İstanbul Yazıları
Tarihi anıtlar
İstanbul'un uzun tarihinden kalan anıtları var. Bu anıtların kendilerine ya da içlerinde sakladıkları güzellikler var. Kentin her adımda karşınıza bir kara gölge gibi çıkan çirkinliklerinden kurtulmak isterseniz, Yenicami'nin, Ayasofya'nın, Sultanahmet'in içine sığınabilirsiniz. Buraları sadece tapınmak için değil, insanın kendiyle, inandığı yaratıcıyla ve sanatla başbaşa kalması için yapılmıştır. Bu kadar görkemli, bu kadar ışıklı mekánlar ancak büyük başkentlerde bulunur. Bunların içinde, büyük kentin gürültüsü, sizi rahatsız etmez. Böyle mekánlar tarihle yarış eden iradelerin harekete getirdiği maddi potansiyellerle yaratılmıştır. Ve tarihin böyle anları çok değildir. Bu mekánlar o anıları dondurup geleceğe saklamıştır. İstanbul bu olanağı sadece en büyük camilerinde değil, daha mütevazı yapılarında da sunuyor. Sayısız küçük billur camilerinde değil, daha mütevazı yapılarında da sunuyor. Sayısız küçük billur cami mekánında olduğu kadar, medreselerinin avlusunda -girme şansınız olursa, tabii- türbelerinde, hazirelerinde geçmişin mesajına katılan güzellikler var.
İstanbul'un gelen geçene cömertçe sunduğu, yapılarının yüzlerine saklanmış, ancak bakan gözlere görünen güzellikleri var. Çeşmelerin aynalarında, yapıların cephelerinde, saçaklarda, kuş evlerinde, art nouveau oymaların eğrilerinde, kararmış tahta kaplamaların köşelerinde, cihannümalarda, demir parmaklıklarda, aşınmış merdivenlerde, bahçe duvarlarında, taç kapılarda, yazıtlarda görmek isteyenin bulacağı çok güzellik var. Kuşkusuz betonla, hızla, kirlilikle körleşen gözlerin bunları keşfetmesi zorlaşmış. Fakat hepsi elle tutulacak kadar yakın.
(...) Güzeli arayanlar için İstanbul'un sunduğu bir başka hazine müzeler. İstanbul'un büyük müzeleri olağanüstü yoğunlukta sanat yapıtlarıyla dolu. Müzelere müze gezmek için değil, güzeli bulmak için giderseniz, yaşamınızı oralarda geçirebilirsiniz. Mezopotamya'dan başlar, klasik antikiteden Bizans'a, oradan İslam ve Türk'e uzanırsınız. Bugünün toplumu bu eğitimi almıyor. O müzeleri sadece turistler geziyor. Ama Hellenistik bir lahit, Geç Antik dönemden bir mozaik, motiflerinin içinde kaybolduğunuz bir Kafkas halısı İstanbul'da yaşayanlara bedava sunulmuş güzelliklerdir. Bunlar bugünün insanına bir imparatorluk başkentinin mirası ve hediyesidir. Müzeler de, büyük camiler gibi sığınılacak vahalar.
İstanbul, kendisine anıların gözlüğünden bakanlar, eski hikáyeleri anımsayanlar, o hikáyelerin geçtiği ortamları hayallerinde yeniden yaratanlar için de bir mucize kenttir. Bir küçük sebze bahçesinin ucundan yükselen görkemli antik surlar, bir sütunun kaidesinde dizilmiş imparator figürleri, bir cami duvarına yaslanmış sebilin rokoko bezemeleri ve onu yaptıran sultanın yaşamı, bir eski çarşının revakları altına sığınmış eski kaplar, bir yalının eski sofasına gizlenmiş görkemli tavanlar, ya da adı bilinmeyen bir on dokuzuncu yüzyıl ressamının hassas bir fırçayla işlediği barok nakışlar, naif peyzajlar, özenle yapılmış demir parmaklıklar ve arkalarındaki narin mezar taşı üzerinde erken Rönesans duyarlılığın eşi hafif bir kabartma ile yapılmış bir dal motifi ile talik yazılarda yaşayan şair ruhlu bir Osmanlı paşası. Evet, yok edemedikleri çok şey var İstanbul'da. (..)
(Hálá Güzel Bir İstanbul Var. İstanbul dergisi. Ocak 1995.)