Hoşgörü başkenti: Hatay
Bir şehir, düşünün!... Farklı dinden ve inançtan insanlar sevgi, barış ve kardeşlik duyguları içinde bir arada yaşıyor olsunlar. Kavgadan uzak dursunlar, sevgide saygıda kucaklaşsınlar. “Ezan, Hazzan ve Çan” sesiyle dinler arası diyaloğun taçlandığı ve yaşandığı bir yer düşünün. İşte burası Hatay.. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, doğup büyüdüğü şehri bakın nasıl özetliyor; “ Bu toprakları anlatmaya başlamak için belki de en doğru kelime; Hoşgörü!..”
Tam da hoşgörüye ihtiyacımız olduğu bir dönemden geçerken, bu hoşgörüyle tanışmak, memleketimin gezilesi görülesi yerlerinden birini daha görmek, tanımak ve anlatmak üzere yolumuz Hatay’a düşüyor. Şehir merkezini dolaşmaya çıktığımızda caddeye adım atar atmaz çoğunlukla araçların yayalara öncelik vermesi, trafik lambalarının azlığı ilk işaretiydi sanki bu kentin hoşgörü merkezi oluşunun…
İlk yerleşimin M.Ö. 8000’li tarihlere kadar uzandığı Hatay, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi farklı medeniyetlere ve kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrası Fransız işgali altında kalmış, Atatürk’ün, hayatta iken bizzat mücadelesi neticesinde 1938 yılında bağımsız Hatay Devleti kurulmuş, yaklaşık 11 aylık bir devlet statüsünden sonra, Hatay Meclisi kararı ile 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır.
Cumhuriyet tarihimizde işte böylesine önemli bir yeri olan ve Asi nehrinin yanı başında yükselen Hatay Meclis Binası, Anavatana katılma mücadelesinde tarihe tanıklık etmenin gururuyla gülümsüyor bizlere.. Daha sonra belediye salonu olarak da kullanılan bina, bugün kültür merkezi olarak kullanılıyor. Şehri bir bıçak gibi ikiye bölen Asi nehri, durgun ve bulanık karşılıyor bizi. Adı gibi ne asi ne de delişmen!…Tam tersine “asil” duruşunun yanında üzgün ve dingin akışı, bulanık rengi ve çehresi düşük haliyle, son yıllarda komşumuzda yaşanan olaylara üzülüyor belki de diye düşünmeden geçemiyorum…
Hatay Kültürel mozaiğin başkenti olduğu gibi arkeoloji dünyasında da mozaik eserleriyle önemli bir yere sahip. Artık kültürel mozaiğin başkentinde dünyanın en büyük mozaik müzelerinden birisi olan Hatay Arkeoloji Müzesini de görme zamanı geliyor. Hatay’a yolu düşenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden birisidir bu müze. Yeni müze 32.754 metrekare kapalı alanı, 10.700 metrekare sergi alanı ile ve 3500 metrekare mozaik sergileme alanı ile değil birkaç saat gezmek, gün boyu gezilebilecek bir yer aslında. Müze,Paleolitik Dönemden başlamak üzere bütün dönemlere ait oldukça zengin bir koleksiyona sahip… Müze 2017 yılı sonu itibariyle 220.357 ziyaretçi sayısıyla bir hayli ilgi görüyor. ApollonDaphne Mozaiği, Yakto Mozaiği, Talassa Deniz Mozaiği, Oceanos ve Tethys Mozaiği ve Antakya Lahti’nden, gerek mitolojiye efsane olmuş hikayeleriyle, gerekse eserlerin muhteşem görüntüleriyle büyülenmemek mümkün değil.
Hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için kutsal olarak kabul edilen Habib-i Neccar Cami’ye gidiyoruz. Manevi havasını teneffüs ederken ruhumuzla birlikte bedenimizi dinlendirmek üzere.. İşte bu hoşgörünün sonucudur ki, Hz. İsa’nın ilk havarilerine inanan ve bu uğurda canını veren Habib-i Neccar, Antakya’nın adeta sembolü olmuş, Anadolu’da inşa edilen ilk camisi olarak kabul edilen Müslüman ibadetgahına ismi verilmiştir. Bir tarafta şadırvanda abdestini alan, Hz. İsa’nın havailerinden Yunus(Pavlos) ve Yahya (Yuhanna)’nın türbelerini ziyaret eden, cami içinde ve türbesinde elleri havada huşu içinde ibadet ve dua eden farklı dinlere ve mezheplere mensup insanların arasında manevi havayı teneffüs ederken bedenimle birlikte ruhumun da dinlendiğini hissediyorum.
Bu topraklar neredeyse bütün dinler için kutsal mekanlarla dolu. İşte Hristiyanlar için en önemlilerinden St. Pierre Kilisesi bir başka uğrak yerimiz. Kilise, Habib-i Neccar Dağı’nın uzantısı Hac Dağı’nın eteğinde kayalara oyulmuş bir mağara aslında. Hristiyan dünyasında ilklerin kilisesi... Hz. İsa’nın ölümünden sonra St.Pierre (Aziz Petrus), ilk dini toplantısını burada yapmış,. Hz.İsa’ya inananlara “Hristiyan” adı ilk kez burada verilmiş. Dünya’nın ilk kiliselerinden biri olarak kabul edilen mağara, Papa VI. Paul tarafından 1963 yılında Hristiyanların hac yeri olarak ilan edilmiştir. Bu nedenle bu kutsal mekan bugün Hristiyanların hac yeri ve ilk ibadethanelerinden birisi olmuştur.
Saymakla da gezmekle de bitmiyor Hatay’ın tarihi ve turistik mekanları. Yöreye özgü ürünlerin sergilendiği ve satıldığı tarihi Uzun Çarşı, dünyanın ilk ışıklandırılan caddesi Kurtuluş Caddesi, Hatay Ulu Camii, Ortodoks Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi, içinde ceylan derisi üzerine İbranice yazılmış 500 yıllık mukaddes kitap “Tevrat” ın bulunduğu Havra, gezilecek yerlerden bazıları…
“Yollar uzun yollar dar…E birazcık da daracık sokaklar” diyerek dalıveriyorum eski Antakya sokaklarına…Her nereye gidersem gideyim şehrin eski sokakları çeker kendine beni her nedense...Turizmin de etkisiyle evlerin bir kısmı restore edilmiş ve restoran ve kafe olarak kullanılıyor. Tarih kokan tenha sokaklarda dolaşırken, kimisi yıkılmaya yüz tutmuş, yıkık, dökük binalar, dökülmüş sıvaların arasında sevgi ve aşk sözcükleriyle dolu duvar yazıları dikkatimi çekiyor. Taş, kerpiç ve ahşaptan yapılmış evlerin, geniş avlularında meyve ağaçları ve çiçeklerle donanmış bahçeler görülmeye değer kılıyor kendilerini..Elbette gezilecek yerler merkezle sınırlı değil.. Hatay’ın yakın çevresindeki yerler de bir hayli ilgi çekici. İşte bunlardan bazıları;
Defne- Harbiye Şelaleleri
Hatay yılın önemli bir bölümünde oldukça sıcak bir iklime sahip. Bazen güneşin kavurduğu topraklarda alın terlerine karışır beden terleri.. Serinlemek ister bu bedenler. Hatay’a 10 km uzaklıkta Defne ilçesi sınırlarında bulunan Harbiye Şelaleleri, kentin doğal klimasıdır adeta…Vadiye uzanan yamaçlarda onlarca çağlayanıyla, sıra sıra çay bahçeleri ve restoranlarda, suların içindeki masa ve sandalyelerde ayaklarınız buz gibi sularda serinlerken Hatay’ın lezzetlerini tatmanız mümkün. Tarihte aynı zamanda ipek böcekçiliği ve dokumacılığı ile yörede haklı bir üne kavuşmuştur. El emeği göz nuru ipek dokumaları şal, fular, kaşkol şeklinde turistik ürün olarak satışa sunulurken, yöreye özgün yontu taş hediyelik eşyaları tezgahlarda alıcılarını bekliyor bir taraftan.
