Mesude ERŞAN
Son Güncelleme:
Elbe nehrinin kıyısında romantik bir güzel
Göztepe Medical Park Hastane Kompleksi Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Fatih Parmaksızoğlu’nun (57) çalışma hayatı yoğun ve stresli. Soluklanmak için seyahate çıkmayı tercih ediyor. Her keşfettiği coğrafyada yenileniyor, enerji doluyor. İki kızları da büyüyüp kendi tercihlerini yapmaya başlayınca, 31 yıllık eşi Dilek ile gönüllerince seyahat etme olanağı buldular. “Hayatın kısa olması, zamanın hızlı geçmesi, yaşadığım hayatta en keyif aldığım şeyi, en fazla yapma dürtüsü beni seyahatler için motive ediyor” diyor.
Kendini bildi bileli seyahat ediyor, şimdiye kadar gördüğü ülke ve şehirlerin sayısını bilmiyor. Mesleği gereği gittiği kongre ve toplantıları fırsata çevirmeyi ihmal etmiyor. Doç. Dr. Parmaksızoğlu, seyahat felsefesi ile Almanya Dresden’i anlattı:
Seyahat etmenin pahalı bir hobi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Türkiye içinde tatil köyüne kişi başı ödenen ücretlerden daha ucuza, yurtdışında keyifle uzun tatil yapma olanakları var. Hele hele internet kullanarak uygun uçak biletleri, indirimli oteller de ayarlanırsa gayet ekonomik bütçelerle yola çıkmak mümkün. Genellikle bütün seyahatlerimi eşimle yapıyorum. Bizim için seyahat mevsimi diye birşey yok. Ne zaman fırsat bulursak, o zaman çıkıyoruz. Hatta bütün seyahatleri bizzat eşim organize eder ve zamanımızı çok iyi değerlendirir.
Gittiğim yerlerde şehir içinde saplanıp kalmam. Sadece turistik alanları ve şehirleri gezmekle yetinmem, yeni keşifler yapmak isterim. Bunun için hemen daima araba kiralayıp şehirde bir-iki gün geçirdikten sonra ülkenin diğer kentlerine açılırım. Akşam ya kaldığım şehre dönerim ya da gittiğim şehirde konaklarım. Araba kiralamak, istediğimiz gibi görme olanağı sağlıyor. Tavsiye ederim. İstediğiniz yerde, istediğiniz kadar mola verip, çok beğendiğiniz yerlere daha fazla zaman ayırma imkanınız olabiliyor.
SAKSONYANIN BAŞKENTİ
Dresden, Almanya’nın güney doğusunda, Saksonya eyaletinin başkenti. Çek sınırına yakın olduğu için bir Prag seyahatimizde hakkında çok şey duyduğum bu şehri de gezi programıma ilave ettim. Otobüsle geçtik. Elbe nehri kıyısından dik ve dar bir yoldan, 2 saatte şehre vardık.
Dresden, Hıristiyanlık tarihinde Marthin Luther’in öncülüğünde Protestanlığın doğduğu bölge olması bakımından da önemli. Sakson krallarının sarayları, bu krallığa ait dönemdeki kiliseler, bahçeler, Elbe nehri üzerindeki köprülerle tarihi, çok hoş bir şehir. Şehirde halen çok büyük bir yenilenme ve restorasyon çalışması var.
Dresden sadece kültür değil, sanayi kenti de aynı zamanda. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalandıktan sonra kendini çok çabuk toparlamış. Alman ekonomisi şehri onarmak için elinden geleni yapmış. Sanayi olarak çok gelişmiş ve Alman sanayisinin neredeyse merkezi.
ŞEHRİ BAŞTAN YARATMIŞLAR
Dresden’in savaşta hiçbir stratajik önemi yokmuş. Ancak, buna rağmen Ruslar Almanlara zarar vermek için Dresden’i üç gün boyunca bombalamışlar. Fosfor bombaları ilk defa burada yaygın olarak kullanılmış. Dresden’in bombalanmasıyla ilgili iddialar hala sürüyor. İddialarından biri, yeni silahların denenmesi için bombardımanın yapıldığı. Sonuçta nedeni ne olursa olsun bazılarına göre 25 bin, bazılarına göre 100 binden fazla insan üç gün içinde hayatını kaybetti. Kentin neredeyse yüzde 90’ı tahrip oldu.
