İHA / Hürriyet Seyahat | Fotoğraflar: İHA, AA, Alamy, Hürriyet Seyahat Gezgin Yazarları
Bu köydeki herkes Güney Afrika’ya göç ediyor... Kastamonu'dan yola çıktı şehrin kaderini değiştirdi
Kastamonu’nun Cide ilçesine bağlı Çamaltı köyü, Türkiye'nin en ilginç köylerinden biri... Neredeyse tüm köy halkı Güney Afrika'da kendine yeni bir yaşam kurdu... İşte Çamaltı köyü hakkında detaylar
Kastamonu'nun Cide ilçesi Çamaltı köyünde yaşayan kaynak ustası Mehmet Koç, 1975 yılında Amerikalı bir firma ile anlaşma yaparak Güney Afrika'ya çalışmaya gitti.
Zaman içerisinde işleri iyi giden ve firmada söz sahibi olan kaynak ustası Koç, yaklaşık 30 yıl çalıştığı süre zarfında başta köyü olmak üzere çevresinden 500 kişinin daha Güney Afrika'ya gitmesini sağladı.
Gelir durumu düşük olan ve güçlükle geçimini sağlayan Çamaltı köyü sakinleri, yaptıkları iş sayesinde gelir durumunu düzelterek köylerine yatırım yapmaya başladı.
Gelir durumu düşük olan ve güçlükle geçimini sağlayan Çamaltı köyü sakinleri, yaptıkları iş sayesinde gelir durumunu düzelterek köylerine yatırım yapmaya başladı.
Daha refah bir yaşantı süren köylüler, evlerini de yeniledi. Bazı çalışanlar Türkiye'ye dönüş yaparak kendi işini, bazı çalışanlar da fabrika açtı. Çamaltı köyünden hala gençler Güney Afrika'ya çalışmaya gidiyorlar.
“1975 yılında Güney Afrika'ya kaynak ustası olarak çalışmaya gittim”
1975 yılında Güney Afrika'ya kaynak ustası olarak çalışmaya gittiğini anlatan Mehmet Koç, “Ben, 1975 yılında Güney Afrika'ya gittim kaynak ustası olarak bir Amerikan firmasıyla. Çalışırken işler uzadı, rafine kurmaya başladık. Bu nedenle uzun bir müddet Güney Afrika'da kaldık. Çalışırken daha fazla kaynakçı ustasına yani işçiye ihtiyaç oldu.
Bizim vasıtamızla Türkiye'den yine köylülerimizden, hep kendi köylülerimizden değil tabii ki civar köylerimizden de, şehirlerden de arkadaşları Güney Afrika'ya çalıştırmaya getirdik. Orada çalıştık bir süre. Arkadaşlarımızın bazıları orada kaldı ve evlenerek düzen kurdu. Bazıları da iş insanı oldu, fabrikalar kurdular” dedi.
Güney Afrika'ya petrol rafinesi kurmak için gittiklerini anlatan Mehmet Koç, “Bu Amerikalı şirket Türkiye'den kaynakçı ustası arıyordu. Ben de o zaman piyasada çalışan kaynakçı ustasıydım. Güney Afrika'da petrol rafinerisi kurmaktı. Boru hatları yaptık, bu tür işlerle meşgul olduk. Güney Afrika'da aşağı yukarı 30 yıl boyunca çalıştım. En son Katar'a gittim, Katar'da da bir süre çalıştıktan sonra Türkiye'ye temelli dönüş yaparak emekli oldum” şeklinde konuştu.
“Köyümüzden ve civar köylerden Güney Afrika'ya 500'den fazla insanı götürmüşümdür”
Köyünden ve civar köylerden Güney Afrika'ya 500'den fazla insanı götürdüğünü söyleyen Mehmet Koç, “Tam hatırlamıyorum ama köyümüzden ve civar köylerden Güney Afrika'ya 500'den fazla insanı götürmüşümdür. Tabii ki Türkiye'de iken bu arkadaşların bazılarının maddi durumları kötüydü, Güney Afrika'da çalışırken bu arkadaşların da durumları iyileşti, bazı arkadaşlar da iş yerleri kurdu, durumlarını daha da iyileştirdi.
