Son Güncelleme:
Ä°ddiasız gibi görünen küçük kent NÄ°ÄžDE
Türkiye’nin uçsuz bucaksızlığı içinde, büyük kentler arasına sıkışmış, iddiasız ve küçük bir kent gibi duruyor NiÄŸde. Ama ona arka çıkan koca bir geçmiÅŸ, etrafında görkemli daÄŸlar ve belki de tüm bunlardan bir gelecek yaratabilecek umutlu insanları var. NiÄŸde’nin deÄŸiÅŸen çehresini ‘Üniversite Öncesi’ ve ‘Üniversite Sonrası’ diye ayırmak mümkün. ’Son 10 yıldır, NiÄŸde’deki apartmanların giriÅŸ katlarının pastane, türkü bar ve internet kafe yapılması, gençlerin kentteki varlığının en belirgin göstergesi. Kentin pek turist yüzü görmeyen merkezine karşın, 65 kilometre mesafedeki AladaÄŸlar, en büyük cazibesi. NiÄŸde’nin adını bile duymamış olan trekking meraklısı birçok yabancı turist, bir gün mutlaka AladaÄŸlar’a gelmeyi hayal eder. Toroslar’ın en büyük bölümünü oluÅŸturan AladaÄŸlar’ın, derin geçitleri ve sık vadileri var. Ayrıca yol boyunca rastlanan buzul gölleri, daÄŸ çiçekleri, kelebekler, zirvelerdeki yaban keçileri ve hazirandan eylüle yaylaya çıkan yörüklerin konukseverlikleri, bu yürüyüşleri daha da keyifli hale getiriyor. AladaÄŸlar’a gelip de merkezdeki tarihi görmeden geçmeyinNiÄŸde Kalesi’nin, sadece tarihi bir yapı olmaktan sıyrılıp, yaÅŸamın içindeki yerini hissettirdiÄŸi an PerÅŸembe Pazarı’nın kurulduÄŸu gündür. O zaman kalenin altına yayılan renk cümbüşünü yüksekten seyretmek, surlara yaslanan satıcıların, güvercin meraklılarının yanından geçip Alaeddin Tepesi’ne yürümek, bu yapıya biraz daha anlam katar. Alaeddin Tepesi’nin kuzeydoÄŸusundaki kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı tam olarak bilinmese de Geç Hitit döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde ise onarım görmüş. Eski kenti üç suruyla çevreleyen ve bugün sadece bir ana burcu ayakta kalan kalenin surları, 1470’de Sadrazam Ä°shak PaÅŸa tarafından onarılmış. Ä°lk yıllarında hapishane olarak kullanıldığı tahmin edilen kalenin eski burçlarından biri üzerine inÅŸa edilen, 19. yüzyıldan kalma bir Saat Kulesi duruyor. Kalenin güneyinde, bir tepenin üzerinde, NiÄŸde Sancak Beyi Zeynettin BeÅŸare tarafından yaptırılan, 1223 tarihli Alaeddin Camii var. Minare ve kubbesindeki bezemelerle dikkat çeken caminin en çarpıcı yanı, Selçuklu taÅŸ işçiliÄŸinin belirgin bir örneÄŸi olan ve güneÅŸ ışınlarının açısına baÄŸlı olarak görünüp kaybolduÄŸu söylenen ‘’Taçlı Kadın Başı’’ figürünün bulunduÄŸu doÄŸu giriÅŸ kapısı. Yaz aylarında öğleden önce görülebilen bu figürün öyküsü şöyle: Beyin kızına aşık olan cami ustası, sevdiÄŸine kavuÅŸamayınca, aÅŸkını kalbine gömer ve sevgilisinin yüzünü de caminin portaline iÅŸleyip gizler. Kapının üzerinde ÅŸekli bozulmuÅŸ iki çıkıntı eskiden aslan çehreleriydi. Namaz saatlerinde açık olan caminin içi kadar sade dış duvarlarında, Kapadokya’ya ait beyaz ve sarı yontu taşı kullanılmış. GOTÄ°K ÃœSLUPLU CAMÄ°Caminin hemen altında, bugün metruk haldeki Bedesten var. 17. yüzyıla ait bu kapalı çarşının bir ucunda, 14. yüzyıla tarihlendirilen Sungurbey Camii duruyor. 