GeriSeyahat Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Londra’da üç yıl üniversite eğitimi için bulundum. Son yıl okuldan arkadaşım Hintli Pushpender Singh’in düğününe gideceğim ve onun bir kral gibi şaşalı törenine tanıklık edeceğim hiç aklıma gelmezdi. Hindistan’da altı gün geçirdim. Damadın düğün arabası yerine file binmesi, erkeklerin kılıçla düğüne gelmesi gerçekten şaşırtıcıydı. 6 bin kilometre yol kat edip düğüne katıldım. Ancak şatafatlı ritüeller nedeniyle damadı ancak üç dakika görebildim. İşte Hindistan’da tanık olduğum sıradışı bir düğünün hikâyesi...

İngiltere’ye üniversite eğitimi için üç yıl önce gittim. Türkiye’ye döndükten sonra ilginç bir davet aldım. Okuldaki en yakın arkadaşım İrem Ezici’nin Hintli arkadaşı Pushpender Singh’den geldi bu davet. Evleniyordu. Singh, Londra’da tanıştığımız en iyi insanlardan biriydi. Çok değişikti. Bir kere son derece modern, şık giyinen, oldukça ileri görüşlü biriydi. Aynı zamanda eski Hindistan cumhurbaşkanı Pratibha Devisingh Patil’in torunu.

Davet geldikten iki hafta sonra kendimi İrem’le birlikte Yeni Delhi’ye giden uçakta buldum...Gittiğimizde neyle karşılaşacağımızı hiç bilmiyorduk. Hint filmlerinde gördüğümüz sahneler dışında gözümüzde bir şey canlanmıyordu ama hayatımızın sonuna kadar hatırlayacağımız bir deneyim olacağından emindik.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Günde 20 bin düğün

Kasım ayı Hindistan’da düğün ayıymış. Yalnızca Delhi’de günde 20 bin düğün yapılıyor. Ayrıca toplumun yüzde 75’i ailelerinin seçtiği adaylarla evleniyor. Kast sistemi 1975’de resmi olarak son bulmuş olsa da bu, bir nevi ailelerin sahip olduğu maddi ve manevi varlıklarını koruma şekli. Evlilik ancak aynı sosyal sınıftan olanlar arasında gerçekleşiyor. Yani Hindistan’da da ‘davul bile dengi dengine’ atasözü geçerli...

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

‘Altın üçgen’

Delhi’de geçirdiğimiz 24 saatin ardından Hindistan’ın kalbinin attığı Altın Üçgen’i tamamlamak üzere yola çıktık. Agra’ya uğradık, Taj Mahal’e hayran kaldık. Ama bizim esas hikâyemiz Agra’dan sonra, yani Racastan’ın başkenti Jaipur’da; tarihin, sanatın, estetiğin birleştiği, Rajputların, 16. yüzyıldan kalan güçlü savaşçıların, renkli taşların, değerli Hint kumaşlarının başkenti, nam-ı diğer ‘pembe şehir’de başladı.Hintli bir Müslüman olan eğlenceli şoförümüz Altaff ile Jaipur’a yaptığımız yaklaşık altı saatlik yolculuk ve Hindistan kaosunun ardından zor da olsa otelimizi bulduk. Çölde bir vaha bulmak gibiydi. Bizi enstrümantal Hint müzikleri çalan, rengârenk dekorasyonu olan, temiz, butik bir otelin sahibi karşıladı. Kendisi bize dört gün boyunca Hint misafirperverliğinin Türklerinkiyle yarışabilecek boyutta olduğunu gösterdi.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Ertesi gün düğün heyecanı sardı bizi. Daha Türkiye’deyken başlayan “Ne giyeceğiz?” sorusuna Hintlilerin yalnızca bir yanıtı vardı: Sari. Hintli kadınların ulusal giysisi kabul edilen sari adeta Hint elişinin zarif bir yansıması.Şoförümüzün bizi götürdüğü Hint kumaşçısındaki yüzlerce renkten ve kumaş türünden kendimize ve tabii ki bütçemize uyacak olanları seçtik. Ertesi gün düğünde mavi ve turuncu renkleri, benzersiz işlemeleri, kıvrımlı etekleri ve özel desenli kısmının beden etrafında çapraz bir tur attığı sarilerimizle adeta iki Hintli olacaktık.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Düğün günü

