Cahit AKYOL
Son Güncelleme:
Gizli kumsallar
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde keşfedilmemiş kumsal elbette yok. Ancak bazı kumsallar diğerlerine oranla çok daha bakir. Nedeni ulaşımın zor olması ya da yatırımcıların henüz keşfetmemesi. Sadece meraklılarının bildiği bu kumsalları araştırdık. Nasıl gidileceğini soruşturduk. Bunun için Marmaris’in Börtübet Koyu, Fethiye’nin Kabak koyu, Kandıra’nın Seyrek beldesi ve ülkemizin Karadeniz kıyısındaki en batı sahili İğneada’yı mercek altına aldık. İşte yarı gizli kalmış cennet sahiller.
İĞNEADA
Kumun kıymetini bilin, bastığınız altın
İğneada adının aksine bir ada değil. Kırklareli ilinin Karadeniz kıyısındaki en güzel sahil beldelerinden biri. Doğa örtüsü göz alıcı. Karadeniz kıyısında 20 kilometre uzunlukta geniş bir kumsalı var. İğneada koruma altındaki yedi gölü, zengin doğası oksijen çadırından farksız havası ile çok az bilinen bir cennet. Karadeniz’in batısındaki son yerleşim bölgesi olan İğneada masmavi denizi, yemyeşil ormanı, ince kumlu sahili, gölleri ve dereleri ile doğa ile baş başa kalmak isteyenlerin adresi. Bulgaristan sınırına 12 kilometre uzaklıktaki bu doğa harikasının 20 kilometrelik kumsalının kumu altına benzetiliyor. Ancak bu benzetmede gerçeklik payı var. Maden Teknik Arama Enstitüsü (MTA) yıllar önce sahilde araştırma yapmış, kumların arasında altın zerrecikleri tespit etmiş. Ancak maliyeti çok fazla olduğu için çıkartmaktan vazgeçmiş. Böylece bırakmışlar. Bir başka deyişle bu kumsalda altınlar üzerinde yürüyebilir ve hatta güneşlenebilirsiniz. İğneada orman ve deniz arasında kalmış bir cennet. Önü uçsuz bucaksız Karadeniz ve arkası da Istranca dağları ve ormanı ile çevrili. Orman genellikle meşe ağacı ile örtülü. Yıldız (Istranca) Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçları sık bir orman örtüsü ile kaplı. İğneada’nın doğusunda ve güneyinde kıyı kumulları ile nemli alüvyal tabanları kaplayan ’longoz’ denilen orman topluluğu da var. Dünya üzerinde sadece 3 yerde olan Longos ormanlarından biri de İğneada’da. İğneada’da; Erikli, Mert, Hamam, Pedina, Saka, Sülüklü ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor. Sazan, kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitlerinin yaşadığı göller koruma altında. İstanbul’dan Silivri, Çorlu, Lüleburgaz, Pınarhisar ve Demirköy üzerinden 4 satte ulaşılabiliniyor. İstanbul’dan otobandan ilk Çerkezköy sapağından giriyorsunuz ve Saraya kadar otobandan daha güzel bir yoldan devam ediyorsunuz. Saray’dan geçip Vize-Poyralı’dan sonra İğneada istikametine sapıyorsunuz. Takriben 3 saat sürüyor. İkinci alternatif ise İstanbul, Lüleburgaz, Poyralı, Demirköy üzerinden İğneada. Bu yol diğerine göre 30-40 kilometre daha uzun. Poyralıdan sonra yollar çok dar ve çok virajlı. Yıldız Dağları’nda ise yollar çok daha tehlikeli. Dikkatli olmanız gerekiyor.
