Son Güncelleme:
Haliç kıyılarında
Denize doğru sapınca önünüze Rahmi Koç Müzesi kapsamında sergilenmekte olan bir denizaltı çıkıyor, hemen solda ise Halat Restaurant ve Bar Bar Rossa var. Bar Bar Rossa klasik, insanın içine sıcaklık veren bir bar. Halat'ın acilen ilgiye ihtiyacı var, yemekler tekrar ele alınırsa İstanbul'un en gözde mekanlarından biri olabilir.
Halat Restaurant, benim yemeklerini çok beğendiğim Cafe du Levant'ın tam karşısında.
Girişi çok enteresan, denize doğru sapınca önünüze Koç Müzesi kapsamında sergilenmekte olan bir denizaltı çıkıyor, hemen solda ise Halat ve Bar Bar Rossa yer alıyor.
Bar Bar Rossa son derece klasik, insanın içine sıcaklık veren bir bar.
Hem restoranda hem de barda deniz teması hakim.
Denize hem bu kadar yakın hem de tema olarak denizi seçen bir lokantada deniz ürünleri ağırlığı olacağını sanıyorsanız yanılırsınız çünkü Halat'da et yemekleri de var.
Örneğin ben o gece sadece nasıl yapacaklarını merak ettiğimden dolayı bir Osso Buco yedim, ortalama düzeydeydi et.
Açıkça söylemek gerekirse mutfağı başarılı değil Halat'ın.
Örneğin başta bir Risotto istedim, ben bu konularda son derece toleranslı olmama rağmen yemedim onu.
Risottodan başka her şeye benziyordu, bol soslu bir lapaydı gelen.
Salata istedik küçücük bir tasta geldi, sunuş kesinlikle özensizdi.
Balık yiyenler de ‘‘eh fena değildi’’ havasındaydılar bütün gece boyunca.
Bu tür olaylar beni fena halde üzüyor.
O kadar yatırım yapılmış mekana.
Harika bir düzenleme var, Haliç'in yanı başındasınız, eh arkanızda da Cafe du Levant gibi bu yemek işini bilen insanların desteği varken bu kadar ruhsuz yemek çıkartabilmek mümkün olmamalıydı diye düşünüyorum.
Ama bunu da yapmışlar işte.
Bu mekanın acilen ilgiye ihtiyacı var, ilgilenir ve yemekler tekrar ele alınırsa o zaman İstanbul'un en gözde mekanlarından bir tanesi olacağına eminim.
HALAT RESTAURANT: 212-297 66 44- 297 66 35/40.
Gelecek hafta Mr. Gurme köşesini son kez kaleme alıyorum.
Benden sonra kimin köşeyi sürdüreceği ve dahası köşenin devam ettirilip ettirilmeyeceği konusunda bir fikrim yok.
Bu köşe için İstanbul'un yeni bütün mekanlarını ve eski olan ama kendini yenilediğini söyleyen hemen bütün restoranlarını gezdim yıllar boyunca.
Dikkatimi çeken nokta özellikle son bir yıl içinde İstanbul'da yemek kalitesinin düzeyi istikrarlı bir şekilde aşağıya doğru indiğidir..
Ayrıca servis elemanları da büyük ölçüde mesleğinde kalitesiz insanlardan seçilmeye başlandı.
Bunun nedenini tam olarak bilmiyorum. Kriz nedeniyle masraflarda kısıntı yapma ihtiyacından kaynaklanabilir bu.
Eğer bu eğilim sürerse bir zamanlar şehri yakalamış olduğu metropole özgü yemek kültürü yaratma iddiasından ilelebet vazgeçilmesi gerekecek.
Ben şehirdeki son profesyonel turumu bir hayal kırıklığıyla noktalamak istemedim.
Ve beni hiçbir zaman üzmemiş olan TİKE'nin İkitelli'de bizim gazetenin hemen yakınında açmış olduğu lokantaya dostlarla gittim. Mükemmel mezeler, kebaplar yedik o akşam da.