Vakit gelmişti... Sarilerimizi giydik, son hazırlıklarımızı tamamladık ve Jaipur’da düğünün yapılacağı Taj Jai Mahal Palace’a doğru yola koyulduk.
Otele vardığımızda her yerin rengârenk çiçekler ve mumlarla süslenmesine, bandoların ve görevlilerin yerlerini geçmesine tanık olduk. Sanki bir saraydaydık. Yaklaşık bir buçuk saat sonra hava kararırken kadınlar birbirinden güzel Hint kumaşlarından dikilmiş işlemeli elbiseleriyle, erkeklerse kafalarındaki uzun türbanları, desenli uzun ceketleri ve asaleti temsil eden tarihi Rajput kılıçlarıyla boy göstermeye başladı.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Filler, develer ve atlarla giriş

Bize arkadaşımızın düğüne filler, develer ve atlarla geleceği söylendiğinde heyecanlı bekleyişimiz daha da arttı. Nihayet müthiş bir bando ve kalabalık ile Pushpender süslenmiş bir filin üzerinde ufukta göründü Singh. Düğün dışarıdan bakıldığında şaşalı, müthiş renkli bir seremoniydi. Ama içeride bir kurallar silsilesiydi aslında. Herkes nerede durup, ne yapacağını çok iyi biliyordu. Seremoni içinde seremoniydi bu... Kadınlar ve erkekler arasında apaçık bir uçurum vardı. Öyle bir uçurumdu ki bu, düğün başladığında gelin dahil bütün kadınların tıpkı bir geçit törenine benzeyen ve bir buçuk saat süren ritüele katılması yasaktı. İrem ve ben olan bitene çok yabancıydık. Sürekli yanlış bir harekette bulunmaktan ya da olmamamız gereken bir yerde durmaktan çekiniyorduk.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Ruhani bir Hint kralı

Singh ise sanki 16. yüzyıldan gelen ruhani bir Hint kralıydı. Onun bizim arkadaşımız olduğuna inanmak çok zordu. Hiç gülmüyordu ve çevresindekiler ona tapıyor gibiydi.Sonra saatlerce sürecek olan Hindu ritüelleri başladı. Meğer o seremoniler yalnızca gösterişmiş. Asıl evlilik töreni bir buçuk saat sonra başladı. Hindu din adamları Sanskritçe dua okudu, şarkı söyledi. Sahnenin etrafında turuncu çiçekler, kutsal kabul edilen malzemeler ve tabii ki Hindular için vazgeçilmez olan Ganj Nehri suyu vardı.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...


Fakat yine de evlilik resmi olarak çift ateşin etrafında yedi kez dönmeden gerçekleşmedi. Sırf resimlerden gördüğümüz gelinle tanışmak için can atıyorduk. Singh’ın filler, develerle düğüne gelmişti. Ancak gelin için aynı şatafat söz konusu değildi... Sert görünümlü ve gülümsemeyen damadın yanında sessiz, başı eğik ve yüzü hep kapalı bir gelin vardı. Ne zaman gözümüz onu yakalasa bir ritüelden diğerine sürükleniyordu. Bu sebeple gelinle tanışma fırsatını bir türlü yakalayamadık. Hatta eğer Singh, gelin ve damada bahşedilen özel yemek masasından kalkıp yanımıza uğramasa, onu bile tebrik edemeyecektik.

Damadın nikaha fille geldiği bir düğün hikâyesi...

Üç dakika için altı bin kilometre

Pushpender Singh’in düğünü için altı bin kilometre yol kat ettik. Ancak bir yıl boyunca beraber vakit geçirdiğimiz arkadaşımızı sadece üç dakika görebildik. Düğünden çıktığımızda elimizde sadece damatla geçirebildiğimiz üç dakikalık sohbetimiz ve birkaç resmimiz vardı.
Hindistan’la ilgili bir söz duymuştuk: “Ya âşık olursun ya nefret edersin” diye. İlk gittiğimiz gün nefret etmeye ramak kalan ülkeye, dönerken âşık olduk, dönmek istemedik. Hindistan, insanları, kültürü, renkleri ve manevi zenginliği ile bizi kendine hayran bıraktı. Bu ülkenin keşfedilmesi gereken onlarca köşesini, geleneğini düşünerek bir daha gelmeye söz verdik.

Fotoğraflar: Mergim Özdamar

 

False