İspanya’da film stüdyolarını andıran bir şehir: Cuenca
Bir süredir aklımızda İspanya’nın adı çok az bilinen ama tarihi hazine diyebileceğimiz harika şehri Cuenca’yı görmek vardı. Nihayet fırsatı bulduk ve geniş bir İspanya gezimize dâhil ettik. İnternette tesadüfen gördüğümüz Cuenca fotoğrafları çok güzeldi, acaba hayal kırıklığı yaşar mıyız diye düşündük doğrusu. Gözlerimiz ile gördükten sonra eksiği yok fazlası varmış dedik. Ortaçağ şehri dendiğinde Avrupa’da hemen sayabileceğiniz şehirler vardır ama büyük olasılıkla Cuenca yoktur çünkü diyoruz ya burası az bilinen hazine şehir. Bir film stüdyosunu andırıyor, galiba tek eksiği henüz sinema dünyasının da burayı keşfetmemiş yani bir filmin henüz burada çekilmemiş olması.
Cuenca, Madrid ve Valencia arasında, Castilla La Mancha özerk bölgesinde bulunan bir şehir. Burasını özel kılan şu an yerleşim bölgesi olan yeni şehir değil, Jucar ve Huecar Nehir'leri arasında yer alan tarihi kaleşehridir. Cuenca adını, tahminen 8. yy. da inşa edilmiş ve bugün de kale surları ile aynı alanda bulunan Endülüs kalesi olan Qunka'dan almış.
Şehir merkezinden arabamızla geçip kaleye doğru ilerledik ve kalenin eteklerinde arabamızı park ettik. 1996 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine katılan kale, ilk görüntüsü ile “gelmemize değdi, bu nasıl manzara” dedirtti. Kaleye tırmanırken uçurum kenarındaki evler ve insanı ürküten bir köprü görüyoruz. Bir an durup kafamızı yukarı kaldırıyoruz ve işte şehrin simge yapısı asma evler (Casas Colgadas). Buradan boş gibi duran asma evlerden biri müze olarak kullanılıyor.
Kalenin içini görmek için sabırsızlandık. Yol üstündeki heykelin önünde kısa dinlenip tırmanmaya devam ettik ve önce asma evlerin ön tarafına sonra küçük bir meydana ulaştık. Meydanda güzel manzarayı seyredip bir süre dinlendik.
Yürümeye devam ettiğimizde hemen Meydan ve Katedral göründü ancak biz önce VIII. Alfonso Heykeli'ni ve heykelin altındaki rölyefi inceledik. Rölyefte kralın kaleyi fethettikten sonra boğaların kale meydanında salınması ile halkın onlarla eğlenerek kutlaması anlatılıyor. Bugün İspanya'da sokaklarda boğalar salınarak yapılan geleneksel eğlencenin ilk yapıldığı yer işte tam burası.
Küçük bir tırmanışla Büyük Meydan’dayız (Plaza Mayor). Meydanda elbette en önemli yapı Katedral . Meydan ve Katedral’den biraz daha yukarılara tırmandık ve ara caddelere de geçtik. Kendimizi Ortaçağ'da hissettiren dar sokaklarda bir süre daha kayboluyoruz.
Yokuş aşağı bu kez daha hızlı inişe geçiyoruz ve San Pablo Köprüsü'ne (Puente de San Pablo) ulaşıyoruz. Gördüğümüz manzara köprüde yürümeye cesaret veriyor ve bizde tadını çıkarıp bolca fotoğraf çekiyoruz. Dönüş için aracımıza binerken Cuenca'nın gerçekten İspanya'nın gizli hazinelerinden biri olduğunu düşünüyoruz.