Copper Kanyon’un utangaç çocukları: Tarahumaralar (Meksika)
Meksika’nın kuzeyindeki dağlık alanda, oldukça zor coğrafi şartlara uyum sağlayarak yüzyıllardır varlıklarını sürdürüyor Tarahumara yerlileri... Bazen efsanevi uzun mesafe koşu yetenekleri sayesinde ülkenin sembolü olmuşlar, bazen de var oldukları bile unutulmuş.
Chihuahua bölgesinde, Büyük Kanyon’dan dört kat daha büyük olan Copper Kanyon’un derin vadilerinde basit yaşamlarını sürdürüyorlar. Yalnız Meksika'daki bu utangaç insanlar, şimdilerde hayatlarının en zor koşusunu kazanmaya çalışıyorlar. Hem de modernizme karşı...
Tarahumara ismi 1500’lü yıllarda bölgeyi işgal eden İspanyolların yanlış telaffuzundan geliyor. Kendi dillerinde asıl isimleri ise ‘Raramuri’. Anlamı, ‘koşucu’ ya da ‘iyi koşan’. Bu yeteneklerinin nereden geldiğini anlamak çok da zor değil. Tüm yaşamları insana ne kadar küçük olduğunu hatırlatan Copper Kanyon’un yüzlerce metre derinliğindeki vadilerinde geçiyor. Bu dik yamaçlarda avlanmak, tarlalarını sürmek, hayvanlarını otlatmak hatta genelde birbirlerinden uzak yaşayan yakınlarını ziyaret etmek bile insan üstü bir çaba gerektiriyor. Bu yaşam tarzı da doğal olarak üstün bir fiziksel dayanıklılık sağlıyor. Ta ki, günümüze kadar.
Meksika’nın en fakir grubu içinde yar alan yaklaşık 100 bin nüfuslu Tarahumaralar, zamanın etkilerinden kendi paylarına düşeni almışlar. Bir kısmı vadilerdeki yaşamlarını terk ederek şehirlere taşınmaya başlamış. Genelde paranın anlamını bilmeyen, ‘trampa’ yöntemiyle ürünlerini değiş tokuş ederek ihtiyaçlarını karşılayan Tarahumaralar parayla tanışmış. Şimdilerde Chihuahua gibi büyük şehirler dahil Copper Kanyon’daki merkezi yerleşim bölgeleri Creel, Divisadero, Batopilas, Urique ve Basaseachic gibi yerlerde el yapımı hediyelik eşyalarını satıyorlar. Bazıları da inşaatlarda çalışarak hayata tutunuyorlar.
Tarahumaraları ilk Los Mochis’ten bindiğim trenin bir süre durduğu Divisadero’da gördüm. Çoğunluğu yabancı turistten oluşan yolculara el yapımı hediyelik eşyalar satmaya çalışan esmer, kısa boylu, yuvarlak yüzlü, çıkık elmacık kemikli ve rengârenk kıyafetleriyle çok sevimli görünen bu insanlar dikkatimi çekti. Chihuahua’da bir hafta kadar kaldıktan sonra Creel şehrine döndüm. Yaklaşık bir ay boyunca Creel, Divisadero ve Batopilas çevresinde gezip hem Copper Kanyon’un güzelliklerine, hem de Tarahumaraların yaşamlarına dair daha fazla bilgi ve görüntü topladım. Çok düzenli olmasa da bölgeler arasında yolculuk yapmak için otobüs bulmak mümkün. Tabii ben en ucuz yöntem olan otostopu tercih ettim. Bazen yol kenarlarında çadır kurmama neden olsa da, minimum harcamayla yola devam ettim.
Her alanda değişim
Genelde kendi yetiştirdikleri fasulye, mısır, kaktüs ve çiftlik hayvanlarından oluşan yemeklerinin yerini, plastik kutu içinde ucuz noodle, patates cipsi ve kola, mısırdan fermante ettikleri geleneksel içkileri Tesquino’nun yerini de bira almaya başlamış. Tabii bunların atıkları da çevrelerini sarmaya... Vadinin en derin yerinde bir bira ya da kola kutusu görmeniz mümkün. Rengârenk elbiseler giymeyi seven Tarahumara kadınları bu özelliklerini korumuşlar. Ama erkeklerde, geleneksel parlak renkli bluzun yerine gömlek, beyaz renkli eteğe benzeyen ‘Sapeta’nın yerine ise kot pantolon geçmiş. Motosiklet ya da otomobil lastiğinden yaptıkları geleneksel sandaletleri Huarecheler de spor ayakkabılar ya da kovboy tarzı çizmelerle yer değiştirmiş. Tarahumaralar kendi kültürlerini kaybederken, Nike’ın son modellerinden birine ‘Huarache’ ismini vermesi de ‘Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser’ lafını hatırlattı bana. İlginçtir, Tanzanya’da ziyaret ettiğim Maasailerde aynı tarz sandaletler kullanıyorlardı.
Davranışlar da değişmiş. Hâlâ yerleşime uzak yaşayan Tarahumaraların evlerini ziyaret ettiğimde ilk tepkileri genelde utangaç şekilde yüzlerini saklamak ya da duvarların arkasına gizlenmek oldu. Biraz vakit geçtikten sonra gayet sıcak şekilde gülümseyerek yaklaştı çoğu. Fotoğraf çekme konusunda da hiçbir zorluk çekmedim. Ama merkezi yerlerde yaşayanlar oldukça soğuk davrandı. Ya fotoğraf çektirmek istemedi ya da sonrasında para istedi.
