Başka Türlü Bir Şey / Instagram: @baska_turlu / www.baskaturlubirsey.com
Kyoto’da sonbahar
Japonya her zaman güzel ancak yılda iki ayrı hafta Japonya için çok özel. İlkbaharda kiraz ağaçlarının çiçek açtığı sakura zamanı ve sonbaharda akçaağaçların kızıla döndüğü momiji zamanı. Bu yüzden Başka Türlü Macera ekibiyle birlikte bu güzelliği yerinde görmek için geçtiğimiz hafta Japonya'ya gittik.
Bu ülke ve insanlarıyla dünya turu sırasında tanışmış ve çok etkilenmiştim. Tur sonrasında kültürlerini daha yakından tanımak için buraya taşınmaya karar verip tek yön uçak bileti almıştım. Üç yıl boyunca küçük bir şehrinde hayatımın en ilginç ve macera dolu yıllarını yaşadım. Artık orada yaşamıyorum ancak her fırsatta ziyaret ediyorum bu güzel ülkeyi. Çünkü burası benim ikinci evim, burası Japonya.
Japonya dünyada özel bir yer, Japonya içinde de Kyoto çok özel bir yere sahip. Düşünebiliyor musunuz? UNESCO'nun dünya miras listesinden 17 eser sadece bu küçük şehirde bulunuyor. Akçaağaçların kızıl, ginkgo ağaçlarının sarı yaprakları şehrin güzelliği ile birleşince ayrılmak istemediğimiz manzaralarla karşılaştık.
Kyoto'da ilk ziyaret ettiğimiz yer Kiyomizu-dera tapınağı oldu. Burası dünya miras listesinde bulunan bir Budist tapınağı. İsmi temiz su tapınağı anlamına geliyor. Ormanın içinde huzur dolu bir yerde inşa edilmiş. Güzel olduğu için tabi ki çok fazla ziyaretçisi var ama yine de bahçesinde sakin bir köşe bulabildik kendimize. Burada hem kuşları dinledik hem de sonbaharın renklerini izledik.
Tapınak sonrası aşağıya inen yolda Sannenzaka ve Ninen-zaka diye adlandırılan bölgeden yürüdük. Bu bölge Kyoto'nun eski yerleşimlerinden birisi. Geleneksel ahşap evler ve taş sokaklar iyi korunmuş durumda. Bu yüzden eski başkent Kyoto'nun geçmişte nasıl bir yer olduğu hakkında fikir veriyor insana.
Bu dar sokaklardan yürüyüp Yasaka Şinto tapınağına ulaştık. Kyoto'da çok fazla tapınak var. Bunların hepsi farklı felsefelere ait tapınaklar. Bazıları Şinto bazıları Budist tapınağı. Bazıları ise Budizm’in bir dalı olan zen Budizm’ine ait tapınaklar. Hangi tapınağın hangi felsefeye ait olduğunu ayırt etmek çok zor değil.
Mesela Şinto tapınaklarında "torii" denilen iki sütunlu bir giriş kapısı bulunuyor. Bu yüzden Yasaka tapınağının Şintoizm’e ait bir tapınak olduğunu anlıyoruz. Tapınağa girince kimonolarını giymiş küçük bir kız çocuğu ile karşılaştık. Bugün bu çocuk için özel bir gün. Japonlar bu güne şiçi-go-san diyorlar. Yani yedi-beş-üç. Bir çocuk yedi, beş veya üç yaşına girdiği zaman ailesi tarafından kimonosu giydirilip tapınağa götürülür. İyi bir çocukluk geçirmesi için dua edilir. İyi dileklerimize ilettik çocuğa ve ailesine.
Yasaka tapınağından çıkıp Gion bölgesindeki Nishiki pazarına yürüdük. Burası Japon mutfağı hakkında bilgi sahibi olmak için iyi bir yer. Hem Japon yemeği satın alabilirsiniz hem de Japon yemeği yapmak için en kaliteli malzemelere ulaşabilirsiniz. Buradan Japon turşusu ve nori denilen kuru yosun aldık.
Nishiki pazarı sonrası Kawaramachi bölgesinde yemek yiyip Ponto-Cho denilen bölgede yürüyüş yaptık. Ponto-Cho bölgesinde geleneksel restoranlar bulunuyor. Bu mekânların bazılarında geyşalar çalışıyor. Yani Kyoto'da geyşa kültürü halen devam ediyor. Geyşalar hakkında yanılgıya düşüyor insanlar. Geyşalar yalnızca geleneksel müzik yapıp dans ederler ve insanları eğlendirirler. Ayırt etmek çok kolaydır. Kimono giyip yüzlerini beyaza boyarlar. Ponto-Cho bölgesinde şemsiyeleriyle sessizce yürürken görebilirsiniz. Gecenin ilerleyen saatlerinde biz de işten evlerine dönen bir kaç geyşaya rastladık.
