Kumların üstünde, havai fişeklerin altında...

Hayalim havaalanından iner inmez boyna asılan çiçekler ve ukulele ezgileriyle karşılanmaktı, gerçek oldu. Uzun bir yolculuğun ardından kışın ortasında üzerimdeki tüm fazlalıklardan kurtulup hafiflemiş, boynumu saran taptaze çiçeklerin yumuşaklığından ve kokusundan mest olmuş bir şekilde şehre doğru yola koyulmuşken aklımda tek bir şarkı vardı; ‘Somewhere over the rainbow’. Gerçekten de ‘gökkuşağının ötesinde’ bir yere mi gidiyorduk? İşte size Hawaii notlarım...

Fotoğraflar: Elvin Levinler, Alamy

Hawaii’deki her günümüz bir kutlama, şükran ve mutluluk içinde geçti. Çiçeklerin her biri her zaman en güzel hediye ve bu adaya ayak bastığım andan itibaren boynumdan, başımdan, yemeğimdem, içeceğimden çiçekler eksik olmadı. O yüzden her anı hem çok eğlenceli hem de çok romantikti. Sevgililer Günü de yaklaşırken kışın ortasında farklı ve romantik bir plan yapmak isteyenler için cazip bir alternatif olabilir.

Yılın son günü ani bir kararla, yeni yıla Hawaii’de Oahu Adası’nda girmeye karar verdik. Yola biraz geç çıktık ama batıya uçtukça zaman kazanıp güneşi batırmadan Honolulu’ya inmeyi başardık.

Eşyaları bırakıp, çıplak ayak kumlarda yürümek ve yılın son günü kendimizi okyanusa atmak için sabırsızlanıyorduk. Havaalanından şehre giderken -ki bu bahsettiğim sadece 20 dakika- karşınızda yükselen binalarla şehrin silüeti insanı bir an ürkütüp, endişeye düşürüyor. Acaba buralar da artık bozulan rüya şehirlerden mi?

Palmiyeler altına gizlenemeyen yüksek binalar, meşhur Waikiki Plajı boyunca yükselen büyük oteller ve popüler markaların dükkânlarıyla dolu bir şehir Honolulu. Fakat hemen küsüp gitmek yerine arabayla 15 dakika gittiğin an yol boyunca daha sessiz sakin şehirler, bakir plajlar ve lokal restoranlara ulaşabiliyorsunuz.

Adanın vadettiği güzellikler öyle fazla ki; Hawaii’de birkaç ada gezmek yerine biz Oahu Adası’nın tamamını keşfetmek, farklı yerlerde yiyip, dağlara tırmanmak, dalgalarla boğuşmak ve Oahu Adası’nı karış karış gezmeyi tercih ettik.

Ne zaman gidilir?
Her mevsim iklimi güzel, denize girilebiliyor ve üşütmüyor. Aralık sonu ve ocak ayı, en az ağustos ayı kadar kalabalık olduğu dönemlerden bir tanesi çünkü ocak ayında kış olduğu halde ortalama hava sıcaklığı 28 dereceydi ve denize girebiliyorduk; yaz aylarında ise daha bunaltıcı olabiliyormuş.

Bu dönemde yağmur yağma ihtimali daha yüksek olsa da biz hiç denk gelmedik. Yeni yılı çıplak ayak kumlarda havaii fişeklerle Türkiye’den 13 saat sonra girmiş olduk. En büyük planımız ise çıplak ayak kumların üzerinde yıldızların altında zaman geçirmekti, o yüzden hem çok huzurlu hem de çok romantik bir kaçış oldu bizim için.

Plajdayken tam 12’de denizin içinden gökyüzüne atılan havaii fişekleri izledikten sonra öğrendik ki sadece yılbaşına özel değil, her hafta bir gün mutlaka havaii fişek kutlaması yapılıyormuş.

Sevgililer Günü de yaklaşırken kışın ortasında farklı ve romantik bir plan yapmak isteyenler için cazip bir alternatif olabilir.

