Filiz KUTLAR
Son Güncelleme:
Çiçek Çocukları’nın neden bu sahili seçtiğini anlamanız uzun sürmeyecek
Hintdistan’ın batı sahilindeki Goa, ülkenin en küçük eyaleti. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine giren tarihi yapıları, zengin flora ve faunasıyla, büyüleyici deniziyle turizmde cazibe merkezi. Haziranda başlayan muson yağmurları eylülde bitiyor, aralıkta en güzel mevsimi başlıyor.
Hindistan zengin kültürüyle hep ilgimi çeken bir ülke olmuştur. Yıllar önce gittiğim Rajastan bölgesine hayran kalmıştım. Tapınakları, sarayları ve kadınların kıyafetleri inanılmaz güzellikteydi. Bu defa ise arkadaşım Sofia’yla Hindistan’ın tamamen farklı bir bölgesine, kıtanın güneyindeki Goa’ya gidiyoruz. 1968 kuşağının "Çiçek Çocukları"nın yaşadığı bu sahilleri ve bakir köyleri görünce niye burayı seçtiklerini anlamak güç olmadı, ucuzluğu da cabası.
Çok güzel köyleri, kasabaları arkamızda bırakıp Goa’nın en güneyindeki Palolem’e gittik. İlk dikkatimi çeken, ucu bucağı yok gibi görünen sahiller ve sahil boyunca yüksek palmiye ağaçları. Büyük oteller yok burada, bungalowlardan oluşan küçük moteller ağaçların arasına yapılmış. Sahilde, Sofia’nın yıllar önce kaldığı motele yerleştik.
DENİZ, SABAH DERİN İKİNDİ VAKTİ SIĞ
İlk gün yorgunluktan akşam kıpırdayacak halimiz yok, yemeği otelimizde yemeye karar veriyoruz. Yemeği beklerken yorgunluktan bir kaç kez uykuya dalıp gidiyoruz. Bombay Havaalanı’ndaki bekleyişimizi de sayarsak hayli uzun biryolculuktu ama çok mutluyuz burada olmaktan.
Sevimli mi sevimli iki genç garson hizmet ediyor. Sam ile Delip’e yemeğin çok geç gelmesinden şikayet ediyoruz, gülerek tasdik ediyorlar. Birlikte gülüyoruz, onlara kızmaya imkan yok.
Ertesi sabah tropikal meyvelerle güzel bir kahvaltı yapıp kendimizi denize atıyoruz. Hele kışın gitmişseniz, Türkiye’de herkes soğuktan donarken Goa’da denize girmek daha da keyifli olur.
Deniz sabahları çok güzel. Yüzmek için sabah saatlerini tercih etmek gerekiyor çünkü sular derin, öğleden sonra ise çekilmeye başlıyor. Kuvvetli bir med cezir var burada. Yeri gelmişken belirtmeliyim; kışın Hindistan’da iklim sıcak nemsiz, yaz aylarında ise sıcaklık ve nem artıyor, muson yağmurları başlıyor. İşim nedeniyle tatile hep yazın çıkabildiğim için sıcağa neme pek aldırmıyorum. Biraz sıcağa dayanıklıysanız yazın da gidebilirsiniz. Muson yağmurları bütün gün yağmıyor, günün belli saatlerinde yarım saat, bir saat yağıyor, sonra etraf günlük güneşlik, kup kuru oluyor.
Kaldığımız motelin hemen arkasında bir güzellik merkezi keşfediyoruz. Bitkisel karışımlarla harika bir cilt bakımı ve masaj yapılıyor, gerçekten çok memnun kaldık.
Saati beş, altı dolar olan yoga dersleri sabah 6.30 da yapılıyor. Bizimle aynı yerde kalan İtalyan çiftten, yakındaki otelin bahçesinde her sabah saat 6.30 da yoga dersleri yapıldığını öğreniyoruz. Akşam üzeri yürüyerek gidip gün batımlarını seyrettiğim yere sabah saatlerinde oldukça derileşen suyun içinden geçerek gitmek gerekiyor. Suların en sığ yeri bile göğse kadar geliyor. Denizden fotoğraf makinemle geçmek riskli. Çok istediğim halde gitmekten vazgeçiyorum. Akşam üzeri buranın barında, bir içki yudumlayarak gün batımlarını seyretmeye doyum olmuyor.
