GeriSeyahat Dünyaca ünlü yazarlarla Paris'te buluşmaya ne dersiniz?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dünyaca ünlü yazarlarla Paris'te buluşmaya ne dersiniz?

Dünyaca ünlü yazarlarla Paris'te buluşmaya ne dersiniz?

Paris’e gidip Eyfel’i, Louvre Müzesi’ni, Ressamlar Tepesi’ni görmenin keyfi bir başka ama şimdi özellikle edebiyatseverler için tatlı mı tatlı, bol kahve kokulu iki özel kafeden söz edeceğim. Bu iki mekân, Paris’i Paris yapan efsanelerin vakitlerini geçirdikleri özel yerler arasında. Bir Nâzım sever olarak Prag’da Slavia Cafe’ye hangi heyecanla gittiysem bu iki mekanı da işte bu merak ve heyecanla keşfettim.

Paris’e gider gitmez kendimi Seine Nehri’nin solunda kalan 'Saint Germain' sokağına attım. Burası şehrin karakterize özelliklerini en çok yakalayacağınız noktalardan biri... 1850’li yıllarda da Hausmann renovasyonun en önemli parçası. Bu sokakta meşhur Fransız markalarının arasında ilerleyince ilk durak olan Les Deux Magots’a geliyorum. 

Kelimelerin ve lezzetin cenneti: Les Deux Magots
Inception (Başlangıç
) filminde Cobb’un rüyasını anlattığı sahneden ve 2012 yapımı 'Can Dostum' filminden hemen hatırlayacaksınız bu büyülü kafeyi. Tarihi repütasyonu ise zamanın efsane sürrealist sanatçıları ve genç yazarlarının buluşma noktası olması. Kimler kimler yok ki; Ernest Hemingway, Simone de Beauvoir, Albert Camus, Pablo Picasso, James Joyce, Bertolt Brecht… 

Dünyaca ünlü yazarlarla Pariste buluşmaya ne dersiniz


Her birinin yüce ruhları sinmiş gibi içeriye adım attığınızda sihirli bir atmosfer hissedebilirsiniz, içimden geçirdiğim ilk cümle şu oldu: “Sanki 20. yüzyıl edebiyatını tek bir restoranda toplamışlar!” Hakikaten de öyle. Bunun önemi de bilindiği için dekor hiç değiştirilmemiş ve dokusu özenle korunmuş. İsmini, içinde bulunan sütunlardan birindeki iki Çinli tüccardan alan Les Deux Magots’un tarihi 1800’lü yıllara dayansa da, restoran olarak işletilmeye 1914’te başlıyor. İşletmesi hiç el değiştirmeden, babadan oğula günümüze kadar gelmiş. Aile mekânın ambiyansının korunması konusunda çok titiz davranmış.

Dünyaca ünlü yazarlarla Pariste buluşmaya ne dersiniz


Mönüsü de geçmişi kadar zengin. Öğle ve akşam yemeklerine göre uyarlanıyor ve balıktan kırmızı ete, ördekten salyangoza uzanan ana yemeklerde kararsız kalabiliyorsunuz. Ama Fransa’ya gelmişken steak tartar ve quiche yemeden dönülmez. Şarabınızı ise ister kendiniz seçin, isterseniz de güler yüzlü çalışanlarından yardım isteyin.

Dünyaca ünlü yazarlarla Pariste buluşmaya ne dersiniz


Çiçek gibi: Cafe de Flore
Les Deux Magots’ta karnımı doyurduktan sonra, yine aynı derecede tarihi öneme sahip hemen köşesindeki Cafe de Flore’de kahve ve tatlı keyfi yapmaya gittim. Burası Paris’in en eski kahvecilerinden birisi, 1880’de açılmış. İsmini ise Roma mitolojisinde çiçek tanrısı olan 'Flora’dan almış. Art Deco tarzı dekorasyonunu 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana çok hafif değiştirmiş olan Cafe de Flore’un her köşesinden ayrı bir anı fışkırıyor.

Dünyaca ünlü yazarlarla Pariste buluşmaya ne dersiniz

Örneğin; Jean Paul Sartre parasız bir hayat yaşadığı için yazılarını bu kafede yazarmış. Bir an farklı zamanlarda da olsa Sartre ile aynı ambiyansın içinde olma fikrini sözcüklere sığdırmadım. Tabi bu iki kafe birbirine rakip olduğu için sahipleri tarafından icat edilen yalanları da yok değilmiş. Mesela Fransız öpücüğünün burada icat edildiği bunlardan sadece biri. Ana yemek mönüsü zayıf ancak tatlıları ve kahveleri çok başarılı, Napoleon kek ve çikolatalı cheesecakelerini tavsiye ederim. Hava da güzelse dışarıdaki masalardan birinde oturmak çok keyifli çünkü Saint Germain sokağı sakinlerinin gündelik hayatlarına ve aynı zamanda ellerinde haritalarla dolaşan turistlerin heyecanlarına şahit olabilirsiniz.

Dünyaca ünlü yazarlarla Pariste buluşmaya ne dersiniz


Tüm bunların ötesinde, Paris’e gidiyorsanız bir lirik ara verin kendinize; Seine akıp giderken, çanların kimin için çaldığına aldırmadan yudumlayın kahvenizi keyifle...

False