Cormons’un baş döndüren lezzetleri
Bir tarafı Avusturya Alpleri’nin eteklerine, diğer tarafı Slovenya sınırına bakan Friuli - Venezia Giulia, İtalya’nın önemli şarapçılık bölgelerinden biri. Beyaz şarapları dünya çapında, kırmızı şaraplarıyla da adından söz etiriyor.
Bölgenin bir başka özelliği gurmelere hitap eden pansiyonlu restoranları. Özellikle Trieste’nin kuş uçumu 40 kilometre kuzey batısındaki Gorizia kenti ve yakınlarındaki Cormons kasabası damak tadına düşkün gezginlerin uğrak yeri. Tiyatro oyuncusu Filiz Kutlar, geçen ay bölgenin yemeklerini ve şaraplarını keşfetmek için Floransa’dan başlayıp Cormons’a uzandı, izlenimlerini yazdı.
İtalya’nın kuzeyine doğru, bir yemek ve şarap keşfi yolculuğuna çıkmayı ne zamandır hayal ederdim. Birkaç yıl önce Udine yakınlarında yaşayan arkadaşım Cristiana ile “Türkler Avrupa’da” etkinliği kapsamında Jean Paolo Papa’nın büyük çabalarıyla açılan Sinan sergisini görmeye, Palmanova’ya gitmiştik. Hem sergiye hem de bu minik kente bayılmıştım. Bu defa Palmanova’yı da içine alan gezimizde Friuli - Venezia Giulia bölgesini daha iyi tanıma imkanım oldu. Bir tarafında Slovenya, diğer tarafında Avusturya olan bu bölge çok önemli bir konuma sahip, bu yüzden komşu devletler tarih boyunca buraları elde etmek için çok mücadele vermiş. Floransa’dan çıktığımız bu güzel yolculukta kuzeye doğru ilerledikçe hava biraz serinlemeye başladı. Etrafımızdaki yemyeşil bağların görüntüsü gittikçe büyüleyici bir hal alıyordu.
TRATTORIA GUAIANE’DE TUZDA BALIK TATTIK
Yeni yerler, yeni tatlar keşfetmek isteyenlere çok şey sunan, daha ziyade zengin kesimin yaşadığı bir bölge burası. Zaten yemekler de o topluluğun beğenisine göre hazırlanıyormuş. Artık karnımız açıkmaya başladı, öğle yemeği için Venedik’in otuz, otuzbeş kilometre kadar ilerisinde, Piave Nehri’nin yanında kurulmuş olan Nomenta Di Piave kentinin hemen dışındaki ünlü Trattoria Guaiane’ye geldik. (www.guaiane.com) Güzel bir bahçe içindeki restoran zengin ve lezzetli mönüsüyle ünlü. Önceden yer ayırtmasak koca lokantada yer bulmamız imkansızdı anlaşılan. Deniz ürünlerini seçtiğimiz için önce deniz ürünlerinden oluşan İtalyanların antipasti dedikleri meze çeşitlerini getirip, içinden seçtiklerimizi servis ettiler. Çok iyi bir beyaz şarap eşliğinde tattığımız her yiyecek birbirinden lezizdi. Tuz içinde pişirilmiş nefis balıktan sonra kahvelerimizi içip Palmanova’ya doğru yol almaya başladık. Bu şirin kentte ünlü markaların seri sonu mağazalarının bulunduğu büyük bir alışveriş merkezi olduğunu da alışveriş meraklılarına duyurmuş olayım.
