GeriSeyahat Güzel havalarda dans eden hakiki bir Türk
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Güzel havalarda dans eden hakiki bir Türk

Güzel havalarda dans eden hakiki bir Türk

Buenos Aires’teyim... Geniş caddelerin birbirini kestiği bu şehirde, insanlar tembel tembel geziniyor, gitar tınıları birbirine dolanıyor. Arjantin başkentinin kendine özgü kuralları var: Mesela bifteği az pişmiş ısmarlamayacaksın, ‘empenada’nın yanında da çatal bıçak istemeyeceksin. Peki ya tango? İşte o esas mesele. Neyse ki hazırlıklıydım!

Sen Fransızlara kanma

Toti, yıllanmış koca göbeğini hoplatan gevrek bir kahkaha attı: “Bifteğini az pişmiş ısmarlama sakın, karnında ‘Mööö’ diye bağırmaya başlar.” Komi olarak başladığı Buenos Aires’in klas et lokantalarından ‘Estilo Campo’da 24 senenin ardından şef olmuş. Arjantin mutfağının temel direği bifteğin yanı sıra ‘empanada’nın yapılışını ‘Gastronomi Maceraları’ için filme çekeceğiz.
Toti, kadehlerimize adeta siyah renge çalan koyu ‘Arjantin Malbec’ şarabını dökerken “Sen Fransızlara bakma sakın, incecik kâğıt gibi et yerler” diyor.

Buranın çok pişmişini Fransa’da çöpe atarlar

Arjantinliler, eti çok pişmiş seviyor. Buranın orta pişmişi Fransa’da ‘bien cuit’ yani çok pişmiş sınıfına girer. Buradaki ‘iyi pişmiş’iyse Fransa’da herhalde çöpe atarlar.
Toti’nin tavsiyesine uyarak, gerçek bir Arjantinli gibi ‘orta’ istedik ama açıkçası bana da çok pişmiş geldi.

Empanada elle yenir

Güzel havalarda dans eden hakiki bir Türk

Şef, dana fileminyonu bıçakla ince ince ‘satır kıyma’ doğradı. Kullandığı malzeme, soğan, sarmısak, biraz değişik renk ve tatta yerli dolmalık biber (pimientos morrones), haşlanmış yumurta, tuz, kimyon, şarap, maydanoz... Soğan, sarmısak, et ve biberleri tavada az yağda baharatla sote etti. Şarap ilave etti; çektirdi. Maydanoz serpti, ardından da haşlanmış yumurtadan küçük küpler ilave etti. Bu hazırladığı ‘iç’i cömert bir kaşıkla 20 cm çapındaki yuvarlak hamurun ortasına yaydı. İkiye katlayıp yarım daire yaptı. Kenarlarını ıslattı ve bükerek kapattı. Bol yağda puf böreği gibi kızarttı. Yanında çatal bıçak da getirmedi, empanada elle yenirmiş.

Neden bu kadar çok Türk var?

Empanada, Arjantin’e ‘Turcolar’ ile beraber Ortadoğu’dan gelmiş. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde Ortadoğu’dan göç eden Suriyeliler ve Lübnanlılar yeni yurtlarına Osmanlı pasaportuyla geldikleri için kendilerine ‘Turco’ denilmiş ve ardından da tüm Ortadoğu göçmenlerine bu isim verilmiş. Brezilya, Arjantin, Venezuela ve diğer tüm Güney Amerika ülkelerinde kendime ‘Turco de Turquia’ demek zorunda kalırım. Hatta kız kardeşim kadar yakın dostum Brezilyalı Carmen Lucia bana ‘Turco de verdade’ (Hakiki Türk) der.

Ankara’nın kızı tango salonunda

Güzel havalarda dans eden hakiki bir Türk

Akşama tango dansı ve eğitimi var. Otelimize döndük; bir duş aldım ne de olsa şubattayız; yaz ortası hava 35 derece. Tango kıyafetimi ve ayakkabılarımı giydim. Çekim için özel bir salona gideceğimizi sanıyordum. Sinemadan bozma bir mekâna götürdüler bizi. Rehberimiz olan kız, “Siz burada bekleyin, birazdan sizi gelip alacaklar” dedi ve kayboldu. “Gelen giden yok” derken sıra sıra otobüsler gelmeye, içlerinden Amerikalı ve Uzakdoğulu tuhaf bir karışım dökülmeye başladı. Herkes salonda koltuklara doluştu.

Televizyon programım için kayıt alacaktık. Çocuklara “Çekim iptal, siz arzu ederseniz yemek yiyin ve gösteriyi izleyin” diyerek sukutu hayal ile otelime yöneldim. Turistik gösteri de izleyemem doğrusu.

Bize özel bir tango çekimi yapmam lazım. Birkaç telefon sonrasında, bir çift dansçı ve iki kişilik bir müzik grubu bulundu. Şehrin en eski ‘Milonga’sı (dans evi) ‘El Viejo Almacén’ ayarlandı. Tango dansçısı güzel kız bir de Ankaralı çıkmaz mı! Bak şimdi, ta Arjantin’de... Pelin çok hoş bir kız ve mükemmel bir tangocu. Yakışıklı kavalyesi Arjantinli Miguel Calvo ile evlenmiş. Bandoneon (bir nevi akordeon ki çok severim) ve piyano eşliğinde müthiş bir şov yaptılar.

Bir kadeh koyu kırmızı Malbec sonrası sıra artık bendeydi. Kırmızı şarap ve tango ikilisi...Hastasıyım. Pelin’den basit birkaç dans figürü de öğrendim.

Limonata gibi güzel havaların şehri

Güzel havalarda dans eden hakiki bir Türk

‘Argentum’ Latin dilinde ‘gümüş’ anlamına geliyor. Arjantin adı, ‘Gümüş Nehir’ de denilen ‘Rio de la Plata’dan geliyor.

‘Beyaz adam’ buraya daha evvel de gelmiş ama ilk resmi misyon, Kral 1. Şarl emri ile yapılmış.

Bu yeni toprakları kolonize etmek için emir alan Pedro de Mendoza, 14 gemi 1200 asker ile 1536 yılında Gümüş Nehir’e demirlemiş. Mendozalı Pedro, kolonize ettiği bu ülkeye, ‘Ciudad de Nuestra Virgen Maria de los Buenos Aires’ yani ‘Bakire Meryem Anamızın ve güzel havaların şehri’ demiş. Hakikaten de nefis, limonata gibi havası var Buenos Aires’in (Güzel Havalar).

Geniş caddeli, insanların tembel tembel gezindiği, bebelerin oynadığı, gitarların, bandoneon tınılarının ve tangocuların birbirine dolandığı, ortası dev gibi yemyeşil parklı bu şehri gezerken, aklımıza artık bir Ortadoğu şehrine benzeyen, göç kurbanı, AVM cenneti, kuralsız betonlu İstanbulumuz geliyor. Ama ne de olsa bizim şehrimiz, kalbimizi tangoculara emanet edip, seve seve ülkemize dönüşe geçiyoruz.

False