Hiç para harcamadan4 kıta, 19 ülke
Fotoğraf ve yönetmenlikle uğraşan Muammer Yılmaz ile Alman arkadaşı Milan Bihlmann, dünyada hâlâ iyi insanlar olduğunu göstermek için dünya turuna çıktı. 9 Eylül’de Eyfel Kulesi’nin önünden çıktıkları turu 80 günde yine anı noktada sonlandırdılar. Hiç para harcamadan dört kıta 19 ülke ve 47 bin kilometre kat ettiler.
Bu yolculuğa çıkmadan önce neler yapardınız? Kendinizden bahseder misiniz?
Fransa’da doğdum ve yetiştim. Ancak hem Fransız hem de Türk kültürüyle büyüdüm. Türkçe biliyor olmam bir çok yerde işime yaradı. Tabii ki Türk pasaportunun da birçok yerde avantajı oldu. Fransızca pek bilinmiyor, bu turda pek işimize yaramadı. Fransız pasaportu bir çok yerde geçiyor bu açıdan iyi oldu. Fransa’da yerel bir kanal için belgesel çekimi yapıyorum. Sık sık Afrika’ya gidiyorum.
Dünya turu fikri nasıl ortaya çıktı?
Uzun zamandır dünya turu istiyordum. Küçükken Jules Verne’in ‘80 Günde Devr-i Âlem’ kitabını okuduğumda ‘Bunu gerçekten yapacağım’ diye hayal etmiştim. Sonra Milan’la tanıştım. Sadece 10 günlük arkadaşımdı. Birlikte dünya turuna çıkmaya karar verdik. 3-4 ay sonra da tura başladık. Dünya turundayken kitabı yanımızda bulundurduk. Kitap bize ilham kaynağı oldu fakat kitapta ki rotaya uymak mümkün değildi. Jules Verne’in kitabında eski yöntemler kullanılıyor. Örneğin gemiyle seyahat gibi... Şimdi durum değişti, teknoloji ilerledi, uçaklar daha çok tercih ediliyor.
Muammer ve Milan seyahatlerini ücretsiz yapabilmek için sık sık otostop çekti.
Parasız seyahat nasıldı?
Farklı. Sadece birilerine güvenerek geziye çıkmak kolay değil. Dünyada hâlâ iyi ve güvenilir kişilerin olduğuna inanarak yola çıktık. Her yerde insanlar bize yardım etti. Bazen yolda rastladıklarımızdan bir fikir, bazen de bir gülücük alıyorduk. Bu, bize yetiyordu. Kimi yemek veriyor, kimileri de arabasına davet ediyordu. Bize arabasının anahtarını veren bile oldu. Bir gün Muş’ta bir Kürt düğününe davet edildik. Her şey çok güzeldi. Düğün kalabalıktı. Herkes bizimle ilgilendi. Milan düğünde oynadı. Çocuklar bizi çok sevdi. Giderken peşimizden koştular. Düğün bitince her şey bitti. Milan ve ben yine yalnızdık. Baştan başlıyoruz... Yeniden birilerini bulacağız, ya bir araba ya da bir TIR durduracağız ki yola devam edelim. Şenlikten çıkıp yollara düştük. Sıfıra inmek bu olsa gerek.
Sizi en çok etkileyen yer neresiydi, neden?
Her yerde ayrı bir güzellik var. Türkiye’nin misafirperverliği çok yüksekti. Türkiye bu açıdan en çok etkilendiğimiz yerlerdendi. Herkes çok iyiydi ama eve davet etme konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Özellikle doğuda evde hanımlar ve küçük kızlar olduğu için davet edilemiyorduk. Arabalara da alınmadık. Misafirperverlik yüksek olsa bile bu kötü bir durumdu. Sadece uzun yol şoförleri bizi yanlarına aldı. Anadolu’da İngilizce seviyesi de çok düşüktü. Diğer etkilendiğimiz ülke İran oldu. Dil konusunda iyiydiler. Güvenlik konusu da çok rahat. İranlılar çok yardımsever. Fars tarihi de çok etkileyiciydi. Camileri, sarayları büyüleyiciydi.
