Köyceğiz’de bir mücevher: Sultaniye Kaplıcaları
Gölün kıyısındaki şifalı sularıyla ünlü kaplıca, MÖ 100 yıllarında Kaunoslular tarafından açılmış, Bizans döneminde genişletilerek konaklama tesisleri yapılmış. Antik hamamlar Köyceğiz Gölü’nün altında kalmış ama kalanlar ve suyu ruhu da bedeni de şifalandırıyor.
Sabahın erken saatleri. Köyceğiz’in kenarındayız, kuş sesleri bir melodi adeta... Gölün etrafını saran mor dağların yarattığı muhteşem panoramayı seyrederken telefonum çalıyor... “Nerelerdesin arkadaşım? Instagram’daki fotoğraf yeni mi, Köyceğiz’de misin?” “Evet” der demez “Biz de Sultaniye Kaplıcaları’nda kamp kurduk” sözlerinin ardından toparlanıp biz de rotayı Sultaniye Kaplıcaları’na çeviriyoruz.
Ölemez Dağları’nın eteklerindeki kaplıcalara Sultaniye Köyü’nden gidiliyor. Göl kenarındaki köy adeta bir cennet. Sessiz, sakin, bakir... Gördüğümüz manzara bizi o kadar etkiliyor ki art arda fotoğraf çekip, anı ölümsüzleştirip kısa bir molanın ardından tekrar yola koyuluyoruz. Köyden çıkıp yaklaşık 2 kilometre yol aldıktan sonra arkadaşımın kamp kurduğu alana varıyoruz. Öteden beri çadırlı kamp yapmayı çok severim. Bedenim toprağa yakın, gözlerim gökyüzüne... Gecenin zifiri karanlığında yıldızları seyretmek ve gündoğumunun muhteşem güzelliğini fotoğraflayabilmenin hayaliyle uyuyakalmak ne güzeldir.
Çadırımızı kurduktan sonra kamp alanımıza 300 metre uzaklıktaki kaplıcaya gidiyoruz. Ülkemizin en yüksek radyoaktivitesine sahip olduğu söylenen (98.3) sularıyla şifa arayanların tercih ettiği Sultaniye Kaplıcaları’nın MÖ 100’lü yıllarda Kaunoslular tarafından açıldığı, Bizans döneminde genişletilerek konaklama tesisleri yapıldığı söyleniyor. Bu tesislerin önemli bir kısmı Köyceğiz Gölü’nün altında kalmış. Kaynaklara göre Roma döneminde hastane olarak kullanılan kaplıcanın girişine “Tanrılar adına buraya ölüm giremez” diye yazıldığı, Ölemez Dağı’nın adının da buradan geldiği belirtiliyor. Kaplıca havuzları birkaç tane. Kadın-erkek ayrı kapalı havuzların yanı sıra tarihi kalıntıların olduğu yerde açık alandaki havuza karma olarak girilebiliyor. Biz de bu havuza atıyoruz kendimizi. Kaplıcanın, radyoaktivite yüksekliği nedeniyle rehabilite edici olduğu söyleniyor. Bundan mıdır bilmem ama sıcak suyun verdiği rahatlama harika.
Şifa bulmak için gelen çok. Kaplıca suyunun romatizma, böbrek ve idrar yollarına, metabolizma bozuklukları, ruhsal yorgunluk, cilt ve kadın hastalıkları gibi rahasızlıklara iyi geldiği ve tam bir şifa kaynağı olduğu iddia ediliyor... Suları kalsiyum klorür, kalsiyum sülfat, kalsiyum sülfür, bromür, radon ve radyoaktif maddeler açısından oldukça zengin. Su sıcaklığı 39 derece. Köyceğiz Kaymakamlığı radon değeri açısından dünyada Endonezya’daki bir kaplıcadan sonra ikinci olduğunu yazmış.
Göl kıyısında ‘güzellik çamuru’ denen çamur havuzu var. Vücuda sürülmesiyle teni yumuşattığı, kırışıklıkları giderdiği de iddialardan. Bedenimiz sıcak sularda güzelce şifalandıktan sonra göl kenarındaki kafeteryada soluklanıp çayımızı
yudumlarken şahane manzara eşliğinde ruhumuz da dinleniyor...