Aşkın ÖZER
Son Güncelleme:
Cruise gemiyle Karayip adalarına yolculuk
Uykusuz bir gecenin ilerlemiş saatlerinde internette uyku ararken bir Amerikan turizm şirketinin sayfalarında enfes fotoğraflarla karşılaşıyorum. Fotoğraflar daha önce ismini duyduğum ve dünya haritasında yerini aşağı yukarı bildiğim bir adaya ait: Antigua & Barbuda’nın Antigua’sına...
Bir türlü harcamaya kıyamadığım ve kullanmazsam yıl sonunda yanacak olan, bakiye 10 günlük yıllık izin için biçilmiş kaftan. Ancak kaftanı biçmek için uygun bir seyahat programı yapmak, para durumunu ayarlamak ve en önemlisi de kız arkadaşımı ikna etmek gerekiyor. (Yoksa yalnız mı gitmeliyim?) Daha da ilerleyen saatlerde yaptığım araştırmada, bu adaya cruise gemilerle de gidilebildiğini ve hatta bu yolla gidilirse aynı güzellikte birkaç adayı daha görme imkanı olduğunu görüyorum. Kısa bir süre sonra yola çıkıyoruz.
Karayip adalarını dolaşan gemiler, çoğu San Juan’dan (Porto Riko) olmak üzere Fort Lauderdale (Florida) ve Bridgetown’dan (Barbados) kalkıyor. Seferler genellikle kasım, aralık, ocak, şubat aylarında yapılıyor. San Juan’a ulaşım New York ya da Madrid bağlantılı, Fort Lauderdale ve Bridgetown’a ise New York bağlantılı yapılabiliyor. Bizim gemimiz San Juan’dan kalkıyor ve uçak bileti alırken biraz New York’u da turlamak için bu güzergahı tercih ediyoruz.
New York’tan San Juan’a uçuş yaklaşık 4 saat sürüyor. Uçağa binerken dikkat edilmesi gereken şey, üste giyilen gömlek ya da kazak -New York bu mevsimde oldukça soğuk- türü bir giysinin içine, kazak ve de gömleği San Juan’a varınca çıkartmak gerekeceği için kısa kollu bir tişört giymek. Havaalanından yaklaşık 15 dakika süren bir yolculuktan sonra limana ulaşılıyor.
YALNIZ GİTMEMELİ
Kamaramız 14. katta, balkonlu, 24 metrekare, buzdolabı, televizyonu, banyosu olan bir kamara. 5 yıldızlı bir otel odasından hiçbir eksiği yok. Fazlası var; kamarotumuz Rodrigo. Bir Filipinli. Gemide her üç kamaraya bir kamarot düşüyor. Gemiyi tanımak, bir yere giderken yolunu kaybetmemek için 2-3 gün gerekiyor. Bu da zaten bir haftalık seyahatin yarısı demek. Gemide 710 kamara, 2600 yolcu, 1200 personel var.
Geminin 16. katındaki ‘skywalker‘ bar hariç, hiçbir kapalı mekanda sigara içilmiyor. Teorik olarak kamaralarda da yasak! Gemiye dışardan içki getirilmesinin de yasak olduğu, her türlü içkinin gemide temin edilebildiği seyahatöncesinde bize gönderilen broşürlerde yazıyor. Ancak ‘her türlü içki‘nin rakıyı ihtiva etmediğini tahmin eden ve de haklı çıkan bendeniz, yine de bavulun içine sarıp sarmalayıp bir 70’lik yerleştiriyorum ve yakalanmıyorum. Tabii akşamları Atlantik manzaralı balkonumuzda demlenmemizde, buzdolabında duran rakıyı görmezden gelen Rodrigo’nun katkısı da var.
