Engin GÖKTEN / Instagram: @benowmehere
Masallardaki sonbahar: Kyoto
Sonbahar deyince ne gelir aklınıza? Havaların soğuması, okulların açılması, yağmurlar, değişim...? Benim ilk aklıma gelen ‘foliage’ yani bazı ağaç yapraklarının yeşilden, sarı, turuncu, kırmızı ve kahverengiye yolculuğu diyebiliriz.
Son yıllarda çok şehir ve ülke değiştirdim ve nereye gidersem gideyim sezon başlamadan önce ilk araştırdığım şey ‘Foliage’ rotaları oldu. Geçen yıl bir proje için Ekim sonunda Tokyo’ya gitme fırsatı olunca araştırmalarım sonucunda bir hafta sonu Kyoto’ya gitmeye karar verdim. Neden mi? Çünkü burada bu renk değişimine ek olarak farklı bir şey vardı. Huzur, spiritüellik, dinginlik diye tanımlamaya çalışabilirim ama nafile. Sanırım bunu ilerleyen satırlarda ve fotoğraflarda anlatmaya çalışacağım...
‘Kyoto nedir?’ diye sorarsanız eskiden 1000 yıldan fazla Japonya’nın başkenti olan bu şehir için ‘Geleneklerin Şehri’ derim. Çünkü geleneklerinin bu kadar yaşatıldığı bir yer görmedim. Sokaklarda geleneksel kıyafetlerle dolaşan çok sayıda insan, gerçek Geisha’lar, geleneksel taşıma araçları, sokaklar, evler, sokak yemekleri her şey tarihten bir alıntı gibiydi.
Peki buraya nasıl mı gidilir? Orası çok kolay. Tokyo’dan bir trene biniyorsunuz. İçindeyken hiç hissetmeseniz de saatte 280 kilometre hızla giden bir tren bu. Güzel manzaralar izleyerek 3 saatte varıyorsunuz Kyoto’ya.
Her neyse, benim 1 gece 2 gündüzüm vardı ve görmek istediğim biiiiir sürü tapınak. Tabii ki hepsini ziyaret etme fırsatım olmadı. Sırasıyla nereleri gezdiğimi fotoğraflarıyla sizlere anlatacağım.
Fushimi Inari Taisha
Buraya sonbahar renkleri çekmek için değil yukarıdaki fotoğrafı çekmek için gittim. Çünkü bu turuncu direklerle çevrili 4 kilometrelik yürüyüş parkuru çok dikkatimi çekiyordu. Zaman içinde yürüyüş gibiydi sanki bu deneyim. Bu arada bu fotoğrafı çekmek hiç kolay olmadı. Çünkü aynı anda binlerce insan yürüyor buradan, selfie’ler fotoğraflar vs. derken istediğim fotoğrafı çekmek için dakikalarca bekledim ama bir türlü boşalmadı parkur.
Buraya sonbahar renkleri çekmek için değil yukarıdaki fotoğrafı çekmek için gittim. Çünkü bu turuncu direklerle çevrili 4 kilometrelik yürüyüş parkuru çok dikkatimi çekiyordu. Zaman içinde yürüyüş gibiydi sanki bu deneyim. Bu arada bu fotoğrafı çekmek hiç kolay olmadı. Çünkü aynı anda binlerce insan yürüyor buradan, selfie’ler fotoğraflar vs. derken istediğim fotoğrafı çekmek için dakikalarca bekledim ama bir türlü boşalmadı parkur.
Arkadaki grup sanırım motivasyonumu, istekliliğimi ve perişanlığımı fark ettiğinden benim için durdular, öyle olunca onların arkasındakilerde durdular ve bu fotoğrafı çekmem için bana müsaade ettiler. Bana 3-4 dakika armağan ettiler ki minnettarım hepsine. Ama arkamda yaklaşık 1000 kişilik kuyruk oluştu. Özür dileyerek ve Japon usulü başımı eğip teşekkür ederek uğurladım onları.
Daigo-ji
Burada çok fazla kalma fırsatım olmadı. Burası daha büyük bir tapınaktı ama hava kararmak üzere olduğundan (Bu mevsimde hava 5 gibi kararıyor) sonbahar renkleri ve tapınağın göldeki yansımalarıyla beraber olan bu fotoğrafı çektim ve kaldığım eve döndüm.