Kyoto’daki ikinci günümüzde çok şanslıydık çünkü hava neredeyse bir yaz günü kadar sıcak ve güneşliydi. Bu güneşte altın renkli Kinkaku-ji tapınağı çok daha güzel parlıyordu. Kin Japonca ‘da altın anlamına geliyor. Tapınağın köşk kısmı altın ile kaplı olduğu için altın köşk tapınağı deniliyor bu zen Budizm’ine ait tapınağa.
Kinkaku-ji tapınağından çıkıp yürüyerek bir başka zen tapınağı Ryoan-ji’ye ulaştık. Ryoan-ji’yi özel yapan şey tapınağın zen bahçesi. Bu aşırı sade zen bahçesi belirli bir düzende taranmış küçük çakıl taşlarından oluşuyor. Bahçenin içinde 15 adet küçük kaya bulunuyor. Bu bahçeye hangi açıdan bakarsanız bakın 15 taşın hepsini birden görmeniz mümkün değil. En fazla 14 tanesini görebiliyorsunuz. Yerinizi değiştirdiğinizde değişen bir şey olmuyor, bir kaya başka bir kaya yüzünden görünmez oluyor.
Burada 15 sayısı mükemmelliği temsil ediyor. Hepsini birden görememekte hiçbir şeyin mükemmel olamayacağı anlamına geliyor. Bu durum hakkında başka yorumlar da mevcut ancak bizim en sevdiğimiz yorum bu.
Zen bahçesinden çıkıp sessiz bir mahalle arasından istasyona doğru ilerliyorduk ki yaşlı bir çiftin işlettiği küçük bir restorana rast geldik. Burası Japon ev yemekleri yapan bir yer. Girdiğimizde içeride sadece bir tane müşteri vardı. Çalışan amca ve teyze çok asık suratlıydı bu yüzden biraz tedirgin olduk. Ancak ilerleyen zamanlarda sohbet edince göründükleri kadar sert olmadıklarını anladık çiftin. Ev yemeklerinden yiyip sonra yönümüzü Arashiyama bölgesine çevirdik.
Biraz garip gelebilir ama Japonya'da maymunlar yaşıyor. Japonya'ya özel bu kırmızı yüzlü maymunlara İngilizce’de "Japanese macaque" Türkçe’de Japon şebeği deniliyor. Ever biraz komik bir isim. Arashiyama’da 20 dakikalık bir tırmanış sonrası bu maymunlarla tanıştık. İnsanlara fazlasıyla alışmışlar ancak hala yabani oldukları için dikkatli olmak gerekiyor.
Bu bahçenin çıkış kapılarından bir tanesi bambu ormanına çıkıyor. Sağlı sollu bambu ağaçlarının arasında bir yoldan yürüyüp bambu ağaçlarının birbirine çarparak çıkardığı sesleri dinleyebileceğiniz bir yer, bir de Çin'den üşenmeden buraya gelip gelinlik ve damatlıkla düğün fotoğrafı çektirenleri. 4-5 kadar yeni evli çift gördük bu yol üzerinde.
Ertesi gün Japonya'nın belki de en çok ziyaret edilen yeri, Fushimi inari tapınağına gittik. Burası doğayla baş başa bir Şinto tapınağı. Tapınağı farklı yapan şey girişinden itibaren başlayan torii kapılarının dağın tepesine kadar devam etmesi. Yani bir kaç kilometre boyunca torii kapılarının içinden yürüyüp dağın zirvesine ulaşıyorsunuz.
Bu kapıların her biri aslında tapınağa yapılan bir bağış. Bazıları şirketler tarafından bazıları da şahıslar tarafından bağışlanmış bu kapıların. Kapı büyüklüğüne göre bağış fiyatı değişiyor. En düşük bağış 175000 yen yani yaklaşık 5300 TL. Kapıları saymaya kalkıp ciro hesaplamaya kalkışmayın, vaktiniz yetmeyebilir.
Sonbaharın tüm renkleri en iyi şekilde bu yol üzerindeki bahçelerde görülüyor. Filozofun yolu denmesinin sebebi geçmişte Japon filozof Nishida Kitaro'nun bu yolu yürüyerek meditasyon yapması.
Kyoto'dan ayrılıp İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombasının atıldığı Hiroşima'ya şinkansen denilen hızlı tren ile hareket ettik. Şehirde korkunç atom bombası saldırısından arta kalan tek yapı A-dome kubbesinin yanı sıra bir de barış müzesi bulunuyor. Bu müzede savaşın, özellikle nükleer savaşın kötü sonuçları anlatılıyor hatta özeleştiri yapılıyor. Müzede çok can yakıcı görseller bulunuyor ve hikâyeler anlatılıyor. Sadako Sasaki’nin hikâyesi gibi.
