GeriSeyahat Dom Luis Köprüsü’nden şehrin rengarenk binalarını seyrettik
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dom Luis Köprüsü’nden şehrin rengarenk binalarını seyrettik

Dom Luis Köprüsü’nden şehrin rengarenk binalarını seyrettik

Bir firmanın bilgi işlem sorumlusu Hamit Soygür ve eşi, biyoloji öğretmeni Ayçin İnan Soygür’ün en büyük tutkusu seyahat etmek. Birçok Avrupa ülkesini gezdikten sonra uzun bir tren yolculuğuna çıkmak istediler.

Bu yaz iş yerlerinden 1 ay izin aldılar. İndirimli interrail biletiyle Berlin’den başlayıp, Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya, Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan’ı kapsayan bir seyahata çıktılar. Seyahatleri sırasında en çok Porto’yu beğendiler. “Bizi en çok dar ve seramik kaplı rengarenk binalarla dolu ara sokaklarda kaybolmak, Dom Luis Köprüsü’nden şehri izlemek, Douro Nehri kıyısında oturup Porto şaraplarını yudumlamak, Fado dinlemek etkiledi” diyorlar.

Hamit Soygür (46) ve biyoloji öğretmeni eşi Ayçin İnan Soygür (32), beş buçuk yıldır evli. Her ikisi de gezmeyi, fotoğraf çekmeyi, günlük tutmayı seviyor. Orta düzeyde İngilizce biliyorlar. Bugüne kadar Avrupa’dan 22 ülkenin yanı sıra Küba’yı gezdiler. Ancak en büyük hayalleri trenle Avrupa turuydu. Hayallerini bu yaz gerçekleştirdiler. Uçak ve feribot yolculukları hariç 6 Temmuz - 7 Ağustos arasında bir ayda, karadan tam 16 bin 774 kilometre yol aldılar.
Turları uçakla gittikleri Berlin’de başladı. Oradan Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya, Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan’ı gezdikten sonra Selanik’ten Dostluk Ekspresi’yle Türkiye’ye döndüler. Baltık ülkeleri, yani Litvanya, Letonya ve Estonya interrail sistemine dahil değildi. Tren ulaşımı da yetersiz olduğu için bu ülkelerde otobüsü tercih ettiler. Estonya’dan Finlandiya’ya ve İtalya’dan Yunanistan’a ise feribotla geçtiler. Onun dışında tüm yolculuklarını trenlerle yaptılar. Peki konaklama ve yemekler?
“Yolculuk boyunca bir gün önceden internetteki hrs.com’dan (otel rezervasyon servisi) otel rezarvasyonu yaptık. Öğleleri sandviçle geçiştirip akşamları şehrin en ünlü, güzel yemeklerini tattık. İspanya’nın sangria, paella ve tapaslarını, İtalya’nın makarna, pizza ve dondurmalarını, İskandinavların deniz ürünlerini, Paris’in soğan çorbası tattık. Yunanistan’da tüm restoranlarda en ünlü yemekleri musakkaydı.”
Soygür çifti en sevdikleri şehirleri şöyle sıralıyor: Brugge, Kopenhag, Varşova, Napoli. Unutamadıkları şehir ise Porto. Portekiz’in kuzeyinde, Douro Nehri’nin Atlantik Okyanusu’na döküldüğü noktaya kurulmuş küçük bir şehir Porto. Şehrin en beğendikleri yönüne gelince: “Akdeniz şehirlerine benziyor. Yardım istediğiniz herkes, işini gücünü bırakıp yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor. Çok batıda kaldığı için savaşlarda yıkım yaşamamış. Halkı bu mirasa sahip çıkmış. Şehrin tamamı müze gibi. İnanılmaz bir mimariye sahip. Zaten UNESCO da bu nedenle şehir merkezini Dünya Mirası Listesi’ne almış. Seramik kaplı eski binalar ve kaldırımlar, pencerelerin önünde ve balkonlarda asılı rengarenk çamaşırlar, parke taşları döşenmiş yollar... Ayrıca halkı fizik ve yaşam tarzı olarak Türkler’e çok benziyor. Bir de Avrupa’da, bizdeki gibi bakkal dükkanlarına ve neredeyse her köşe başında küçük pastanelere sadece Porto’da rastladık.”

