Hürriyet Seyahat
Dünyanın bir ucundaki Türk ada kenti! 1300 yıldır kimse neden yapıldığını bilmiyor…
Bozkırın ormanla kucaklaştığı engin bir plato... Sularında balıkların oynaştığı dupduru bir göl ve zamana direnen duvarları ve o gölde yansıyan bir kale... Bugünkü Rusya Federasyonu'na bağlı Tuva Özerk Cumhuriyeti'nde, Tere Gölü'nün barındırdığı ada üzerinde 1300 yıllık Por-Bazhyn Sarayı'nın kalıntıları bulunuyor. İşte bir Türk ada kenti olan Por-Bazhyn hakkında ilginç bilgiler…
Bozkırın ormanla kucaklaştığı engin bir plato... Sularında balıkların oynaştığı dupduru bir göl ve zamana direnen duvarları ve o gölde yansıyan bir kale... Bugünkü Rusya Federasyonu'na bağlı Tuva Özerk Cumhuriyeti'nde, Tere Gölü'nün barındırdığı ada üzerinde 1300 yıllık Por-Bazhyn Sarayı'nın kalıntıları bulunuyor. İşte bir Türk ada kenti olan Por-Bazhyn hakkında ilginç bilgiler…
Fotoğraflar: DepoPhotos, Alamy
Fotoğraflar: DepoPhotos, Alamy
Por-Bazhyn Tıva Özerk Türk Cumhuriyeti'nin güneydoğusunda bulunan, Tere Gölü'nün tam ortasındaki bir adanın üzerine kurulmuş 6 hektar alanı kaplayan 1300 yıllık bir yapı. Por-Bajin aslında küçük bir kale. Dört yanı surlarla çevrili ve dört köşesinde burçlar yükseliyor. Güney tarafına bakan burçtaki delikler, inşa sırasında kullanılan ağaçların zamanla çürümesiyle oluşmuş. Şehirde yangın sonucu yok olduğu anlaşılan bazı kısımlar var.
Ve araştırmacılar bu yapının Uygur Türkleri tarafından yapıldığı görüşünde. 'Por Bayın' adı, 'Toprak Ev' anlamına geliyor. 'Bayın' sözü bu açıdan 'Bayındırlık' sözcüğüyle aynı kökenden sayılıyor. Por-Bazhyn ilk keşfeden Avrupalı, Rus Arkeolog D.A. Klementz'dir.
Klementz, Doğu Sibirya'ya bir coğrafya araştırması için gittiğinde bu yapıyı keşfetmiş... Klementz, bu yapının 200 kilometre ötesindeki bu günün Moğolistan sınırları içinde kalan Kara Balasagun kentinden ayrı bir yapıda inşa edildiğini fark etmiş. Ondan 60 yıl sonra ise USSR etnografya enstitüsü çalışanı olan S.I Vainshtein burada araştırmalarını yapmış.
Vainshtein, araştırmalarından sonra Klementz'in söylemlerine benzer olarak bu yapının MS 750 yılında Uygur Hanı Bayançur Han tarafınca yapıldığını ortaya sunmuş. Kenti çevreleyen surların, mimari biçim benzerliklerinden dolayı bazı Çinli ustalara yaptırıldığı düşünülmekte... Vainshteinin teorisinden başka öne sürülen bir teori olmasa da yine de bazı tartışmalar hâlâ devam ediyor.
Yöneticiler, uzman araştırmacılar ve gönüllü öğrencilerden oluşan kazı ekibi dönüşümlü olarak kesintisiz çalıştılar. Tere Gölü, etrafı dağlarla çevrili 1300 rakımlı bir platoda yer aldığı için kazı çalışmaları rahat yapılamadı.
Ayrıca Por-Bajin ve çevresinde Türk anıtmezarları ve yazıtlar da bulunuyor. Üzerindeki yazılar neredeyse silinmek üzere olan bu mezar taşları, kazı ekibinin başkanı Prof. Dr. Dimitry Vasilyev tarafından saha araştırmalarında tespit edilmiş.
ABD'nin Chesapeake Körfezi'nde bulunan Holland Adası…
Günün her saati kuş ve dalga seslerinin eksik olmadığı, dört bir tarafı okyanus sularıyla çevrili bir ev burası... 1600’lü yıllarda kıtalararası seyahat yapıp, kendine uygun bulduğu yeri işgal ederek oralara yerleşenleri bir kez de olsa mutlaka duymuşsunuzdur. Bu ilginç yapıya ev sahipliği yapan Holland Adası’nın hikâyesi de böyle başlıyor. O yıllarda adaya gelip yerleşen Daniel Holland’ın soyadını alan ada, aradan geçen yaklaşık iki yüzyıl boyunca kolonistler tarafından kullanılmış. 1850’lerden itibaren Chesapeake Körfezi’ndeki adaları satın almaya başlayan ve genellikle balıkçılıkla uğraşan insanlar, 1890’da geniş kitlelere dönüştüler.