Şehirdeki en etkileyici çaba, 2’inci Dünya Savaşı’ndaki bombardımanda yıkılan tarihi yapıların restorasyonu. Binalar kireç taşıyla yapıldığından ve kireç taşları da zaman içinde karardığından, restore edilmiş binalarda eski ile yeniyi ayırt edebiliyorsunuz. Siyah renkli bölümler orijinal yapıdan kalan kısımları gösteriyor. Açık renkli kısımlarsa restore edilen bölümleri. Tüm tarihi binalar elden geçmiş ve orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş. Şehirde gezerken, ölen binlerce masum insanın sesini duyar gibi oldum, çok etkilendim.
Tam bir kültür başkenti dersek de abartmış olmayız. Herşey çok titizlikle işlenmiş. Tarihi doku korunmuş. Yeşil ve tarih içiçe.
Diğer Alman şehirlerine göre küçük sayılabilecek Dresden’de barok ve rönesans mimarisinin pek çok örneği var. Demir Perde rejiminden kalma tipik sosyal konutları her yerde görebilirsiniz. Müthiş manzarası olan bir yer. Kesinlikle Elbe’nin Floransa’sı ünvanını hak ediyor.
Almanya’nın 2.Dünya Savaşı’ndan önceki kültür başkenti sayılıyor. Hangi sokağına giderseniz gidin güzel sanatlarla karşılaşıyorsunuz. Zwinger Sarayı, Kadınlar Kilisesi, Porselen Müzesi şehirde görülmeye değer yerler. Yine şehrin 13 km. dışında Sakson krallarının yazlık saray ve av köşkü olarak kullandıkları barok mimarinin iyi bir örneği olan Moritzburg Sarayı var. Burası Moritzburg Kalesi olarakta da anılıyor. Avrupa’nın en güzel su saraylarından biri. 1542 yılında inşa edilmiş barok tarzı bir Alman kalesi. Şato görünümlü bina, göl kenarında doğa ile içiçe.
Kadınlar Kilisesi de beni çok etkiledi. İç bölümü yakın zamanda yenilenerek halka açılmış. Burası, 1945 bombardımanıyla yıkılan binalar içinde restore edilen en ünlüsü. Orijinali 1726-1743 yılları arasında inşa edilmiş ve Almanya’nın en önemli protestan kilisesi. Almanlar Frauenkirche diyor. 1990’a kadar anti savaş anıtı olarak ziyaret ediliyormuş.
İKLİMİ YUMUŞAK
Dresden’in iklimi genellikle yumuşak. Şehrin yarısından fazlası yeşil alan. Yaz, kış istediğiniz mevsimde gidip keşfedebilirsiniz. Şehrin duygusal yapısı insanlarına da yansımış, sessiz insanlar.
Saksonya mutfağı hakim. Yani klasik cheescake, marine edilmiş kızarmış dana eti en çok yenilen yemekler.
Seyahat etmenin pahalı bir hobi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Türkiye içinde tatil köyüne kişi başı ödenen ücretlerden daha ucuza, yurtdışında keyifle uzun tatil yapma olanakları var. Hele hele internet kullanarak uygun uçak biletleri, indirimli oteller de ayarlanırsa gayet ekonomik bütçelerle yola çıkmak mümkün. Genellikle bütün seyahatlerimi eşimle yapıyorum. Bizim için seyahat mevsimi diye birşey yok. Ne zaman fırsat bulursak, o zaman çıkıyoruz. Hatta bütün seyahatleri bizzat eşim organize eder ve zamanımızı çok iyi değerlendirir.
Gittiğim yerlerde şehir içinde saplanıp kalmam. Sadece turistik alanları ve şehirleri gezmekle yetinmem, yeni keşifler yapmak isterim. Bunun için hemen daima araba kiralayıp şehirde bir-iki gün geçirdikten sonra ülkenin diğer kentlerine açılırım. Akşam ya kaldığım şehre dönerim ya da gittiğim şehirde konaklarım. Araba kiralamak, istediğimiz gibi görme olanağı sağlıyor. Tavsiye ederim. İstediğiniz yerde, istediğiniz kadar mola verip, çok beğendiğiniz yerlere daha fazla zaman ayırma imkanınız olabiliyor.
SAKSONYANIN BAŞKENTİ
Dresden, Almanya’nın güney doğusunda, Saksonya eyaletinin başkenti. Çek sınırına yakın olduğu için bir Prag seyahatimizde hakkında çok şey duyduğum bu şehri de gezi programıma ilave ettim. Otobüsle geçtik. Elbe nehri kıyısından dik ve dar bir yoldan, 2 saatte şehre vardık.