Gemiye öğleden sonra giriş yapıyoruz ama hareket saat 23.00’te. Bu süre içinde gemiyi tanımak amaçlı yaptığımız turlarda fark ediyorum ki ‘Yoksa yalnız mı gitmeliydim?‘ sorusunun cevabı, hayır. Yaş ortalamasını biz düşürüyoruz. Gemide günde 20 saat aktivite var. Özellikle akşam tiyatro salonundaki programlar Broadway şovlarından farksız. Bir de ‘single’s party‘ var ki, gemi henüz Porto Riko limanından hareket etmeden önce, saat 21.00’de başlıyor. Tek olanlar ilk geceden tanışsın diye...
ADADAN ADAYA
Bizim katıldığımız programda beş ada var: Barbados, St. Lucia, Antigua, St.Maarten ve St.Thomas. Porto Riko’dan hareket ettikten yaklaşık 32 saat sonra, sabah 07:00 civarında Barbados’un başkenti Bridgetown’a ulaşıyoruz. Kamaradaki TV’den yapılan dahili yayının verdiği bilgiye göre dışarıda hava sıcaklığı 32 derece. Soluğu plajda alıyoruz. İki şezlong, bir şemsiye, iki de Barbados kokteyli 15 dolar. Plajdaki seyyar satıcılar, satış olayını abartıp kendilerini tanıtıyor ve tokalaşmak istiyorlar. Bu arada hava aniden bulutlanıyor ve şiddetli bir yağmur bastırıyor. Kimse yerinden kımıldamıyor, zira yağmur en çok 10 dakika içinde bitiyor ve yeniden güneş açıyor. Bu durum günde birkaç kez tekrarlanıyor.
İkinci adamız St.Lucia, volkanik bir ada. Dışarıda hava sıcaklığı yine 32 derece. Burada plajlar kent merkezine yakın değil. Taksi ile 15- 20 dolar civarında bir ücret ödeyerek gidebiliyorsunuz. Sonraki durağımız, 15 saatlik bir yolculuktan sonra Antigua. Şimdi St. Lucia’ya göre biraz daha kuzeydeyiz ama hava sıcaklığı hala 32 derece. Bu, kesinlikle diğerlerine göre daha ruhlu bir ada. Mimarisi, insanlarının sıcaklığı, her köşede metalden yapılma ‘steel pans‘ denilen sadece davuldan müteşekkil orkestraları ve eşliğinde dans eden, en azından olduğu yerde sağa sola kıpırdanan ve izleyicilerini de kıpırdatan insanlarıyla... Runaway Bay plajı daha önceki iki adanın muhteşem plajlarından daha da güzel. Ancak bu plajda ne olduğunu bilmediğimiz bir deniz canlısı, birkaç saatin içinde üç kişinin ayağına saldırıyor, ikisi ben ve kız arkadaşım! Saldırdığı yerde yara izi bırakmayan, ama fena halde insanın canını acıtan bu yaratık nedeniyle denize girmekte tedirginlik yaşayanlar oluyor. Saat 18.00, yeniden Atlantik’e açılıyoruz.
KORSANLARIN ADASI
Bu defa yol 14 saat sürüyor ve Hollanda Antillerinden St. Maarten’e geliyoruz. Burası iki ayrı ülkenin paylaştığı dünyadaki en küçük ada. Toplam 96 kilometrekare olan adanın 42 kilometrekaresi Hollanda’ya, kalanı Fransa’ya ait. Bizim gemi Hollanda tarafının başkenti Philipsburg’a yanaşıyor.
