Güncelleme Tarihi:
Rusya topraklarında yer alan Ural Dağları, 1959 kışında korkunç bir olaya sahne oldu.
Yekaterinburg'da bulunan Urallar Politeknik Enstitüsü'nden 10 kişilik bir kafile, 23 Ocak günü bir kayak ve dağcılık seferine çıktı. Gruptakilerden dokuzu üniversite öğrencisi, biri de İkinci Dünya Savaşı'nda savaşmış bir beden eğitimi öğretmeniydi.
23 yaşındaki mühendislik öğrencisi Igor Dyatlov'un liderlik ettiği kafile, toplamda 320 kilometrelik bir mesafeyi kat edecekti. Yolculuğun 12 Şubat günü sona ermesi planlanıyordu.
Öğrencilerden biri eklem ağrıları nedeniyle kısa süre içinde geri döndü ancak geri kalan herkes yola devam etti. Bilmedikleri şey ise bir daha asla eve dönemeyecek olduklarıydı...
Günümüzde Dyatlov Geçidi vakası olarak bilinen bu olay, 60 yıl boyunca çeşitli komplo teorilerine konu oldu. Yedisi erkek ikisi kadın dokuz dağcının ölümünü, Sovyetlerin askeri deneyleriyle, Yetilerle hatta uzaylıların müdahalesiyle açıklayanlar oldu. Ancak gerçekler bilim insanlarının titiz çalışmaları sayesinde ortaya çıktı.
ÇADIRLARI TAMAMEN KARA GÖMÜLMÜŞTÜ
Olaya dönersek... Sonradan bulunan fotoğraf makinelerindeki karelere ve kişisel günlüklerinde yazılanlara bakılırsa dağcılar, 1 Şubat gününü sağ salim tamamlamayı başardı ve bölgede yaşayan Mansilerin dilinde "ölü dağ" ya da "sessiz zirve" anlamına gelen Kholat Syakhl'ın karlı yamaçlarına büyük bir çadır kurdu.
Kampçıların planlanan tarihte varış noktasına ulaşamamış olması ailelerinde ve arkadaşlarında endişe uyandırdı. Bunun üzerine dağcıları aramak için Kholat Syakhl'a bir ekip gönderildi. Ekip kampın kurulduğu noktaya ulaştığında kafilenin çadırının kara neredeyse tamamen gömülmüş halde olduğunu gördü. Üstelik çadır içeriden dışarı kesilerek açılmış gibiydi.
Bir sonraki gün, kafile üyelerinin bazılarının cansız bedenleri bir sedir ağacı yakınlarında bulundu.
Sonraki aylarda karlar eridikçe, tüyler ürperten gerçek de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Ekip üyelerinin cesetleri yamacın dört bir yanına dağılmıştı. Bazılarının üzerinde giysileri yoktu. Bazılarının kafatasları ve kaburgaları parçalanıp açılmıştı. Bazılarının gözleri, bir tanesinin ise dili yerinde değildi.
Sovyet müfettişler 26 Şubat günü çadırı bu halde buldu (Kaynak: Wikipedia By Anonymous / Soviet investigators - "Mysterious Deaths of 9 Skiers Still Unresolved", Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=11703788)
GİZEM KOMPLO TEORİLERİNİ TETİKLEDİ
Cesetlerin her biri korkunç bir yapbozun parçaları gibiydi ancak hiçbir parça diğerine uymuyordu. O yıllarda yapılan soruşturmada, dağcıların ölüm nedeninin "bilinmeyen bir doğal güç" olduğu sonucuna varıldı ve dosya kapandı.
Bu korkunç olayla ilgili detayların yok denecek kadar az olması pek çok komplo teorisini de beraberinde getirdi. Yukarıda da dediğimiz üzere kimileri kampçıların "kocaayak" olarak da bilinen Yeti saldırısına uğradığını iddia ederken kimileri de kampçıları öldüren şeyin Sovyet ordusunun gerçekleştirdiği gizli testler olduğunu iddia ediyordu.