Nasıl gidilir?
Esas mesele alternatifin cazibesinden çok; ulaşım, zamanlama ve bütçeler tabii ki. Hayalinize daha çok girmeden biraz gerçekliklerden bahsedelim sonrası zaten rüya gibi.

Türkiye’den çıkıp direkt Hawaii’ye inmek olabilecek en zahmetli, masraflı ve yorucu uçuşlardan biri ve böyle bir direkt uçuş yok.

En hızlı ve kısa yolu; Amerika’nın batı kıyısına -Los Angeles veya San Francisco- uçup ordan iç hatlarla Hawaii’ye gitmek. Uçuşu biraz daha ekonomik hale getirmek için daha fazla aktarma yapmak ve biraz daha çok yorulmak gerekiyor, orada tercih sizin.

Bizim San Francisco’ya iş için gitmemiz gerekiyordu, öncesinde aktarmalı bir şekilde San Francisco’ya uçtuk, iki gün işlerimizi halledip biraz da dinlendikten sonra Oahu’ya uçtuğumuzda hem jetlag’i hem de perişanlığımızı bir nebze olsun atlatmıştık.

Yazının başında da bahsettiğim gibi biz bu planı son anda yaptığımız ve tam yılbaşı olduğu için San Francisco - Oahu biletini çok uygun bir fiyata yakalayamadık ama günde beşten çok uçuş olduğu için biraz daha öncesinden daha iyi fiyatlar yakalamak mümkün.

Bileti bugün yeniden planlayacak olsam, İstanbul çıkışlı iki aktarmalı (Avrupa ve Amerika’nın bir şehrinden aktarmalı) uçuşlar gidiş-dönüş 3.500 TL civarı uçuşları tercih ederdim.

Nerede kalınır?
Oahu Adası’nın esas merkezi, otellerin, restoranların ve alışveriş merkezlerinin olduğu bölgenin ismi Kailua. Burası bir yandan Hawaii’de olmanın beklentileriyle çelişirken bir yandan da modern yaşamın bütün gereksinimlerini karşılıyor. O yüzden de aradığınız huzuru değil ama diğer her türlü ihtiyacınızı burada bulabilirsiniz.

Konaklamak için büyük otel zincirlerleri olduğu gibi daha lokal ve küçük oteller de var yani günlük 60-70 dolara kalabileceğiniz gibi çok lüks bir yerde de konaklayabilirsiniz.

Kailua bölgesinde nerede kalırsanız kalın hâlâ merkezdesiniz çünkü merkez çok hareketli ama çok da dağınık değil, o yüzden ekonomik bir seçim yapsanız bile atıl bir bölgede kalmıyorsunuz.

Neler yapılır?
İhtiyacınız olan her neyse burada bulma ihtimaliniz çok yüksek. Eğer yorgunluk atmak, dinlenmek ve huzur bulmak istiyorsanız; kimsenin olmadığı bir plaj bulup kendinizi yumuşacık kumlara ve dalgaların sesine bırakabilirsiniz. Çok fazla çaba harcamadan zihni rahatlatan ve ruha en iyi gelen meditasyonlardan bir tanesi. Bu huzurun yanı sıra, biraz daha heyecan ve macera sevenler için de çok fazla alternatif ve buna yönelik plajlar, şelaleler, dağ tırmanışları var.

Çek arabanı, ser havlunu...
Adanın doğusundaki suyun rengi turkuvaz, batısındaki suyun rengi biraz daha koyu ama sualtı rengârenk ve kuzeyindeki su çok dalgalı. Sörf yapmayı veya izlemeyi isteyenler için dalgaların daha yüksek olduğu plajlar olduğu gibi, kıyıda dalgalarla oynamak isteyenler, beyaz kum arayanlar, plajında palmiye de olsun isteyenler için bir çok alternatif var.

Bu plajların hiçbirisi –otellerin özel plajları hariç- bir işletme tarafından işletilen, şemsiye-şezlong kiralamak gereken, dışardan yiyecek getirilemez tabelalarıyla dolu plajlar değil. Aksine arabanı park edip, havlunu kumlara serip, özgürce kendini suya atabileceğin plajlardan bahsediyorum.