KENDİ KÜÇÜK, MEYDANI BÜYÜK
Trieste yakınlarındaki Palmanova’ya bu ikinci gelişimde minicik kentin kocaman meydanı beni yine şaşırttı, inanılmaz büyük bir meydan. Dokuz köşeli yıldız biçiminde planı olan kent korunma amacıyla askeri bir bölge olarak kurulmuş. Sonra yerleşim yerine dönüşmüş bu minik kentin nufusu sadece 5 bin 398 kişi. Meydana açılan sokaklardan istediğiniz birinden beş, altı dakika yürüyün kendinizi kentin dışında kırlarda buluyorsunuz, burası o kadar minik bir yer. Meydanda Palmanovalıların aradığı her şey var: Duomo, banka, kitapçı, postahane, askeri müze, kafeler her şey, Buraya yıllar sonra yeniden gelmek hoşuma gitti. Biraz etrafı dolaştıktan sonra bir kahve içip, asıl hedefimiz olan Cormons’a doğru ilerlerken etrafı seyretmeye doyamıyorum. Gorizia kentine bağlı bir kasaba olan Cormons, Slovenia sınırında ve Venedik’e bir buçuk saat mesafede bulunuyor. İ Colli denen bu tepeler İtalya’da şarapçılığın en önemli bölgesi. Bölgenin bir tarafı dağlara diğer tarafı denize baktığı için şarapların lezzeti daha farklı daha güzelmiş.
ODAMIZ BAĞ MANZARALI
Otelimiz, Cormons kasabasında La Subida - Centro di Vacanze (La Subida Tatil Merkezi). Lokanta ise La Subida, Trattoria Al Ciacciatore. (www.lasubida.it) Bir gün yolunuz buralara düşerse kolayca bulabilmeniz için İtalyanca adını yazdım. Cormons’da kalacağımız iki katlı küçük köy evleri rustik tarzda çok şık ve çok sade döşenmiş. Üst katın penceresinden uçsuz bucaksız, sıra sıra üzüm bağları görülüyor. Her eve kendi ürettikleri kaliteli şaraplardan birer şişe ikram olarak koyuyorlar.
Akşam yemeğine daha vakit var, biz de etrafı gezmeye çıktık. Biraz ileride yine Gorizia’ya bağlı küçük bir köy olan S. Floriano Collio’ya gittik. Kentin en yüksek yerindeki meydanda bir kilise var, tepeden bakıldığında uçsuz bucaksız yemyeşil tarlalar göz alıyor. Hemen meydanın yan tarafındaki, PierPaolo Pecorari geleneksel bir lokanta. Yıllardan beri Pecorari Ailesi kendi üzüm bağlarında yetiştirdiği üzümlerle şarapçılık yapıyor. Ailenin toprak ve şarapla olan bağı geçen zaman içinde zayıflasa da bugün yine geleneklerine uygun olarak en iyi kalite şarabı ve sirkeyi üretmeye devam ediyorlarmış. Akşamki düğüne hazırlık yapılan trattoria’dan şaraplar hakkında bilgi alıp biraz ahbaplık ettik. Dayanamayıp, kalitesi hakkında şüphemiz olmayan şaraplardan satın aldık.
TURŞULARIMIZIN ŞÖHRETİ CORMONS’A KADAR GİTMİŞ
Köy evlerimize dönüp, aldıklarımızı bıraktık. Sonra ağaçların arasından yürüyerek üç dakika mesafedeki otelin lokantasına vardık. Masaya oturduğumuz anda birer kadeh buz gibi şampanya ikram ettiler. Tam bir aile işletmesi olan lokantada akşam yemeği de başka bir şölendi. Bu bölgede böyle bir çok aile işletmesi olduğunu öğrendim. Bizde “yediğin içtiğin senin olsun, gezdiğin yerleri anlat” denir ama gezdiğim yerler kadar yemekler de anlatılmaya değer. Yazılarını hep severek ve merakla okuduğum Mehmet Yaşin’in kulaklarını çok çınattım oralarda. Yemeklerin enfesliği bir yana sunumlar da olağanüstü. Ailenin bütün fertlerini arkadaşlarım zaten tanıyorlar ama bana da kırk yıllık dostlarıymışım gibi davranan bu insanları çok cana yakın buldum. Restoranın sahiplerinden Josko Sirk, prosciutto’yu (jambon) bütün olarak getirip dilimlerken zaten iştahınız yoksa da açılıyor.
