GeriSeyahat Kaldırımda Cumil’e, pastane köşesinde paparazziye yakalanacaksınız, hazır olun
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kaldırımda Cumil’e, pastane köşesinde paparazziye yakalanacaksınız, hazır olun

Kaldırımda Cumil’e, pastane köşesinde paparazziye yakalanacaksınız, hazır olun

Slovakya’nın başkenti Bratislava, Prag ve Viyana’nın küçük bir kopyası. Tarihi bölgesi iyi korunmuş. Mozart, Beethoven, Haydn gibi müzikçilerin geçtiği kültür şehri bugün üniversiteleriyle öne çıkıyor. 430 bin nüfusun yüzde 15’i öğrenci. Mimarisi, kültürel dokusu, sokakta ansızın karşınıza çıkan esprili heykelleriyle görülmeye değer.

Bratislava’daki ilk gecemde ünlü Roma tanrısı Janus’u hatırladım. İkiyüzlü tanrı Janus’un heykelleri şehirlerin girişine yapılırmış. Bir yüzü şehre girenleri, diğeri çıkanları izlermiş. Böylece şehri koruduğuna inanılıyormuş. Hatta yeni yılın ilk ayı için kullanılan January adı Janus’tan türetilmiş. Bir yüzü ile geçen yıla hüzünle bakarken, diğer yüzüyle gelen yeni yılı sevinçle karşılarmış.
Bratislava da Janus gibi iki yüzlü bir şehir. Tarihi bölgesiyle geçmiş yılların ihtişamını, hüznünü, güzelliğini yansıtırken yeni yerleşimlerinde modern şehir görünümü ortaya çıkıyor. Prag ve Viyana’nın kopyası; ortasından geçen nehir kimliğini belirliyor. Ama onlardan çok daha küçük. Her yer yürüyüş mesafesinde. Tarihi bölgenin dar sokakları, geçmişe uzanan birer geçit. Yürümekten yorulduğunuzda küçük restoranlar, kafelerde soluklanıyorsunuz. Henüz uluslararası hamburger, kafe zincirlerinin istilasına uğramamış. Ne mutlu...
CUMİL’İN MUTLU YILLARI
Şehrin en önemli yapısı tarihi bölgenin tepelerinde. Saray, bir kale olarak Keltler zamanında yapılmış. Daima genişleyerek bugünkü halini almış. Saray ve içindeki yapılar gece ışıklandırınca gözalıcı bir görünüme kavuşuyor. Saraydan şehrin panaromik görüntüsü şiir yazdıracak kadar güzel. Şiir yazamasam da deklanşöre basıyorum. Bu görüntüyü saklayabilme hissi içimi ısıtıyor.
Sabah şehri gezmeye ana meydandan başlıyoruz. Her gece önünde yüzlerce insanın toplandığı Slovak milli tiyatrosu opera ve balenin kalbinin attığı yer. Zaten şehir ünlü müzisyenlerin uğrağı. Mozart daha altı yaşındayken burada konser vermiş. Haydn, Liszt, Beethoven devamlı konuk olmuş. Bela Bartok uzun yıllar yaşamış. Kısacası müzik bu şehrin vazgeçilmezlerinden.
Meydandan bir köşe ilerde, şehrin en ünlü kişisi bizleri selamlıyor. Bir rögar kapağından kafasını çıkarıp çevreyi seyreden Cumil, şehrin en çok fotoğrafı çekilen heykeli. Mutlu bir ifade var yüzünde. Mini eteğin moda olduğu yıllarda daha da mutluymuş... Yan sokakta, güzel görünümlü pastalarını tattığımız kafenin çıkışında, bir başka sürpriz var: Paparazzi adlı heykel, cafeden çıkanların ve caddeyi gezenlerin gizlice fotoğrafını çeken bir figür. Bratislava da bunlara ek olarak caddenin başında gelenleri selamlayan smokinli heykel, dinlenmek için oturduğunuz banka kollarını yaslamış eski bir asker heykeli samimi ve hoş görüntüler oluşturuyor.
DÜNÜ BUGÜNDEN AYIRAN KAPI
Şehrin merkezi Hlavne Nam Meydanı. Arnavut kaldırımlarıyla döşeli bu alan ve tüm eski şehir bölgesi araç trafiğine kapalı. Rahatça binaları inceleyip, tarihi soluyabiliyorsunuz. Hemen her köşedeki çeşmelerin en eskisi meydanın ortasında. 1572’den kalma Maximilian Çeşmesi turistlerin buluşma noktası. Şehrin simgelerinden biri meydandaki eski belediye binasının kulesi. Şehir 500 yıl bu binadan yönetilmiş.