Dresden, Hıristiyanlık tarihinde Marthin Luther’in öncülüğünde Protestanlığın doğduğu bölge olması bakımından da önemli. Sakson krallarının sarayları, bu krallığa ait dönemdeki kiliseler, bahçeler, Elbe nehri üzerindeki köprülerle tarihi, çok hoş bir şehir. Şehirde halen çok büyük bir yenilenme ve restorasyon çalışması var.
Dresden sadece kültür değil, sanayi kenti de aynı zamanda. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalandıktan sonra kendini çok çabuk toparlamış. Alman ekonomisi şehri onarmak için elinden geleni yapmış. Sanayi olarak çok gelişmiş ve Alman sanayisinin neredeyse merkezi.
ŞEHRİ BAŞTAN YARATMIŞLAR
Dresden’in savaşta hiçbir stratajik önemi yokmuş. Ancak, buna rağmen Ruslar Almanlara zarar vermek için Dresden’i üç gün boyunca bombalamışlar. Fosfor bombaları ilk defa burada yaygın olarak kullanılmış. Dresden’in bombalanmasıyla ilgili iddialar hala sürüyor. İddialarından biri, yeni silahların denenmesi için bombardımanın yapıldığı. Sonuçta nedeni ne olursa olsun bazılarına göre 25 bin, bazılarına göre 100 binden fazla insan üç gün içinde hayatını kaybetti. Kentin neredeyse yüzde 90’ı tahrip oldu.
Şehirdeki en etkileyici çaba, 2’inci Dünya Savaşı’ndaki bombardımanda yıkılan tarihi yapıların restorasyonu. Binalar kireç taşıyla yapıldığından ve kireç taşları da zaman içinde karardığından, restore edilmiş binalarda eski ile yeniyi ayırt edebiliyorsunuz. Siyah renkli bölümler orijinal yapıdan kalan kısımları gösteriyor. Açık renkli kısımlarsa restore edilen bölümleri. Tüm tarihi binalar elden geçmiş ve orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş. Şehirde gezerken, ölen binlerce masum insanın sesini duyar gibi oldum, çok etkilendim.
ELBE’NİN FLORANSA’SI
Tam bir kültür başkenti dersek de abartmış olmayız. Herşey çok titizlikle işlenmiş. Tarihi doku korunmuş. Yeşil ve tarih içiçe.
Diğer Alman şehirlerine göre küçük sayılabilecek Dresden’de barok ve rönesans mimarisinin pek çok örneği var. Demir Perde rejiminden kalma tipik sosyal konutları her yerde görebilirsiniz. Müthiş manzarası olan bir yer. Kesinlikle Elbe’nin Floransa’sı ünvanını hak ediyor.
Almanya’nın 2.Dünya Savaşı’ndan önceki kültür başkenti sayılıyor. Hangi sokağına giderseniz gidin güzel sanatlarla karşılaşıyorsunuz. Zwinger Sarayı, Kadınlar Kilisesi, Porselen Müzesi şehirde görülmeye değer yerler. Yine şehrin 13 km. dışında Sakson krallarının yazlık saray ve av köşkü olarak kullandıkları barok mimarinin iyi bir örneği olan Moritzburg Sarayı var. Burası Moritzburg Kalesi olarakta da anılıyor. Avrupa’nın en güzel su saraylarından biri. 1542 yılında inşa edilmiş barok tarzı bir Alman kalesi. Şato görünümlü bina, göl kenarında doğa ile içiçe.
Kadınlar Kilisesi de beni çok etkiledi. İç bölümü yakın zamanda yenilenerek halka açılmış. Burası, 1945 bombardımanıyla yıkılan binalar içinde restore edilen en ünlüsü. Orijinali 1726-1743 yılları arasında inşa edilmiş ve Almanya’nın en önemli protestan kilisesi. Almanlar Frauenkirche diyor. 1990’a kadar anti savaş anıtı olarak ziyaret ediliyormuş.
İKLİMİ YUMUŞAK
Dresden’in iklimi genellikle yumuşak. Şehrin yarısından fazlası yeşil alan. Yaz, kış istediğiniz mevsimde gidip keşfedebilirsiniz. Şehrin duygusal yapısı insanlarına da yansımış, sessiz insanlar.
Saksonya mutfağı hakim. Yani klasik cheescake, marine edilmiş kızarmış dana eti en çok yenilen yemekler.