Son Güncelleme:
Deniz ve güneÅŸ tarihin içinde SÄ°DE
Side’de gezmek kolay, tarihi eserler denize deniz arka sokaklara ve yine kalıntılara ulaşıyor bazen mermer yollarda, bazen kumda yürüyorsunuzKleopatra ile Antonius’un ziyaret ettiÄŸi Side, Helenistik devrin önemli bir limanı ve Pamfilya’nın önde gelen kentlerindendi. 19. yüzyılın sonlarında, Selimiye adlı bir balıkçı köyü iken, bugün tipikliÄŸini büyük ölçüde yitiren ve önü alınamayan bir yapılaÅŸmaya sahne olan bir turizm merkezi haline geldi. Aradığınız, güneÅŸ, kum ve sörf ise burada yaz aylarında bulunmak isteyebilirsiniz. Güzel plajları var. Aralıktan nisana kadar suyun ortalama sıcaklığı 16- 18 derece. Ayrıca, sütunlu caddeleri, olaÄŸanüstü müzesi, arka sokaklarda, begonviller arasından sıyrılan, geriye kalmış tek tük, eski Side evleri ve civardaki farklı gezi güzergahlarıyla, baÅŸka arayışlarda olanların da keyif alabileceÄŸi özelliklerini koruyor. Bunun için, temmuz ve aÄŸustos aylarının kalabalığına ve sıcağına kalmadan, 3-4 günlük bir program yapmak mümkün. Side’de gezmek kolay. Kalıntılar denize, deniz de arka sokaklara ve yeniden kalıntılara ulaşıyor. Antik kenti gezerken, bazen mermer yollarda, bazen de kumda yürüyorsunuz. Küçük bir yerleÅŸim olması avantaj. Çarşısına, arka sokaklarına ve sahile kolay ulaşılıyor. Bahçeli, havuzlu pansiyonların yanısıra merkezin dışında, Sorgun ve Titreyengöl’de beÅŸ yıldızlı oteller bulunuyor. Uzun plajlar, iyi yemek veren restoranlar, canlı bir gece hayatı, civarda kiralık bisiklet ya da motosikletle gezilebilecek, cip safari yapılabilecek, manzaralı yollar, ÅŸelaleler ve antik kentler var. Merkezdeki Turizm Danışma çok aktif deÄŸil ancak mezarlığın yanındaki Turizm Side Turizm Ä°ÅŸletmecileri DerneÄŸi’nden (0242 753 30 00) broşür alabilirsiniz. Side, bu kente özgü antik dilde ‘nar’ anlamına geliyor. Bölgede koloniler kurmak isteyenler, kenti bu kayalıklı burnun savunmaya elveriÅŸli olduÄŸunu düşünerek MÖ 7. yüzyılda kuruyorlar. Roma dönemine kadar, kentte basılan paraların, mermer kabartmaların üzerinde hep nar var. Sikkelerdeki yazılardan anlaşıldığına göre, halk Side Alfabesi adı verilen özel bir alfabe kullanıyordu. Bugün hálá Side dili tam olarak çözülebilmiÅŸ deÄŸil. Side, MS 2. yüzyılda, altın çağında, 60 bin nüfuslu zengin bir liman kenti. ZenginliÄŸi büyük ölçüde sınırları içinde bulunan, yasadışı esir pazarından kaynaklanıyor. Kent yöneticileri, korsanların elinde bulunan ve her gün binlerce insanın alınıp satıldığı bu pazara göz yumuyorlar. Bu esir ticaretinin yasaklanmasından ve Batı Roma Ä°mparatorluÄŸu’nun yıkılmasından sonra, Side, MS 7. yüzyıldaki Arap istilalarına uÄŸruyor. Araplar, kenti ateÅŸe vererek halkı kovuyorlar. Arap coÄŸrafyacı Idrisi, kentten ‘yanmış Antalya’ diye bahsediyor. 12. yüzyılda tamamen terk edilen kent, birkaç depremin ardından, büyük ölçüde yıkılıyor. 19. yüzyılın baÅŸlarında buradan geçen gezginler, üzeri kumlar ve yabani otlarla örtülü harabelere bakarak, hayaletli olduÄŸu üzerine hikayeler yazıyorlar. 