YUNANLI BİZ SORMADAN ATATÜRK’ÜN EVİNİ TARİF ETTİ

Porto’daki Douro Nehri şehri iki bölgeye ayırıyor. Soygür çiftine göre tarihi bölge Riberia’da mutlaka görülmesi gereken yerler: Avenida Dos Aliados Bulvarı, seramiklerle kaplı Sao Bento tren istasyonu, Batalha Meydanı, Bolsa Sarayı, Clerigos Saat Kulesi, Se Katedrali, Santa Catarina Caddesi ve Gustave Eiffel’in öğrencilerinden Teofilo Seyrig tarafından yapılan Dom Luis Köprüsü... Dom Luis Köprüsü çelikten ve iki katlı olarak yapılmış. Alt kat taşıt trafiğine açık, oldukça yüksek olan ikinci katı ise metro ve yayalar kullanıyor. Buradan şehrin manzarasını nefes kesici bulduklarını söylüyorlar. “Şehrin manzarasını başka bir açıdan izleyebileceğiniz bir yer de Clerigos Saat Kulesi. Nehrin diğer yakası olan Gaia’da ise üzüm bağlarını, şarap imalathanelerini ve mahzenlerini görmek, dünyaca ünlü Porto şarabını yerinde tatmak mümkün. Porto’ya gidip de fado dinlemeden dönmek olmaz. Kelime anlamı “kader” olan bu müzik türü, geçimini denizden sağlayan sevdiklerini uğurlayan Portekiz kadınlarının, onların dönüşünden umudunu kesmesi üzerine denize karşı yaktıkları ağıtlardan doğmuş. Fado Kulüplerde, şarkıcı iki gitar eşliğinde mikrofon kullanılmadan seslendiriyor fadoyu. Bu sırada yemek servisi kesiliyor ve dinleyenlerin de yemek yemesi ve konuşması hoş karşılanmıyor. Biz de Porto’daki ilk gecemizde ünlü fado kulüplerden biri olan “Tipico o Fado”ya giderek müziğin keyfine vardık. O kadar beğendik ki, artık en çok dinlediğimiz CD’lerden biri Amalia Rodrigues’in.”
Porto mutfağına gelince: “Tadılması gerekenler arasında robelho ve morinka balığı, Porto usulü biftek var. Biz morinka ve bifteği denedik, çok beğendik. Ayrıca kelime anlamı Küçük Fransız Kızı olan Francesinha sandviçi de çok ünlü. Francesinha, tavuk eti, dana eti, peynir, domates sosu ve baharat içeren, her bir kat eklendikçe tost makinesinde preslenerek uzun uğraşılarla yapılan ve aslında bir ana yemek kadar doyurucu bir sandviç ve özellikle öğle yemeklerinde çok revaçta. Onun dışında Portekizliler öğle yemeklerinde köşe başlarındaki pastaneleri dolduruyor. Ünlü Porto şarabını tatmadan da bu şehirden ayrılmak büyük eksiklik olur.”
Soygür çiftine interrail yolculukları sırasında başlarından geçen ilginç bir anıyı anlatmalarını istediğimizde; “Selanik’te zamanımız çok azdı ve Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret etmek istiyorduk. Koştura koştura bulmaya çalışırken birilerine sorsak mı diye aramızda konuşuyorduk. Pek bileceklerini düşünmüyorduk. Sormak için bir dükkana girdik. Daha söze başlamadan Yunanlı ‘Mustafa Kemal?’ deyip yolu tarif etmeye başlayınca gözlerimiz doldu. Üstelik evi bulana dek iki kez daha aynı olayı yaşadık...” diyorlar.
Soygür çifti bu ve daha önceki tüm gezilerini, fotoğraflarını ve günlüklerini www.soygur.azbuz.com internet sitesine yüklediler. Sitelerinde Avrupa haritası üzerinde işaretlenmiş, nereden kaç kilometre yaparak nereye ulaştıklarını gösteren ayrıntılı tablolar ve harcamalarının sınıflandırılmış listesi de bulunuyor.

SEYAHAT BÜTÇESİ

Interrail biletinden uçak ve feribot ücretlerine, vize bedelinden yemek ve konaklamaya kadar her harcamaları dahil olmak üzere bu yolculuk Soygür çiftine 5 bin Euro’ya maloldu. Bunun en önemli kısmını da bir ay tüm interrail ülkelerinde geçerli, 26 yaş üstü ikinci mevki interrail bileti oluşturuyor. Bu biletin bedeli kişi başı 599 Euro.

AYÇİN İNAN SOYGÜR

Adını bile duymadığımız şehirleri keşfetmek güzeldi

Bir rehbere, programa bağlı olmadan özgürce gezebilmek interrailin en güzel yanı. Tek sorun pazar günleri tren seferlerinin azalması. Bu nedenle bazı yerlere istediğimiz kadar zaman ayıramadık, bazı yerlerde beklemek zorunda kaldık. Ama planımızda olmadığı halde trenin penceresinden bakıp beğendiğimiz, adını bile duymadığımız şehirleri keşfetmek çok güzeldi. Gezgin ruha sahip herkese interraili tavsiye ederim. Bu özgürlüğü kısıtlamamak için sadece yaklaşık bir rota belirleyin. Programınız beğendiğiniz yerlerde daha çok kalabilecek, beğenmediğiniz yerde ise ilk trene binip gidecek kadar esnek olsun.

HAMİT SOYGÜR

Her yaştan gezgine uygun

En önemli avantajı tüm turu sizin programlamanız. Paket tatil satın aldığınızda grubun programına bağımlısınız. Ayrıca görüş ayrılıkları çıkabiliyor. İnterrailde tamamen özgürsünüz. Buna karşın ilk kez gidilen, İngilizce bilene rastlamadığınız yerlerde otel bulmak, gezilecek yerleri öğrenmek bazen çok zor olabiliyor. Beni en çok zorlayan ise çantalarımızın ağırlığıydı. Kendimin ve eşimin sırt çantasını taşımak zorunda kaldım. Yine de interrail turunu her yaştaki gezgine tavsiye ederim. Öncesinde üşenmeyip bir deneme yapın: Sırt çantanızı hazırlayıp, yaşadığınız şehirde bir tur atın. Dönüşte yarısını boşaltıp, gezide rahat edersiniz.

En sevdikleri beş yer: Küba, Porto, Prag, Londra, Kopenhag
Seyahatte ne yer ne içerler: Kesinlikle yerel yiyecek ve içecekler
Neyle seyahat ederler: Uçak, tren, otobüs, gemi, şehri gezerken mutlaka yaya
Nerede kalırlar: Merkezi ve temiz oteller
Kiminle seyahat ederler: Birlikte, arkadaşlarla
Çantalarının vazgeçilmezleri neler: Fotoğraf makinesi, video kamera, taşınabilir bellek, mp4-çalar, kitaplar
Seyahatte ne alırlar: Magnet ve snow-ball’lar, yerel örtü, tişört gibi aksesuvarlar
Seyahatte ne okurlar: O ülkeye ait gezi kitabı

False