Dünya turuna çıkmanın püf noktaları! Yoldan dönen de yok, pişman olan da...
Üniversiteden mezun olur olmaz yıllarca sürdürmeyi planladığım bir dünya turuna başlayan, 26 yaşında bir gencim. Her şeyi bir kenara bırakıp dünyayı gezme kararını nasıl aldığımı, yolda olmanın insanı nasıl geliştirdiğini ve bu işin aslında ne kadar kolay olduğunu anlatmak istiyorum. Çünkü kimse bana gezmenin ne kadar kolay olduğundan ya da sadece harçlıklar biriktirilerek gezilebileceğinden bahsetmemişti. Nasıl harçlık biriktirerek gezebiliyorsun sorusunun cevabını vermeye başlayayım.
Okulu bitirene kadar yaptığım geziler sayesinde hem ucuza gezmeyi öğrendim, hem de daha hoşgörülü ve sabırlı bir insana dönüştüm. Buna rağmen hala ben makine mühendisliği yapmamayı seçip dünya turuna çıkacak cesaretim yoktu. Mezuniyetime aylar kala, şubat tatilimde yaptığım 1 aylık Hindistan turu hayatım için dönüm noktası oldu. Kaldığım hostellerde tanıştığım insanlar, aklımdaki toplum baskısının tersine işler yapmış ve çok da mutlu görünüyorlardı. Yıllardır çalıştığı işini bırakıp gezmeye başlayan, gittiği hostellerde çalışarak gezen, yoga, ingilizce, müzik dersleri vererek gezen onlarca farklı insanlarla tanıştım. Hepsi önceki hayatlarına bir çizgi çekip yollara düşmüş ve pişman olmamışlardı. Üniversiteye gir, mezun ol, askere git, iş bul, evlen ve tüm gençlik hayallerini 60 yaşına gelip emekli olduktan sonraya ertele… Bu düzene girmeyen ve dünyayı gezen insanların mutlulukları, hoşgörü seviyeleri ve hayata bakışlarının farklılığı beni öylesine etkiledi ki, bu çarka dur demem gerektiğini anlayıp mezuniyetimden sonra dünya turuma başladım.
Önyargınızı evde bırakın
Bu tur süresinde öğrendiğim en önemli şey, ‘gezgin’ kelimesini hak edilebilecek bir unvan olduğuydu. Bu, çok sayıda ülke görerek ya da en ucuza gezmeye çalışarak olmuyor. Gezgin olabilmek için önyargıları evde bırakmak ve farklılıkları eleştirmemek gerekiyor. Herkesin pahalılığını anlattığı, binlerce dolar harcamadan dönemeyeceğimi söyledikleri Norveç’i günde 3 Euro ile keyifli bir şekilde gezerek önyargı edinmemem gerektiğini öğrenmiştim. Önceki tecrübelerimden yola çıkarak, dünya turuma Sri Lanka, Maldivler ve Hindistan şeklinde devam ettim. Maldivlere gidiyor olmam da herkese milyoner olduğumu düşündürttü fakat kimse o efsanevi adaların arasındaki ulaşımın 1-2 dolar civarında biletlerle yapıldığını, konaklamanın ise iki kişilik oda için 30-40 dolar civarına olduğunu bilmiyordu. Eğer insanların cesaretimi kırmasına izin verseydim ne haksız olduklarını anlayabilirdim, ne de hayatımın en eşsiz günlerini yaşayabilirdim. Başkalarının doğrularını kabul etmek yerine kendi cevaplarınızı bulmak sizi gezgin yapacak olan unsurlardan bir tanesidir.