Benim Türk olduğumu öğrenince Josko “Bir arkadaşım Türklerin sebzeleri sirkeye yatırıp enfes yiyecekler yaptıklarını söyledi, bizim yaptığımiz üzüm sirkeleri çok iyidir, Türkiye ile işbirliği yapmak isteriz” dedi. Turşunun Türklerin severek yediği geleneksel yiyeceği olduğunu söyledim. Sirkeyi de çorbadan salataya pek çok yerde kullandığımızı anlattım. Kendi ürettikleri şaraplar ve sirkeler Collio’nun en iyi üzümlerinden fermante edilerek yapılıyormuş. La Subida’nın babası sayılan Josko Sirk bir çok projenin sahibiymiş. Sirkenin şaraptan değil en iyi cins üzümlerden fermante edilerek yapıldığını özellikle belirtti.
Yemekte sırayla o gün hazırladıkları lezzetleri servis etmeye başlıyorlar, siz yeterki et mi balık mı istediğinize karar verin. Biz akşam et tercih ettik. Ailenin genç ve güzel kızı Tanja güler yüzüyle bize servise devam etti. Yemekler ve sunuş öyle güzel ki. İlk olarak taze köy ekmekleriyle birlikte pecorino peyniri ardından leziz proşuttolardan ikram ediyorlar. Daha sonra içinde ricotta yani lor peyniri olan ev yapımı mantılar ve bir iki mezeden sonra ağız tadını değiştirmek için küçük kaselerde sorbe getiriliyor. Ardından sizin seçiminize göre tavuk ya da etten yapılmış ana yemek getiriliyor. Tatlı olarak kimimiz Avusturya’nın ünlü tatlısı sturudel kimimiz de bir kaç çeşit birden servis edilen sorbe istedi.
EVİME BİR ŞİŞE SİRKEYLE DÖNDÜM
Cormons’ta yemek ve konaklama için fiyatı son derece makul yerler bulmak mümkün. Ertesi sabah da İtalya’da kolay bulamayacağınız zenginlikte bir kahvaltı sunduklarını gördüm. İtalyanlar pek kahvaltı bilmezler, sadece kahve içmekle yetinirler. Komşu ülkelerden gelenler çoluk çocuk keyifle kahvaltılarını yapıyorlardı. Yola çıkmadan önce bütün aile fertleriyle kırk yıllık dost gibi vedalaştık. İnanmayacaksınız ama Sinor Josko’nun armağan ettiği şık ambalajı içindeki üzüm sirkesini İstanbul’a getirdim.
İtalyan arkadaşlarım olmasa sanırım böyle bir yolculuk yapmam ve buraları keşfetmem kolay olmazdı. Siz de yolunuz Venedik taraflarına düştüğünde yeni tatlar, yeni yerler keşfetmek isterseniz bu bölgenin sunduğu güzelliklere doyamayacaksınız. Doğa, tarih ve güzel yemek tutkunları için kaçırılmayacak bir yolculuk, üstelik Venedik’e sadece bir buçuk saat uzaklıkta bir cennet burası.
SAVAŞ SONRASI SINIR ÇİZGİSİ EVLERDEN GEÇTİ
Gorizia kenti gerçekten çok ilginç bir yer. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kentin ortasına bir sınır çekilmiş. Böylece bazı evlerin bahçeleri Yugoslavya’da, yatak odaları İtalya’da kalmış. Bugünkü Slovenya, Avrupa Birliği’ne dahil olduğu için bu sorun hallolmuş. Çok uzun yıllar acı ve yoksulluk çeken halk tarıma ve sanayiye eşit şekilde ağırlık vererek süratle kalkınmayı başarmış. Bir tarafı Avusturya, bir tarafı Slovenia ve İtalya üçgenindeki bu benzersiz ve orijinal bölge bir çok kültürü içinde barındırıyor, burada diller, gelenekler ve efsaneler birbirine karışmış. Zengin yemek kültürü üç ülkenin lezzet karışımı, gerisini artık siz düşünün.
NASIL GİDİLİR?
Cormons’a en yakın havaalanı Gorizia’daki Ronchi dei Legionari. Venedik ya da Trieste üzerinden de karayoluyla ulaşabilirsiniz. Trieste’den kuzey batıya çıkan SR14 Otoyolu’na girin, SS55 Otoyolu’yla Vilesse’e ulaşın. Daha sonra Gorizia’ya doğru devam ederken ikinci çıkıştan çıkınca, sağdaki yol sizi Cormons’a götürür. Sonra La Subida işaretlerini göreceksiniz.