18. yüzyılda büyük bir yangın geçirmiÅŸ olan caminin en karakteristik özelliÄŸi, Ä°slami unsurlarla birlikte Batı sanatına ait tarzların da kullanılmış olması. Özellikle camide ağır basan Gotik üslubu fark etmemek mümkün deÄŸil. Dilimli ve yıldızlı kafesli pencere buna bir iÅŸaret. Birbirine karışmadan yan yana gelen bu iki tarzın farklı işçi ekipleri tarafından uygulandığı tahmin ediliyor. Caminin, DoÄŸu tekniÄŸini uygulayan Müslümanlar ile Kıbrıslı Rumlar ve Çukurovalı Ermeniler tarafından yapıldığı biliniyor, ancak yapının inÅŸasında birlikte mi yoksa ayrı devirlerde mi çalıştıkları tam olarak bilinmiyor. Caminin karşısındaki Dumlupınar Ä°lköğretim Okulu’nun bir bölümü, 1913 tarihli bir Rum okuluymuÅŸ. Bugün okulun bazı dersliklerinin bulunduÄŸu bina rahibelerin yaÅŸadığı yer, bitiÅŸiÄŸindeki küçük bina ise papazın eviymiÅŸ. Hemen arkasındaki büyük kilise 1800’lerden kalma. Caddenin diÄŸer tarafında, Vali Konağı Caddesi’ne doÄŸru, 1409 tarihli Karamanlılar devrine ait Akmedrese var. Bugün NiÄŸde Ãœniversitesi’nin Güzel Sanatlar Bölümü tarafından kullanılan iki katlı yapının avlusunda sosyal etkinlikler düzenleniyor. Görkemli kapısına ve içeri girerek kemerli avlusuna göz atın. Akmedrese adı, yapının inÅŸa edildiÄŸi devirde, giriÅŸ kapısının mermer pervazının beyazlığıyla daha eski yapılarla bir tezat oluÅŸturduÄŸu zamana ait. Bugünse mermer eskimiÅŸ ve kül rengini almış. Kapının üzerindeki güzel kitabe, medresenin yapım tarihini veriyor. II. Dünya Savaşı sırasında Ä°stanbul’un düşman iÅŸgaline uÄŸrama olasılığı göz önüne alınarak, Akmedrese’nin Topkapı ve Arkeoloji müzelerinin deposu olarak kullanılmasına karar verilmiÅŸ ve bu müzelerdeki bütün eserler burada koruma altına alınmış. 1950’li yıllara kadar Akmedrese’de tutulan eserler daha sonra yeniden Ä°stanbul’a taşınmış. Akmedrese, 1957’den sonra NiÄŸde Müzesi olarak düzenlense de müze 1976’da bugünkü binasına taşınmış. Orta Anadolu’nun en önemli müzelerinden biri olan NiÄŸde Müzesi’nin (Pazartesi hariç, yazın 08.00 12.00 ve 13.30- 17.00, kışın 08.00- 13.00- 16.30, 0388 232 33 90) kaydadeÄŸer bir özelliÄŸi, eserlerin MÖ 8. binden (Altpaleolitik) günümüze kadar, hiç kesintiye uÄŸramadan, sürekli bir kronoloji içinde sergileniyor olması. EN Ä°YÄ° 15. MÃœZEBugün bölgede altı arkeolojik kazı sürüyor. Kemerhisar’daki, dünya ve Türkiye arkeolojisi açısından önem taşıyan ve henüz toprak altındaki antik Tyana kenti, Neolitik ve Kalkolitik dönemleri kapsayan Köşk Höyük, Ulukışla’daki Porsuk Höyük, ilk obsidyen atölyesi kazısı olan Kaletepe, Çiftlik’teki yine Neolitik ve Kalkolitik döneme ait Tepecik Höyük ve Andaval (AktaÅŸ) Konstantin Helena Kilisesi kazısı ve restorasyonu... NiÄŸde civarında yapılan kazılardan çıkan eserlerin sergilenmesi gerekince, müze 1993’te kapatılarak 2001’de ‘’YaÅŸayan Müze’’ adı altında yeniden açıldı. 2003’te Avrupa’nın en iyi müzeleri arasında ilk 15’e giren NiÄŸde Müzesi, arkeolojik canlandırmaların yanısıra özenle düzenlenmiÅŸ panoları ve detaylı açıklamalarıyla dikkat çekiyor. Bunda birikimli ve deneyimli Müze Müdürü Fazlı Açıkgöz’ün katkısı büyük. Müzedeki çarpıcı yenilikler arasında, orijinal buluntuların yerleÅŸtirildiÄŸi, Kalkolitik döneme ait bir ev ile Eski Tunç Çağı’na ait Göltepe Kestel maden ocağı ve madenci köyü buluntularının görülebildiÄŸi maden galerisi ve giriÅŸinin birebir canlandırması var. Ayrıca müzede, Kapadokya bölgesine has mumyalama tekniÄŸiyle yapılmış MS 10.