Yelda İPEKLİ
Ortaçağı iliklerinize kadar hissedeceksiniz: Umbria / İtalya
“Hayat, kaçan bir düşün gölgesinden başka nedir ki?” der Umberto Eco… Ortaçağdan bu yüzyıla sanki hikâyeler anlatarak bize mesajlar vermek için tesadüfen düşmüş gibi hissettiğim bir yazardır. Bu doğrultuda İtalya’da ortaçağı iliklerime kadar hissettiğim Umbria’dayım… Bir birine yakın kasabalar ve köyler arasında seyahat ederken Umbria’da hangi çağda olduğunuzu unutabilirsiniz. İşte size Umbria gezi rehberi…
Umberto Eco’nun romanlarında, söyleşilerinde hep insan zihni kendi dünyasını yaratacak güçtedir ve sonra da bu yarattığı dünya içinde inançlarını oluşturur mesajını almışımdır. Rönesans’ın doğumunu hazırlayan Ortaçağ hep ilgimi çekmiştir.
‘Gülün Adı’ndaki, manastır, taşlı yollar ve kitaplıktaki gizemli kitap kadar kitaplığın üstündeki ışık huzmeleri, taş duvarlarıyla yazı salonu, labirent kurgusundaki kütüphane ve skolastik düşüncenin hüküm sürdüğü Ortaçağ Avrupa’sındaki iktidar ve tarikatlar arasındaki mücadelenin günlük yaşantıdaki etkileri kitabın satırlarında benim kaybolmama sebeptir.
İtalya’nın en eski kiliselerini, çeşmelerini, yerleşim alanlarını yemyeşil bir doğanın içinde kaybolmuşçasına keşfedebilirsiniz.
Perugia, Gubbio, Assisi, Orvieto, Spoleto, Spello, Montefaldo şehirleri her biri başlı başına bir seyahat yazısı olabilecek özelliklere sahiptir.
Umbria’nın başkenti Perugia
Temmuzda yapılan caz festivali, çikolata fabrikası ve festivali, 1308 de kurulan üniversitesi ile Perugia gördüğüm en çok merdiven basamağına sahip şehir.
Temmuzda yapılan caz festivali, çikolata fabrikası ve festivali, 1308 de kurulan üniversitesi ile Perugia gördüğüm en çok merdiven basamağına sahip şehir.
1308 de kurulan sunan Perugia Üniversitesi (Università per Stranieri d’Italia) sadece İtalya’nın değil dünyanın önemli üniversitelerinden biri. Dil bilimi ve İtalyan kültürünün arşivi olarak tanımlanan bu üniversite de Umberto Eco’nun çokça zaman geçirdiği biliniyor.
Roma’dan yola çıkıp Bevagna’ya yani Umbria’nın 5000 nüfuslu küçük kasabasına ulaşabilmek için geçtiğim yolları özetlemeye çalıştım. Asıl hedef Bevagna’da yapılan 'Ortaçağ Festivali' yani “Mercato Delle Gaite”...
İtalya’nın özellikle turizm ve kültürel zenginliğini korumak ve farklılığını devam ettirmek için özen gösterdiği, sadece bölgesel yönetimin değil devlet politikaları ile de desteklenen ve fonlanan bu festivalde seyirci değil oyuncusunuz. Hatta giydiğiniz kostümün etkisiyle başrol de bile olabilirsiniz...
Festivalin amacı 1250-1350 yılları arasındaki hayatı, sanatı, yaşantıyı o dönemin kıyafetlerinden esinlenerek tasarlanmış kostümlerle yaşatmak. Festival boyunca sadece yerel halk değil, ziyaretçilerde özel hazırlanmış kostümlerden kiralayıp kasabanın antik merkezinde ve çıkan sokaklar boyunca kurulan tezgahların arasında süzülüyor.
Bir tarafta sanki savaşa gidecekmiş gibi kılıçlar dövülürken, diğer yanda ipek eğiren kadınların zarafeti İtalyanların “Bella Figura” deyimlerini haklı çıkarır güzellikte. Sokak çalgıcıları, kukla oynatıcılar, sokak dansçıları aylar süren çalışmalarını o çağın büyüsünde sunmanın gayretinde baş döndürüyor. Kadife pelerinler, zırhlar, kılıçlar, gümüş takılar, el yapımı envai çeşit detay, şıklığın genetik kodunu gözler önüne seriyor.
Tüm bu rengin ahengin arasında, bölgenin yerel lezzetlerinden oluşan mönülerin sunulduğu lokantalarda ki hizmette mükemmel ama o çağın şartlarına uygundu. Tahta kadehlerde sunulan “ev yapımı “ şaraplar, meyveler, toprak fırınlarda pişen av etleri, baharatlarla zenginleştirilmiş lezzetler ve tabi ki yaşa dığımız yüzyılın keşmekeşinden uzaklaşılmış ruh hali ile her şey unutulmaz an hanesine yazılmıştı bile. Bölgenin trüf, şarap ve zeytinyağ konusunda ki üstünlüğünü bir başka yazı konusu yapmakta gereklilik görüyorum. Ancak tüm geziyi tamamlayan aromaların, lezzetin anılarımda ki yeri çok taze…
Seyahatin amacı ile konakladığınız yerin uyumu anıları taze tutmak için önemli. Bevegna’da “L’Orto degli Angeli” hikayemi tamamlayan en güçlü etkenlerden biriydi. Öyle mistik, öyle romantik ve çok farklı….Bölgede çok fazla otel alternatifi yok ve otel kapasitesini arttırmak gibi bir telaşları da yok..Festival döneminde Bevegnada ki otellerin çoğu 2 yıl öncesinden doluyor, civar kasabalar, şehirlerde aynı yoğunluktan yararlanıyor. L’Orto degli Angeli 18.yy da inşaa edilmiş bir konak sonradan 14 suitli bir otel haline getirilmiş. Doğal olarak her bir süit diğerinden farklı dekorasyonu, ince İtalyan zevkini doyasıya yaşatıyor.
Benim seyahatimde önemi bir nokta daha vardı… Steve McCurry, Afgan Kızı’nı çeken meşhur fotoğrafçı… 2014 yılında “sensational Umbria” projesi için 1 ay bölgede fotoğraf makinesi ile dolaşıyor ve gündelik hayatı fotoğraf karalerinde özetliyor. Bölgeyi tanıtmak için yapılan proje kapsamında bu fotoğraflardan oluşan sergiyi 35 bin kişi ziyaret etmiş. Ve doğal olarak bölge daha merak edilir bir hal almış.
Ben bir Ortaçağ masalından yepyeni bir hayat felsefesi ile ayrıldım. “Bella Figura”…. Samimi ve içten çabayla ortaya çıkan güzel sonuç, (fare bella figura) iyi bir izlenim bırakmak, gösterişe kaçmadan elinden gelenin en iyisini yapmak şeklinde tanımlanıyor.
Teknoloji ile birlikte sınırlar sınırsızlaşınca, zaman daha hızlı ve tüketerek aktıkça, duygulara gereken önemi göstermediğimiz bu çağda Bella Fıgura samimiyeti, içtenliği, sevgi ile çabalamayı, saygı ile sunmayı, duyarlı olmayı ve zarafeti hatırlatıyor bana. Yani hayatın bir sürü rengini yaşanabilir kılmakla özdeş…