Kara horozun bağlarında nisan bir şenliktir
Roma İmparatorluğu İtalya’sında yılın en eğlenceli pagan şöleni 23 Nisan’da başlardı. Vinalia Priora, yani yılın “İlk Şarap Festivali”nde sonbaharda uykuya yatırılan şarapların fıçıları açılır, köleler ve efendileri yılda bir kez birlikte Venüs’ün şerefine kadeh kaldırırdı.
Tanrılar kralı Jupiter’in çiçeklenmeye başlamış asmalara bereket getirmesi için dua edilirdi. En ünlü İtalyan şaraplarının üretildiği günümüz Toscana’sında bu gelenek unutulmuş. Önceki hafta, 16’ncı yüzyılın meşhur korsan kaşifi Giovanni da Verrazzano’nun bağlarındaydım. Kara horoz simgesini gururla taşıyan Chianti Classico bölgesi bereketli bir sezona hazırlanıyor, şölene dönüşen baharın tadını şarap turlarındaki Amerikalılar çıkarıyordu.
Toscana sert bir kış yaşadı bu yıl. Bağlar insan boyu karla örtüldü. Martta erimeye başlayan beyaz örtüyü, bereketli nisan yağmurları silip süpürdü. Batıdan esen ılık zefir rüzgarıyla ısınan asmalar nihayet kış uykusundan uyandı. Devrek bastonunu andıran, budanıp tellere gerilmiş tek tip, çıplak asma kütükleri filizlendi.
Nisan ortasına geldiğimiz halde, Chianti Classico bölgesinde sırtları kaplayan, gözalabildiğine uzanan bağlar hâlâ çıplaklığından kurtulamamıştı. Buna karşın aralardaki zeytinlikler yemyeşildi. Yere kadar inen bulutlar, incecik bahar yağmuru, birkaç hafta önce iyice budanmış, yükselmelerine izin verilmeyen bodur ağaçları sıcak yaza hazırlıyordu. Zeytinlerin gümüşi yeşili, zemindeki çimenin zümrüt halısında mücevher gibi parlıyordu. Kimi bölgelerde kilometrelerce uzanan yemyeşil ekinler, sarı çiçeklerle örtülmüş, tarlaların arası gelincik bahçesine dönüşmüştü...
Sırtların üstünden, tepelerin kıyısından kıvrılarak uzanan Toscana yollarında nisan başında otomobil yolculuğuna çıkmak yemyeşil, başdöndürücü bir denizde rüyalara kulaç atmak gibiydi. Yollar tenha, yerleşimler sakindi. Ortada ne görgüsüz villalar ne de yüksek duvarlarla çevrili tatil köyleri vardı. Kırsal kesimde halk dededen kalma evleri onarmakla yetinmişti. Yol kıyısındaki kasabalar ise istisnasız geçmişin dokusunu korumuştu. Sanki 1960’lardan sonra bölgede hiç bina yapılmamıştı. Taş evlerin bahçelerindeki dalları çiçek dolu erguvanlar bu tabloya güzellik katıyordu. Tepelerin üstüne kartal yuvası gibi yerleşen tarihi kasabalar ortaçağa açılan birer zaman tüneliydi.
CHIANTI CLASSICO BURADA DOĞDU
Boşluğa açılan seyir terasında bir grup orta yaşlı Amerikalı’ya bölgenin şarap kültürünü anlatan Verrazzano Şatosu’nun kır saçlı şarap rehberi Gino Rosi, aşağıda uzanan bağları gösterip “Bu yıl çok kar yağdı, toprak suya doydu. Geçen yıl yüzeydeki otlar hemen sararmıştı. Bu yıl ise yemyeşil. Verimli bir sezon bekliyoruz” diyor sevinçle. Sonra gururla sürdürüyor konuşmasını.
“Chianti Classico’nun efsanevi şarapları sangiovese üzümünden yapılır. Fakat önümüzdeki yamaçta yetişenlerle, karşıdaki vadinin üzümü, şarabı farklı taddadır. Güneş, rüzgar, mikro klimadır bu farkı yaratan. Tanrıya şükürler olsun ki, yeryüzünde kötü şaraplar da var. Bu sayede Chianti’nin farkı ortaya çıkıyor...”
Castello di Verrazzano, Chianti Classico bölgesinin orta büyüklükteki şarap üreticilerinden. Geçmişi New York’taki köprüye adını veren Verezzano’lu Giovanni’ye kadar uzanıyor. Bugün Greve adını alan Verrazzano köyünde, 11’inci yüzyılda yapılan bu kuleli evde, 1485’te doğmuş Giovanni. Ailesi gibi zeytincilik, şarapçılık yapmak yerine Floransa’ya yerleşip, korsanlığı meslek seçmiş. Akdeniz’de İspanyol gemilerine göz açtırmadığı için Fransa kralının desteğini kazanmış. 1524’te kralın talimatıyla Magellan’ın eski ekibini toplayıp Amerika’ya keşif seferine çıkmış. New York’a ilk ayak basan Avrupalı olmuş. Oradan getirdiği üç taş bugün köşkün duvarlarında sergileniyor. Fakat Giovanni’nin sonu meçhul. Bazı kaynaklara göre, 1528’de Guadelupe’da tek başına karaya çıkınca yerlilere yemek olmuş. Kimileri ise İspanyollarca idam edildiğini söylüyor.