Titus Tüneli ve Beşikli Mağaraları
Türkiye’nin en uzun plajına sahip Samandağı ilçesi sadece sahiliyle değil sınırlarında barındırdığı tarihi yerleriyle de görülmeye değer... Titus tüneli bunlardan en önemlilerinden biri. Bu tünel, Roma döneminde M.S. I. Yüzyılda şehir ve limanı kurtarmak için dağlardan gelen sel sularını başka yöne akıtma amacıyla Vespasianus döneminde başlamış ve oğlu Titus tarafından tamamlanmış. İnsan eliyle oyularak yapılan tünel, şehri sel felaketinden koruyan doğal bir mühendislik harikası adeta…130 metresi kapalı, geriye kalan kısmı açık olmak üzere, 1380 metre uzunluğunda, ortalama 7 m yüksekliğinde ve 6 m genişliğinde bu mükemmel su tüneli, tarihe tanıklık eden bir zaman tüneli aynı zamanda..
Bir diğeri ise Beşikli Mağaraları. Titus tünelinin sağ tarafından zeytin, kestane ağaçları, narenciye ve meyve bahçelerinin arasından geçilerek gidilen yoldan beş-on dakikalık yürüyüş mesafesinde kaya mezarlarına ulaşılıyor. Mağaraların içinde onlarca bitişik mezarlar bulunuyor. Bunlar arasında en ilginci çukurun tabanındaki geniş mağaradır. Halk arasında “Beşikli Mağara” olarak adlandırılmıştır.
Vakıflı ve Hıdırbey Köyleri- Musa Ağacı
Hatay’ın yine yakın çevresinde bulunan, özellikleri ve hikayeleriyle mutlaka görülmesi gereken iki köyü de unutmamak gerekiyor. Türkiye’nin son Ermeni köyü olarak bilinen Vakıflı Köyü, yaşayanların misafirperverliği, kendine has kültürü, portakal ve limon bahçeleriyle donanmış doğal güzelliği ile dikkat çekerken, Musa Dağı’na çıkmak üzere Hz Hızır ile Hz. Musa’nın buluştukları yerde Hz. Musa’nın asasının fidan olup yeşerdiği ve günümüzde 2000 yıllık yaşıyla, 7.50 m gövde çapı, 7 m yüksekliği ve 1000 m’lik kapladığı alanıyla devasa çınar ağacının gölgesinde çay içmenin keyfini yaşamadan dönülmeyeceğini de hatırlatmak isterim.
Hatay Mutfak Kültürü
Hatay mutfağı denilince ilk akla gelen, ünü ülkemizin dört bir yanına yayılmış olan künefe geliyor elbette. Ancak sadece künefesiyle değil Hatay mutfağı 170 çeşit kahvaltı, 600’ün üzerinde meze ve yemek çeşidiyle eşsiz ve farklı mutfaklardan birisi. Tabii ki birkaç günlük bir gezide yüzlerce çeşit olarak ifade edilen her bir yemeği, meze ve tatlıyı tanımak, tatmak mümkün değil. E biz de tattıklarımızdan ve gördüklerimizden bahsedelim biraz…. Oruk(içli köfte), Biberli ekmek, tepside kebap, sönmemiş kireç suyuna bal kabağının yatırılması ile yapılan kabak tatlısı, tuzlu yoğurt, sürk salatası, cera peyniri, zahter salatası, yeşil zeytin salatası, kaytaz böreği, közlenmiş patlıcan, biber ve domatesten yapılan abu gannuç, hammaddesi nohut olan humus ve yazmakla bitmeyecek onlarcası...