Gizli cennetlerle dolu Sardinya
Akdeniz’in en büyük adalarından -hatta Sicilya’dan sonra en büyük adası- olan Sardinya, hem lüks hem de ekonomik deniz tatili yapmak isteyenler için bir cennet. Adayı çevreleyen geniş sahillerinde, ince beyaz kumların üstünde ve turkuvaz suların içinde yüzmeden yaza veda etmek istemiyorsanız yaz tatili denince aklınıza gelecek her şey Sardinya’da var: Çiftler veya çocuklu aileler, eğlenmek veya güzel plajlar ve lezzetli yemekler için… Üstelik seyahati daha ekonomik planlamak ve sakin koylar bulmak mümkün.
Nasıl gidilir?
Sardinya Adası’nda üç havalimanı var, bu beni hem çok şaşırtan hem de beklentilerimi gözden geçirmemi sağlayan bir bilgi olmuştu. Hayalini kurduğum 4-5 günde adanın altını üstüne getiririz planlarım suya düşmeden plan değişikliğine gittik çünkü ada gerçekten çok büyük ve 2-3 haftanız yoksa bir bölge seçip, oraya en yakın noktaya uçmanız ve oranın etrafını gezmeniz çok daha akıllıca bir hareket olur. En azından biz hem güzel plajlarını görmek hem de dinlenmek istiyorduk ve öyle yaptık. Adanın başkenti ve en büyük şehri güney kıyısında yer alan Cagliari. Ulaşım açısından adaya gelmenin en kolay yollarından biri de Cagliari Havalimanı’nı kullanmak; ancak bizim en merak ettiğimiz plajlar ve masmavi sular kuzeyinde olduğu için biz Olbia’ya uçtuk ve daha ekonomik olduğu için adanın kuzeydoğusunda kaldık. Türkiye’den maalesef direkt uçuş yok, İtalya’nın pek çok şehrinden aktarma yapabilirsiniz ama en uygun uçuş her zaman İtalya üzerinden olmayabilir. Mesela biz gelirken Milano üzerinden aktarmalı uçtuk ama dönüşte Berlin’e daha uygun bilet yakaladığımız için oradan aktarmalı İstanbul’a döndük. Eğer gidiş-dönüş biletlerini ayrı alma şansınız varsa başka şehirler üzerinden uçmak, seyahati ucuzlatan faktörlerden biri oluyor.
Nerede kalınır?
Adaya daha ayak basmadan, kuzeyindeki ve doğusundaki plajlara gözümüzü dikmiştik; o yüzden de hiç kafamızı karıştırmadan adanın kuzeydoğusundaki sakin, huzurlu, mavisi ve yeşili bol Olbia’da kaldık. Aslında Sardinya’nın en meşhur kıyılarından biri ‘Costa Smeralda (Zümrüt Kıyısı) da bu bölgede lüks tatil köylerinin, villaların ve yatların bulunduğu meşhur Porto Cervo’da. Buralarda yaşam ve konaklama çok daha havalı ve haliye pahalı, hatta en popüler otellerinden biri Cala di Volpe’de 1977 yapımı James Bond filmi ‘Beni Seven Casus’ burada çekilmiş.
Biz bu tatili en ekonomik şekilde planlamaya çalıştığımız için Olbia bölgesinde Pittulongu’da dört günlük ev kiraladık. Havaalanından kiraladığımız ev 20 dakika uzaklıkta stüdyo bir daireydi aslında ama hem denize bakan terasımız hem de arkada yeşilliklere bakan bir balkonumuz vardı. Her gün marketten taze ekmek ve yumurta alıp en lüks yerde yaşayamayacağımız bir huzur bulduk o evde. Bizim kaldığımızın haricinde de çok güzel evler var, o yüzden iyi bir araştırmanın karşılığını mis gibi bir manzaraya ayağınızı uzatarak alabilirsiniz.
Hangi plajlara gidilir?
Adada uyuduğum yerin önemi yok, nasılsa tüm gün plajda yan gelip yatacağım da diyebilirsiniz çünkü adayı çevreleyen geniş kumsallar sizi bekliyor! Sizi ve herkesi! Plajların hepsi çok güzel ama bazıları o kadar kalabalık ki ne denizin rengini ne kumun yumuşaklığını anlayabiliyorsun. Bu sebeple bizim için en önemlisi daha sakin koylar bulmaktı ve nitekim bulduk! En iyi kamera yanındaki kamera gibi, sabahın erken saatlerinde en güzel plaj da sana en yakın plaj! Bizim kaldığımız evin 100 metre aşağısında bir halk plajı vardı. Zaten Sardinya’daki plajların çoğunda (bizim gittiğimiz hepsinde) şezlong veya işletme yok; havlunu at, denize atla, güneşlen, yanındaki meyveyi ye. Bu indiğimiz plajın özel bir ismi yoktu ama uyanır uyanmaz atladığımız, pırıl pırıl, cam gibi suyu ve kumsalıyla bizim için çok özel bir yeri oldu. Sabahın erken saatlerinde veya gün içinde yola çıkmak istemediğimizde gittiğimiz, gün içinde bir hayli kalabalık olan çok güzel bir plajdı.
Adada araba kiralamak şart! 100 metre aşağısındaki plaja gitmediğin bütün senaryolar için araban olması gerekiyor çünkü adada toplu taşıma yok denecek kadar az, çok fazla rampa var ve bazı rotalar çok bozuk köy yollarından geçiyor. Biz zaten havaalanından küçük bir araba kiraladık. Buradaki küçük vurgusu önemli çünkü malum İtalya ve park problemini unutmamak lazım.
Costa Smeralda: Adaya ilk geldiğimizde gittik ama bizim aradığımız biraz daha gizli, huzurlu ve bakir plajlardı; bu sebeple oralarda çok zaman geçirmedik.
Spiaggia del Principe: Çalıların arasına gizlenmiş bir plaj ve sahile ancak 10-15 dakika küçük bir patikadan aşağı yürüdükten sonra ulaşabiliyorsunuz. Çok geniş bir plaj değil ama ulaşımın zorluğuna, otoparkının ücretli olmasına rağmen hâlâ çok kalabalık.
Spiaggia della Vacche: Kaldığımız yerden 40-50 dakika uzaklıktaki bu plaja arabadan indikten sonra 20 dakika taşların üzerinden yürüyerek, zaman zaman da atlayarak ulaşabiliyorduk. Her gün yeni bir plaj keşfederiz derken öyle bir plaj bulmuşuz ki, üzerine başka bir yere gitmeye gönlümüz el vermedi. Dalgalar iki kişilik özel koylar yaratmış ve herkese yetecek, kimseye haksızlık etmeyecek kadar özel alan bulabiliyorsun. Burada ister kumlarda ister kayaların üzerinde güneşlenebilir, suyun hem üstünün hem altının güzelliğine hayran kalabilirsin. Biz kalan her günümüzde buraya geldik, piknik yaptık, şnorkelle daldık, matkat oynadık ve yazın bütün dinginliğini ve dinamizmini yaşadık.
Plajlarını anlatmaktan lezzetli deniz mahsulleri, müzik festivalleri ve tarihinden bahsedemedik bile. Koyun sayısının ada halkının 3 katı olduğunu da okumuştum ama biz maalesef birine bile rastlamadık. Cagliari’deki sıcakkanlı halka da karışmadık. Onlar da bir sonraki sefere deyip tekrar gidilecekler listesine ekledik.