YILDA 30 BİN KİŞİ GEZİYOR
Giovanni’nin doğduğu taş ev günümüzde sadece Toscana’nın değil, onun içinde seçkin bir adacık olan Chianti’nin de değil, en nadide bağlardan oluşan Chianti Classico bölgesinin popüler şaraphanelerinden. 1958’de Floransalı Cappelini Ailesi’nce satın alınan şato 220 hektar araziye sahip. 20 hektarı zeytinlik, 42 hektarı bağ. Yılda 300 bin şişe şarap üretiyor. Yüzde 80 oranında kırmızı sangiovase üzümü içenler Chianti Classico kalitesinin simgesi siyah horoz damgasıyla, daha düşük oranlardakiler ise süper Toscan kategorisinde pazarlanıyor. Ayrıca Toscana’da yemekten sonra, tatlı niyetine bisküvi batırılan vermut benzeri beyaz Vino Santo’dan yılda 3 bin şişe üretiliyor. Bir başka ürün 10 yıl meşe fıçıda dinlendirilen balzamik sirke.
Gino’dan öğrendiğime göre, bölgede 40 yıl önce başlatılan şarap turları şato için de önemli bir gelir kaynağına dönüşmüş. “Yılda ortalama 30 bin ziyaretçi geliyor, toplam gelirimizin yüzde 30’u şarap turlarından. Kışın köyler kar altındayken bile gelenler vardı” diyor. Bu ilgide geçen yıl ve bu yıl “Floransa’nın En Yaratıcı Şarap Turizmi Şatosu” seçilmesinin de payı olsa gerek. Şarap turlarında yoğun dönem bağbozumu zamanı, en çok gelenler Amerikalılar. Onları Alman, Norveç, Danimarkalılar izliyor. Brezilyalılardaki artışa da dikkat çekiyor Gino: “Hangi ülkelerde ekonomi yükseliyorsa bunun etkisini ziyaretçi skalamızda görüyoruz.” Şarap konusunda burunlarından kıl aldırmayan Fransızları sorunca gülümsüyor. “Evet, onlar da iyi müşterimiz...”
SARMISAK MUCİZESİ
Castello di Verrazzano’nun mahzenleri müze gibi. Tarihi fıçılar, geçen yüzyıldan fotoğraflar, eski aletler... Büyük fıçılar Venedik yapımı. Kıymetli şarapların dinlendirildiği barik fıçılar Bordeaux damgası taşıyor. Herbirinden 300 şişe şarap çıkan 600 Euro’luk barik fıçıları gösterirken “Bir kez kullanılıyor” diyor rehberimiz. İşte bu değerli fıçılardan her yıl 60 bin şişe Chianti Rezerv, 120 bin şişe Classico çıkıyor. Wine&Sprits dergisinin 2004 Chianti Rezerv’e 94 puan verdiğine bakılırsa, emekler boşa gitmiyor.
Şarap turları tadım, hatta isterseniz öğle yemeği de içeriyor. Chianti geleneğinin anlatıldığı turlar kişi başı 28 Euro. Yemek eklenince fiyat 52 Euro’ya çıkıyor. (www.verrazzano.com) Şatonun şefi Vissini’nin mutfağında bölge lezzetleri ağırlıkta. Restoran bağları ve geniş bir vadiyi kuşbakışı görüyor. Yemekte şatonun üç ünlü şarabı, Gino’nun esprili açıklamaları eşliğinde tadılıyor.
Bu turdan bizim küçük grubumuzun payına düşen en şaşırtıcı ders, asiti yüksek Toscana zeytinyağına batırılmış sarmısaklı ekmeğin damağımızda yarattığı mucizeydi. Bu ekmeği yedikten sonra birdenbire ağızdaki tadalma duyusu açılıyor, en sıradan şaraptaki aromalar bile belirginleşiyordu. “Kimya böyle bir şey işte” diyordu Gino biz şaşkın turistlere.
3 saati bulan turumuzu tamamlayıp, dev havuzun süslediği fıskiyeli bahçeden çıkarken yağmur atıştırıyordu. Tattığımız Chianti Classico’nun üstüne, şatonun gecesi 94 Euro’ya kiralanan odalarında konaklamak, günü kuşları ve yağmuru dinleyerek bitirmek güzel bir fikir olabilirdi. Fakat bizi heyecan verici başka bir adres bekliyordu: Siena...
(Bu yolculuk Mika Tur’un sponsorluğuyla yapılmıştır)
NEREDE?
