GeriSeyahat Gezgin
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Gezgin

Gezgin

Mehmet YAŞİN

Kapsül otelin tabut odaları

İyisiyle kötüsüyle bir çok otelde kaldım.. Kiminde kendimi kral hissettim, kiminde ise kabus dolu geceler yaşadım.. Ama Japonya'daki kapsül otellerde hiç uyumadım.. O tabut benzeri odalara girebileceğimi de sanmıyorum.

Otelleri severim.. Büyüğü, küçüğü, adının önündeki yıldızlar pek ilgilendirmez beni. Temiz olması, yıkanacak suyunun bulunması yeterlidir.. Otellerde en çok akşam üstlerini severim.. Sırtımdaki ağır çantayla, akşama kadar dolaşıp durduktan sonra, güneş batmaya niyetlenince kendimi odaya zor atarım. Bir acele yıkanıp, temiz giysileri giyer, otelin en manzaralı köşesinde, görüyorsa mutlaka gün batımına doğru bir masaya otururum..

Varsa lezzetli bir kırmızı şarap ısmarlarım.. Şarapta üzümün Cabarnet Sauvignon, Shiraz veya Merlot olmasına dikkat ederim.. Bu üzümlerden yapılan şarapların tadına doyum olmadığını bilirim. Yerli yapımlara pek rağbet etmem.. Şarap yoksa iyi bir viski isterim.. Hele Spey Irmağı'nın suyuyla damıtılmış, İskoçya adalarının turba kömürüyle islendirilmiş malt bulursam keyiften ölürüm.. Kokusunu salıvermesi için viskinin üstüne, sadece bir parmak soğuk su koyduktan sonra uzaklara dalarım.. Bu anlar yaşamımın en güzel anlarıdır.. Sessiz, dingin, yorgunluğun bile haz verdiği sihirli anlar.. Birkaç sıkı yudumdan sonra, o gün ne yaptım ne ettim yazmaya başlarım..

LÜKSÜN ZİRVESİNDE

Çok gezdiğim için, en iyisinden en kötüsüne bir çok otelde kaldım.. Örneğin Glaskow'da kaldığım 'One Devonshire' oteli, dünyanın en iyi on oteli arasında yer alıyordu.. Bir kütüphane'ye dönüştürülmüş duvarlarında dizili kitapların en yenisi 100 yıllıktı.. Öyle bir müzik düzeneği vardı ki, kendimi her seferinde konser salonunda sanıyordum.. New York'ta kaldığım 'Four Season' otelindeki dubleks odamın banyosunda, masajlı küvette gevşerken, televizyondaki filmi seyredebiliyordum.. Oda öylesine elektronikti ki, ilk gece gerekli düğmeyi bulamadığım için perdeler açık yatmıştım.. Umman'daki eski saray El Bustan, Las Vegas'taki Cezar otelleri lüksün doruklarında dolaşıyorlardı.. Santorini Adasın'da kaldığım küçük otelde, çok lüks yoktu ama uçurumdan limanı gören manzarası dayanılmazdı.. Bunlar lüks oteller içinde anımsadıklarım.. Unuttuklarımın sayısı sanırım daha fazladır..

Bir de kötüler vardı. Mogadishu'da, içinde karafatmaların uçuştuğu, Vietnam'da, tavandaki kertenkeleleri sayarken uykuya daldığım odalar gibi.. Veya Moskova'da, uzun olmayan boyuma rağmen bacaklarımı sığdıramadığım yastıksız yataklarda geceleme zorunda kalmam gibi.. Bunların da örneklerini artırabilirim..

Ama herşeye rağmen otelleri severim.. Oteller kaybolduğum sığınaklardır..

SAKİYİ KAÇIRINCA

Ama bir tek otel var ki onu ne severim ne de anlatabilirim.. Çünkü o otelin odalarında kalamam.. Adına klostrofobi mi, basık yerde kalma korkusu mu, ne derseniz deyin böyle bir illetim olduğu için, Japonya'da, bir tabuttan farkı olmayan 'kapsül' odalarda, kıyamet kopsa uyuyamam. Onun için bu kapsül odalarda kalmanın nasıl bir şey olduğunu, meslekdaşım, The New York Times gazetesinin gezi yazarı Michael Finkel'ın ağzından anlatacağım:

'O bar bu bar derken sakiyi fazla kaçırmışım.. Kaldığım yer, Tokyo'nun merkezine epey uzaktaydı.. Yol gözümde uzayınca, Shinjuku tren istasyonuna gittim. Amacım, benim gibi evin yolunu bulamayan, eğlencenin dozunu kaçıranların geceledikleri bir kapsül otel bulmaktı.. Shinjuku, Tokyo'nun en renkli semtlerinden biridir.. Her köşede musuluklu bira fıçıları ve sizi masaja davet eden geyşalar vardır. Bu geyşalar, bildiğimiz geleneksel geyşalardan farklı hizmetler sunarlar..