1895’ten itibaren, Girit’ten gelen göçmenler, terk edilmiÅŸ bu antik kentin kalıntıları arasına yerleÅŸerek, Selimiye adlı köyü kuruyorlar. Bu köy, bugün bütün yarımadaya yayılan yerleÅŸimin kalbi. Zaman içinde, bu kalıntılar ve Selimiye’deki küçük köy evleri, Side’nin turizme açılmasında en etkili rolü oynuyor. ÅžEHÄ°R TURUSide’ye varan ve içlerine doÄŸru ilerleyen yol, antik kent kapısından geçiyor. Ancak iyi durumda olmadığından fark etmeyebilirsiniz. Turizm Danışma’yı geçince, solda bir çeÅŸme, Piskoposluk Sarayı ve Bazilikası, bazı kuleleriyle birlikte iyi korunmuÅŸ Kent Surları ve Portikli Yol var. SaÄŸdaki Sütunlu Cadde, Side’nin yazıtlarda Büyük Kapı olarak nitelendirilen Helenistik dönem suruna ait ana kapısını, Agora, Hamam, Tiyatro ve çeÅŸmelerin bulunduÄŸu kent merkezinden geçerek, yarımadanın ucunda yer alan liman ve tapınaklara baÄŸlıyordu. SaÄŸda, birkaç market, araba ve motosiklet kiralama ÅŸirketini geçince, Sütunlu Cadde’nin giriÅŸinde, saÄŸa doÄŸru ‘Yaya Yolu’ olarak tabelalandırılmış bir yol ayrılıyor. Bir kısmı kumsaldan yürümeyi gerektiren yol, arkadan gittikçe yükselerek, deniz kenarındaki otellerin, restoran, kafe ve dükkanların önünden geçerek çarşıya, oradan da limana ve tapınaklara çıkıyor. AkÅŸamüstü yüründüğünde, yol boyunca günbatımını seyredenlere ya da akÅŸam yemeÄŸi için alternatif arayan turistlere rastlamak mümkün. Tekrar Sütunlu Cadde’ye dönünce, caddenin karşı kaldırımından baÅŸlayan Portikli Yol’un kenarındaki Piskoposluk Sarayı ve Bazilikası’ndan içeriye, denize doÄŸru yürüyünce, harabelerin arasında, MS 6. yüzyıldan kalma bir Bizans Hastanesi var. Denize daha da yaklaşırken görünen son yapı, Devlet Agorası ve Kütüphane. Bir kısmı ayakta olan agoranın, etrafa yayılan sütunları ve süslemeleri de görkemli. Hemen birkaç adım sonra, aÅŸağıya inen merdivenler, Büyük Plaj’a ulaşıyor. SaÄŸ tarafsa Küçük Plaj ve hemen üzerinde Barlar Sokağı var. Plaja inmeden, Devlet Agorası ve Kütüphane’nin hemen karşısındaki kemerli kalıntının altından, pansiyonların bulunduÄŸu dar sokaklardan kıvrılarak ve Tiyatro’nun yaslandığı tonozların yanından geçerek Side’nin içine çıkmak mümkün. Portikli Yol üzerinde, tabanındaki mozayikleri bugün hálá görülebilen Konsollu Ev’i geçince, solda kazıların devam ettiÄŸi ve yere dağılmış dev sütunlarıyla, MS 2. yüzyılın önemli esir ticareti merkezi Agora’ya varılır. Ortada temelleri görülen tapınak, Kader Tanrıçası Tyke’ye aitti. Tiyatronun yanındaki, yarım daire ÅŸeklindeki yapıyı farkedebilirseniz, burası bir zamanlar, aynı anda 24 kiÅŸinin birden oturabildiÄŸi bir Latrin (tuvalet) idi. Hemen Agora’nın karşısında, muhteÅŸem bahçesi ve Side’nin üç hamamından biri olan, MS 5. ve 6. yüzyıllarda inÅŸa edilen Agora Hamamı’ndan dönüştürülen kaçırılmayacak Side Müzesi (her gün 08.30- 17.30, yazın 19.30’a kadar açık, 0242 753 10 06) var. Müze, tamamıyla zamanın Roma hamamının orijinal planı korunarak restore edilmiÅŸ. Müzede dolaşırken, aynı zamanda hamamın bölümlerini de geziyor, Frigidarium’dan Caldarium’a oradan da Tepidarium’a geçiyorsunuz. Müzede, nar simgeli