ŞALLAR, GÜMÜŞ TAKILAR
Goa’daki diğer yerleşim yerlerini de görmek istiyoruz. Her çarşamba büyük bir pazarın kurulduğu Anjuna’ya yerel otobüslerle, Goalılarla birlikte gitmeyi tercih ediyoruz. Dört aktarma yaparak, deniz kenarında, tepeye kurulmuş bir kasaba olan Anjuna’ya üç buçuk saatte varıyoruz. Plaja kadar uzanan çok büyük bir pazar bu. Şaldan tutun gümüş takılara kadar ne isterseniz var. Alış verişimizi yapıp, güzel bir yemekten sonra yine köyden köye aktarma yaparak Palolem’e doğru yola çıkıyoruz. İkinci aktarma yaptığımız Panaji kasabası nehir kenarına kurulmuş, tren istasyonunun bulunduğu büyük bir yerleşim. Nehirde gemiyle bir saatlik geziler yapılıyor.
Bir başka gün minik iki kişilik arabalara binerek çok yakındaki Canacona kasabasına gittik, çok hoş, tam Hindistan işte. İnekler sıcaktan sokağın bir köşesine yatmış dinleniyor. Renk renk sarileri içinde balık, sebze ve aklınıza ne gelirse satan sokak satıcılarıyla tam bir cümbüş Canacona. Bir caddesinde sıra sıra kuyumcu dükkanları ve vitrinlerinde birbirinden güzel Hint takıları var. Bir kadın olarak kayıtsız kalmak imkansız. Kulağı çepeçevre saran çok hoş, tipik bir hint küpesi satın aldım. Dönmeye karar verdiğimizde otobüs ve taksi saatini kaçırdığımızı, dönmek için tek seçeneğin motosiklet olduğunu öğreniyoruz. Bulduğumuz motosikletçi arkasına oturmamızı söylüyor. Üç kişi aynı motosikletin üzerinde gülmekten katılarak Palolem’e dönüyoruz.
UMUT, SEVGİLİSİYLE GOA’NIN TADINI ÇIKARIYOR
Margao, Palolem’e karayoluyla iki saatlik mesafede. Kentin merkezinde çok güzel bir meydan var, hemen meydanın yanında yemyeşil, çiçekler içinde büyük, güzel bir park. Burası bir alışveriş cenneti. Kapalı çarşısı, çok güzel ve çok kaliteli ipeklerin satıldığı kumaşçılarla dolu. Hangi sokağa baksanız gümüşçüler, kumaşçılar sıra sıra. Yola çıkmadan önce alış veriş yapmamaya karar verdiğim halde dayanamadım. Her şey çok güzel ve inanılmaz ucuz, al beni diyor. Bir şeyler yemek için etrafa bakındığımızda karşımıza Longuinhos kafe çıktı. Çok hoş, çok tipik bir yer, bayıldık buraya. Akşam üzeri Palolem’e dönmek üzere otobüse bindik ama oturacak yer kalmadığı için inmek isterken muavin bizi, şoförün yanına, öndeki bölmeye oturtacağını söyledi. Omuzuna hint şalı almış bir delikanlı da yanımıza oturdu. Sofia ile aramızda konuşurken o delikanlı İngilizce ülkemizi sordu. "Arkadaşım İtalyan, ben Türküm" dedim. Şaşkınlıktan gözlerini açarak "Türk mü, hangi şehir" diye sordu. İçimden, her halde Türkiye nerede bilmiyor, diye geçirdim. İstanbul, dedim. Birden heyecanla "Türk müsün" diye sevinçle bağırmaz mı? Kaç gündür ilk kez Türkçe bir kelime duyuyorum ve inanamadım. Sofia da bildiği azıcık Türkçesiyle şaşkınlık içinde bakıp gülüyor. Meğer Umut iki aydır Goa’da, daha bakir bir köy olan Agonda’da kalıyormuş. Orayı çok methetti. Ertesi gün Agonda’ya gitmek üzere anlaştık. Gerçekten daha sakin, yeşillikler içinde güzel bir köy. Burada, Umut’un güzel sevgilisi Charlot da bize katıldı, birlikte leziz balıklar yedik. Dünya bazen ne kadar küçük!
Çok hoş geçen 10 günün sonunda istemeyerek bu cennet yerden ayrılıp başka bir cennete, Coching’e doğru yola koyulduk... O da bir başka yazının konusu...
NE YENİR
Sanıyorum Goa’da yemek, içmek herkesi mutlu eder, hele deniz mahsülleri seviyorsanız. Sahildeki sıra sıra lokantalar, geceleri yaktıkları mumların ışığında çok cezbedici. Her türlü içkinin mevcut olduğu Goa’da karidesler, istakozlar inanılmaz ucuz fiyatlara yenebiliyor. İtalyan, Meksika lokantaları da denemeğe değer. Biz akşam aperitif almaya genellikle kasabanın merkezinde olan lokantaya gittik, dondurmaları, tatlıları da çok güzel.
