer
Meksika Kenya TaylandGüneydoğu Anadolu Bozcaada
seyahatte ne okuyor
Gittiği yerle ilgili kitap ve broşürleri.
ne dinliyor
O ülkenin müziğini.
ne yiyor, ne içiyor
Kokusu rahatsız etmediği sürece tüm yemekleri.
ne giyiyor
Spor ve rahat.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Ülkenin özelliklerine uygun biçimde dekore edilmiş merkezi konumlu otellerde.
kimle seyahat ediyor
Eşi, oğlu veya kızıyla; hangisi o an müsaitse.
çantasının olmazsa olmazları
Seyahat dokümanları, harita, broşür, kalem-kağıt.