GeriSeyahat Ey Türk politikacıları zengin halktan korkmayın
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ey Türk politikacıları zengin halktan korkmayın

Ey Türk politikacıları zengin halktan korkmayın

Müzenin mekánının büyütülmesi, ilave binalar yapılması gerektiği zaman çok büyük olan Central Park'a doğru genişleyebilmektedir. Bizde olsa ya Mimarlar Odası veya Anıtlar Kurulu mutlaka karşı çıkarlar.

Kaderin bir cilvesi New York'tayım. Tapınaklarımdan birine gene gittim. Benim tapınaklarım Londra'da Victoria & Albert Müzesi, Paris'te Louvre ve işte burada da Metropolitan Müzesi. Tapınaklarımı ziyaret ettiğim zaman yeni bir şey görerek kendimi daha bilgili, daha doyumlu hissederim, bu arada da kıskançlık damarlarımı kabarmış hissederim.

Daha önce yazdığım ‘‘Jacqueline Kennedy'nin Beyaz Saray Yılları’’ sergisini gördüm. (Selahattin Duman Bey'e duyurulur.) Sergiden daha önce bahsettiğim için sizlere sergiyi anlatacak değilim, ama kıskançlık nedenlerimi anlatacağım. Dünyadaki zengin müzelerin çoğu genelde imparatorluk başkentlerinde görülmektedir. Bu müzeler imparatorluk günlerinden kalan zenginliği yansıtmaktadır. New York'taki Metropolitan Müzesi hariç. Bu müze ise özelleştirmenin yarattığı sanayicileri ve işadamlarının imparatorluğunu yansıtmaktadır. (Özelleştirmeye karşı olanlara duyurulur.)

Amerika'da Kültür Bakanlığı yoktur. Müzelerin hepsi ya eyaletlere veyahut da zengin işadamlarının kurduğu vakıflara aittir. Her müzenin bir mütevelli heyeti vardır. Bu mütevelli heyetleri o yörenin saygın işadamlarından, meslek erbabından ve müzelerin müdürlerinden oluşmaktadır. Bu heyetler müzelerin nasıl gelişmeleri gerektiğine karar vermektedirler.

Metropolitan Müzesi New York şehrine bağlı olup Central Park'ın bir köşesindedir. Müzenin mekánının büyütülmesi, ilave binalar yapılması gerektiği zaman çok büyük olan Central Park'a doğru genişleyebilmektedir. Bizde olsa ya Mimarlar Odası veya Anıtlar Kurulu mutlaka karşı çıkarlar.

Müzeye girdiğiniz zaman kendinizi son derece işlek bir tren istasyonunda zannediyorsunuz. Girenin ve çıkanın haddi hesabı yoktur. Yüksek tavanlı giriş holünün dört bir tarafındaki nişlerde boyum kadar kocaman vazolarda her zaman taze çiçek vardır. Bu çiçekler de Amerikalı bir hanımın bağışıdır. Öyle bir para bırakmıştır ki geliri ile bu vazoların çiçekleri haftada bir kere değişmektedir.

Çalışanların maaşlarını eyalet ödemektedir. Satın alınacak olan eserlerin karşılığı ise bağışlar sayesinde ödenmektedir. Hem mütevelli heyetleri bağışta bulunmaktadır hem de bölüm şefleri bağış aramaktadır. Bölümlerin başındaki müze uzmanı arkadaşlarım bana müzedeki yarı hayatlarını bilimsel araştırma yaparak, diğer yarısını ise bağış aramakla geçirdiklerini söylerler. Amerika'da her müzenin bir derneği vardır. Derneğe üye olanların aidatları da oldukça büyük bir gelir sağlamaktadır. Üyelerin müzeye bedava girme hakkı ve hediyelik eşya dükkánlarından yüzde on indirimleri vardır. Hediyelik eşya dükkánları ise başka bir alem. Benim konularımla ilgili olarak New York'taki en iyi kitapçıdır. Bu hediyelik eşya ve satılan kitap işini bir şirket kurarak öyle büyüttüler ki, müzenin herhalde en iyi gelir kaynaklarından birini elde etttiler. İş o kadar büyüdü ki, neredeyse Amerika'nın bütün önemli şehirlerinde Metropolitan Müzesi dükkánlarından bulmanız mümkün.

Tabii ki en önemli bağışlar şahıslardan gelmektedir. Hayatta iken koleksiyon yapan Amerikalı şahıslar ölüme bağlı olarak veya hayatta iken bu koleksiyonları müzelere bağışlayarak vergiden muaf olmaktadırlar. Müzeye yapılan para bağışları da vergiden muaftır. Bizdeki eski eserler kanununu düşündükçe insan ağlasın mı gülsün mü bilemiyor.

Bağışlanmış olan koleksiyonlar birbirinden güzel ve nadide parçaların bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu Amerikalılar bu kadar seçme eseri nasıl toplamışlar diye düşününce, muhtelif kitaplardan okuduğum asrın başındaki New York hayatı aklıma geldi. Amerika'nın New York'taki mühim aileleri bir sosyete oluşturmuşlar ve aralarına kimseyi almamaktadırlar. Diğer eyaletlerde zengin olan sanayicilerin kızları bu sosyeteye girememekte ve istedikleri tipte koca bulamamaktadırlar. Dolayısıyla Avrupa'ya gidip Avrupa'nın fakirleşmiş asilzadeleri ile evlenmişlerdir. Avrupalı görmüş geçirmiş fakir, asil kocaların sayesinde bu koleksiyonlar toplanmıştır. Para bol olduğu için koleksiyonu yapılan eserlerin en iyisi, en nadidesi satın alınmıştır. Bu arada zenginleşen Amerikalıların Avrupa'ya seyahat etmeleri ve sanat eserleri satın almaları da moda olmuştur.

Sonunda bütün bu eserler yine Amerikan halkına kalmıştır. Ey Türk politikacıları, zengin halktan korkmayın. Halkımızın fakirleşmesi değil zenginleşmesi için uğraşın.
False