Büyük çoğunluğu zengin oldu yani zengin derken kendi yağıyla kavrulan arkadaşlar haline geldi. Halen de köyümüzden özellikle Güney Afrika başta olmak üzere diğer ülkelere giden gençlerimiz var. Bu sayede iş adamı olmuş, büyük işler kurmuş, büyük iş adamlarımız var. Güney Afrika'da fabrika kuranlar oldu, Türkiye'de fabrikalar açanlar oldu” ifadelerini kullandı.
Mecbur kalmadıkça başka ülkelerden işçi götürmediklerini belirten Mehmet Koç, şöyle konuştu:“Ben çalıştığım süre zarfında çoğunlukla kendi köylülerimden, kendi köyümün çevrelerinden bulabildiğim işçileri getirdim Güney Afrika'ya. Mecbur kalmadıkça başka ülkelerden işçi götürmüyorduk. Ama bazen mecbur kalıyorduk, çünkü buralarda bulamayınca işçi mecburen başka ülkelere müracaat ediyorduk.”
“Gençlerimizden halen Güney Afrika'ya gidip çalışanlar bulunuyor”
Cide Çamaltı köyünün gurbetçi olduğunu ifade eden Çamaltı Köyü Muhtarı Hüseyin Koç ise, “Bizim köyümüz gurbetçi komple, Afrika, Şile, Almanya, Danimarka, Norveç gibi ülkelerde çalışarak hayatlarını bu şekilde kazandılar. Köylerine evlerini yaptılar. Artık hayatlarını burada devam ettiriyorlar. Hala gidip gelenler var gençlerimizden, normal yaşta olanlarımız köye yerleşti, evlerini yaptılar.
Köyde huzurlu bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Biz de köyün muhtarı olarak elimizden gelen hizmeti yapmaya çalışıyoruz. Köyümüzde rahat ve huzurlu bir yaşantı temin etmeye çalışıyoruz. Kendi aramızdan topladıklarımızla yollarımız, suyumuz gibi temel ihtiyaçlarımız olan işleri yapmaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince hizmet vermeye çalışıyoruz köylümüze. Tahmini 200 hane falan var” dedi.
Köyde huzurlu bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Biz de köyün muhtarı olarak elimizden gelen hizmeti yapmaya çalışıyoruz. Köyümüzde rahat ve huzurlu bir yaşantı temin etmeye çalışıyoruz. Kendi aramızdan topladıklarımızla yollarımız, suyumuz gibi temel ihtiyaçlarımız olan işleri yapmaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince hizmet vermeye çalışıyoruz köylümüze. Tahmini 200 hane falan var” dedi.
“1976 yılında grup olarak Güney Afrika'ya çalışmaya gittik”
1976 yılında Güney Afrika'ya çalışmaya gittiğini anlatan Mevlüt Kaplan da, şunları söyledi: “Ben, Güney Afrika'ya 1976 yılında gittim. Güney Afrika'dan işçi arandığını söylediler, bizde işçi olarak köyden 6 kişi gittik. Önce İtalya'ya gittik, İtalya'dan da büyük bir uçakla Güney Afrika'ya uçtuk. 400 kişilik bir uçakla 14 saat falan yolculuk yaptık.
Arkadaşlarla birlikte Güney Afrika'da bir süre çalıştık. Bizden sonra da tabii ki Türkiye'den köyümüzden gelenler oldu. Şuan bile halen gelip giden Güney Afrika'ya veya diğer ülkelere gençlerimiz var. Biz oralarda rafinelerde, tanklarda çalıştık.
Bunların kaynak işlerini yapıyorduk. Sonra boru tesisatı gibi hatlarda da görev aldık. Ben, topladığınız zaman Güney Afrika'da yaklaşık 15 yıl boyunca çalıştım.”
Öte yandan Kastamonu'ndaki bu köy gibi Türkiye'de birbirinden ilginç köyler bulunuyor. İşte o köylerden bazıları
Arkadaşlarla birlikte Güney Afrika'da bir süre çalıştık. Bizden sonra da tabii ki Türkiye'den köyümüzden gelenler oldu. Şuan bile halen gelip giden Güney Afrika'ya veya diğer ülkelere gençlerimiz var. Biz oralarda rafinelerde, tanklarda çalıştık.
Bunların kaynak işlerini yapıyorduk. Sonra boru tesisatı gibi hatlarda da görev aldık. Ben, topladığınız zaman Güney Afrika'da yaklaşık 15 yıl boyunca çalıştım.”