Aradan 60 yıl geçti ancak Dyatlov Geçidi'ne dair merak hiç eksilmedi. Nihayet 2019 yılında Rus makamları yeni bir soruşturma yapıldığını ve dokuz kişinin ölümünün sorumlusunun bir çığ düşmesi olduğunu dünyaya duyurdu.
"BU NASIL ÇIĞ?" TARTIŞMASI BAŞLADI
Ancak yayımlanan raporda önemli bilimsel veriler eksikti. Örneğin "Bu nasıl bir çığ ki hakkında başka hiçbir kayıt yok?" sorusunun bir yanıtı yoktu. Dolayısıyla açıklama pek ikna edici bulunmamıştı.
İlk olarak 1959'da gündeme gelen çığ teorisinin, makul olmayan bazı yanları vardı. Örneğin dağcıların çadırının kara saplandığı noktada yamacın eğimi bir çığ doğuramayacak kadar hafifti. Üstelik 1 Şubat gecesi kar yağmamıştı. Yani yamaçtaki ağırlığı artırıp çığı tetikleyecek bir şey yoktu.
Dahası çığ nedeniyle hayatını kaybedenlerin ölüm nedeni genelde boğulma olur. Ama Sovyet dağcıların cesetlerinde künt bir objeyle darbe almışa benzeyen yaralar ve yumuşak doku hasarları tespit edilmişti.
Üstelik otopsilerle elde edilen veriler dağcıların kamp kurmasıyla ölümleri arasında en az 9 saat olduğunu gösteriyordu. Bu da çadır kurmak için karın kazılmasının çığı tetiklemiş olma ihtimalini boşa düşürüyordu.
DEPREM-ÇIĞ BAĞLANTISI ÜZERİNE ÇALIŞIYORDU
İsviçre'nin federal teknoloji enstitülerinden ETH Zürih'te görevli jeoteknik mühendisi Alexander Puzrin de bu 9 saatlik farkı dikkat çekici bulanlardandı. Puzrin, kısa bir süre önce depremlerin tetiklediği çığlarla ilgili bir makale yayımlamıştı. Makaleye göre, iki olay arasında bazen birkaç dakika bazen de saatler olabiliyordu.
Puzrin, Rusya'da büyümüş olmasına karşın, Dyatlov Geçidi olayını ancak 10 sene önce duymuş ve sebeplerinin ne olabileceğine dair çok meraklanmıştı. Johan Gaume ise Lozan'da bulunan bir diğer federal teknoloji enstitüsü olan EPFL'de Kar Çığı Simülasyon Laboratuvarı'nın yöneticisiydi. İki bilim insanı Rusya'nın olayla ilgili soruşturma raporunun yayımlandığı tarihlerde tanışmıştı.
Gecikmeli çığların gizemi çözmeye yardımcı olabileceğinden şüphelenen iki uzman, hazırladıkları analitik modeller ve bilgisayar simülasyonlarıyla, dağcıların can verdiği o saatlerde yaşananları tekrarlamak için kolları sıvadı.
Bu araştırmanın Puzrin için kişisel bir önemi de vardı. National Geographic'e konuşan Puzrin, "Rus eşime Dyatlov gizemi üzerine çalıştığımızı söylediğimde, ilk kez bana gerçekten saygıyla baktığını gördüm" ifadelerini kullandı.
DAĞCILAR GÖRDÜKLERİNE KANMIŞ
İki bilim insanı, yamacın çığı tetiklemek için yeterince dik olmadığı argümanını test etmekle işe başladı. Bunun sonucunda eğimin o kadar da yumuşak olmadığı ortaya çıktı. Kholat Syakhl'ın inişli çıkışlı topografyası karla kaplı olduğundan yumuşak bir görüntüye sahipti. Ancak gerçekte yamacın açısı pek çok çığ için asgari sınır kabul edilen 30 dereceye çok yakındı.
Dahası kamp alanında yapılan incelemelerde, dağ üzerinde kümelenmemiş bir kar katmanı olduğu da ortaya çıkmıştı. Bu da zemini zayıflatıp kayganlaştırıyor ve üst katmandaki karların kolayca kaymasına zemin hazırlıyordu.
