Kendini bulmak isteyenler!
Beni çağırdı hoş bir davetle. Nasıl gitmem, uçarak…
Önce haberi geldi.
Beni bekliyormuş.
Taksim’de, Gezi Parkı’nda…
İçimde nasıl bir kıpırtı, nasıl bir sevinç, nasıl bir coşku…
Hazırlanıp koşar adımlarla gidiyorum.
Koşmak ne demek, uçuyorum adeta.
Veee…
Taksim Gezi Parkı’ndayım.
İşte orda.
Bakışlarımız buluşuyor.
Ona doğru yürüyorum.
Bende çocuksu bir mutluluk, ona kavuşmuş olmanın verdiği heyecandan olsa gerek.
Daha merdivenlerden çıkarken kendimi bırakıyorum kollarına.
An be an yaşıyorum.
Yaşamak ne kelime kendimi kaybediyorum resmen.
Nasıl bir aşk, nasıl bir kayboluştur ki, üç saat nasıl geçmiş anlamıyorum.
Aradığım birçok şeyi orda buluyorum.
Dedim ya kendimi kaybetmişim.
Bıraksalar bir üç saat daha…
***
Yüzlerce kitap, ebru örnekleri, film afişleri, İstanbul tarihine ait görsel malzemeleri görünce, eski plaklardan bulunan ortama yayılan nostaljik müzikleri dinleyerek kendimi zenginleştirmişken nasıl kaybetmeyeyim kendimi, söyler misiniz?
O kendimi kaybedişte, sayfalarda, yazılarda, satır aralarında kendimi yeniden buluyorum.
Gördükçe, baktıkça, dokundukça…
***
Geçtiğimiz hafta ziyarete açılan, 70'e yakın sahafın katıldığı Beyoğlu Sahaf Festivali, festivalden çok kitap şenliği demek daha doğru olur sanırım, 11 Ekim tarihine kadar Taksim'deki Gezi Parkı içinde devam edecek.
Orda kendimi buldum. Bu yeniden kendimi buluşumu sağlamaya devam edecek birçok kitap ve görsel alacak kadar…
Dahası oradakilerin yarısını alırdım imkanım olsaydı ya da bıraksalardı.
Bu festivalde; nefes almış, yüzüne renk gelmişti binlerce kitabın, onları sevenlerin, değerini anlayanların elleri dokunduğunda.
Yolunuzu bu festivale düşürün, kendinizi bu rengarenk şenliğe kaptırın derim.
Kitapların sayfalarında kaybolmak, satır aralarında kendini bulmak isteyenlere...