Elektrik yok
Normalde tahta veya kerpiçten yaptıkları küçük kulübelerde, ya da bölgenin kaya yapısı sayesinde doğal koruma sağlayan mağaralarda yaşıyorlar. Ama bunlar şehre yaklaştıkça yerlerini betonarme evlere bırakmaya başlıyor. Evleri genelde birbirlerine uzak, kendi tarlaları içinde yer alıyor. Fazla eşyaları yok. Hem alacak paraları yok hem de ihtiyaçları. Yatakları genelde yere serdikleri hasır ve battaniyelerden ibaret. Tuvaletleri evlerin dışında, küçük bir kulübe ya da etrafı bezle çevrilmiş şekilde. Mutfak evin dışındaki küçük toprak ya da tenekeden yaptıkları ocaktan ibaret. Yemeklerini bu ocakta yapıyorlar. Su ihtiyaçlarını genelde en yakındaki dere ya da kuyu gibi su kaynaklarından sağlıyorlar. Merkeze yakın yaşayanlar evlerine genelde elektrik hattı çekmiş ama vadi içlerinde yaşayanların elektrikleri de yok.
Gördüğüm kadarıyla küçük yaşta evlenmek oldukça yaygın. 14-15 yaşlarındaki kızlar kucaklarında bebekleriyle dolaşıyor. Bazı ailelerde oldukça kalabalık. Dini inançları, 1600’lü yıllardan itibaren bölgeyi işgal eden İspanyollar ile başlayan misyoner faaliyetleri nedeniyle genel olarak Hıristiyan Katolisizm çevresinde oluşmuş. Güneş ve ayı iki kardeş olarak anlatan yaratılış efsaneleri ise pagan izler taşıyor.
Efsane koşucular
Tarahumaralar uzun mesafe koşularındaki dayanıklılıklarıyla ünlenmişler. Geleneksel festivallerinde en önemli faaliyetlerinden biri ‘Rarajipari’ denilen bir top oyunu. Meşe ağacından yapılan ve ‘Komakali’ denilen tahta bir topun peşinde günlerce koşabildikleri, hiç durmadan 320 km kat edebildikleri söyleniyor. Bu konuda isimlerinin duyulması 1920’lere dayanıyor. 1926 yılında Meksika’da düzenlenen 100 km’lik ultra maratona katılan üç Tarahumara yerlisinden ikisi rekor kırarak ilk iki sırayı paylaşıyor. Bundan sonra ulusal sembol haline geliyorlar. Ancak büyük umutlarla gönderildikleri 1928 Amsterdam Olimpiyatlarında ancak 21’inci olarak hayal kırıklığına uğruyorlar.
Koşu konusundaki ünleri bir süre unutulsa da 1970’lerde katıldıkları ultra maratonlardaki dereceleriyle tekrar kendilerini hatırlatıyorlar ama efsanelerinin geri dönüşü, kendiside koşucu olan Amerikalı gazeteci Christopher McDougall’ın 2009 yılında basılan ve Tarahumaralar’dan bahsettiği ‘Koşmak için doğanlar’ kitabıyla oluyor. McDougall’ın kitabı, Copper Kanyon’da yaşayan Tarahumara yerlilerinin uzun mesafe koşu yeteneklerini insan üstü bir boyuta taşıyor.
Yeni çağda yeni tehlikeler
Meksika’da ortaya çıkışlarının 15 bin yıl öncesine dayandığı belirtiliyor. Bazı bilim adamları Tarahumaraların, Bering Boğazı’nı geçerek Asya’dan geldiklerini iddia ediyor. O zamandan bu güne Aztek’lerden, İspanyol istilasından kurtulan, İspanyol, Fransız ve Amerikalılar arasındaki savaşlardan sağ çıkan Tarahumaralar, birçok zorluğa göğüs gererek varlıklarını ve kültürlerini korumayı başarıyorlar. Ama artık modern çağın getirdiği daha büyük tehlikelerle sarılmış durumdalar.
Bunların başında, bölgenin dünya üzerindeki en çok uyuşturucu yetiştirilen yerlerden biri olması geliyor. Bölgenin ulaşılması zor şartlarından faydalanarak vadi içine yerleşen uyuşturucu baronları ve onlarla mücadele eden ordu güçleri topraklarını ellerinden alıyor ya da yaşanmaz hale getiriyor. Her an her yerde ellerinde ağır makineli silahlarla kamyonetlerin arkasına binmiş bizim özel harekatçılara benzeyen, yüzleri maskeli asker ve polisleri görmek mümkün.
Bunun yanında kaçak oduncular ve madencilik faaliyetleri de yaşamlarını olumsuz etkiliyor. Tarıma elverişli bölgeleri kullanılmaz hale getiriyor. İklim değişikliği yüzünden yaşanan kuraklık ekinlerini ve hayvanlarını öldürüyor.
2011’de yaşanan büyük kuraklık neredeyse bütün ekinlerini mahvediyor ve Tarahumaraları büyük bir açlık tehlikesiyle baş başa bırakıyor. 2012 Ocak ayında bölgeden gelen bir haber herkesin gözünü buraya çeviriyor. İddiaya göre açlık çeken 50 Tarahumara yerlisi toplu olarak intihar ediyor. Haber gerçek çıkmasa da, tüm dünyadan bölgeye yardım yağıyor. Meksika Hükümeti ve bazı sivil toplum kuruluşları yardım için harekete geçiyor. Ama her zaman olduğu gibi bir süre sonra unutuluyor. Batopilas’ta evinde kaldığım Madam Monse’nin söylediğine göre hükümet aylık 1000 pesos (60 dolar) gibi bir yardım ve ulaşımda bazı kolaylıklar sağlıyor.