İsmail SARI / isari@hurriyet.com.tr
İstifa etmeden 24 ülke ve 76 şehir nasıl gezilir?
Şennur Aybey (36) mali müşavir. Çoğu beyaz yakalının aksine seyahat etmenin işi bırakmayı gerektirdiğini ve zor olduğunu düşünmüyor. Oldukça yoğun bir tempoda çalışsa da her fırsatta yeni rotaların planlamasını yapıyor. Fırsatını bulur bulmaz topuklu ayakkabılarını çıkarıp ya yakın yerlerin kültürüne karışıyor ya da bilmediği sulara yelken açıyor. Bugüne kadar 24 ülke ve 76 şehri gezdi.
Gezgin olmaya sizi teşvik eden şey nedir?
- Seyahat konulu televizyon programlarının bunda etkisi çok büyük. Bir gün televizyonda gördüğüm yerlere artık gitmenin vakti geldiğini düşündüm. Dolayısıyla dışarıda keşfedilmeyi bekleyen dünyanın aslında bir uçak bileti uzaklığında olduğunu fark edince seyahatlere başladım.
İlk gittiniz ülke neresiydi?
Amsterdam... Çılgın hayatıyla dünyamı renklendirmeyi başardı. Sonrasında Hollanda’nın birkaç şehrini daha gezip Almanya’ya geçtim. Toplamda 24 ülke ve 76 şehrin kültürüne karıştım. Avrupa’nın popüler yerlerinin yanı sıra Amerika, Kanada, Çin, Dubai ve Küba’yı da gezdim.
Kendinize bir liste çıkarıp, bu planlama doğrultusunda mı geziyorsunuz?
Çok planlı hareket ettiğim söylenemez. Bazen haritada yerini bilmediğim ülke için uçak bileti bakarken buluyorum kendimi. Dünya haritası stres topu gibi geliyor bana... Ama şu bir gerçek ki, son iki yıldır farklı yerler keşfetme arzusuyla baş etmekte güçlük çekiyorum. Sürekli seyahat planlaması yapıyorum, işimi buna göre ayarlıyorum ve yola koyuluyorum.
24 ülke içinde sizi en çok hangi ülke büyüledi?
Küba... “İyi ki gitmişim” dediğim bir yer. Hiçbir ülkeye giderken çok araştırma yapıp gitmem. Ama Küba için çok araştırma yaptım. Üç arkadaş havalimanına indiğimizde 70’li yıllara döndük. Birçok sorunla karşılaştık ama sonra üstesinden geldik. Tamamen hislerimize göre aktık sokaklara... Yükselen salsa müziklerinin olduğu yerde bulduk kendimizi. Siyasi anlamda eleştirecek yönleri olduğunu da düşünüyorum, fakat eşitlik duygusunu en net gördüğüm ülke Küba... Doğan çocuk devlet güvencesiyle doğuyor, büyüyor, okuyor ve devlet hep babası olarak kalıyor. Ne sokakta bırakıyor ne de aç...
Sürekli yanınızda arkadaşlarınız mı oluyor?
Evet... Tek başıma gezmeyi sevmiyorum. Üç kişi gezmek en güzeli. İstediğin zaman kaçıp kendin de keşif yapabiliyorsun. Tek gezmeyi sevmesem de gezilerim zamanı tek kalmayı ve şehri koklamayı ayrıca seviyorum. Ama tek başıma bir buçuk aylık bir Amerika maceram oldu.
Küba’da neler yaptınız?
Havana’yı karış karış gezdim. Genelde Vinales Valley’i görmeden gelen çok kişi oluyor. Böyle bir hata yapılmamalı. Trinidad’ın renkli sokaklarında kayboldum. Eski otomobillere bindim. Yalnız bir şey öğrendim; yanınıza sabun almadan sokağa asla çıkmayın. Çünkü restoranlarda bile bulunması zor.
Yerel lezzetleri nasıldı?
Cem Türk adında bir arkadaş edindik. Kendisi 10 yıldır Küba’da yaşıyor. Bizi devletin işlettiği ve Kübalı yerel halkın gittiği lokantaya götürdü. Restoranın dekoru da yemekleri de muhteşemdi. Lobster ızgaranın tadı hâlâ damağımda.
Ayrıca sürprizlerle dolu. Mesela halka açık olan bir salsa konserinde şarkı söyleyen Kongolu şarkıcı Ricardo Lemvo ile konser arası tanıştım. Hatta konser esnasında orkestrayı susturup Türkiye’den misafirimiz var, adı ‘Şennur’ diye parmakla beni göstermişti. Yani her an bir sürprizle karşılaşmak mümkün. Miami, Clevland, Orlando, New York, Hawaii, San Francisco, Los Angeles ve Las Vegas’ı da dolaştım.
Temiz bir hostel benim için ideal. Yemek için ise sadece özel restoranları araştırıyorum. Mutlaka güzel bir yerde yemek yediğim oluyor ama açlığı geçiştirmek için de tedbirli gidiyorum.
Ayrıca turla gitmek de istemiyorum. Psikolojik olarak hazır hissettiğim ilk fırsatta soluğu orada alacağım.