Günün her saati kuş ve dalga seslerinin eksik olmadığı, dört bir tarafı okyanus sularıyla çevrili bir ev burası... 1600’lü yıllarda kıtalararası seyahat yapıp, kendine uygun bulduğu yeri işgal ederek oralara yerleşenleri bir kez de olsa mutlaka duymuşsunuzdur. Bu ilginç yapıya ev sahipliği yapan Holland Adası’nın hikâyesi de böyle başlıyor. O yıllarda adaya gelip yerleşen Daniel Holland’ın soyadını alan ada, aradan geçen yaklaşık iki yüzyıl boyunca kolonistler tarafından kullanılmış. 1850’lerden itibaren Chesapeake Körfezi’ndeki adaları satın almaya başlayan ve genellikle balıkçılıkla uğraşan insanlar, 1890’da geniş kitlelere dönüştüler.
1910 yılına gelindiğindeyse, neredeyse 360 sakinin ikamet ettiği Holland Adası giderek popülerleşti. Böylece adada; ev, dükkân, postane, kilise ve okul gibi birçok yapı oluşturuldu. Bu evde 1888 yılında inşa edilerek konuklarını ağırlamaya başladı. O yıllarda Chesapeake Körfezi, inşaat anlamında sağlamlık teşkil eden bir alan olmaktan çok uzaktı. Bu durum, Holland Adası’nı kıyı erozyonuna ve şiddetli dalgalara açık hale getiriyordu. Korkulan oldu, 1914 yılında adanın ciddi bir bölümü erozyonlar nedeniyle kaybedilmeye başlandı.
Kendi haline terk edilmiş ve bakımsız bırakılmış Holland Adası, onlarca yıllık yalnızlığının ardından, yine bir adada büyümüş olan Stephen White tarafından, 1995 yılında 70 bin dolara satın alındı. Zamanla doğal afetler sonucu adada yaşanmaz hale gelindi.
Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te bulunan Villa Epecuen bir zamanlar bir turistik merkezdi…
Buenos Aires’e yakın bir yerde yer alan ünlü sağlık ve dinlence merkezi Villa Epecuen doğanın hışmına uğrayan mekânlar arasında yer alıyor.
Buenos Aires’e yakın bir yerde yer alan ünlü sağlık ve dinlence merkezi Villa Epecuen doğanın hışmına uğrayan mekânlar arasında yer alıyor.
Issız bölge artık turistlerin ilgi odağı. İnsanı tedirgin eden manzaralar eşliğinde fotoğraf makinelerine poz veriyorlar.
Hayalet şehir: Hashima Adası
Japonya'nın güneyinde, Kyushu adasının güneybatısında yer alıyor. James Bond filminin bir bölümünün de çekildiği adanın hikayesi dünya endüstri tarihinin kısa özeti gibi. Japonya'ya ait olan ada dev bir savaş gemisine benzemesinden ötürü 'Battleship Island' olarak da anılıyor.
Japonya'nın güneyinde, Kyushu adasının güneybatısında yer alıyor. James Bond filminin bir bölümünün de çekildiği adanın hikayesi dünya endüstri tarihinin kısa özeti gibi. Japonya'ya ait olan ada dev bir savaş gemisine benzemesinden ötürü 'Battleship Island' olarak da anılıyor.
Adayı ilginç kılan ise tam 43 yıldır hayalet şehir olarak bilinmesi… Ada aslında 480x160 metre büyüklüğü ile minik bir şehir kadar bile değil. Ancak 1887 yılında adada kömür madeninin bulunması ile göç almaya başlıyor.
1890'dan itibaren tamamen Mitsubishi tarafından işletilen maden ocakları deniz altında 1100 metreye kadar iniyor. Bu verimli kömür madeninde çalışan işçiler, aileleri, pazar yeri, hastane, oyun parkları, sinema derken adanın nüfusu 5 bin 300'e dayanıyor.
Bu da adaya dünya üzerinde en yüksek yoğunluklu insan nüfusu rekorunu kazandırıyor. Ada tayfunlardan ve tsunamilerden etkilenmesin diye etrafı yüksek beton duvarlarla çevriliyor. Hatta dünyanın ilk betonarme binası bu adada yapılıyor ve tam dokuz katlı... Zamanla dünyada kömür enerjisi yerini petrole bırakıyor ve 1960'larda Japonya sanayinde kullanılan enerji tamamen petrol merkezli hale dönüşüyor. Petrolün enerji pazarına hakimiyeti adanın sonunu hazırlıyor. Mitsubishi 1974'de madeni kapatıyor.
Adada yapacak iş bulamayan sakinler çamaşır makinelerini, koltuklarını, oyuncaklarını ve daha aklınıza ne gelirse geride bırakıp adayı terk ediyor. 1974'de nüfusu sıfıra inen Hashima adası o zamandan beri hayalet şehir olarak anılıyor. 38 yıl boyunca Mitsubishi mülkiyeti olmaya devam eden ada 2009'da Nagazaki şehri yönetimine bedelsiz olarak verildi. Adanın sanayi devriminin önemli bir göstergesi olması sebebiyle Temmuz 2015 tarihinde UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil edildi.