GeriSeyahat Dalışınızı hafta sonuna sığdırmak istiyorsanız doğru Saros’a
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dalışınızı hafta sonuna sığdırmak istiyorsanız doğru Saros’a

Dalışınızı hafta sonuna sığdırmak istiyorsanız doğru Saros’a

Şehir stresinden, iş yoğunluğundan kaçabilmek için sığındığımız birkaç zevkimiz vardır. Dalış benim için bunlardan biri. Siz de benim gibi düşünüyorsanız ve İstanbul’da yaşıyorsanız, üstelik dalışınızı hafta sonuna sığdırmak istiyorsanız Saros Körfezi en uygun yer.

Deniz feneri dalış kulübü olarak dört kişi dalış için Büyük Kemikli’ye gidiyoruz. İlk dalışını Kızıldeniz’de yapmış birisi olarak, her dalışıma renkli balık kümeleri görme hayaliyle başlıyorum. Fakat Büyük Kemikli’de buna şahit olmak zor. Burası batık dalışı içinse oldukça güzel bir yer.

Botta geçirilen sürenin kısa olmasını isteyenler, hele ki "deniz beni tutar" diyenler için belirtelim, Büyük Kemikli’de kamp kurmak da mümkün. Biz de böyle düşünüyoruz ve balıkçı barınağının yanında çadırlarımızı kuruyoruz. Tekneyle kamp yerinden dalış bölgelerine gidiş 15 dakikamızı alıyor. Baba mesleği balıkçılığı sürdürmekte olan Halil Kaptan, bu bölgede eskiden balığın bol olduğundan bahsederek iç geçiriyor. Babasının takasını gösteriyor; eskiden bu tekne 4-5 aileye bakarmış. Eskiden söz açılmışken, Çanakkale Savaşı sırasında bu burnun ölenlerin kanları yüzünden kıpkırmızı olduğunu da öğreniyoruz. Hocamız Bülent de ikinci dalış yerimizdeki batığın hikayesini anlatıyor: Zamanında arkadaşlarının kanlarıyla kıpkırmızı olan deniz, su gemisiyle arıtılarak tekrar Anzaklara içirtiliyormuş, bu sebeptendir ki su gemisinin batırılması Anzakları çok sevindirmiş.

Neyse günümüze dönüyoruz ve ben günün ilk dalışını 28 metre derinlikte bulunan Loundy gemisine yapıyorum. Bu Birinci Dünya Savaşı’nda batırılmış bir Fransız lojistik destek gemisi. Dışarıda hava sıcaklığının 300C olması, insana dalış elbisesini giymeden dalma isteği veriyor ama öyle yapmıyoruz ve elbiselerimizi giyip dalışa başlıyoruz. Aşağıya doğru inerken ve kristal sulardan geçerken ellerim buz kesiyor. Yukarıdaki sıcaktan sonra böyle soğuk bir suyun içinde olmak insanda şok etkisi yaratıyor. Kristal suyu aşıp geminin alt kısımlarına indiğimde su biraz daha ısınıyor. Geminin üst kısmına doğru yüzdüğümde ise güverteden kaptan köşküne doğru bakarken savaşın o günlerine uzanıyorum. İkinci dalışımızı Bülent Hoca’dan hikayesini dinlediğimiz 13 metre derinlikteki su batığına yapıyoruz. Ancak batığın hikayesi aklıma gelince pek etrafında dolanasım gelmiyor.

Gün içerisinde iki dalış keyfi yaptıktan sonra, sıra akşam yemeğine geliyor. Balıkçı barınağında balıktan başka bir şey yemek uygun olmaz, diye düşünerek Halil Kaptan’ın restoranlar için tuttuğu sirenit ve birkaç iri balık ısmarlıyor ve pişirmesini de işin ehline bırakıyoruz. Yemeğimizin keyfini bozan tek şey sinekler...

İkinci günümüzün ilk dalışını Bebek taşlarında yapıyoruz. 30 metreye kadar indiğimiz dalışımızda, deniz altında saklambaç oynarmışçasına iki müreni sobeliyorum. Genelde arkadaşlarım sobe der ve gördükleri balıkları bana göstermeye çalışırlarken, bu sefer tersinin olması beni keyiflendiriyor.
False