BÖRTÜBET
Denizle iç içe doğal park
Marmaris’in Reşadiye Yarımadası’nda yer alan Bördübet Koyu, Hisarönü Köyü’ne bağlı. İsmini yıllar önce bu koydasaklanan İngiliz askerlerinin verdiği, zamanla değişime uğrayıp bugünkü halini aldığı rivalet ediliyor. Denizin ormanla iç içe geçtiği koy, yarımadanın Gökova Körfezi’ne bakıyor. Bölge sık ormanlarla çevrili. Önemli bir özelliği de denizin yaklaşık 200 metre eninde ve 600 metre uzunluğunda bir kanal ile çam ormanının içine girmesi. Özel çevre koruma alanı olan Bördübet’te dağ güvercini, saka, bülbül, balıkçıl kuşlar, atmaca, yaban domuzu, tavşan, sincap, tilki ve porsuk gibi yabani hayvanlara sıkça rastlamak olası. Sahilin hemen bitiminde ormanlık bölge olduğu için, yaz aylarının en sıcak günlerinde bile gölgeli ve serin. Kuş cıvıltıları arasında gezmek için ideal. Koydaki deniz durgun olduğu için şişme botla ve kanoyla dolaşılabiliyor. Ayrıca balık avcılığı için de uygun. Bördübed’e giderken Marmaris’ten Datça yoluna sapın. Yol oldukça virajlı. Yaklaşık 30 kilometre sonra Balıkaşıran’a ulaşıyorsunuz. Reşadiye yarımadasının en dar yeri olan Balıkaşıran’da sağa ayrılan dokuz kilometrelik toprak bir yol biraz bozuk. Eğer cipiniz varsa bu yöreyi gezerken orman yolundan gidilen Yedi Adalar, Kambur Kemal, Saklıkoy ve Löngöz Koyları’na da uğrayın. Konaklamak isteyenler içinde yörede bungalovlardan oluşan bir konaklama tesisi var.
KABAK KOYU
Vadide yürüyün sincaplara selam verin
Kabak Koyu, Fethiye’de. Likya Yolu üzerindeki duraklardan biri. Popüler olmadığı için bölgede birkaç kamp dışında kurulu tesis yok. Çok az gidilen Kabak Koyu için herkes "Olimpos’un keşfedilmeden önceki haline çok benziyor" diyor. Çünkü ulaşımı zahmetli, konaklaması konfor arayanlara uygun deği. Kabak Koyu’na gidebilmek için Fethiye’den Ölüdeniz üzerinden stabilize denilebilecek tehlikeli bir yoldan bir saatlik bir yolculuk ile Faralya Köyü’ne ulaşılıyor. Burada araçlardan inilip Faralya Köyü’nden sonra aşağı vadiye doğru yürümeye başlıyorsunuz. Yaklaşık 20 dakikalık bir patika yürüyüşü sonrasında karşınıza Kabak Koyu çıkıyor. Bu yürüyüş sırasında geçtiğiniz yol Likya Yolu’nun bir bölümü. Kırmızı-beyaz çizgilerle belirtilmiş işaretleri takip edin. Yürümek istemiyorsanız, ciple aşağıya inebilirsiniz. Kabak Koyu’nda birkaç kamp alanı var. Kamp alanlarındaki ağaç evlerde, çadırlarda kalabilirsiniz. Hazır bu kadar zahmete katlanıp gitmişken vadiye yürüyün. 800 metre yüksekliğindeki tepeye çıkın çevreyi seyredin. Aşağıya indiğinizde kumsalın keyfini çıkartın bu arada çevredeki sizi gözetleyen sincaplara çaktırmadan bakın.
SEYREK
Derenin serinlettiği kumsal
Kocaeli’nin Kandıra İlçesi sekiz sahil köyü ile Karadeniz’de 52 kilometrelik sahil şeridine sahip. Kandıra’ya 11 kilometre uzaklığındaki Seyrek sahili de çevrenin en şirin koylarından biri. Kumsalının güzelliğinin yanı sıra çok güzel mesire de yerlerine sahip. 300 metrelik bir kumsal var. Ancak çok fazla bilinmediği için bakir kalan kumsallardansayılabilir. Bu nedenle de Seyrek, sakin bir dinlenme yeri. Seyrek deresi de yöreye ayrı bir güzellik katar. Seyrek’te denizin ve kumsalın yanı sıra koyda bir kale kalıntısı da mevcut. Kalenin Romalılar döneminde ithalat - ihracat merkezi olan, şimdi ise sular altında bulunan Seyrek İskelesi’ni korumak amacıyla yapıldığı biliniyor. Liman bugün sular altında, izine rastlanmıyor. Konaklamak isteyenler bölgedeki pansiyonlarda kalabiliyor. Kandıra’ya karayolu ile üç ayrı yönden ulaşmak mümkün. İstanbul-Ankara arasında TEM otoyolu Kandıra sapağından ayrılarak 35 kilometre sonra Kandıra’ya ulaşılıyor. Adapazarı’na 45 kilometre uzaklıktaki Kaynarca ve Kaymas üzerinden de ayrı bir yolla bağlantısı var. Ayrıca İstanbul’dan Şile ve Ağva üzerinden gelen bir yol ile de Kandıra’ya ulaşmak mümkün.