Öte yandan Kastamonu'ndaki bu köy gibi Türkiye'de birbirinden ilginç köyler bulunuyor. İşte o köylerden bazıları
İzmir'in boncuğu
İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı gizli kalmış bir köy burası. Merkezden sadece yarım saat uzaklıktaki Nazarköy adı üstünde bir nazar boncuğu diyarı. Nif Dağı eteklerindeki bu şirin ve mütevazı köy, yaklaşık 70 yıl öncesine kadar Kurudere adıyla biliniyormuş. Birgün Mısır’dan bir boncuk ustasının gelip buraya yerleşmiş. Bölgenin kızılçam ağaçlarının katkısıyla Nazarköy, bir boncuk üretim merkezi haline gelir. Fotoğraf: Sevda Serbest / Hürriyet Seyahat Gezgini
Boncuk üretimi için bu köyün tercih edilme sebebi ise, bölgede yetişen kızılçam ağaçları. Çünkü boncuk ocağında kullanılan bu ağacın bıraktığı is, boncukların daha iyi parlamasını sağlıyormuş.İki derenin arasında bir vadiye kurulmuş olan köy geçimini çoğunlukla nazar boncuğu yapımından sağlıyor. Köyün duvarlarında, caddelerinde pek çok seramik ve nazar boncuğu göreceksiniz. Hatta bu pek çok boncuk atölyesi ile karşılaşacak ve nazar boncuğunun yapılışına tanık olacaksanız. Dilerseniz siz de deneyebilirsiniz. Gelmişken Nif Dağı eteklerinden toplanmış şifalı otlardan satın almayı da unutmayın. Fotoğraf: Sevda Serbest / Hürriyet Seyahat Gezgini
Evlerin altından su akan köy
Çanakkale’de evlerin altından su akan köy Venedik’i andırıyor. Bayramiç ilçesine bağlı Ağaçköy’de evlerin altından geçen kanallardan su akıyor. Köylüler evlerinde su sesiyle yaşıyor. Köylüler su ihtiyacı için evlerinden dışarı çıkmadan kanaldan su ihtiyaçlarını karşılıyor. Köylüler evlerinin altından geçen kanalda bulaşıklarını yıkarken, sulama ihtiyaçlarını da kanaldan karşılıyor. Evlerinin altından geçen su sayesinde köylüler yaz sıcaklarından pek etkilenmiyor.
Evlerin altından akan su binaları serin tutuyor. Ağaçköy Venedik köyü olarak biliniyor. Evlerinin altından geçen sudan faydalandıklarını ifade eden köylüler, “Evlerimizin altından su geçiyor. Bu suyu kullanıyoruz. Bulaşıkları yıkayıp sulamada kullanıyoruz. Akan su evlerimizi sıcak yaz günlerinde serin tutuyor. Biz çok memnunuz. Köydeki çok sayıda evin altından su geçiyor” dedi.
İki şehir bu caddede ayrılıyor
Samsun'un Ambartepe ve ilerisindeki Elimdağ mahalleleri ile Ordu’nun Şenbolluk Mahallesi’ni, evler arasından geçen dar yol ayırıyor. İki kentin sınırı olarak kabul edilen ve yarısı Samsun, diğer yarısı ise Ordu’ya ait yol bölgede oturanlara ilginç anlar yaşatıyor. Bir adımla kent değiştiren mahalle sakinleri, komşu oldukları evlerde birbirlerini sabit telefon hatlarından ararken ise şehirler arası kod kullanmak zorunda kalıyor. Samsun’un Terme ilçe merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Ambartepe ve komşu Elimdağ mahalleleri ile Ordu’nun İkizce ilçesine 24 kilometre mesafedeki Şenbolluk mahallelerini, 7 metre genişliğindeki yol ayırıyor.
İki kentin sınırı olarak kabul edilen yolun yarısı Samsun, diğer yarısı ise Ordu’ya ait. Bu durum, bölgede oturanlara da ilginç anlar yaşatıyor. Mahalle sakinleri, yolun karşısına geçtikleri anda bulundukları kenti de değiştirmiş oluyor. Yola bakan binalarda oturanlar karşılıklı evlerde ancak ayrı illerde yaşıyor.
Ev sahipleri birbirlerini sabit telefon hatlarından ararken ise şehirler arası kod kullanmak zorunda kalıyor. Ambartepe ve Elimdağ mahalleleri ile Şenbolluk Mahallesi’nde bulunan ve aralarında yaklaşık 80 metre mesafe olan iki camide ise ezan farklı dakikalarda okunuyor. Güvenlik güçleri, bazı ihbar ve adli olaylarda ise olayın hangi mahallede geçtiğine karar verdikten sonra harekete geçerek müdahalede bulunuyor.