Puzrin, "Yerel topografya dağcılara bir oyun oynamıştı" dedi.
RÜZGÂR DA ÖNEMLİ BİR FAKTÖRDÜ
Tabii bir de kar kütlesi meselesi vardı. Dağcıların kamp kurmak için zemini kazması yamacın dengesini bozmuştu ancak çığ düşmesi için fazladan kar yağışı da gerekliydi. Uzmanların varsayımlarına göre, rüzgârın saatte 40 kilometre hızla estiği bir durumda çadırın üzerinde 150 santimetrelik bir kar birikmesi gerekiyordu. St. Petersburg'da bulunan Voeikov Ana Jeofizik Gözlemevi'nin meteorolojik tahminleri de bu varsayımı doğruluyordu.
Dyatalov grubunun üyeleri, günlüklerine güçlü rüzgâr esintileri olduğunu da yazmıştı. Bunlar muhtemelen yükseklerden kamp alanına büyük miktarda kar taşıyan dondurucu katabatik rüzgârlardı. Bu güçlü rüzgârlar zaten tehlikeli olan yamacı daha da tehlikeli hale getirmişti ve kampın kurulmasıyla çığın düşmesi arasındaki 9 saati açıklayan bir faktördü.
Araştırmacıların bilgisayar simülasyonları, Kholat Syakhl'daki çığın çok büyük olamayacağını ortaya koydu. Muhtemelen 4,5-5 metre uzunluğunda bir buz kütlesi düşmüştü. Düşen parçanın bu kadar küçük olması, neden ilk soruşturmada çığ izi bulunamadığını açıklıyor. Buz kütlesiyle birlikte aşağı yuvarlanan kamp alanının üzerinin kısa süre içinde taze karlarla kapanması mümkün.
YARALARI NASIL AÇIKLAYACAĞIZ?
Ama bu noktada başka bir soru akla geliyor: Nasıl oldu da bu kadar küçük bir çığ, o kadar travmatik yaralara yol açabildi?
Bilim adamları bu sorunun cevabını ararken bazı sıra dışı kaynaklardan faydalandı.
Gaume, National Geographic'e yaptığı açıklamada, 2013 yılında vizyona giren animasyon filmi Frozen'da karın hareketinin gerçekçiliğinden çok etkilendiğini belirtti. Hollywood'a gidip filmde çalışan animasyon sanatçılarıyla görüşen Gaume, Frozen'ın animasyon kodunu kendi çığ simülasyon modellerine uyarladı. Bu sayede çığın insan vücudu üzerindeki etkilerini yeniden yaratmayı umuyordu.
Dyatlov Geçidi olayı popüler kültürde birçok yapıma da ilham kaynağı oldu. Örneğin 2015 yılında kullanıcılarla buluşan bilgisayar ve konsol oyunu Kholat'ta Dyatlov Geçidi'nde yaşananların izi sürülüyor. Türkiye'de 2013'te "Şeytan Geçidi" adıyla vizyona giren "Devil's Pass" filminde de Amerikalı bir grup Dyatlov Geçidi olayını araştırıyor.
Gaume ve Puzrin'in insan vücudunun çığ esnasında maruz kalacağı güçlerin ve basınçların gerçekçi değerlerine de ihtiyacı vardı. Bu kez aradıkları bilgiyi otomotiv endüstrisinde buldular.
TRAFİK KAZASI TESTLERİNİN VERİLERİ KULLANILDI
Puzrin, "70'li yıllarda General Motors'un 70 kadavra alıp kaburgalarını çeşitli ağırlık ve hızlardaki darbelerle kırdığını keşfettik" dedi. Şirketin amacı bir kaza sırasında neler yaşandığını anlamaya çalışmaktı. Buradan elde edilen veriler, ilerleyen dönemde emniyet kemerlerinin güvenliğini ayarlamak için kullanılmıştı.