- 11. yüzyıla ait bir rahibe mumyasının yanısıra Aksaray Çanlı Kilise’den çıkarılan dört çocuk mumyası da bulunuyor. Ihlara Vadisi’ndeki Yılanlı Kilise’de bulunan ve ‘’Sarı Rahibe Mumyası’’ olarak adlandırılan bu buluntunun üzerinde National Geographic mumya uzmanları tarafından yapılan araÅŸtırmalar sonucunda, mumyanın 20’li yaÅŸlarında, doÄŸum yapmamış ve herhangi bir hastalığı olmayan genç bir kadına ait olduÄŸu belirlenmiÅŸ. Çatalhöyük’le çaÄŸdaÅŸ olan ve Anadolu arkeolojisi açısından Çatalhöyük kadar önemli Köşk Höyük’te bulunan bir parça da dikkate deÄŸer. Ölen kiÅŸinin kafatasının mezardan çıkarılarak, üzerine kilden bir maske ve aşıboyayla kulak, burun ve göz yapılmasına bir örnek müzede görülebilir. Ayrıca yine buradan çıkarılan kemik ve taÅŸ mühürler, Asur Ticaret Kolonileri devrine ait ticaretin simgesi kapaklı, mühürlü vazolar, günümüzden 5 bin yıl önce kalay üretildiÄŸini gösteren buluntular da sergileniyor. Müzede iki önemli kitabe var. Biri NiÄŸde adının tarihte ilk kez geçtiÄŸi ve Hitit hiyeroglifiyle yazılmış Andaval Kitabesi. DiÄŸeriyse, Karamanlıca Kitabe olarak bilinen ve bir kadına ait, 1894 tarihli, aruz vezinli bir mezartaşı. Müzenin etnografik bölümünde, Sungurbey Camii’ne ait kündekari tekniÄŸiyle yapılmış pencere kanatları ve kapı da sergileniyor.NÄ°ÄžDE CÄ°VARIBizans döneminin en iyi korunmuÅŸ manastırını kaçırmayınKayseri- Adana yolu üzerinde, NiÄŸde’nin 9 km kuzeydoÄŸusunda, Kapadokya bölgesinin tipik özelliklerine sahip, kaya oyma yerleÅŸimlerinden biri olan Gümüşler Manastırı (Pazartesi hariç, yazın 09.00-12.00 ve 13.30-18.30, kışın 08.00-12.00 ve 13.00-17.00, 0537 763 96 51) var. Genellikle Kapadokya’ya gelenler, sayısız kilise gezdikleri için NiÄŸde’ye gelip Gümüşler’i görmeye deÄŸer bulmazlar. Herkesin düştüğü bir hatadır bu. Çünkü freskleri açısından, 8.-12. yüzyıla ait, Bizans döneminin bu en iyi korunmuÅŸ manastırı, bölgedeki en görkemli eser. Ä°konoklastik dönemden ve baÅŸka birçok yaÄŸmadan kurtulmuÅŸ olan freskleri nedeniyle, bölgenin kaçırılmaması gereken yerlerinden. Genellikle Kapadokya bölgesindeki kiliselerde rastlanan tahrip edilmiÅŸ yüzler, burada olduÄŸu gibi duruyor. Gümüşler kasabasındaki, konut, kilise, manastır ve mezarlıklar topluluÄŸu geniÅŸ bir alana yayılıyor. Avluya girer girmez, hemen karşıdaki kemerli kapıdan, yüksek ve zarif sütunların bulunduÄŸu kiliseye giriliyor. Siyah-beyaz geometrik desenlerle süslü sütunların bulunduÄŸu bu küçük bölümde, yeÅŸil, mavi ve kahve renklerini içeren göz alıcı freskler var. Fresklerde, Ä°sa’nın doÄŸumu, müjde ve takdim sahneleri ve hemen saÄŸdaki taÅŸa oyulmuÅŸ niÅŸin içinde de ‘’Gülümseyen Meryem Ana’’ olarak bilinen ve birçokları tarafından Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sına benzetilen uzun boylu, zarif ve dingin bir Meryem Ana tasviri