Kumun kıymetini bilin, bastığınız altın
İğneada adının aksine bir ada değil. Kırklareli ilinin Karadeniz kıyısındaki en güzel sahil beldelerinden biri. Doğa örtüsü göz alıcı. Karadeniz kıyısında 20 kilometre uzunlukta geniş bir kumsalı var. İğneada koruma altındaki yedi gölü, zengin doğası oksijen çadırından farksız havası ile çok az bilinen bir cennet. Karadeniz’in batısındaki son yerleşim bölgesi olan İğneada masmavi denizi, yemyeşil ormanı, ince kumlu sahili, gölleri ve dereleri ile doğa ile baş başa kalmak isteyenlerin adresi. Bulgaristan sınırına 12 kilometre uzaklıktaki bu doğa harikasının 20 kilometrelik kumsalının kumu altına benzetiliyor. Ancak bu benzetmede gerçeklik payı var. Maden Teknik Arama Enstitüsü (MTA) yıllar önce sahilde araştırma yapmış, kumların arasında altın zerrecikleri tespit etmiş. Ancak maliyeti çok fazla olduğu için çıkartmaktan vazgeçmiş. Böylece bırakmışlar. Bir başka deyişle bu kumsalda altınlar üzerinde yürüyebilir ve hatta güneşlenebilirsiniz. İğneada orman ve deniz arasında kalmış bir cennet. Önü uçsuz bucaksız Karadeniz ve arkası da Istranca dağları ve ormanı ile çevrili. Orman genellikle meşe ağacı ile örtülü. Yıldız (Istranca) Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçları sık bir orman örtüsü ile kaplı. İğneada’nın doğusunda ve güneyinde kıyı kumulları ile nemli alüvyal tabanları kaplayan ’longoz’ denilen orman topluluğu da var. Dünya üzerinde sadece 3 yerde olan Longos ormanlarından biri de İğneada’da. İğneada’da; Erikli, Mert, Hamam, Pedina, Saka, Sülüklü ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor. Sazan, kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitlerinin yaşadığı göller koruma altında. İstanbul’dan Silivri, Çorlu, Lüleburgaz, Pınarhisar ve Demirköy üzerinden 4 satte ulaşılabiliniyor. İstanbul’dan otobandan ilk Çerkezköy sapağından giriyorsunuz ve Saraya kadar otobandan daha güzel bir yoldan devam ediyorsunuz. Saray’dan geçip Vize-Poyralı’dan sonra İğneada istikametine sapıyorsunuz. Takriben 3 saat sürüyor. İkinci alternatif ise İstanbul, Lüleburgaz, Poyralı, Demirköy üzerinden İğneada. Bu yol diğerine göre 30-40 kilometre daha uzun. Poyralıdan sonra yollar çok dar ve çok virajlı. Yıldız Dağları’nda ise yollar çok daha tehlikeli. Dikkatli olmanız gerekiyor.
BÖRTÜBET
Denizle iç içe doğal park
Marmaris’in Reşadiye Yarımadası’nda yer alan Bördübet Koyu, Hisarönü Köyü’ne bağlı. İsmini yıllar önce bu koydasaklanan İngiliz askerlerinin verdiği, zamanla değişime uğrayıp bugünkü halini aldığı rivalet ediliyor. Denizin ormanla iç içe geçtiği koy, yarımadanın Gökova Körfezi’ne bakıyor. Bölge sık ormanlarla çevrili. Önemli bir özelliği de denizin yaklaşık 200 metre eninde ve 600 metre uzunluğunda bir kanal ile çam ormanının içine girmesi. Özel çevre koruma alanı olan Bördübet’te dağ güvercini, saka, bülbül, balıkçıl kuşlar, atmaca, yaban domuzu, tavşan, sincap, tilki ve porsuk gibi yabani hayvanlara sıkça rastlamak olası. Sahilin hemen bitiminde ormanlık bölge olduğu için, yaz aylarının en sıcak günlerinde bile gölgeli ve serin. Kuş cıvıltıları arasında gezmek için ideal. Koydaki deniz durgun olduğu için şişme botla ve kanoyla dolaşılabiliyor. Ayrıca balık avcılığı için de uygun. Bördübed’e giderken Marmaris’ten Datça yoluna sapın. Yol oldukça virajlı. Yaklaşık 30 kilometre sonra Balıkaşıran’a ulaşıyorsunuz. Reşadiye yarımadasının en dar yeri olan Balıkaşıran’da sağa ayrılan dokuz kilometrelik toprak bir yol biraz bozuk. Eğer cipiniz varsa bu yöreyi gezerken orman yolundan gidilen Yedi Adalar, Kambur Kemal, Saklıkoy ve Löngöz Koyları’na da uğrayın. Konaklamak isteyenler içinde yörede bungalovlardan oluşan bir konaklama tesisi var.