Burada çok fazla kalma fırsatım olmadı. Burası daha büyük bir tapınaktı ama hava kararmak üzere olduğundan (Bu mevsimde hava 5 gibi kararıyor) sonbahar renkleri ve tapınağın göldeki yansımalarıyla beraber olan bu fotoğrafı çektim ve kaldığım eve döndüm.
Enkō-ji
Sanırım en huzur bulduğum tapınaktı bu. Bir sürü fotoğraf çekmenin yanında saatlerce oturdum ve baktım bu bahçeye. Aslında sadece baktım demek yetersiz kalır. Dinledim, kokladım, hissettim bu tapınağı, bambuları, zen bahçesini… Fotoğraf çekmenin en sevdiğim yanlarından birisi bu. Bir güzelliği fotoğraflarken orada saatlerinizi harcıyorsunuz. Sadece 1 fotoğraf için. Ve böylece o güzelliği, o anı o kadar dolu dolu ve doya doya yaşıyorsunuz ki tüm benliğinize hissediyorsunuz o anı ve yeri.
Sanırım en huzur bulduğum tapınaktı bu. Bir sürü fotoğraf çekmenin yanında saatlerce oturdum ve baktım bu bahçeye. Aslında sadece baktım demek yetersiz kalır. Dinledim, kokladım, hissettim bu tapınağı, bambuları, zen bahçesini… Fotoğraf çekmenin en sevdiğim yanlarından birisi bu. Bir güzelliği fotoğraflarken orada saatlerinizi harcıyorsunuz. Sadece 1 fotoğraf için. Ve böylece o güzelliği, o anı o kadar dolu dolu ve doya doya yaşıyorsunuz ki tüm benliğinize hissediyorsunuz o anı ve yeri.
Ginkaku-ji
Burası çok büyük bir tapınak, burada yürümek ve bu fotoğrafı çekmek oldukça keyifliydi ancak burasının bana en büyük armağanı tütsüler oldu. Benim tütsüye karşı merakım vardır. Evimde şu an yaklaşık dünyanın çeşitli yerlerinden topladığım 60’dan fazla tütsü çeşidi görebilirsiniz. Buradan aldığım 2 çeşit tütsü en sevdiklerim arasına girdi. Kesinlikle bol bol tütsü alın derim. Benim aldıklarım hangileri diye merak ediyorsanız benimle iletişime geçebilirsiniz. Fotoğraflarını size yollarım.
Burası çok büyük bir tapınak, burada yürümek ve bu fotoğrafı çekmek oldukça keyifliydi ancak burasının bana en büyük armağanı tütsüler oldu. Benim tütsüye karşı merakım vardır. Evimde şu an yaklaşık dünyanın çeşitli yerlerinden topladığım 60’dan fazla tütsü çeşidi görebilirsiniz. Buradan aldığım 2 çeşit tütsü en sevdiklerim arasına girdi. Kesinlikle bol bol tütsü alın derim. Benim aldıklarım hangileri diye merak ediyorsanız benimle iletişime geçebilirsiniz. Fotoğraflarını size yollarım.
Eikan-dō Zenrin-ji
Burası inanılmaz bir yer. Güneşi burada uğurlamaya karar verdim ki zaten saatler su gibi aktı geçti. Çok büyük bir tapınak, kat kat devasa ahşap binaların içi muhteşem, her yerde alabildiğine zen bahçeleri var, tapınağın her köşesinde sonbaharın renkleri birbirinden farklı. ‘Foliage’’in tüm renk tonlarını bu eşsiz tapınakta görme şansım oldu.
Burası inanılmaz bir yer. Güneşi burada uğurlamaya karar verdim ki zaten saatler su gibi aktı geçti. Çok büyük bir tapınak, kat kat devasa ahşap binaların içi muhteşem, her yerde alabildiğine zen bahçeleri var, tapınağın her köşesinde sonbaharın renkleri birbirinden farklı. ‘Foliage’’in tüm renk tonlarını bu eşsiz tapınakta görme şansım oldu.
Evet benim Kyoto’da fotoğraf serüvenim bu şekildeydi. Açıkçası görmeyi çok isteyip de göremediğim yerler oldu Kyoto’da. Mesela meşhur Kiyomizu-dera tapınağı ya da Arashiyama bölgesindeki Bambu Ormanları gibi. Ama 1 gece kalıp da 8 tapınak gezmek ve bu fotoğrafları çekmek gerçekten mucizeydi.