görülür. Aziz ve havarilerin tasvirlerinde saç, sakal ve kumaÅŸ kıvrımları, ışık ve gölge hissini vererek, sade ancak çarpıcı bir ÅŸekilde fresklere yansıtılmış. Ãœst kattaki yatak odalarına eskiden duvarlara oyulmuÅŸ oyuklardan çıkılırdı. Bugün demir bir merdiven var. Kilisenin hemen yanında bir ÅŸarap imalathanesi var. Yine avluda, içinde kilise ileri gelenlerine ve bağışçılara ait iskeletlerin bulunduÄŸu mezarlar görülebilir. Bu mezarlar içinde en önemlisi, kilisedeki fresklerin hemen altında bir niÅŸin içinde bulunan, bir azize ait kutsal kemikler. Hemen mezarlara bitiÅŸik yuvarlak delikler, ölenlerin deÄŸerli eÅŸyalarının konulduÄŸu bölümlerdi. Bekçi Mustafa UludaÄŸ, manastırı gezdirmekten ve bilgi vermekten büyük keyif alıyor. ESKÄ° BAÅžKENT TYANANiÄŸde’ye 23 kilometre mesafede, Kemerhisar’da bulunan ve tarih öncesinde birçok uygarlığa ev sahipliÄŸi yapmış Tyana, Geç Hitit döneminde baÅŸkentti. En parlak devri olan Roma devrinde, iki kez Güney Kapadokya Krallığı’nın baÅŸkenti olur, MS 2. yüzyılda Hadrianus ve Trajanus zamanında tapınaklar ve saraylarla imar edilir. Bu bölgedeki diÄŸer kentler gibi burası da 7. ve 8. yüzyıllarda Arap istilalarına uÄŸrar. Ancak Bizans devrinde yapılan kiliselerden buranın gücünün devam ettiÄŸi görülüyor. 11. yüzyılda Selçuklu akınlarından sonra, kent terk edilir ve halk NiÄŸde’ye taşınır. 16. yüzyılda ise Türkler, kalıntıların üzerine yerleÅŸtirilirler. Bugün görülebilen en önemli kalıntı olan Su kemerleri, Köşk ile Tyana arasında üç kilometrelik bir uzunluÄŸa sahipti ve 30 bin kiÅŸiye su taşıyordu. Bugün sadece Tyana tarafında 1200 metrelik bir bölümü toprak üstünde. Su kemerleri, 1995’te Kültür Bakanlığı tarafından sit alanı olarak ilan edildi ve koruma altına alındı. Kemerleri takip ederek, Kemerhisar’ı geçince, Bor ilçesinde Bahçeli kasabasında, bu kemerlerin taşıdığı suyun kaynağı olan ve bugün Roma Havuzu olarak bilinen MS 2. yüzyıla ait bir havuz var. Havuzun kesme taÅŸlarının bir kısmı orijinal.Bugünkü NiÄŸde- Kayseri karayolu, Bizans devrinde Kudüs Hac Yolu üzerindeydi. Dindar bir kadın olan Ä°mparator Konstantin’in annesi Helena, Kudüs’e hacca gittiÄŸinden onun adına MS 5. yüzyılda bir kilise yapılmış. 1977’ye kadar saÄŸlam olan ve ambar olarak kullanılan Andaval (AktaÅŸ) Konstantin Helena Kilisesi, daha restorasyonuna baÅŸlanmadan, burayı kullanan kiÅŸi tarafından dinamitle havaya uçurulmuÅŸ. Bugün tek bir duvarı ayakta olan ve kazı baÅŸkanlığını Hacettepe Ãœniversitesi’nden Doç. Dr. Sacit Pekak’ın üstlendiÄŸi kilisenin duvar resimleri ve taÅŸ oymacılığı dikkate deÄŸer. ALADAÄžLAR VE BOLKAR DAÄžLARINiÄŸde’nin adını bile duymamış yabancılar bir gün mutlaka buraya gelmeyi hayal ederNiÄŸde’nin pek turist yüzü görmeyen merkezine karşın, 65 kilometre mesafedeki AladaÄŸlar, kentin en büyük cazibesi. NiÄŸde’nin adını bile duymamış olan trekking meraklısı birçok yabancı turist, bir gün mutlaka AladaÄŸlar’a gelmeyi hayal eder. Yabancıların bu ilgisine raÄŸmen, nedense burası Türk turistler tarafından tam olarak tanınmıyor. Toroslar’ın en büyük bölümünü oluÅŸturan AladaÄŸlar’ın, derin