Konfor seviyenizi aşağı çekin
Otellerde konaklayıp, turistik yerlere arabayla giden, sadece ünlü yerlerin fotoğraflarını çekmek için gezen ve en iyi restoranlarda yemek yiyen bir turist olabilirsiniz, bunda hiçbir sakınca yok. Fakat benim 4 yıl boyunca gezdiğim 37 ülkede öğrendiğim şey; konfor seviyenizi ne kadar aşağıya çekerseniz, hayatta karşılaşacağınız şeyler bu seviyenin üzerinde kalacağı için sizi hep mutlu edecektir. Küçük şeylerle mutlu olabilmenin sırrı bu konfor seviyesini aşağıya çekerek küçücük şeylerin bile kıymetini anlamaktır.
Norveç’te 21 gün boyunca sadece 62 Euro
Bu bilinmezlerle dolu dünyaya, 3 arkadaşımla bir Interrail turu yaparak girdim. Bir ay arkadaşlarımla, onlar döndükten sonra da bir ay yalnız gezerek Avrupa’nın 18 ülkesini dolaştım. Bu gezilerde elimdeki tüm parayı bitirerek gezemeyeceğimi anlayıp, gezi maliyetlerimi düşürmenin yollarını aramaya başladım. Bir sonraki 40 günlük gezimi Finlandiya – İsveç – Norveç – Danimarka dörtlüsüne yapacağım için kesinlikle düşürmem gerekiyordu. Yanıma bir çadır, bir uyku tulumu ve yıl içinde biriktirdiğim 520 Euro parayı alıp yola çıktım. Kültürel lezzetleri de denemekten geri kalmadığım gezimin 21 gününü Norveç’te geçirdim ve sadece 62 Euro harcadım. Bu gezi bana dünyanın en pahalı ülkesinde bile günde ‘3 Eoru’ ile gezebileceğimi göstermiş oldu. Nedir bu ucuza gezme yolları?
Az harcamanın püf noktaları
Öncelikle gideceğim ülkeye ne için gittiğimden emin oluyorum. Kuzey ülkelerine gitme sebebim doğanın güzelliklerini görmek, tırmanışlar yapmak ve o efsanevi kuzey insanlarıyla tanışmaktı. Bunun için otellerde kalmama gerek olmadığının farkına varıp yanıma çadırımı aldım. Binlerce dolara değişmeyeceğim manzaralara çadırımı kurup, her akşam önüne küçük bir keyif ateşi yakıp, yıldızların altında geçirdim gecelerimi. Norveç ve İsveç hükümetlerinin bir yasası var: “Eğer en yakın eve 150 metreden fazla yaklaşmazsanız, özel alan bile olsa her yere bir gecelik çadır kurabilirsiniz. Otostop çekmek de bir o kadar güvenli. Hatta gezi boyunca arabalarına bindiğim kuzey insanları o kadar iyilerdi ki, kendi iyilik seviyemi de tekrar gözden geçirip üzerine düşünmediğim birçok olayda daha hassas olmamı sağladılar. Aynı zamanda herkes çok iyi İngilizce konuştuğu için, saatler süren sohbetler sayesinde okuldakinden daha iyi gelişiyordu İngilizcem.
Süt ve müsli yeme ihtiyacımı karşıladı
Yeme içme kısmında ise hem fazlasıyla besleyici hem de çok ucuz olduğu için tercihim süt ve müsli idi. İçindeki kuru meyveler ve kuruyemişlerle vücudun tüm ihtiyaçlarını karşılıyor, pişirme ya da temizleme derdi olmadığı için de ülkeyi keşfedecek daha çok zamanım kalıyordu. Bunun yanında, hem otostopta beni evlerine davet edenler hem de insanların gezginlere evlerini açtığı sosyal platformlar sayesinde çok güzel evlerde kalıp, birçok arkadaş edindim. Ren geyiği, balina, meşhur Norveç somonunun birçok çeşidi ve diğer geleneksel yemekleri tatma şansı buldum. Duş ihtiyacımı da bu evlerde giderdim. Eğer tamamen çadırla gezmek isterseniz, tüm ülkede kolaylıkla bulabileceğiniz kamp alanlarında duş ve tuvalet ihtiyacınızı gidermek mümkün.