General Motors'un testlerinde kullanılan kadavraların bir kısmı sert desteklerle korunmuştu. Bu desteklerin kullanıldığı ve kullanılmadığı kadavralar arasındaki farklar, Puzrin ve Gaume'un araştırmasının da kaderini belirledi. Zira Dyatlov ekibindekiler, çadırda yataklarını kayaklarının üzerine yerleştirmişti. Bu da onlar uyurken düşen çığın, sert bir yüzeye çarptığı anlamına geliyordu. Yani General Motors'un 70'lerde yaptığı kadavra deneylerinden elde edilen veriler, çarpma modellerine birebir uyarlanabilirdi.
Araştırmacıların bilgisayar modelleri, 4,8 metre uzunluğunda bir kar kütlesinin düşüşünün, sert bir yatağın üzerinde uyuyan insanların kafataslarını ve kaburgalarını kırabileceği anlamına geliyordu. Puzrin, "Bu darbeler ağır yaralanmaya yol açsa da en azından ilk etapta ölümcül değildi" diye konuştu.
ÜÇ SEFER DAHA YAPILDI, ÇIĞ İHTİMALİ DOĞRULANDI
2021'deki araştırmanın ardından Kholat Syakhl'a yapılan üç seferle bölgenin çığlara açık olduğu ve Dyatlov kampının üst tarafındaki yamaçların çığ oluşturabilecek kadar dik olduğu teyit edildi. Hatta Ocak 2022'deki sefer esnasında, 1 Şubat 1959 gecesindekine benzer koşullarda iki çığ gerçekleştiği de gözlemlendi.
Aynı ekibin Temmuz 2023'te bölgeye bir sefer daha gerçekleştirmesi planlanıyor.
Montana State Üniversitesi'nde bulunan Kar ve Çığ Laboratuvarı'nın eski direktörü ve Antarktika Yeni Zelanda'nın baş bilim danışmanı Jordy Hendrikx, araştırmayla ilgili National Geographic'e yaptığı değerlendirmede, yıllar boyunca Dyatlov Geçidi olayının bir çığdan kaynaklandığından şüphelendiğini ancak bölgenin çığ düşmesine uygun olup olmadığının bilinmediğini söyledi.
Ekibin simülasyonları sayesinde dağcıların öldüğü gece yaşananlarının netlik kazandığını da sözlerine ekleyen Hendrikx, "Denklemleriyle ampirik bir biçimde ortaya koydukları veriler çok güvenilir görünüyor. Çığ dünyasındaki bilimsel gelişmelerin bu tarihî bilmecelerin çözümüne bu şekilde katkı sağladığını görmek çok heyecan verici" diye konuştu.
İngiltere'de bulunan Durham Üniversitesi'nden Jim McElwaine ise bu kadar küçük bir çığın bu kadar şiddetli yaralara yol açtığını görmenin şaşırtıcı olduğunu belirtti. McElwaine, düşen kar kütlesinin fazlasıyla sert olduğunu ve çok hızla hareket ettiğini tahmin ettiğini sözlerine ekledi.
"AYNI HATAYI BEN DE DEFALARCA YAPTIM"
Profesyonel bir dağcı ve rehber olan Freddie Wilkinson ise böylesi masum görünüşlü kar katmanlarının bu kadar akut yaralanmalara yol açmasının kesinlikle makul olduğunu belirterek, "Bazı kar kütleleri fazlasıyla sert oluyor ve künt travma yaralarına yol açmaları çok akla yatkın" dedi.
Wilkinson, "Yaşanan trajedinin rüzgârın, kar kütlelerinin yer değiştirmesinin ve bir sırtın korunaklı tarafına kamp kurmuş olmalarının bir sonucu olduğuna kesinlikle eminim. Dağcılık kariyerim boyunca aynı hatayı defalarca yaptım ben de" diye konuştu.
Wilkinson, 2012'deki bir Antaktika seferi sırasında, çadırlarını rüzgârı kesen kardan duvarların ortasına kurduklarını, üç gün sonra kamp alanına döndüklerinde korunaklı duvara sabitlenen çadırlardan ikisinin tamamen gömülü halde olduğunu gördüklerini belirtti.
"BU BİR CESARET VE DOSTLUK HİKÂYESİ"
Çığdan sonra neler olduğu ile ilgili açıklamalar ise spekülasyondan öteye geçmiyor. Ancak halihazırda geçerli teori ekip üyelerinin kar altında kalmış olan çadırı kesip dışarı çıktığı, panik içinde 1,5 kilometre aşağıdaki geçici yerleşime doğru kaçmaya çalıştığı yönünde.