13 saat sonra St. Thomas adasındayız. Burası Amerikan Virgin adalarından biri. Dolayısıyla ABD toprağına gelmiş oluyoruz ve bir sonraki ada, yani son durak Porto Riko olduğu için ABD’ye giriş işlemleri bu adada yapılıyor. Epeydir ilk defa birileri bize pasaport soruyor. Tarihinde Karayip korsanlarının en favori mekanı olması, başkent Charlotte Amalie’yi bugün bir turizm cenneti haline getirmiş. Uzun süre korsanların hakimiyetinde kalan ada, 17. yüzyılda Danimarkalı West India şirketinin adamları tarafından işgal edilmiş ve önce tutuklanan korsanlar daha sonra plantasyonlarda işçi olarak çalıştırılmış. Üretilen, diğer adalarda olduğu gibi şekerkamışı. Ada, duty-free mağazaları, tarihi eserleri, muhteşem plajları ve adalıların misafirperverliği sonucu yılda 1.7 milyon turistin uğrak yeri olmuş. Bunların çoğu da cruise gemileriyle gelenler.
Saat 18.00’de yine denizdeyiz ve çıkış limanı olan Porto Riko’ya doğru yol alıyoruz. Akşam kamaraya üzerinde renk ve numara olan bagaj kağıtları bırakılıyor. Bunlar bagajlara yapıştırılıyor ve bagajlar gece 23.00’ten itibaren kamaranın kapısına bırakılıyor. Zira, ertesi sabah 08.00’den itibaren gemi boşaltma işlemi başlıyor ve sırayla renk ve numara anonsları yapılıyor. Kendi renk ve numarası anons edilen, bagaj katından bagajlarını alıp gemiyi terk ediyor. Böylece izdiham yaşanmıyor.
12 saatlik bir yolculuktan sonra tekrar Porto Riko’nun başkenti San Juan’dayız. İşin en keyifsiz kısmı en sonda. San Juan’dan New York’a dört saat uçak yolculuğu, New York’ta altı saat bekleme, ardından İstanbul’a 11 saat daha uçuş....
BİRAZ DA COĞRAFYA
Biraz da coğrafya çalışacak olursak; Karayipler Florida’nın hemen güneyinden başlayıp daha da güneye inerek Venezüella’nın biraz kuzeyinde kalan toprak parçalarına kadar uzanan adalar olarak tanımlanabilir. Hatta Atlantik Okyanusu’nun bu bölümünde adaların batısında kalan kısma da Karayip Denizi deniliyor. Bölgede yer alan adalardan, en azından standard bir dünya haritası üzerinde görülebilecek kadar büyük olanlar; Antigua & Barbuda, Amerikan Virgin adaları, Aruba, Turks & Caicos adaları, Bahamalar, Trinidad & Tobago, Barbados, Hollanda ve Fransız antilleri, Bermuda, St. Lucia, İngiliz Virgin adaları, St.Kitts, Cayman adaları, Puerto Rico, Dominica, Martinique, Dominik, Küba, Grenada, Jamaika, Guadeloupe, Haiti.
Karayip adalarını dolaşan gemiler, çoğu San Juan’dan (Porto Riko) olmak üzere Fort Lauderdale (Florida) ve Bridgetown’dan (Barbados) kalkıyor. Seferler genellikle kasım, aralık, ocak, şubat aylarında yapılıyor. San Juan’a ulaşım New York ya da Madrid bağlantılı, Fort Lauderdale ve Bridgetown’a ise New York bağlantılı yapılabiliyor. Bizim gemimiz San Juan’dan kalkıyor ve uçak bileti alırken biraz New York’u da turlamak için bu güzergahı tercih ediyoruz.
New York’tan San Juan’a uçuş yaklaşık 4 saat sürüyor. Uçağa binerken dikkat edilmesi gereken şey, üste giyilen gömlek ya da kazak -New York bu mevsimde oldukça soğuk- türü bir giysinin içine, kazak ve de gömleği San Juan’a varınca çıkartmak gerekeceği için kısa kollu bir tişört giymek. Havaalanından yaklaşık 15 dakika süren bir yolculuktan sonra limana ulaşılıyor.