Biraz ileride bizi Michael Kapısı bekliyor. Bratislava’nın en eski kapısı, önüne aşılması zor bir hendek kazılmış. Kapı bugün de geçmiş ve geleceği ayırıyor. Bir tarafta tarihi bölge, diğer yanda yoğun trafikli, koşuşturmacalı hayat. İstanbul’dan alıştığımız bu manzaraya sırtımızı dönüp, yine tarihi bölgeye yöneliyoruz. 1725’ten kalma sarı boyalı Trinitarier Kilisesi barok freskleriyle göz kamaştırıcı. Daracık sokaklara girip duvarları takip ediyoruz. En eski evi tahmin etmeye çalışıp, sürekli yanılıyoruz. İçlerine yavaş yavaş internet kafeler yerleşmeye başlamış. Görmezden geliyoruz. Sonunda üniversite bölgesine çıkıp Slovak yemeklerini tatmak için hoş bir lokale giriyoruz. Soğan çorbası Slovak yemeği olarak öneriliyor ve lezzeti güzel ve böylece kökeni hakkındaki tereddütlerimiz yerini keyfe bırakıyor. Ünlü yemekleri süt, patates ve peynirle yapılan bizim fırında beşamelli patates yemeğinin üvey kardeşi. Ancak şarapları çok güzel. Yerel ve taze olmasına rağmen içimi çok rahat.
KÜÇÜK VİYANA GİBİ
Slovakya uzun yıllar birlikte yaşadığı Çek cumhuriyeti ve Avusturya ile pek çok şeyi paylaşıyor. Mesela bira burada da çok yaygın, severek içiliyor. Şarap son yıllarda çok öne çıkmış. Yollar boyunca uzanan bağlar bunun kanıtı. Prag’da çeşitli bitkilerden yapılan, çok popüler olan Becherovka adlı likörün benzerleri burada da yaygın. Viyana’nın etkisi daha belirgin. Zaten iki şehrin arası 50 kilometre. Viyanalı zenginler malikaneler yaptırıp Bratislava’nın gelişmesine katkıda bulunmuş. Şehirde en çok ismi geçenlerden biri Maria Theresia. Zamana damgasını vuran bu güçlü imparatoriçe eski adı Pressburg olan Bratislava’ya çok katkıda bulunmuş. Nitekim en güzel saray Palffy, ilk barok saray olarak bilinen Keglevich, pembe dış cepheli Primatial’ın mimarisi Avusturya etkisinde. Devlet başkanının malikanesi Grasskalkovich Sarayı, tarihi bölgenin bitişiğinde. Maria Theresia döneminde şehirdeki pek çok kutlama, tören, konser burada yapılmış. Halka açık bahçesiyle şehrin en görkemli yapılarından.
Ana meydanın hemen köşesinde yine Viyana geçmişiyle övünen Cafe Meyer bulunuyor. Geçmişin tatlarını bu güne taşımayı başarmış. 1878’de açılmış. Yerel mutfağın yanı sıra pastalarıyla iddialı. Tavsiye ederim. Ortadaki bir kuyunun altında eski zamanlardan kalma kemikler, kaplar bulunmuş bu da geçmiş dönemin atmosferini pekiştiriyor.
St. Martina Şatosu’nun yamacındaki kilise şehrin en büyüğü. Katedralde pek çok ünlü müzisyen konser vermiş. 19 kral, kraliçe burada taç giymiş. Nehir kıyısındaki Elisabeth Kilisesi, mavi kilise olarak anılıyor. İçi pek gösterişli olmasa da, dıştan Disney filmlerinden çıkmış gibi bir hava veriyor.
430 bin nüfuslu şehirde tam üç üniversite, üç yüksek okul var. Öğrenci sayısı 60 bin. Ucuz bir şehir, özellikle de restoranlar. Hediyelik eşyalar dışında mesela ayakkabı ve kazaklarda fiyat etiketi konmamış. Kısacası henüz tam turistlik hale gelmemiş bu yüzden geçmişe dönüp Arnavut kaldırımlarda yürümek, dar, yarı karanlık sokaklarda kaybolmak, keyifli bir tatil istiyorsanız Bratislava hâlâ sizi bekliyor.

ŞEHİRDEKİ TÜRK İZLERİ
Bratislava İstanbul’un kardeş şehirlerinden. Hatta Michael Kapısı’sının hemen altında şehrin İstanbul’a olan uzaklığı yazılmış. Bu arada bizimle ilgili bir başka not, belediye binası olarak kullanılan Primatial Sarayı’nda. 1543’te Osmanlı, Estergon’u fethedince kardinali kaçıp, bu binaya yerleşmiş. Yapıyı büyütmüş. 19. yy’da Aynalı Salon’unda görkemli davetler düzenlenmiş. Şehrin en önemli yapılarından biri olmuş. Yani, şehrin tarihine istemeden, bilmeden de olsa bir katkıda bulunmuşuz.

False