İstanbul Yazıları
Ağaçlar ve İnsanlar
(...) Uzağa gitmek gerekmez. Pek pek bir otuz yıl öncelerin İstanbul Alemdağı ormanları, edebiyat ürünlerinde uzun uzun anlatılmış o güzelim yerler, şimdi kel topraklardır. Bir başka gerçek de var. Bozkırdan kopup gelenler, varlıklısıyla, yoksuluyla, İstanbul'un ağaç yapısını değiştirmişlerdir. Yeni semtler ve mahallelerde tek tük rastlanılan ağaçlar ya kavak, ya da akasyadır. İkisi de kurak ve çorak toprakların ağacı.
Oysa, İstanbul iklim koşullarının benimsediği ağaçlar, çınar, servi, çitlenbik, sonraları at kestaneleri, manolya, fıstık çamı, sedir çamı, gülibrişim ve erguvandır.
Meşrutiyet dönemiyle başlayan planlı ve örgütlü belediyecilik anlayışı, İstanbul'un ana caddelerini iki yanlı çınarlar ve biraz da kestaneyle süslemişti. İstanbul ana caddelerine kestane ağaçlarını, Paris'i Paris yapan ünlü şehirci Hausmann'ın getirdiği söylenir.
Osmanlı dönemi İstanbul'un kadının kafes arkasında yaşaması zorunluğu, arka bahçeleri getirince, genel parklar düşünülmemiştir. Sadece şehrin dış semtlerinde, Boğaz köylerinde, Anadolu yakasında yüce çınarlar, küçük mescitlerin avlusunda servi ve çitlenbik ağaçları boy atmıştır. Semt insanlarının sağlık kaynağı o yüce ağaçların çoğu günümüzde de vardır. Sayıları gittikçe azalsa da. 1910-1930 arasının iki yanı ağaçlıklı geniş yolları, 1950-1960 yıllarında şehircilik adına yokedilmiştir. Bayazıt-Aksaray, Saraçhanebaşı-Edirnekapı arasında görüldüğü gibi, Taksim-Şişli arası çınarlarından ve ön bahçelerinden sadece beş on ağaç kalmıştır. Ekzoz gazları ve bakımsızlıktan ölüme bırakılmış olarak beş milyonluk İstanbul'da ağaçlı birkaç anayol kalmıştır. Son 20-30 yılda yaptırılmış olan Atatürk Bulvarı, Barbaros Bulvarı, Vatan ve Millet caddeleri, Beyazıt-Topkapı, Beyazıt-Edirnekapı geniş ana yollarını ağaçlamak, her gün on binlerce aracın ve yayanın geçtiği o anayolları yeşil gölgeli yüce ağaçlarla bezemek, hiçbir şehircinin aklına gelmemiştir. Bilmem neden? (...)
(Yok Edilen İstanbul. Turing Yayınları. 1988)