Sadako bombadan 10 yıl kadar sonra maruz kaldığı radyasyon yüzünden hastalanıp hayatını kaybetti. Hastalığı sırasında origami ile 1000 tane turna kuşu yaparsa iyileşeceğine inanmıştı. Ancak 1000 tane kuş yapamadan hayata veda etti. Bu yüzden Japonya'nın dört bir yanından çocuklar origami ile turna kuşu yapıp bu kuşları Hiroşima'daki çocuklar anıtına bırakıyorlar ve yaşıtlarını anıyorlar.
Bu hüzünlü olaylardan biraz sıyrılmak için geyiklerin cirit attığı Miyajima adasına hareket ettik. Bu adada yine başka sıra dışı bir tapınak var. Itsukushima Şinto tapınağı. Japonya'da tapınak gezmek aynı zamanda doğa gezisi yapmak anlamına da geliyor çünkü tüm tapınaklar doğanın içinde yer alıyor.
Bu tapınağın torii kapısı ve tapınağın bir bölümü gel-git dolayısıyla gün içerisinde denizin ortasında kalıyor. Orada bulunduğumuz sürede deniz suyunun tapınağın içlerine doğru ilerlemesine şahit olduk. Sonra Hiroşima istasyonuna geri döndük.
Kyoto güzelliği sayesinde çok fazla turisti kendisine çekiyor bu yüzden kalabalık bir şehir. Bu kalabalıktan sıyrılmak yerel hayatı tanımak için 3 yıl yaşadığım şehre, Kitakyushu'ya hareket ettik. Bu şehir popüler olmayan bir nokta. Ancak ilk defa dün haber bültenlerinde sıkça yer aldı. Hani şu buz pateninin altına balıkların yerleştirildiği eğlence parkı var ya. İşte bu şehir o şehir.
Kitakyushu, Kyushu adasının en kuzey noktasındaki şehir. Japonya'da bu şehir Japon mafyası yani yakuzaları ile de ünlü. Hayırlı bir olayla anılmıyor hiçbir zaman. Neyse, buraya çok yakın bir şehir İstanbul için önem taşıyor, Şimonoseki. 1972 yılından beri İstanbul ile Şimonoseki kardeş şehirler. Bu yüzden İstanbul Baltalimanı'nda bir Japon bahçesi, Şimonoseki'de de lalelerin açtığı bir Türk bahçesi bulunuyor.
Grup ile birlikte kimonolarımızı giydik ve sokağa çıktık. Bu şehirde yabancı turist görmek çok zor, dedim ya popüler değil. Etraftaki tek yabancılar bizdik. Bu yüzden şehirde dolaşırken ilgi odağı olduk. Özellikle Japon fotoğrafçı grubuyla karşılaşınca işler çığırından çıktı.
Grup karşısında bizi görünce izin istedi, karşımıza dizilip arka arkaya deklanşörlere basmaya başladı. Biz de modellik becerilerimizi gösterdik. Ama olay burada bitmedi. Bu tatlı Japon teyzeler ve amcalar her köşe başında pusuda bekleyip yol boyu fotoğraflarımızı çektiler. Şehirde bir grup Japon fotoğrafçı ve kimonolu yabancı arasında kaçma kovalama yaşandı. Biz de kendimizi bir kaç bahçeye attık. Çünkü bu şehirde de güzel Japon bahçeleri bulunuyor. Üstelik etrafta selfie çeken turistler de yok. Kyoto'dakinin aksine sakin sakin bahçelerin tadını çıkardık. Çıkışta fotoğrafçılarla karşılaşma stresi yaşadık ama ekmeyi başardık.
Dönüşte eski bir liman şehri olan Mojiko şehrinden geçtik. Japonya geçmişte bu şehir üzerinden batı ile ticaret yaptığı için batı tarzı yapılar bulunuyor burada. Hatta Einstein bile gelip kalmış bu binaların bir tanesinde.
Meşhur Japon tuvaletlerinin mucidi Toto'nun bu şehirde birde müzesi var. Yerel ürünlerin satıldığı Tanga marketi Kyoto'daki Nishiki'nin küçük olanı. Japonya'dayken sıkça alışveriş yaptığım 100 yencilere gitme fırsatımız da oldu.
Biraz da Tokyo'dan bahsedelim. Aslında gezimizin ilk durağı Tokyo oldu. Japonya'nın en kalabalık şehri. Şehirde her yere raylı sistemler ile gitmek mümkün. Senso-ji tapınağı, Tokyo'daki en eski tapınak.