Ev sahipleri birbirlerini sabit telefon hatlarından ararken ise şehirler arası kod kullanmak zorunda kalıyor. Ambartepe ve Elimdağ mahalleleri ile Şenbolluk Mahallesi’nde bulunan ve aralarında yaklaşık 80 metre mesafe olan iki camide ise ezan farklı dakikalarda okunuyor. Güvenlik güçleri, bazı ihbar ve adli olaylarda ise olayın hangi mahallede geçtiğine karar verdikten sonra harekete geçerek müdahalede bulunuyor.
Film seti gibi
Doğanbey Köyü 1980’lerde aşağı taşınınca, eskiden Rumların yaşadığı asıl yerleşim hem ‘Yukarı’ adını aldı hem de kaderine terk edildi. Yıllar sonra Türkiye’nin önde gelen entelektüelleri tarafından evler satın alıp restorasyonlar yapıldı ve bugün inanılmaz güzellikte mimari örnekler ortaya çıktı.
Köy adeta zaman içinde hareket kazandı. Halen yaşayan kimse olmadığından yılın çoğu zamanı yine hayalet köy durumunda. Yapımcılar için doğal set işlevi görüyor.
Köy adeta zaman içinde hareket kazandı. Halen yaşayan kimse olmadığından yılın çoğu zamanı yine hayalet köy durumunda. Yapımcılar için doğal set işlevi görüyor.
Hayalet köy olarak biliniyor
Yazı: Sevil Mert / Hürriyet Seyahat Gezginiİzmir’de Ödemiş’e bağlı Lübbey Köyü ‘Hayalet Köy’ olarak biliniyor. Köylüler bundan tam 30 yıl önce köyü terk etmek zorunda kaldılar. Nedeni ise oldukça ilginç… Bir köy düşünün, halkının büyük çoğunluğu 7-8 km ötedeki yaylaya taşınıyor, kalanları da eğitim, iş gibi nedenlerle en yakın ilçeye göç ediyor. Zamanla köyde kimsecikler kalmıyor. Lübbey Köyü, İzmir’in Ödemiş İlçesine bağlı terkedilmiş bir köy. Köyde hâlâ yaşayan sadece birkaç hane kalmış, onlar da köyün yaşlıları.
Peki Lübbey Köyü nasıl 'Hayalet Köy' oldu?
Lübbey Köyü, Bozdağların yamacındaki Türkmen Köylerinden biri. Köyün yazları çıktığı yaylaya elektrik gelip de Lübbey’e gelmeyince köylüler yavaş yavaş, şimdiki adı ile Çamyayla Köyü olan yaylaya taşınmışlar. Çamyayla bakliyat yetiştirmeye elverişli arazisi nedeniyle de köyde yaşayanları oraya çekmiş. Yeni ev yapacak olanlar yeni ve verimli arazisi olan Çamyayla’yı tercih etmiş. Lübbey Köyü, hayvancılık, nar ve kestane gibi meyve yetiştiriciliği ile geçiniyormuş ancak zamanla bunlar köylünün geçinmesine yetmemiş. Kimisi bakliyat yetiştirmek için Çamyayla’ya kimisi iş veya çocukların eğitimi için Ödemiş’e taşınmış derken köy hayalet köye dönüşmüş. Köyün özgün mimarisi, yeni binalarla kirletilmemesi, köyün yerleştiği sırtın yapısı nedeniyle zamanla fotoğrafçıların, yürüyüş gruplarının ilgisini çekmesi ile şimdi yeniden popüler hale gelmeye başladı.
Lübbey Köyü ile ilgili en çok dillenen rivayet, üç harflilerin köyü bastığını ve bu yüzden köydeki herkesin kaçtığı… Lübbey Köyü’nün geçmişinin Hellenistik döneme kadar dayandığına dair bulgular var. Bizans döneminden kalma manastır, mezarlık gibi kalıntılara da rastlanmış. Şu an kentsel sit alanı ilan edilmiş durumda olan Lübbey’de 44 sivil mimari örneği ve dört anıtsal yapı bulunuyor. Evlerinde arasında geniş yollar yok, sadece eşekle veya yürüyerek gidilebilecek ara yollarla evler birbirine bağlanmış.