İstanbul'u Dinliyorum
YÖNETENLERİN DİKKATİNE
Geçen akşam gazeteden çıkmış, park alanında yürürken tuhaf alışkanlıklar edinmiş olduğumu farkettim. ‘‘Tuhaf’’ın karşılığı gerçek anlamda ‘‘paranoya.’’ Geçen yıl aynı yerde bir kapkaççıya arabamın yan koltuğundaki çantamı kaptıralıberi bu alışkanlıkları edinmişim. (Kapkaççı sıcak bir temmuz günü açık camdan uzanıp çantamı alıp kaçmıştı. Üstelik her zaman çantamın sapını el frenine dolardım, bir o gün dolamamıştım! Acaba paranoyaya temayüllü bir miyim?!)
Her neyse... Park alanına yaklaşırken edinmiş olduğum alışkanlıkla otomatik hale gelen davranışım şunlardı:
Park alanına girerken arkama, sağıma soluma bakıyorum.
İçinde birisinin oturduğu park etmiş bir araba varsa, çantanın sapını omuzumdan çıkarıp boynuma doluyorum.
Adımlarımı hızlandırıyorum.
Arabanın kapısını açarken bir daha etrafıma göz gezdiriyorum.
Sürücü koltuğuna yerleştiğimde kapımı kilitliyorum.
Çantamın sapını el frenine doluyorum.
Cep telefonunu görünmeyecek bir yere gizliyorum.
Zihni Sinir planlar
Ve paranoya zemininde stratejiler geçiyor aklımdan:
Birisi yanıma yaklaşacak olursa, önce arabayı çalışır hale getirip, el frenini indireceğim. Camı, yalnızca iki santim açacağım. Yüzde 50 olasılıkla bir şey soracak olabilir. Tabii bu sırada kimbilir ne hale gelmiş olan yüz ifadem karşımdakini ürkütmezse! Yüzde 50 olasılık ise paranoyada haklı çıkmam. O zaman gazlayıp.... Ama bir dakika, adam ya cama kafa atarsa? Abartmıyorum, geçtiğimiz aylarda Balmumcu Dikilitaş'ta aynen böyle bir şey yaşandı. Kadın sürücünün kullandığı otomobile yaklaşan bir erkek, cama kafa atarak kırmış ve kadının çantasını kapmıştı.
Tamam. Buldum. Bir elimle direksiyon kilit demirini kavrayacağım. Yoksa saç spreyimi el altında mı bulundurmalıyım? Belki kırmızı sprey boya daha iyi. Hem onu işaretlemiş olurum. İyi de ya basitçe adres filan soracaksa? Ya da birden ona saati sorayım şaşırsın!
Belki çantayı bagaja koyup ortalığa dublör bir çanta bırakmak daha iyi. Hırsız çantayı açtığında ben gülerim, ben cam parası öderken de o!
Bütün bunlar aklımdan geçerken gülmem tutuyor. Tam bir Woody Allen filmi karakterine dönüşmüşüm. Koca şehrin küçük paranoyağı!
İş tabii ki park alanında bitmiyor.
Tenha bir yolda yürürken arkamda ayak sesi duyarsam mutlaka arkama dönüp çatık kaşlı bir bakış fırlatıyorum. Çantama daha sıkı sarılıyorum. Yol kenarında yürürken çantamı diğer tarafa alıyorum.
Yakın dövüş gerekirse yüksek tekme atmayacağım. Bacağımı kaparsa dosdoğru popo üstü yere çakılırım çünkü. Dizimle en hassas yere bir darbe, ya da dize bir tekme. (Acaba bunları yaparken bir yandan da avaz avaz bağırmayı becerir miyim?)
Eve hava karardığında gelmişsem ve sokakta acayip tipler varsa, farları söndürüp onlar geçene kadar arabadan çıkmıyorum.
Akşamları apartman girişinde tenhalık hüküm sürüyorsa anahtarı daha arabadayken elime alıyorum. Anahtar kapıyla buluşunca küçük bir heyecan (Alfred Hitchock'un ruhu şadolsun)...
Anneme sıkı sıkı tembih: ‘‘Yürüyüşe çıkarken yanına çanta alma.’’
Evden çıkarken de ayrı bir paranoya...
Birkaç kez hırsızlık olayı yaşadığım için biliyorum. Hırsız bir kere niyet ettiyse, ne yapsanız boş. O yüzden hırsıza karşı tek bir çare var: O da illüzyon. Yani onu kandırmak. Ama Zati Sungur değilim. David Copperfield de arkadaşım değil.
O halde ne yapıyorum?
Hırsıza zorluk çıkarıyorum. (Bize de oluyor ama olsun!) Evin oda kapılarını kilitliyorum. Uğraşsın, biraz daha uğraşsın!
Her şeye rağmen şehir hayatını çok seviyorum. Beni paranoyak ve komik kılsa da.
Hani bir söz vardır. Neydi? ‘‘Paranoyak olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez’’
Yoksa şöyle miydi: ‘‘Paranoyak olmamanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez.’’
İkisi de doğru geliyor.
En iyisi şu: ‘‘Büyük bir şehirde yaşamanız paranoyak olabileceğiniz anlamına gelir’’...
Kaçak elektrik cenneti
BEYKOZ
Kavacık'tan arayan bir okurumuz, semtlerinde yaşanan elektrik sorununu dile getirdi. Rüzgarlı Bahçe, 75 Sokak'ta çoğu binada kaçak elektrik kullanıldığını bildiren okurumuz, yetkililerin önlem almasını istiyor.
Yönetenlerin dikkatine...
Turnikelerin tümü açılsın
BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ
Bizi arayan okurumuz, aslında çok sayıda vatandaşımızın sıkıntısını dile getirerek bir öneride bulundu. Boğaziçi Köprüsü'nde trafiğin en yoğun olduğu sabah ve akşam saatlerinde bazı turnikelerin kapalı oluşuna bir anlam veremeyen okurumuz, bu durumun trafikte yaşanan yoğunluğa tuz biber ektiğini söyleyerek, en azından iş gidiş ve dönüşlerinde bütün turnikelerin açık olmasını önerdi.
TEL: 0 800 219 60 48
FAKS: 0 212 677 03 98
E-MAİL: ngedik@hurriyet.com.tr