Puzrin, ekip üyelerinin üçünün yaralı olduğuna ama herkesin çadırdan çıkmayı başardığına dikkat çekerek, daha iyi durumdakilerin yaralıları sürükleyip çadırdan uzaklaştırarak kurtarmaya çalıştığını belirtti ve "Bu bir cesaret ve dostluk hikâyesi" dedi.
Kholat Syakhl'da ölen dokuz kişiden çoğunun ölüm sebebi hipotermiydi. Diğerleri ise yaraları nedeniyle can vermişti. Çıplak halde bulunan kampçılar için paradoksal soyunma açıklamasının geçerli olabileceği belirtilse de kesin konuşmak mümkün değil.
Paradoksal soyunma, hipotermi sonucu ölümlerde sık karşılaşılan bir durum. İki olası açıklaması var. Birincisi beyinde bulunan ve vücut sıcaklığını dengeleyen hipotalamus bölgesinin aşırı soğuk nedeniyle arıza yapması ve kişinin soğuğu sıcak olarak algılaması. İkincisi de periferik kan damarlarını sıkıştıran kasların yorulup gevşemesiyle uzuvlara aniden kan hücum etmesi sonucu kişinin aşırı sıcak hissetmesi.
Bazı dağcıların vücutlarında bulunan radyoaktivite izlerinin kamp lambalarında kullanılan toryum maddesinden kaynaklanıyor olabileceği varsayılıyor. Kayıp gözler ve dil ise vahşi hayvanların saldırısıyla açıklanıyor ama bu soru işareti de henüz netlik kazanmadı.
Nitekim Guame da Puzrin'le birlikte yaptıkları araştırmanın 1 Şubat 1959 gecesi yaşanan her şeyi açıklama amacı taşımadığını, Dyatlov Geçidi dosyasını tamamen kapatmanın hiçbir zaman mümkün olmayabileceğini belirtti ve ekledi: "Bu araştırma sadece Kholat Syakhl'daki ölümleri tetikleyen olaylara dair makul bir açıklama sunuyor."
"İNSANLAR SEBEBİN ÇIĞ OLMASINI İSTEMİYOR"
Bu açıklama oldukça önemli zira hayatını kaybedenlerin aileleri 60 yıl boyunca gizemli bir trajedini yasını tuttu. Dağcıların gereksiz ve aptalca riskler alıp kendi hayatlarını tehlikeye attıkları eleştirisi de dile getirildi. Puzrin, "Bu sonuçlar dağcıları temize çıkarıyor" derken en tecrübeli dağcılık uzmanlarının bile böyle sıra dışı bir kaza karşısında savunmasız kalabileceğini belirtti.
Puzrin, "Dyatlov ekibinin üyeleri, yumuşak eğimli gibi görünen bir yamaçta çadır kurmak için alan açarken oluşabilecek tehlikeleri öngörmeleri mümkün olmayan çok ehil kişilerdi" ifadelerini kullandı.
Gaume ise sundukları çözümün kamuoyunun çoğunluğunun kabul etmesi için fazla düz olabileceğini belirterek, "İnsanlar sebebin çığ olmasını istemiyor. Çığ çok normal bir açıklama" dedi.
Bu şüphecilik ve Dyatlov Geçidi olayının ürkütücü doğası, komplo teorilerinin gelecekte de süreceği anlamına geliyor.
Wilkinson, "Bence bu dokunaklı hikâye benzersiz bir güçte ve yoğunlukta çünkü bunlar ıssızlığa adım atan ve bir daha geri dönmeyen bir grup gençti. İnsanlar yabandaki ölümlere dair makul olmayan senaryolar icat etmeyi seviyor çünkü ne olduğunu hiçbirimiz yüzde 100 kesinlikle bilemeyeceğiz" dedi.
National Geographic'in "Has science solved one of history’s greatest adventure mysteries?" başlıklı haberinden derlenmiştir.