GeriSeyahat İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı! 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı! 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı! 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

15'inci yüzyılda Avrupa'dan doğuya giden deniz yollarının arayışıyla başlayan coğrafi keşiflerin hedefi, 19'uncu yüzyılda Kuzey Kutbu olmuştu. Kutup bölgesinde Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu'nu birbirine bağlayan bir geçit arayan kâşifler, defalarca bölgeye seferler düzenledi. Bu seferlerin en gizemlisi ise maalesef keşiflerle değil sahne olduğu korkunç olaylarla ünlenecekti...

Avrupalıların, Osmanlı İmparatorluğu topraklarına uğramadan deniz yoluyla Asya'ya gitme çabaları, 15'inci yüzyıla damga vurdu. Portekizli ve İspanyol kaşiflerin başlattığı bu seferler, 19'uncu yüzyıl itibarıyla zirve noktasına ulaştı.

Bu dönemde Batı Yarımküre, özellikle de Kuzey Amerika, pek çok kâşifin merakını cezbetti. 16, 17 ve 18'nci yüzyıllarda, James Cook'tan George Vancouver'a ünlü isimlerin amacı Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu arasında bir Kuzeybatı Geçidi bulmak oldu. 1800 yılına kadar yapılan geziler sayesinde en azından ılıman orta enlemlerde böyle bir geçit bulunmadığı kesin olarak kanıtlandı.

Sör John Barrow'un 1804 yılında Britanya Kraliyet Donanması'nda üst düzey bir göreve atanması, İngilizlerin bu keşiflerdeki rolü adına yeni bir sayfa açtı. 1845'e kadar bu görevde kalan Barrow'un arzusu, Kanada'nın kuzeyinde bir Kuzeybatı Geçidi bulmak ve buradan Kuzey Kutbu'na ilerlemekti. Barrow, 40 yıl boyunca birçok keşif gezisinin organize edilmesine önayak oldu. Bu dönemde tanınmış birçok kâşif Arktika'nın Kanada sınırları içinde kalan kısımlarında verimli keşifler gerçekleştirdi.

JOHN FRANKLIN ARKTİKA'YA BİRÇOK SEFER DÜZENLEDİ

Bu kâşiflerden biri de bölgeye ilk kez 1818 yılında Dorothea ve Trent gemilerinin ikinci komutanı olarak giden John Franklin'di. Franklin, 1819-1822 ve 1825-1827 dönemlerinde bölgeye iki sefer daha gerçekleştirdi.

1845 yılına gelindiğinde, Kanada'da araştırılmadan kalmış bölgenin yüzölçümü 181.000 kilometrekareye kadar düşmüştü. Bir sonraki seferde kâşifler Kuzeybatı Geçidi'ni bu bölgede arayacaktı.

GEMİLER BÜYÜK UMUTLARLA YOLA ÇIKTI

İngiltere Kraliyet Donanması'na ait HMS Erebus ve HMS Terror gemileri 19 Mayıs 1845 tarihinde Kent'in Greenhithe Limanı'ndan büyük umutlarla yola çıktı. Sefere yine Franklin komuta ediyordu. İki gemide 24'ü subay 110'u tayfa toplam 134 kişi bulunuyordu.

Grönland'a doğru yol alan gemilere Rattler isimli bir diğer savaş gemisi ve Barretto Junior isimli nakliye gemisi de eşlik ediyordu.

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

Terror'ın 1837 tarihli bir resmi

EREBUS VE TERROR KUZEYE DOĞRU DEVAM ETTİ

Grönland yolculuğu 30 gün sürdü. Nihayet veda zamanı gelmişti. Erebus ve Terror buradan sonra yola yalnız devam edecekti.

Barretto Junior'daki erzak Erebus ve Terror'a aktarıldı, sağlık sorunları nedeniyle yola devam edebilecek durumda olmayan 5 tayfa Rattler'a geçti, tayfalar ailelerine son mektuplarını yazdı ve iki gemi Lancaster Boğazı'nı geçmek üzere yola devam etti.

Temmuz 1845'te balina avcılığı yapan Prince of Wales ve Enterprise gemilerinin yolları Erebus ve Terror'la kesişti. Balina avcılarının daha sonra aktardığına Franklin komutasındaki ekip Lancaster Boğazı'nı geçmek için havanın düzelmesini bekliyordu.

GEMİLERDEN BİR DAHA HABER ALINAMADI

Erebus ve Terror'ın 129 kişilik mürettebatını son gören Avrupalılar bu balina avcıları oldu. O günden sonra Erebus'tan da Terror'dan da haber alınamadı.

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

Gemilerin akıbetinin aydınlatılması konuda en önemli birincil kaynak, Franklin'in yardımcısı Francis Crozier ve Erebus'un kaptanı James Fitzjames'in imzalarını taşıyan 25 Nisan 1848 tarihli Victory Point Notu'ydu.