Toscana’nın merkezinde, Floransa ile Siena kentleri arasındaki 16.5 bin hektarlık alan Chianti adıyla anılıyor. Chianti, Toscana topraklarının yaklaşık yüzde 30’unu kapsıyor. İdare bölge değil, isim sadece bu şarabın özgün coğrafyasını işaretliyor. İsmin kökeni hasır örgülü, tombul şişesiyle tanınan kırmızı Chianti şarapları. Bu şarabın ana üzümü yöreye özgü kırmızı sangiovese (Jüpiter kanı). İlk kez 1716’da Toskana Dükü Medici çizmiş Chianti bölgesinin sınırlarını. Sadece dört köye şarabını Chianti adıyla pazarlama izni vermiş. Bugün Chianti yedi alt bölgeden oluşuyor. En değerli şaraplar bölgenin ortasındaki 259 kilometrekarelik Chianti Classico köylerinden elde ediliyor. Castellina, Gaiole, Greve, Radda’nın yanı sıra Barberino Val d’Essa, San Casciano, Tavarnelle siyah horozla simgelenen bu bölgenin başlıca yerleşimleri.
BARON RICASOLI’NİN ÖZEL CHIANTI FORMÜLÜ
Şarabı lezzetlendiren formülü 1800’lerin ortalarında başbakanlık da yapan Baron Bettino Ricasoli geliştirmiş: Yüzde 70 sangiovese, yüzde 15 canaiolo, yüzde 10 malvasia üzümü... Orta gövdeli, taneni bol, vişne ve fındık, ceviz aromaları içeren şarap 1950’lere kadar orta gelirli aile sofralarındaki spagetti ve köfte tabaklarının vazgeçilmez eşlikçisiydi. Karen MacNeil’in Wine Bible adlı kitabında anlattığına göre, 1960’larda Amerika’da birden bire popülerleşti. Chianti’de bağlar bölge dışına taştı, sangiovese üzümünün kalitesiz klonlarıyla bağlar kuruldu. Şarabın kalitesi 1970’lerde dibe vurdu. Bağ alanlarını, türleri, üretim miktarlarını sıkı kontrol altına alan yeni şarap yasasıyla 1980’lerde Chianti bölgesine yeni bir düzen getirildi. Chianti Classico, DOCG kategorisine alınıp resmi kalite güvencesine kavuşturuldu. Günümüzde bir şarabın bu kategoriye girebilmesi için en az yüzde 75 oranında sangiovese içermesi, canailo’nun yüzde 10’u, cabernet sauvignon, merlot gibi yabancı kırmızı üzümlerin yüzde 15’i aşmaması gerekiyor. Yüzde 6’ya kadar beyaz üzüm eklenebiliyor. Rezerv kategorisinde ise beyaz üzüm kesinlikle yasak, en az üç yıl meşe fıçıda dinlendirilmiş olması koşul. (www.chianticlassico.com)
CHANTI CLASSICO REZERV ÜRETEN ÜNLÜ ŞATOLAR
* Antiori (www.antiori.it) * Badia a Coltibuono (www.coltibuono.com) * Castellare (www.castellare.it) * Castello Della Paneretta (www.paneretta.it) * Castello di Ama (www.castellodiama.com) * Castello di Volpaia (www.volpaia.com) * Fattoria di Felsina (www.felsina.it) * Fattoria Sel Vapiana (www.selvapiana.it) * Fonterutoli (www.fonterutoli.com) * Fontodi (www.fontodi.com) * Monsanto (www.castellodimonsanto.it) Rocca di Costagnoli (www.roccadicastagnoli.com) * Ruffino (www.ruffino.com) San Felice (www.agricolasanfelice.it) Villa Cafaggio (www.villacafaggio.it) Kaynak: Wine Bible, Karen MacNeil.
1001 TEMA
Toscana’da şarap turlarının yanı sıra farklı ilgi alanlarına hitap eden pek çok turizm teması bulunuyor. Buharlı tren, bisiklet, yürüyüş turlarıyla bölgeyi keşfedebilir, Toscana’da çekilen ve sinema tarihine geçen filmlerin mekanlarını ziyaret edebilir, gurme turlarına çıkabilirsiniz. (www.turismo.intoscana.it)
KARA HOROZ EFSANESİ
1716’da Dük Medici, Chianti bölgesinin sınırlarını çizmek için iki şövalye görevlendirir. Sabah erkenden biri Floransa, diğeri Siena’dan yola çıkacaktır. O çağın çalar saati horozdur. Siena’lılar beyaz horozu iyi beslediği için saatinde öter, şövalye atıyla yola çıkar. Fakat Floransa’daki siyah horoz açtır, şafak sökmeden öter, erken uyanan şövalye hemen yola çıkar ve şehrinin Chianti sınırlarında daha geniş bir yer almasını sağlar. Bugün kara horoz, şarabın kalitesini sıkı kurallarla kontrol eden üretici birliği Chianti Classico Konsorsiyumu’nun simgesi.