Bu plajların hiçbirisi –otellerin özel plajları hariç- bir işletme tarafından işletilen, şemsiye-şezlong kiralamak gereken, dışardan yiyecek getirilemez tabelalarıyla dolu plajlar değil. Aksine arabanı park edip, havlunu kumlara serip, özgürce kendini suya atabileceğin plajlardan bahsediyorum.

Macera sevenlere...
Burası tam sizlik! Sadece kıyıda dalgalarla oynamak bile yüksek doz adrenalin içerir! Bazı plajlarda dalgaların boyu o kadar yüksek oluyor ki -girmemeniz gerektiği kadar- ama bazılarında kıyıda alabora olanlara katılıp kahkahalarla ve dalgalarla boğuşabilirsiniz.

Çıktıktan sonra kirpiklerimden bile kum temizlemem gerektiğini itiraf etmem gerek. Biraz daha üst seviyeye taşımak isteyenler köpük board kiralayıp daha çok suyun üstünde kayabilir, cesaret edenler ve bilenler adanın bir çok yerinde dalga sörfü yapabilir. Özellikle gün batımında sörf yapmaya devam edenleri uzaktan izlemek bile büyük bir keyif.

Diğer adrenalin dolu aktivite ise tırmanışlar! Bunlardan bazıları yarım saatte yapacağınız bir tırmanışın ardından adaya metrelerce yüksekten bakabileceğiniz -Pilbox hike gibi-, bazıları ise rotası kesin çizgilerle belli olmayıp kendi yönünü bulduğun ama nefes kesici bir doğanın içinden geçip gümbür gümbür akan şelaleye -Lulumahu şelaleleri- ulaştığın tırmanışlar. Hepsinin havası, kokusu ve rengi farklı.

Sualtını sevenler içinse başka sürprizleri var adanın. Yüzerken yunuslara denk gelmeniz oldukça yüksek bir ihtimal! Biz rastlamadık ama bunun için özel botlarla biraz daha açıklara gidip bu deneyimi garantileyebilir veya şanslı bir gününüzdeyseniz kıyıya yakın yerlerde denk gelebilirsiniz. Gelmeseniz bile, özellikle batı kıyılarında hemen denizin yanında yükselen dağların manzarasında suyun altında yüzmek zamanı ve mekanı unutturacak kadar büyüleyici.

Ukulele eşliğinde leziz yemekler
Adada beni en mutlu eden şeylerden bir tanesiyse ise yediğim meyvaların tazeliği ve çiçeklerle süslenen yemeklerin lezzeti! Günümüzün popüler ve ‘süper besin’ diye anılan açai meyvesini en lezzetli halleriyle burada bulabilirsiniz.

‘Antioksidan oranından dolayı süper besin’ diye anılsa da bence de tadından dolayı da bu unvanı hakkediyor. Deniz mahsülleri çok taze ve lezzetli ama her yemeğe tat katan nerede oturursanız oturun yemeğinizi canlı müzik eşliğinde yiyebilmek! İstisnasız her yerde ya gitarıyla adanın ruhuna çok yakışan şarkılar söyleyen birisi veya da ukuleleyle daha yerel ezgiler dinleyerek oturunca yediğin sanki en lezzetli yemekmiş gibi geliyor insana.

Beklenti ne kadar yüksekse, hayal kırıklığı yaşama ihtimali de o kadar yüksektir ama Hawaii’deki her günümüz bir kutlama, şükran ve mutluluk içinde geçti. Çiçeklerin her biri her zaman en güzel hediye ve bu adaya ayak bastığım andan itibaren boynumdan, başımdan, yemeğimdem, içeceğimden çiçekler eksik olmadı.

O yüzden her anı hem çok eğlenceli hem de çok romantikti. “Bu dünyada en çok görmek istediğin yerlerden biri neresi?” deseler, hiç aklıma gelmezdi. Ama bugün, “Her şeyden ve herkesten bağımsız bir yerde hayat kuracaksın, neresi olsun?” diye sorsalar, tek kelimeyle “Hawaii” derim.