Singapur
Arkadaşınız Milan bey sizi bir ‘sihirbaz’ olarak tanımlamış, neden?
Türkçe konuşup herkese 80 günde parasız pulsuz dünya turu yaptığımızı anlatıyor, bize yardım etmelerini rica ediyordum. Türkler hiç düşünmeden hemen önümüze çeşit çeşit yemek koyuyordu. Masalar dolup taşıyordu. Biz daha sofraya bile oturmamıştık. Sofrada oturacak yer bile kalmıyordu. O yüzden Milan beni sihirbaz zannediyordu. Bir anda sofrayı donattığımı düşünüp şaşırıyordu. Asıl sihirbaz Türkiye’nin misafirperverliğiydi.
Dünya turunuzu tamamladınız, şimdi ne yapmak istiyorsunuz?
Bir kitap projesimiz var. İnanılmaz bir deneyim. Bir ilki başardık. İnsanlara nasıl inanıp, güvendiğimizi gösterdiğimiz güzel bir olaydı. Hem kitap olarak hem belgesel ve fotoğraf sergisi olarak insanlarla paylaşmak istiyoruz. Konferans vermeyi de düşünüyoruz. Çektiğimiz belgeselleri yayımlamak isteriz. Dünya turu biter bitmez Fransa’da bir yayınevi bize hemen telefon açtı. Bizim kitabı çıkarmak için yardımcı olmak istediğini söyledi ve çok istekliler. Bu işe başladık.
Sıradaki hedefiniz nedir?
Haiti’ye gitmek. Amerika’ya yakın bir ada. Dünya’nın en fakir ülkelerinden biri. Oradaki çocuklara yardım etmek ilk hedefimiz. İnternet sitemiz üzerinden bir yardım kampanyası başlattık. Indiegogo üzerinden başlattığımız bu yardım kampanyasına sitemiz üzerinden ulaşabilirsiniz ve istediğiniz miktarda yardımda bulunabilirsiniz. (optimistic-traveler.com).
İki kafadar dünya turu boyunca en çok Türkiye'den etkilendi.
Başınıza gelen en kötü şey ne oldu?
Her gün sokakta olmak kolay değildi. Son gün İran’da çöldeydik ve polis gelip pasaportumuzu aldı. Bizi güvenliğimiz için gümrüğe kadar götürdü. Bir araba bizi aldı ve 12 saatte 70 km’lik yol kat ettik. Benim iki pasaportumun olduğunu gördüler ve beni espiyon zannettiler. Sorguya çektiler ve çantalarımızı karıştırdılar. Sonra baktılar ki öyle bir şey yok bizi bıraktılar. Yolumuza devam ettik. Kötüydü. İran’da ve Pakistan’da zorlandık. İki gün aç kaldık hiçbir şey ağzımıza girmedi. Bir Türk’e rastladık adı İlker. Yeşil pasaportu vardı. O da oradan geçiyordu. İlker ile Pakistan’da iki gün geçirdik. Bu arkadaşımız olmasaydı halimiz haraptı.
Kurduğunuz Optimistic Traveler Derneği neler yapıyor?
Kitap konusunda ve çektiğimiz belgesellerden para kazanırsak bu parayla yardımlara başlayacağız. Bir ev, bir aile ya da bir kişi... Onları mutlu edebiliriz, onlara nasıl yardım edebiliriz diye düşünüyoruz. Çocuklara küçük bir çikolata vermek bile olabilir bu. Bize yardım ettiler biz de başkalarına yardım edeceğiz. Böylece bir döngü oluşacak.
İran
En sevdiği beş şehir: İstanbul, Berlin, New York, Singapur, Tahran
Seyahatten ne alınır?: Hediyelik eşya, yöresel kıyafet
Seyahatte nerede kalınır?: Yolda tanıdığı kişilerin evinde
Seyahatte ne okunur?: Roman (80 günde Devr-i Âlem
Kiminle seyahat edilir?: Arkadaşlarıyla
Seyahat çantasının vazgeçilmezleri neler?: Uyku tulumları, harita ve atıştırmalıklar