NE ALINIR
İpek giysiler, kumaşlar, altın, gümüş takılar.
NASIL GİDİLİR
THY ile önce Bombay’a gidiliyor. Bombay Havaalanı’ndan hemen satın alabileceğiniz bir uçak biletiyle Goa’ya varılıyor. Goa’ya varınca havaalanındaki bürodan tarifeyi öğrenip, Palolem’e taksiyle gidebilirsiniz. Bombay’dan Goa’ya tren ya da otobüsle de ulaşmak mümkün.
NEREDE KALINIR
O kadar çok seçenek var ki, bu konuda sıkıntı yaşamazsınız. 24 bungolowlu, bizim çok memnun kaldığımız motelin ismi Cozy Nook Palolem Beach. Oda fiyatı 400-800 rupi arasında değişiyor. (Tel: 2643550)
Çok güzel köyleri, kasabaları arkamızda bırakıp Goa’nın en güneyindeki Palolem’e gittik. İlk dikkatimi çeken, ucu bucağı yok gibi görünen sahiller ve sahil boyunca yüksek palmiye ağaçları. Büyük oteller yok burada, bungalowlardan oluşan küçük moteller ağaçların arasına yapılmış. Sahilde, Sofia’nın yıllar önce kaldığı motele yerleştik.
DENİZ, SABAH DERİN İKİNDİ VAKTİ SIĞ
İlk gün yorgunluktan akşam kıpırdayacak halimiz yok, yemeği otelimizde yemeye karar veriyoruz. Yemeği beklerken yorgunluktan bir kaç kez uykuya dalıp gidiyoruz. Bombay Havaalanı’ndaki bekleyişimizi de sayarsak hayli uzun biryolculuktu ama çok mutluyuz burada olmaktan.
Sevimli mi sevimli iki genç garson hizmet ediyor. Sam ile Delip’e yemeğin çok geç gelmesinden şikayet ediyoruz, gülerek tasdik ediyorlar. Birlikte gülüyoruz, onlara kızmaya imkan yok.
Ertesi sabah tropikal meyvelerle güzel bir kahvaltı yapıp kendimizi denize atıyoruz. Hele kışın gitmişseniz, Türkiye’de herkes soğuktan donarken Goa’da denize girmek daha da keyifli olur.
Deniz sabahları çok güzel. Yüzmek için sabah saatlerini tercih etmek gerekiyor çünkü sular derin, öğleden sonra ise çekilmeye başlıyor. Kuvvetli bir med cezir var burada. Yeri gelmişken belirtmeliyim; kışın Hindistan’da iklim sıcak nemsiz, yaz aylarında ise sıcaklık ve nem artıyor, muson yağmurları başlıyor. İşim nedeniyle tatile hep yazın çıkabildiğim için sıcağa neme pek aldırmıyorum. Biraz sıcağa dayanıklıysanız yazın da gidebilirsiniz. Muson yağmurları bütün gün yağmıyor, günün belli saatlerinde yarım saat, bir saat yağıyor, sonra etraf günlük güneşlik, kup kuru oluyor.
Kaldığımız motelin hemen arkasında bir güzellik merkezi keşfediyoruz. Bitkisel karışımlarla harika bir cilt bakımı ve masaj yapılıyor, gerçekten çok memnun kaldık.
Saati beş, altı dolar olan yoga dersleri sabah 6.30 da yapılıyor. Bizimle aynı yerde kalan İtalyan çiftten, yakındaki otelin bahçesinde her sabah saat 6.30 da yoga dersleri yapıldığını öğreniyoruz. Akşam üzeri yürüyerek gidip gün batımlarını seyrettiğim yere sabah saatlerinde oldukça derileşen suyun içinden geçerek gitmek gerekiyor. Suların en sığ yeri bile göğse kadar geliyor. Denizden fotoğraf makinemle geçmek riskli. Çok istediğim halde gitmekten vazgeçiyorum. Akşam üzeri buranın barında, bir içki yudumlayarak gün batımlarını seyretmeye doyum olmuyor.
ŞALLAR, GÜMÜŞ TAKILAR
Goa’daki diğer yerleşim yerlerini de görmek istiyoruz. Her çarşamba büyük bir pazarın kurulduğu Anjuna’ya yerel otobüslerle, Goalılarla birlikte gitmeyi tercih ediyoruz. Dört aktarma yaparak, deniz kenarında, tepeye kurulmuş bir kasaba olan Anjuna’ya üç buçuk saatte varıyoruz. Plaja kadar uzanan çok büyük bir pazar bu. Şaldan tutun gümüş takılara kadar ne isterseniz var. Alış verişimizi yapıp, güzel bir yemekten sonra yine köyden köye aktarma yaparak Palolem’e doğru yola çıkıyoruz. İkinci aktarma yaptığımız Panaji kasabası nehir kenarına kurulmuş, tren istasyonunun bulunduğu büyük bir yerleşim. Nehirde gemiyle bir saatlik geziler yapılıyor.