lahitler, amforalar, Hermes, Herakles, Zafer Tanrıçası Nike, Hygiea, Zeus’un DoÄŸuÅŸu, Ä°ksion’un cezalandırılışı gibi heykel ve kabartmalar var. Özellikle büyük salon Caldarium’da bulunan, zarafet, bereket ve güzelliÄŸi simgeleyen Kharitler (Üç Güzeller) ve Herakles heykelleri dikkat çekici. Müzenin ilerisinde, altından geçen araçlarla zaman zaman trafiÄŸin aksadığı, halen ayakta kalabilmiÅŸ kemerli Anıtsal Kapı, aynı zamanda bugün Side’nin çarşısına, konaklama ve eÄŸlence merkezine açılan giriÅŸi. Kapının hemen solunda, MS 74’te yaptırılarak, Ä°mparator Vespasian’a adanmış bir çeÅŸme var. Kemerden geçince, ileride solda, Pamfilya’nın en büyük tiyatrosu, 20 bin kiÅŸilik Side Antik Tiyatrosu (08.00- 17.00, yazın 22.00’ye kadar açık) fark edilmeyecek gibi deÄŸil. Perge ve Aspendos tiyatrolarından farklı olarak, MS 2. yüzyılda yapılan bu tiyatro, yamaca yaslanmak yerine, bağımsız bir yapı olarak, bir dizi tonozun üzerine kurularak inÅŸa edilmiÅŸ. Orkestra olarak adlandırılan bölümün etrafını çevreleyen iki metre yüksekliÄŸindeki duvar, gladyatör gösterileri sırasında, seyircileri vahÅŸi hayvanlardan korumak için yapılmış. KENTÄ°N SEMBOLÃœ TAPINAK Side’nin ana caddesi, tiyatroyu ve çarşıyı geçerek, deniz fenerinin olduÄŸu eski limana uzanır. Tekne turlarının kalktığı, restoranların sıralandığı, balıkçıların aÄŸlarını tamir ettiÄŸi ve yürüyüşlerin yapıldığı bu rıhtımdan sola dönünce, yolun sonunda, MS 2. yüzyıla ait Apollon ve Athena Tapınağı var. Apollon Tapınağı’nın bir kısmı yeniden ayaÄŸa kaldırıldıktan sonra, beyaz sütunlu giriÅŸiyle Side’nin sembolü oldu. Ayrıca güneÅŸin batışının en güzel fotoÄŸraflarının çekildiÄŸi yer de burası. Bulunan paralardan ve diÄŸer belgelerden birbirine tıpatıp benzediÄŸi belirlenen bu iki mermer tapınak, liman ve gemicilerin koruyucu tanrıları Apollon ve Athena’ya adanmış. Tapınaklar kısmen tahrip olduktan sonra, MS 5. ve 6. yüzyıllarda, ikisini de ön avlusunda içine alan büyük bir Liman Bazilikası inÅŸa edilmiÅŸ. Bu kilise bugün harap durumda. Side içine yayılmış diÄŸer kalıntılar arasında, hemen denize yakın bir agora, daha içerilerde kum tepelerinin altında gittikçe kaybolan bir Bizans kilisesi, Camii Sokak’ta ise Kleopatra’nın yıkandığı rivayet olunan birkaç odalı, bahçeli ve mermer banklı antik hamam kalıntıları, Barlar Sokağı’nın ilerisinde, Men Tapınağı var. Side’nin, özellikle yaz aylarında, bu kadar popüler olmasının en belirgin nedeni, ince kumlu plajları. Side’nin içinde, Büyük Plaj ve Küçük Plaj var. Batıya doÄŸru, 10 kilometrelik plajlar boyunca, lüks oteller, Beach Club’lar ve sörf malzemesi kiralayan maÄŸazalar bulunuyor. Yaz aylarında bu bölge kalabalık. Daha sakin bir plaj isteyenler, Sorgun’u tercih ediyorlar. Merkezden çıkıp, doÄŸuya doÄŸru ilerleyince, Turizm Danışma’dan saÄŸa, Sorgun ve Titreyengöl tabelaları izlenerek, ormanlık bir alan geçilerek 3 kilometre sonra varılıyor. Side ve Manavgat otogardan kalkan Sorgun- Titreyengöl minibüsleri de (08.00-23.00, yazın 07.00- 24.00) bu plajlara uÄŸruyor. Sorgun’un bulunduÄŸu 70 dönümlük ormanlık