MAVİ PİJAMALILAR

Yan sokakların birinde yolu ararken, birden kendimi mavi pijamalı ve plastik terlikli bir erkek ordusunun ortasında buluverdim.. Tıpkı bir karınca ordusu gibi camlı kapıdan bir girip bir çıkıyorlardı.. Anladığım kadarı ile yatağa girmeden önce ayılmaya çabalıyorlardı. Bir tanesinin önünü kesip, burasının kapsül otel olup olmadığını sordum.. Olumlu yanıt alınca kapıdan onlarla birlikte içeri girdim.

Bu beş katlı binanın ilk katında oyun ve içki salonu, ikinci katında gece kulübü, üçüncü katında resepsiyon, dördüncü katında banyo ve tuvaletler, beşinci katında ise tüp odalar yer alıyordu. Resepsiyonun arkasındaki kutu kutu dolapta, bağcıkları birbirine bağlanmış ayakabılar sıralanmıştı.. Görevli soyunmamı söyledi.. İççamaşırı ile kalınca elime mavi bir pijama, bir çift plastik terlik ve hardal rengi bir havlu tutuşturdu.. Ayakabılarımı dolaba koyup, onun karşılığında, ucunda numara bulunan bir anahtar verdi.. Anladığım kadarı ile ayakabılar anahtara karşılık depozite olarak tutuluyordu.. Dolabı bulup giysilerimi astım.

Katta yaklaşık 800 kapsül oda vardı.. Bu kapsüllerin uzunluğu bir metre seksen santim, genişliği ve yüksekliği de 75'er santim kadardı.. Açık banyoda, hapishanelerde olduğu gibi herkesle birlikte duşumu aldım.. Tek batılı ben olduğum halde, kimsenin aldırdığı yoktu.

PORNO KANALLAR

Kurulandıktan sonra ikinci sıradaki 'tabut' odama merdivenle çıktım.. Alışık olmadığım için içeri girmekte epey zorlandım.. Kapsülün içi boydan boya sert bir minderle kaplanmıştı. İçeride tavana tutturulmuş küçük bir televizyon, hemen onun yanında küçük bir ayna, başucunda okuma lambası, alarmlı bir saat yeralıyordu.. Üç kanallı televizyonun, iki kanalı pornografik yayınlara ayrılmıştı.. Oturmak imkansız olduğu için hemen yatmak gerekiyordu.. Uzun boylu sayılmamama rağmen yatağa sığabilmek için dönüp durdum.. Kapsül odanın kapısını örten ince perdeler, çevredeki sesleri engellemeye yeterli olamıyordu.. Onun için yüzlerce kapsülden çeşitli tonlarda gelen horlama, homurdanma sesleri uyumama engel oluyordu.

Tam dalmış, rüya görmeye başlamıştım ki, holün ucundan siren sesleri duyulmaya başladı. Yerimden fırlayınca kafamı tavana çarptım.. Saat daha sabahın beşiydi.. Tekrar uyumaya çalıştım. Biraz sonra siren yeniden çaldı.. Ve ardından bir daha.. Artık uyumama imkan yoktu.. Kutu odamdan dışarı süzüldüm.. Banyoda yaklaşık yüz çıplak adamla birlikte sabah duşumu aldım.. Giyindim.. Anahtarı verip ayakabılarımı kurtardım.. Dışarı çıktığımda, arı kovanı gibi kaynayan caddelere bakıp, Tokyo'da günün çoktan başladığını anladım.. Bu kapsül otelde uykusuz bir gece bana 35 dolara patlamıştı..'

İşte sizlere başka türlü bir otelin izlenimleri.. Eğer benim gibi takıntılarınız yoksa ve yolunuz Tokyo'ya düşerse bir denemekte yarar var.. Nede olsa her deneyim yaşamın başka bir yüzünü gösteriyor..

False