KABAK KOYU
Vadide yürüyün sincaplara selam verin
Kabak Koyu, Fethiye’de. Likya Yolu üzerindeki duraklardan biri. Popüler olmadığı için bölgede birkaç kamp dışında kurulu tesis yok. Çok az gidilen Kabak Koyu için herkes "Olimpos’un keşfedilmeden önceki haline çok benziyor" diyor. Çünkü ulaşımı zahmetli, konaklaması konfor arayanlara uygun deği. Kabak Koyu’na gidebilmek için Fethiye’den Ölüdeniz üzerinden stabilize denilebilecek tehlikeli bir yoldan bir saatlik bir yolculuk ile Faralya Köyü’ne ulaşılıyor. Burada araçlardan inilip Faralya Köyü’nden sonra aşağı vadiye doğru yürümeye başlıyorsunuz. Yaklaşık 20 dakikalık bir patika yürüyüşü sonrasında karşınıza Kabak Koyu çıkıyor. Bu yürüyüş sırasında geçtiğiniz yol Likya Yolu’nun bir bölümü. Kırmızı-beyaz çizgilerle belirtilmiş işaretleri takip edin. Yürümek istemiyorsanız, ciple aşağıya inebilirsiniz. Kabak Koyu’nda birkaç kamp alanı var. Kamp alanlarındaki ağaç evlerde, çadırlarda kalabilirsiniz. Hazır bu kadar zahmete katlanıp gitmişken vadiye yürüyün. 800 metre yüksekliğindeki tepeye çıkın çevreyi seyredin. Aşağıya indiğinizde kumsalın keyfini çıkartın bu arada çevredeki sizi gözetleyen sincaplara çaktırmadan bakın.
SEYREK
Derenin serinlettiği kumsal
Kocaeli’nin Kandıra İlçesi sekiz sahil köyü ile Karadeniz’de 52 kilometrelik sahil şeridine sahip. Kandıra’ya 11 kilometre uzaklığındaki Seyrek sahili de çevrenin en şirin koylarından biri. Kumsalının güzelliğinin yanı sıra çok güzel mesire de yerlerine sahip. 300 metrelik bir kumsal var. Ancak çok fazla bilinmediği için bakir kalan kumsallardansayılabilir. Bu nedenle de Seyrek, sakin bir dinlenme yeri. Seyrek deresi de yöreye ayrı bir güzellik katar. Seyrek’te denizin ve kumsalın yanı sıra koyda bir kale kalıntısı da mevcut. Kalenin Romalılar döneminde ithalat - ihracat merkezi olan, şimdi ise sular altında bulunan Seyrek İskelesi’ni korumak amacıyla yapıldığı biliniyor. Liman bugün sular altında, izine rastlanmıyor. Konaklamak isteyenler bölgedeki pansiyonlarda kalabiliyor. Kandıra’ya karayolu ile üç ayrı yönden ulaşmak mümkün. İstanbul-Ankara arasında TEM otoyolu Kandıra sapağından ayrılarak 35 kilometre sonra Kandıra’ya ulaşılıyor. Adapazarı’na 45 kilometre uzaklıktaki Kaynarca ve Kaymas üzerinden de ayrı bir yolla bağlantısı var. Ayrıca İstanbul’dan Şile ve Ağva üzerinden gelen bir yol ile de Kandıra’ya ulaşmak mümkün.