YALNIZ GİTMEMELİ
Kamaramız 14. katta, balkonlu, 24 metrekare, buzdolabı, televizyonu, banyosu olan bir kamara. 5 yıldızlı bir otel odasından hiçbir eksiği yok. Fazlası var; kamarotumuz Rodrigo. Bir Filipinli. Gemide her üç kamaraya bir kamarot düşüyor. Gemiyi tanımak, bir yere giderken yolunu kaybetmemek için 2-3 gün gerekiyor. Bu da zaten bir haftalık seyahatin yarısı demek. Gemide 710 kamara, 2600 yolcu, 1200 personel var.
Geminin 16. katındaki ‘skywalker‘ bar hariç, hiçbir kapalı mekanda sigara içilmiyor. Teorik olarak kamaralarda da yasak! Gemiye dışardan içki getirilmesinin de yasak olduğu, her türlü içkinin gemide temin edilebildiği seyahatöncesinde bize gönderilen broşürlerde yazıyor. Ancak ‘her türlü içki‘nin rakıyı ihtiva etmediğini tahmin eden ve de haklı çıkan bendeniz, yine de bavulun içine sarıp sarmalayıp bir 70’lik yerleştiriyorum ve yakalanmıyorum. Tabii akşamları Atlantik manzaralı balkonumuzda demlenmemizde, buzdolabında duran rakıyı görmezden gelen Rodrigo’nun katkısı da var.
Gemiye öğleden sonra giriş yapıyoruz ama hareket saat 23.00’te. Bu süre içinde gemiyi tanımak amaçlı yaptığımız turlarda fark ediyorum ki ‘Yoksa yalnız mı gitmeliydim?‘ sorusunun cevabı, hayır. Yaş ortalamasını biz düşürüyoruz. Gemide günde 20 saat aktivite var. Özellikle akşam tiyatro salonundaki programlar Broadway şovlarından farksız. Bir de ‘single’s party‘ var ki, gemi henüz Porto Riko limanından hareket etmeden önce, saat 21.00’de başlıyor. Tek olanlar ilk geceden tanışsın diye...
ADADAN ADAYA
Bizim katıldığımız programda beş ada var: Barbados, St. Lucia, Antigua, St.Maarten ve St.Thomas. Porto Riko’dan hareket ettikten yaklaşık 32 saat sonra, sabah 07:00 civarında Barbados’un başkenti Bridgetown’a ulaşıyoruz. Kamaradaki TV’den yapılan dahili yayının verdiği bilgiye göre dışarıda hava sıcaklığı 32 derece. Soluğu plajda alıyoruz. İki şezlong, bir şemsiye, iki de Barbados kokteyli 15 dolar. Plajdaki seyyar satıcılar, satış olayını abartıp kendilerini tanıtıyor ve tokalaşmak istiyorlar. Bu arada hava aniden bulutlanıyor ve şiddetli bir yağmur bastırıyor. Kimse yerinden kımıldamıyor, zira yağmur en çok 10 dakika içinde bitiyor ve yeniden güneş açıyor. Bu durum günde birkaç kez tekrarlanıyor.
İkinci adamız St.Lucia, volkanik bir ada. Dışarıda hava sıcaklığı yine 32 derece. Burada plajlar kent merkezine yakın değil. Taksi ile 15- 20 dolar civarında bir ücret ödeyerek gidebiliyorsunuz. Sonraki durağımız, 15 saatlik bir yolculuktan sonra Antigua. Şimdi St. Lucia’ya göre biraz daha kuzeydeyiz ama hava sıcaklığı hala 32 derece. Bu, kesinlikle diğerlerine göre daha ruhlu bir ada. Mimarisi, insanlarının sıcaklığı, her köşede metalden yapılma ‘steel pans‘ denilen sadece davuldan müteşekkil orkestraları ve eşliğinde dans eden, en azından olduğu yerde sağa sola kıpırdanan ve izleyicilerini de kıpırdatan insanlarıyla... Runaway Bay plajı daha önceki iki adanın muhteşem plajlarından daha da güzel. Ancak bu plajda ne olduğunu bilmediğimiz bir deniz canlısı, birkaç saatin içinde üç kişinin ayağına saldırıyor, ikisi ben ve kız arkadaşım! Saldırdığı yerde yara izi bırakmayan, ama fena halde insanın canını acıtan bu yaratık nedeniyle denize girmekte tedirginlik yaşayanlar oluyor. Saat 18.00, yeniden Atlantik’e açılıyoruz.