alanın denize bakan tarafında oteller sıralanmış. Sorgun çevresinde at kiralayan birçok at çiftliÄŸi var. Sorgun’dan doÄŸuya doÄŸru, Side’nin en popüler tatil merkezi Titreyengöl geliyor. Bu yol üzerinde, hem göl kenarında hem de denize kıyısı olan beÅŸ ya da dört yıldızlı, büyük oteller sıralanmış. Titreyengöl, adını titrek sularından alıyor. Böyle adlandırılmasının nedeni, Manavgat Çayı’nın bir kolunun denize dökülmeden önce geniÅŸleyerek, akıntısının yavaÅŸlaması ve böyle bir görünüm alması. Batıdaki plajların ilerisinde, aşırı yapılaÅŸmanın olduÄŸu Kumköy’den sonraki Çolaklı da bir sayfiye. CÄ°VARDAKÄ° GÃœZELLÄ°KLERManavgat Åželalesi ve Seleukia Toros DaÄŸları’yla çevrili olan Side ve Manavgat, geçmiÅŸte Pamfilya olarak bilinen ovada, Antalya ile Alanya’nın tam ortasında bulunuyor. Eski adı Melas olan Manavgat Nehri, bölgenin önemli bir geçim kaynağı. Yöre halkı, Manavgat Nehri’nin kıyısındaki verimli topraklarda çiftçilik yapar, ürünlerini bölge pazarlarında satar ve bir kısmını da ihraç eder. Side, Sorgun ve Titreyengöl çevresinde yoÄŸunlaÅŸan turistik tesisler nedeniyle, Side merkezden 8 kilometre mesafedeki Manavgat’ta konaklama pek tercih edilmiyor. Ancak pazartesi günleri, civar köylerden ürünlerini satmak için gelen yerlilerin kurduÄŸu pazar burayı renklendiriyor. Biraz abartılmış da olsa Manavgat’ın ünü ÅŸelalesinde. Ancak burası fazlasıyla turistik bir nokta olmanın bütün dezavantajlarını yaşıyor. Yaz aylarında, genellikle ana baba günü. Buna raÄŸmen yıllardır bir hac yeri gibi ziyaret ediliyor. Katmanlar halinde dökülen ÅŸelalenin etrafına yaydığı serinliÄŸin, aÄŸaçların suya uzanışının ve gölgelik çay bahçelerinin keyfini çıkarmak için, belki de buraya sezon dışında gelmek gerek. Büyük Åželale’ye gelmeden önce, saÄŸa bir yol Küçük Åželale’ye ayrılıyor. Küçük Åželale, bir kilometre içeride. Side’den olduÄŸu gibi Manavgat’tan da Manavgat Nehri üzerinde tekne gezileri yapılıyor. Manavgat’ı ikiye bölen nehir üzerinde, ÅŸelaleden denize uzanan gezilere katılmak için, FevzipaÅŸa Caddesi kıyısından kalkan tekneler var. Ancak Side otogarın karşısındaki iskeleden kalkan ve ÅŸelalelere doÄŸru yapılan daha uzun bir yolculuk da keyifli olabilir. ÇoÄŸunluk Manavgat Åželalesi’ni görüp döner. Ancak ÅŸelaleden sonra 13 kilometre içinde, ilgi çekebilecek baÅŸka noktalar var. Åželaleden 9 kilometre sonra, çok önemli olmasa da doÄŸasının el deÄŸmemiÅŸliÄŸi nedeniyle gezilebilecek Seleukia antik kenti var. Manavgat Ovası’na bakan ve bir çam ormanı içindeki antik kentin ayakta kalabilmiÅŸ en belirgin yapıları, hamamları ve iki katlı agorası. Oymapınar Barajı Åželaleyi ve Seleukia sapağını geçtikten sonra, ÅŸelaleye 14, Manavgat merkeze ise 18 kilometre mesafede, Türkiye’nin en yüksek barajlarından biri, Oymapınar Barajı var. 180 metre yükseklikteki baraj, dar bir vadiye kurulmuÅŸ ve bu ürpertici konumunu en iyi barajın üzerine çıkarak görmek mümkün. Tarihi Naras Köprüsü ve Side’ye Manavgat’tan su taşıyan antik su kemerlerinin yanından geçerek ulaşılan baraj, turistlerin ve cip safarilerin