geçitleri ve sık vadileri var. Ayrıca yol boyunca rastlanan buzul gölleri, daÄŸ çiçekleri, kelebekler, zirvelerdeki yaban keçileri ve hazirandan eylüle yaylaya çıkan yörüklerin konukseverlikleri, bu yürüyüşleri daha da keyifli hale getiriyor. AladaÄŸlar Milli Parkı’nın içinde yaban keçisi, kurt ve vaÅŸak gibi hayvanların yanısıra, kuÅŸ gözlemcilerinin ilgileneceÄŸi kuÅŸ türleri de var. Turların en cazip yeri olarak Yedigöller Platosu ve Kapuzbaşı Åželalesi ile tırmanış zorluÄŸu olmayan Emler Zirvesi kabul ediliyor. AladaÄŸlar, DoÄŸu Toroslar olarak da biliniyor. Adını, günbatımında büründüğü kızıl renginden alıyor. Yirmiyi aÅŸkın üç bin metrenin üzerinde zirvesi var. En yüksek zirvesi, 3756 metre yükseklikteki Demirkazık. Bu bütün Toros silsilesinin en yüksek zirvesi. DiÄŸer zorlu zirveleri arasında Kaldı, Alaca ve Kızılkaya sayılabilir. AladaÄŸlar’da trekking yapmak için, profesyonel daÄŸcı olmak gerekmiyor. Kondisyonu iyi olan ve yürüyüş deneyimine sahip herkes bunu baÅŸarabilir. Mayıs ortasından ekim sonuna kadar trekking yapılıyor. Daha çok tavsiye edilen aylar, temmuz ve aÄŸustos. AladaÄŸlar’a trekking turları düzenleyen Demavend Travel (NiÄŸde, 0388 232 73 63, 0533 516 19 05, 0535 344 15 31- Turan), www.demavendtravel.com), bu alanda en çok tercih edilen acentelerden. Trekking sezonu boyunca, aşçılı yerleÅŸik kampları bulunan Demavend’in haftalık yürüyüşlerinde, uyku tulumu hariç her türlü kamp malzemeniz temin ediliyor. Konaklama, Yedigöller Platosu’nda yapılıyor. Haziran başında bu bölgede 15’in üzerinde buzul gölü oluÅŸuyor. Bunların arasında en çok ilgi çeken, Büyükgöl. Trekking turlarına katılmak istemeyen ve bağımsız yürüyüş yapacaklara da ÅŸirket her türlü bilgi ve harita vermeye hazır. Minibüsler, Emli Vadisi’ne kadar gidiyor. Sokullu Vadisi’ne de cip ya da traktörle gitmek mümkün. NiÄŸde’den her 1.5 saatte bir, 08:30- 18:00 arası gidiÅŸ ve dönüş var. Demirkazık ya da ÇukurbaÄŸ kavÅŸağında inmek gerekiyor. Konaklama için, aracın asfalt yoldan ulaÅŸabildiÄŸi Demirkazık köyündeki DaÄŸ Evi (0388 724 72 00) yıl boyunca açık. Birkaç kiÅŸiyseniz, yazın, ÇukurbaÄŸ köy evlerinde (0388 723 70 95- 0388 724 70 17) konaklayabilirsiniz. 13 yıldır yabancılarla çalışan, trekking üzerine deneyimli bir baÅŸka acente de kayak, daÄŸcılık ve kültür turları da düzenleyen Sobek Travel (NiÄŸde, 0388 232 15 07, www.trekkinginturkeys.com). NiÄŸde’ye 80 kilometre mesafedeki Bolkar DaÄŸları da trekking programlarında yer alıyor. Zirvesi, 3524 metre yükseklikteki Medetsiz. Bu bölgede daha otantik köyler var. Çini Göl ve Karagöl, buzul gölleri arasında en bilinenleri. Yükseklere, özellikle Aydos zirvesine ciple çıkmak mümkün. Karagöl’e de arabayla gidiliyor. Bolkar DaÄŸları’nda yapılan uzun turlar, AladaÄŸlar’a göre daha zorlu. Ayrıca NiÄŸde’de, daÄŸcılık ve trekking konusunda her türlü bilgiyi alabileceÄŸiniz NÄ°DOS (NiÄŸde DoÄŸa Sporları Kulübü, 0388 232 98 32, 0533 551 82 43, www.aladaglar.com) var.KAÇINAladaÄŸlar’a gelip de NiÄŸde merkezdeki tarihi görmemekYAKALAYINNiÄŸde Müzesi’ni mutlaka gezmekAÄŸaçlar elma doluyken NiÄŸde’de olmakÂ