VICTORY POINT NOTU ÖNEMLİ DETAYLAR İÇERİYORDU

McClintock Arktika Seferi'nin katılımcılarından William Hobson tarafından Mayıs 1859'da Kral Williams Adası'nda bulunan notta, ekibin 1845-46 yaşını Beechey Adası'nda geçirdiği, mürettebattan üç kişinin burada ölüp gömüldüğü belirtiliyordu.

1846 yazında Peel Boğazı'nı geçen gemiler Eylül 1846'da Kral William Adası açıklarındaki buzlar nedeniyle hapsolmuş ve yola devam edememişti.

Notun ikinci kısmında mürettebatın 1846-47 ve 1847-48 kışlarını Kral William Adası'nda geçirdiği, Franklin'in ise 11 Haziran 1847'de hayatını kaybettiği yazılıydı. Mürettebatın geri kalanının 26 Nisan 1848 tarihinde gemileri terk edip Back Irmağı yoluyla Kanada anakarasına ulaşabilmek için yaya olarak yola çıktığı da yine Victory Point Notu'nda yazılıydı. Notta Franklin'den önce 8 subay ve 15 tayfanın hayatını kaybettiği de belirtiliyordu.

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

36 SEFER YAPILDI, ARAŞTIRMACILAR HER SEFERİNDE ELİ BOŞ DÖNDÜ

Erebus ve Terror'ın yolcularının başına gelenler, 150 yıl boyunca gizemini korudu. 1847-1859 yılları arasında, Franklin'in kayıp gemilerini bulabilmek için en az 36 sefer gerçekleştirildi ancak bu girişimlerin hepsi hüsranla sonuçlandı. İlerleyen dönemde yapılan araştırmalar da tatmin edici sonuçlar vermedi.

Nihayet 2010'lu yıllarda bölgenin yerli halkı İnuitlerle yapılan sözlü tarih çalışmaları, denizcilerin başlarından geçenlere ışık tuttu. Bu çalışmaları yapan kişi, 2018'de hayatını kaybeden ve "son büyük Franklin tarihçisi" olarak anılan Louie Kamookak'tı.

YAŞLILARIN ANLATTIĞI HİKÂYELER GERÇEKLERLE ÖRTÜŞÜYORDU

Kanada Arktika'sında büyümüş olan Kamookak, uzaktaki bir sahile saçılmış paslı aletlerin ve gemileri halatlarla buzun üzerinde çekmeye çalışan gizemli beyaz adamların hikâyelerini dinleyerek büyüdü. (Gemilerin filikaları Back Irmağı yolu üzerinde kızaklara bağlanmış halde bulunmuştu.)

Kamookak yaşı ilerledikçe, büyüklerinin anlattığı bu hikâyelerin Franklin'in Kuzeybatı Geçidi seferine ilişkin tarihsel söylemlere çok benzediğini fark etti. Kâşiflerin günlükleriyle İnuitlerin efsanelerini kıyaslamaya başlayan Kamookak, 30 yıl boyunda gemilerin olası konumlarına dair araştırmalar yaptı.

Bu araştırmaların sonucunda ürettiği teorilerini Kanadalı arkeologlarla paylaşan Kamookak'ın işaret ettiği bölgelerde yapılan dalışlar sonucu 2014'te Erebus'un, 2016'da da Terror'ın enkazı tespit edildi. Gemiler tam olarak Kamookak'ın belirlediği noktalardan çıktı.

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

İNSAN KEMİKLERİNİN ÜZERİNDE YAMYAMLIK İZLERİ BULUNDU

Tayfalardan geriye kalanlar gemilerden çok daha önce bulunmuştu. Kral William Adası'nın güneybatı sahilinde iki ayrı noktada tespit edilen insan kalıntılarının üzerindeki yamyamlık izleri, denizcilerin çok zor günler yaşadığına işaret ediyordu. Ancak bulunan kemiklerin kime ait olduğu belirlenememişti.

Nihayet bu hafta başında Journal of Archeological Science dergisinde yayımlanan bir araştırma, bu bağlamda pek çok bilinmeyeni gün yüzüne çıkardı.

AKILLARDA HÂLÂ PEK ÇOK SORU VAR

Kanada'nın iki ayrı üniversitesinden bilim insanlarını bir araya getiren çalışma kapsamında tek bir azı dişinden alınan DNA örnekleri analiz edildi ve bir soyağacı oluşturuldu.

Bu çalışmanın sonucunda bulunan kafatasının Erebus'un Londra doğumlu kaptanı James Fitzjames'e ait olduğu kanıtlandı. Bununla birlikte halen cevaplanamamış sorular da bulunuyor.

Araştırmanın, Waterloo Üniversitesi'nde antropoloji dersleri veren baş yazarı Douglas Stenton, "Gemileri terk ederken planları neydi? Tek bir grup halinde mi seyahat ediyorlardı? 20 denizcinin kemiklerinin tek bir noktada bulunmasını nasıl açıklayacağız? Halen akıllarda pek çok soru var ve olan biteni daha iyi anlamak için çaba sarf ediyoruz" dedi.

