Doğu Afrika’nın en renkli festivali 19 Ocak’ta başlıyor
Figen Gündüz Letaconnoux (48), İstanbul’da İngiliz filolojisi öğrenimi gördü, çokuluslu firmaların pazarlama birimlerinde çalıştı. 2006’dan bu yana Afrika’da, 1,5 yıldır Etiyopya’da yaşıyor, her fırsatta riskli coğrafyalarda gezilere çıkıyor. İzlenimlerini “Yaşamımdan Süzülen Afrika” adıyla kitaplaştırdı. Gündüz, geçen yıl izlediği Timkat’ı anlattı.
Afrika’da gittiğiniz en riskli ülke hangisiydi, ne gibi önlemler aldınız, gittiğinize değdi mi?
- 2006-2008 arasında Angola’nın başkenti Luanda’da yaşadım. 2002’ye kadar iç savaşla boğuşan ülkede yoksulluk, suç oranı yüksekti. Güvenli bir semtte korunaklı bir evde yaşadık, yürüyüş yapamadım, sorun da yaşamadım. Kamerun daha riskli, halkı yabancılara karşı daha tepkiliydi. Örneğin panayırı andıran Büyük Lagos Pazarı’nda rengarenk tezgahları otomobilin camından fotoğraflamak istedim. Koşarak biri geldi, açık pencereden makinemi kapıp kaçtı. Angola kıtada ilk tanıştığım ve sevdiğim, Kamerun ise beni ilk korkutan ülkeydi. Yine de gördüğüme değdi. Pek çok güzel anım oldu.
Angola, Etiyopya gibi riskli ülkeleri güvenle gezmek, en iyi şekildi keşfetmek için ne önerirsiniz?
- Her ikisi de turizme yeni açılıyor. Portekizce bilmeyenler, gezilerini turizm firmalarıyla ayarlamalı. “İnsanlığın, kültürlerin beşiği” diye anılan Etiyopya’daki Lalibela, Gondar, Bahir Dar ve Aksum gibi şehirlere, güneyindeki Omo Vadisi’ne Türk firmalar tur düzenliyor. Riski azaltmak için iyi bir yöntem.
TURLA GİDİN RİSKİ AZALTIN
Kitabını ne kadar zamanda, hangi yaklaşımla hazırladınız?
- Günde 10 saatten 3 sene sürdü. 2006’da Luanda’ya yerleştiğimizde fotoğraf ve anılarımı yakınlarımla e-mail ile paylaşıyordum. İnternette Angola hakkında sadece dehşet dolu bilgiler görünce 2006’da “Angola ile tanışmak ister misiniz” adlı blogumu oluşturdum. Kültür, tarih, coğrafyaya dair ilginç bilgiler, anılar birikince kitaplaştırmaya karar verdim. 7 yılın deneyimiyle yola çıkıp Angola, Kenya, Zambiya, Reunion, Mauritius, Kamerun ve Ruanda ekseninde Afrika’yı anlattım. Uluslararası rehber kitapların yanı sıra Baskın Oran’ın “Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği” isimli kitabı gibi siyasi incelemelerden de yararlandım.
Etiyopya’da ne kadar yaşadınız? Ülkeyi, kültürünü, coğrafyasını kıtanın diğer ülkeleriyle karşılaştırırsanız ne gibi farklılıklar, görülmesi gereken ne gibi özellikler var?
- Yaklaşık 1,5 senedir yaşıyorum. Kıtanın diğer ülkelerinden çok farklı. Sömürgeciliği kabul etmemiş, monarşiyi yıkmışlar. 83 dil konuşuluyor. Başkent Addis Ababa, Afrika Birliği’nin de merkezi. 1974’te Büyük Rift Vadisi’nde 3,2 milyon yaşındaki en eski hominidlerden (insangiller) biri bulunmuş. Hayatın Afrika’da başladığına dair Darwin tezini destekleyen bu bulgu ülkeyi de insanlığın beşiği haline getiriyor. Bir başka gizemli unsur, 13 bin kilometre uzaklıktaki Jamaika’nın Rastafaryanları ile Etiyopya arasındaki bağ. Ras Tafari, Prens Tafari anlamına geliyor. Ülkenin son kralı Haile Selasiye’nin gerçek ismi de Tafari. 20’nci yüzyılın başında Jamaika’da yayılan “Afrikalı ana yurduna dön” hareketinin de etkisiyle Selasiye okyanus ötesinde gündeme gelmiş. Kuraklık döneminde Jamaika’yı ziyaret ettiğinde yağmur yağınca, mesih olduğuna inanmışlar. Selasiye de başkentin 250 kilometre güneyinde, Shashemene’de özel topraklarını bağışlayarak Rastafaryanlara bir şehir kurmuş... Etiyopya’da farklı bir takvim, saat kullanılıyor. Bu sayede ülkeye ayak bastığınızda 7 yıl gençleşiyorsunuz. Gondar, Bahir Dar, Aksum gibi şehirlerin yanı sıra Afrika’nın Kudüs’ü Lalibela’da görülmeli. Ayrıca Omo Vadisi, şaşırtan geleneklere, ritüellere sahip ilkel kabileleriyle kıtanın en özgün yerlerinden biri.