İşin ilginç tarafı şu. Kebapta kalite çıtası hep yükselirken, İtalyan'da Fransız'da Çin lokantasında Japon yemeklerinde kalite erozyonu yaşanmakta.
Business Tike diye de adlandırılan mekan bize o akşam gerçek bir lezzet şöleni sundu, kendilerine teşekkür ederim.
Halat Restaurant, benim yemeklerini çok beğendiğim Cafe du Levant'ın tam karşısında.
Girişi çok enteresan, denize doğru sapınca önünüze Koç Müzesi kapsamında sergilenmekte olan bir denizaltı çıkıyor, hemen solda ise Halat ve Bar Bar Rossa yer alıyor.
Bar Bar Rossa son derece klasik, insanın içine sıcaklık veren bir bar.
Hem restoranda hem de barda deniz teması hakim.
Denize hem bu kadar yakın hem de tema olarak denizi seçen bir lokantada deniz ürünleri ağırlığı olacağını sanıyorsanız yanılırsınız çünkü Halat'da et yemekleri de var.
Örneğin ben o gece sadece nasıl yapacaklarını merak ettiğimden dolayı bir Osso Buco yedim, ortalama düzeydeydi et.
Açıkça söylemek gerekirse mutfağı başarılı değil Halat'ın.
Örneğin başta bir Risotto istedim, ben bu konularda son derece toleranslı olmama rağmen yemedim onu.
Risottodan başka her şeye benziyordu, bol soslu bir lapaydı gelen.
Salata istedik küçücük bir tasta geldi, sunuş kesinlikle özensizdi.
Balık yiyenler de ‘‘eh fena değildi’’ havasındaydılar bütün gece boyunca.
Bu tür olaylar beni fena halde üzüyor.
O kadar yatırım yapılmış mekana.
Harika bir düzenleme var, Haliç'in yanı başındasınız, eh arkanızda da Cafe du Levant gibi bu yemek işini bilen insanların desteği varken bu kadar ruhsuz yemek çıkartabilmek mümkün olmamalıydı diye düşünüyorum.
Ama bunu da yapmışlar işte.
Bu mekanın acilen ilgiye ihtiyacı var, ilgilenir ve yemekler tekrar ele alınırsa o zaman İstanbul'un en gözde mekanlarından bir tanesi olacağına eminim.
HALAT RESTAURANT: 212-297 66 44- 297 66 35/40.
Gelecek hafta Mr. Gurme köşesini son kez kaleme alıyorum.
Benden sonra kimin köşeyi sürdüreceği ve dahası köşenin devam ettirilip ettirilmeyeceği konusunda bir fikrim yok.
Bu köşe için İstanbul'un yeni bütün mekanlarını ve eski olan ama kendini yenilediğini söyleyen hemen bütün restoranlarını gezdim yıllar boyunca.
Dikkatimi çeken nokta özellikle son bir yıl içinde İstanbul'da yemek kalitesinin düzeyi istikrarlı bir şekilde aşağıya doğru indiğidir..
Ayrıca servis elemanları da büyük ölçüde mesleğinde kalitesiz insanlardan seçilmeye başlandı.
Bunun nedenini tam olarak bilmiyorum. Kriz nedeniyle masraflarda kısıntı yapma ihtiyacından kaynaklanabilir bu.
Eğer bu eğilim sürerse bir zamanlar şehri yakalamış olduğu metropole özgü yemek kültürü yaratma iddiasından ilelebet vazgeçilmesi gerekecek.
Ben şehirdeki son profesyonel turumu bir hayal kırıklığıyla noktalamak istemedim.
Ve beni hiçbir zaman üzmemiş olan TİKE'nin İkitelli'de bizim gazetenin hemen yakınında açmış olduğu lokantaya dostlarla gittim. Mükemmel mezeler, kebaplar yedik o akşam da.
İşin ilginç tarafı şu. Kebapta kalite çıtası hep yükselirken, İtalyan'da Fransız'da Çin lokantasında Japon yemeklerinde kalite erozyonu yaşanmakta.
Business Tike diye de adlandırılan mekan bize o akşam gerçek bir lezzet şöleni sundu, kendilerine teşekkür ederim.