İDDİALAR DEPREM ETKİSİ YARATMIŞTI

Stenton, The Guardian'a yaptığı açıklamada, "Hem zorlayıcı hem de büyüleyici. Franklin Seferi kadar çok felaket yaşanmış başka bir İngiliz kutup keşif gezisi yok" diye konuştu.

Fitzjames'in ve en az 12 denizcinin hayatını kaybettiği yer, 1860'lı yıllarda hayatta kalanların ölenleri yediğine ilişkin İnuit efsanelerini hikâyelerini duyup yola çıkan meraklılar tarafından bulunmuştu. Yamyamlıkla ilgili iddialar, Victoria dönemi İngiltere'sinde büyük yankı uyandırmıştı.

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

1990'ların sonunda merhum antropolog Anne Keenleyside'ın yaptığı çalışmalarda, kemiklerin neredeyse dörtte birinde insan elinden çıkmış gibi görünen kesik izleri bulunması bu iddiaları güçlendirdi.

Ancak yakın zamana kadar kemiklerin sahiplerinin kimlikleri bilinmiyordu. 2013 yılında Stenton ve ekibi, özel izinle kemikleri buradan alıp bir laboratuvara götürdü. Götürülen kemikler arasında Keenleyside'ın bulduğu sekiz çene kemiği de vardı.

YAŞAYAN AKRABALARINDAN DNA ÖRNEKLERİ ALINDI

2017 yılında Greenwich'te gerçekleştirilen Franklin konulu büyük serginin ardından bilim insanları, denizcilerin ailelerinden biyoarkeoloji projesinin devamı için DNA örneklerini bağışlamalarını talep etti. Bu konuda pek çok kişinin gönüllü olduğunu belirten Stenton, "Ama bizim araştırmamız kapsamında DNA'nızın kullanılabilmesi için denizcilerle aranızda spesifik bir akrabalık ilişkisi olması gerekiyor. Sanıyorum şu ana kadar 25 kişiden genetik profil aldık" diye konuştu.

Üzerinde kesik izleri olan çene kemiklerinden birinden çekilen dişten elde edilen DNA ile bu 25 kişiden birinin DNA'sı eşleşti. Bu sayede araştırmacılar ellerindeki kemiğin Kaptan James Fitzjames'e ait olduğunu tespit etmiş oldu.

Fitzjames, gemileri terk edip yürüyüşe geçen 105 denizci arasında kimliği ilk tespit edilen kişi değil. 2021 yılında aynı ekip bir kafatasından aldığı örneklerin Erebus'un makinistlerinden John Gregory'e ait olduğunu belirlemişti.

İSKORBÜT, HİPOTERMİ VE KORKUNÇ GERÇEKLER

Yakın zamanda yapılan kazılar, gemilerden ayrılan denizcilerin iskorbüt, hipotermi ve muhtemelen yamyamlık sonucu öldüğüne işaret ediyor.

Stenton, bu son bulgular sayesinde, 150 yıldır gizem ve çaresizlikle anılan bir yolculuğun insani yanının ortaya çıktığını söyledi ve ekledi:

"Öldükleri yerdeki umutsuz koşullar gözler önüne serildi. Onları o noktaya getiren şey tam olarak neydi? Burada hayatta kalmak için yamyamlığa başvurduklarını görüyoruz. Bazı denizciler son çare olarak yamyamlığa başvurmuştu ve maalesef bu, daha uzun süre acı çekmelerini sağlamaktan başka bir şeye yaramadı. İnanılmaz seviyede bir çaresizliğe göğüs germiş olmalılar."

İskorbüt, hipotermi ve korkunç gerçekler... İddialar deprem etkisi yaratmıştı 150 yıllık gizem bir azı dişi sayesinde aydınlandı ama hâlâ cevap bekleyen sorular var

GELENEKSEL ANLATILARLA UYUŞMAYAN DETAYLAR DA VAR

Stenton, eldeki delillere yaklaşımları sayesinde, denizcilerin son günlerine ilişkin çelişkileri de aydınlattıklarını söyledi.

Şöyle ki İnuitlerin sözlü anlatıları, gemi batıklarının yerleri konusunda çok isabetli olmakla birlikte bazı açılardan teyit edilmesi zor detaylar içeriyordu.

Stenton, "İnuitlerin anlatılarında Fitzjames'in kemiklerinin bulunduğu yerdeki yamyamlık olaylarıyla ilgili çok korkunç detaylar yer alıyor. Koskoca bir kemik yığınının tek tek kırıldığı ve içindeki ilikleri çıkarmak için kaynatıldığı anlatılıyor. Biz buraya gelen ilk arkeologlar değiliz, son arkeologlarız. Burada kemiklerin ilik çıkarmak için kırıldığına dair bir arkeolojik imza ya da kemik parçaları bulunamadı. Ama biz kimseyi yalanlamaya çalışmıyoruz. Tek derdimiz ne olduğunu anlamak" dedi.

False