sık geçtikleri bir rota üzerinde. GiriÅŸ kapısında kimlik bırakılarak içeri giriliyor. Araçların çıktığı noktada bir seyir terası var. Barajın arkasındaki, Oymapınar Baraj Gölü’nde, av yasağı olan aylar dışında sazan avlanıyor. Göl kıyısında yemek servisi veren ve tekne turu düzenleyen YeÅŸil Restaurant’tan (0532 612 58 71) bilgi alabilirsiniz. Mevsimine göre, restoranın açık olup olmadığını öğrenmekte yarar var. Ayrıca gölün etrafını dolaÅŸan toprak yolda, bisiklet ya da motosikletle gezmek de keyifli olabilir. Ayrıca Toros DaÄŸları’nın eteklerinde bulunan, Anadolu Türkleri’nin ticaret yollarında konaklamak için inÅŸa ettikleri, Kargı Han ve Tol Han kervansarayları, Konya yolu üzerinde Manavgat’a 70 kilometre mesafedeki Akseki ve oradan da 20 kilometre sola sapılarak varılan Ä°bradı ve Ormana’daki tarihi Türk evleri görülebilir. Ä°bradı’ya Oymapınar Baraj Gölü’nün solundan geçen toprak yoldan da gidiliyor. Ä°bradı’da dünyanın en büyük ikinci yeraltı gölü olduÄŸu söylenen AltınbeÅŸik var.Alarahan Kervansarayı ve Kale Side- Alanya yolu üzerinde, doÄŸuya doÄŸru, Manavgat’tan 30 kilometre mesafede, solda Alarahan tabelasını göreceksiniz. Buradan kuzeye sapınca, 10 kilometre sonra Alara Çayı kenarında, 13. yüzyıldan kalma, restore edilmiÅŸ bir Selçuklu Kervansarayı var. Bu kervansaray, Selçuklu kenti Konya ile Alanya limanı arasında iÅŸ yapan tüccarların konaklamaları için inÅŸa edilmiÅŸ. Alanya Kalesi’ni de yaptıran, Sultan Alaaddin Keykubat’ın emriyle inÅŸa edilen kervansarayda, bugün turist gruplarına Türk geceleri düzenleniyor ve gündüz hediyelik eÅŸya satılıyor. Ä°leride piramit ÅŸekilli bir tepenin üzerinde, zor farkedilen eski bir kalenin kalıntıları var. Kaleye tırmanış; kervansaraydan 200 metre daha devam eden asfalt yolun sonunda baÅŸlıyor. Buradan itibaren 100 metre patika, 70 metre yokuÅŸ, yaklaşık 180 basamaklı bir tünel ve ardından da iÅŸaretlerle belirlenmiÅŸ bir patika, yer yer dikleÅŸerek yukarı ulaşıyor. Burada karşınıza baÅŸ döndürücü Alara Çayı ve orman manzarası çıkıyor. Bir rehberle çıkmak isterseniz, Ä°lyas Yıldırım (0536 772 20 90), size eÅŸlik edecektir. Alara Çayı kıyısındaki kır kahvelerinde, serin bir mola verebilirsiniz. Aspendos Tiyatrosu Side’ye 38 kilometre mesafede, batıya Antalya’ya doÄŸru, günümüzün en iyi korunmuÅŸ antik tiyatrolarından biri, Aspendos Tiyatrosu var. Tiyatro, Roma Ä°mparatoru Marcus Aurelius (MS 161-180) zamanında, mimar Xenon tarafından inÅŸa edilmiÅŸ. Yörede yaÅŸamış olan Xenon adlı bu gencin yarattığı kusursuz akustiÄŸin sırrı hálá çözülememiÅŸ.KAÇINSide çarşının trafiÄŸe kapalı olduÄŸu saatleri bilmemekSide Müzesi’ni atlamak Side’nin sakin plajlarını bilmemekManavgat Åželalesi üzerine büyük beklentilere sahip olmak YAKALAYINSide tatilini, eylülde, antik tiyatroda yapılan Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’ne denk getirmekLimandaki Sanat Sokağı’nda sanatçıların çalışmalarını izlemekGünbatımında Apollonik Cafe’de kekikli çay içmek‘Side Evleri’ tarzındaki pansiyonlarda konaklamak Manavgat Çayı’nda tekne turu yapmakÂ