KORSANLARIN ADASI
Bu defa yol 14 saat sürüyor ve Hollanda Antillerinden St. Maarten’e geliyoruz. Burası iki ayrı ülkenin paylaştığı dünyadaki en küçük ada. Toplam 96 kilometrekare olan adanın 42 kilometrekaresi Hollanda’ya, kalanı Fransa’ya ait. Bizim gemi Hollanda tarafının başkenti Philipsburg’a yanaşıyor.
13 saat sonra St. Thomas adasındayız. Burası Amerikan Virgin adalarından biri. Dolayısıyla ABD toprağına gelmiş oluyoruz ve bir sonraki ada, yani son durak Porto Riko olduğu için ABD’ye giriş işlemleri bu adada yapılıyor. Epeydir ilk defa birileri bize pasaport soruyor. Tarihinde Karayip korsanlarının en favori mekanı olması, başkent Charlotte Amalie’yi bugün bir turizm cenneti haline getirmiş. Uzun süre korsanların hakimiyetinde kalan ada, 17. yüzyılda Danimarkalı West India şirketinin adamları tarafından işgal edilmiş ve önce tutuklanan korsanlar daha sonra plantasyonlarda işçi olarak çalıştırılmış. Üretilen, diğer adalarda olduğu gibi şekerkamışı. Ada, duty-free mağazaları, tarihi eserleri, muhteşem plajları ve adalıların misafirperverliği sonucu yılda 1.7 milyon turistin uğrak yeri olmuş. Bunların çoğu da cruise gemileriyle gelenler.
Saat 18.00’de yine denizdeyiz ve çıkış limanı olan Porto Riko’ya doğru yol alıyoruz. Akşam kamaraya üzerinde renk ve numara olan bagaj kağıtları bırakılıyor. Bunlar bagajlara yapıştırılıyor ve bagajlar gece 23.00’ten itibaren kamaranın kapısına bırakılıyor. Zira, ertesi sabah 08.00’den itibaren gemi boşaltma işlemi başlıyor ve sırayla renk ve numara anonsları yapılıyor. Kendi renk ve numarası anons edilen, bagaj katından bagajlarını alıp gemiyi terk ediyor. Böylece izdiham yaşanmıyor.
12 saatlik bir yolculuktan sonra tekrar Porto Riko’nun başkenti San Juan’dayız. İşin en keyifsiz kısmı en sonda. San Juan’dan New York’a dört saat uçak yolculuğu, New York’ta altı saat bekleme, ardından İstanbul’a 11 saat daha uçuş....
BİRAZ DA COĞRAFYA
Biraz da coğrafya çalışacak olursak; Karayipler Florida’nın hemen güneyinden başlayıp daha da güneye inerek Venezüella’nın biraz kuzeyinde kalan toprak parçalarına kadar uzanan adalar olarak tanımlanabilir. Hatta Atlantik Okyanusu’nun bu bölümünde adaların batısında kalan kısma da Karayip Denizi deniliyor. Bölgede yer alan adalardan, en azından standard bir dünya haritası üzerinde görülebilecek kadar büyük olanlar; Antigua & Barbuda, Amerikan Virgin adaları, Aruba, Turks & Caicos adaları, Bahamalar, Trinidad & Tobago, Barbados, Hollanda ve Fransız antilleri, Bermuda, St. Lucia, İngiliz Virgin adaları, St.Kitts, Cayman adaları, Puerto Rico, Dominica, Martinique, Dominik, Küba, Grenada, Jamaika, Guadeloupe, Haiti.