İSA’NIN DOĞUMU ŞÖLENLE KUTLANIYOR
Timkat Festivali’ni neden merak ettiniz?
- Etiyopya’da yaşarken ülkenin önemli festivallerini takip ediyorduk. En renkli festivallerden Timkat, Gondar’da yapılıyor. Tana Gölü’nün 50 kilometre kuzeyinde, 2200 metre rakımlı Simien Dağları’nın eteğindeki bu şehri çok merak ediyordum. 17’nci yüzyıldan itibaren, uzun süre başkent olmuş. Festival sırasında görmek istiyordum. Bu dönemde turist akınına uğradığını bildiğimiz için geziyi önceden planladık.
Bu festivalin özelliği nedir?
- Her yıl 19-21 Ocak’ta, yani İsa’nın doğumundan 12 gün sonra, Ortodoks Tewahedo Kilisesi’nce düzenleniyor. Diğer ismi 12’nci Gün Festivali. Ürdün Nehri’nde İsa’nın vaftizi canlandırılırken, İmparator Fasilidas’ın sarayındaki havuzlar senede bir kez nehir suyuyla dolduruluyor. Halk bu havuza giriyor. 17’nci yüzyılda İmparator Fasilidas, sarayın kendi tasarladığı havuzuna balkondan atlarmış. Bugün balkona çıkmak yasak. Sarayın duvarları banyan ağacının kökleriyle kaplanmış.
Hafızanızda neler kaldı bu festivalden?
- Rivayete göre, 10 Emir’in yazıldığı levhaları koruyan Ahit Sandığı, Milat’tan önce 10’uncu yüzyılda Hz. Süleyman ile Saba Melikesi’nin oğlu I. Menelik tarafından Kudüs’ten Etiyopya’nın kuzeyindeki Axum’a getirilmiş. Bugün Zion Meryem Kilisesi’nde saklanan 10 Emir’i, sadece kilisenin başpapazı görebiliyor. Tıpkı basımları her kilisede bulunuyor. Gondar’da 19 Ocak’ta arifesindeki Ketera adlı ayinlerde papazlar levha kopyalarını havuz yanına kurulan özel çadıra götürüyor. Bu seremoni esnasında binlerce kişi dua eden ve bronz tütsü buhurdanlık sallayan rahiplere zil, trompet ve davul çalıp, “haaa hooo” nidalarıyla, şarkı söyleyerek eşlik ediyor. 19 Ocak’taki kutlamalar tablet kopyalarının bulunduğu çadırda düzenleniyor. Piskopos, suya batırılmış altın haçla, suda yanan kutsanmış bir kandili söndürerek, Ürdün Nehri’ni sembolize eden su havuzunu kutsuyor. Burada toplanan inançlı kalabalık Fasilidas’ın Banyosu diye anılan kutsal havuzda papazlar tarafından vaftiz edildikten sonra, şarkı söyleyerek dansa başlıyor. Erkeklerin bembeyaz geleneksel elbiseleri, kadın, çocuk ve papazların rengârenk kadife ve saten giysileri, pulla süslenmiş kadiye şemsiyeleriyle büyük bir tezat oluşturuyor. Bu önemli seremoni akabinde evine dönen inançlı halk oruç tutmaya başlıyor.
Gidecek kişilere neler tavsiye edersiniz?
- Turistler festivali havuza bakan ahşap tribünlerden seyrediyor. Geçen senelerden birinde izdiham nedeniyle tribün çökmüş, aman dikkat... Etiyopya, Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Vize Ankara’daki büyükelçilikten alınıyor. Sarı humma aşısı olup, aşı kartını pasaportla taşımak gerekiyor.