Bir başka gün minik iki kişilik arabalara binerek çok yakındaki Canacona kasabasına gittik, çok hoş, tam Hindistan işte. İnekler sıcaktan sokağın bir köşesine yatmış dinleniyor. Renk renk sarileri içinde balık, sebze ve aklınıza ne gelirse satan sokak satıcılarıyla tam bir cümbüş Canacona. Bir caddesinde sıra sıra kuyumcu dükkanları ve vitrinlerinde birbirinden güzel Hint takıları var. Bir kadın olarak kayıtsız kalmak imkansız. Kulağı çepeçevre saran çok hoş, tipik bir hint küpesi satın aldım. Dönmeye karar verdiğimizde otobüs ve taksi saatini kaçırdığımızı, dönmek için tek seçeneğin motosiklet olduğunu öğreniyoruz. Bulduğumuz motosikletçi arkasına oturmamızı söylüyor. Üç kişi aynı motosikletin üzerinde gülmekten katılarak Palolem’e dönüyoruz.
UMUT, SEVGİLİSİYLE GOA’NIN TADINI ÇIKARIYOR
Margao, Palolem’e karayoluyla iki saatlik mesafede. Kentin merkezinde çok güzel bir meydan var, hemen meydanın yanında yemyeşil, çiçekler içinde büyük, güzel bir park. Burası bir alışveriş cenneti. Kapalı çarşısı, çok güzel ve çok kaliteli ipeklerin satıldığı kumaşçılarla dolu. Hangi sokağa baksanız gümüşçüler, kumaşçılar sıra sıra. Yola çıkmadan önce alış veriş yapmamaya karar verdiğim halde dayanamadım. Her şey çok güzel ve inanılmaz ucuz, al beni diyor. Bir şeyler yemek için etrafa bakındığımızda karşımıza Longuinhos kafe çıktı. Çok hoş, çok tipik bir yer, bayıldık buraya. Akşam üzeri Palolem’e dönmek üzere otobüse bindik ama oturacak yer kalmadığı için inmek isterken muavin bizi, şoförün yanına, öndeki bölmeye oturtacağını söyledi. Omuzuna hint şalı almış bir delikanlı da yanımıza oturdu. Sofia ile aramızda konuşurken o delikanlı İngilizce ülkemizi sordu. "Arkadaşım İtalyan, ben Türküm" dedim. Şaşkınlıktan gözlerini açarak "Türk mü, hangi şehir" diye sordu. İçimden, her halde Türkiye nerede bilmiyor, diye geçirdim. İstanbul, dedim. Birden heyecanla "Türk müsün" diye sevinçle bağırmaz mı? Kaç gündür ilk kez Türkçe bir kelime duyuyorum ve inanamadım. Sofia da bildiği azıcık Türkçesiyle şaşkınlık içinde bakıp gülüyor. Meğer Umut iki aydır Goa’da, daha bakir bir köy olan Agonda’da kalıyormuş. Orayı çok methetti. Ertesi gün Agonda’ya gitmek üzere anlaştık. Gerçekten daha sakin, yeşillikler içinde güzel bir köy. Burada, Umut’un güzel sevgilisi Charlot da bize katıldı, birlikte leziz balıklar yedik. Dünya bazen ne kadar küçük!
Çok hoş geçen 10 günün sonunda istemeyerek bu cennet yerden ayrılıp başka bir cennete, Coching’e doğru yola koyulduk... O da bir başka yazının konusu...
NE YENİR
Sanıyorum Goa’da yemek, içmek herkesi mutlu eder, hele deniz mahsülleri seviyorsanız. Sahildeki sıra sıra lokantalar, geceleri yaktıkları mumların ışığında çok cezbedici. Her türlü içkinin mevcut olduğu Goa’da karidesler, istakozlar inanılmaz ucuz fiyatlara yenebiliyor. İtalyan, Meksika lokantaları da denemeğe değer. Biz akşam aperitif almaya genellikle kasabanın merkezinde olan lokantaya gittik, dondurmaları, tatlıları da çok güzel.
NE ALINIR
İpek giysiler, kumaşlar, altın, gümüş takılar.
NASIL GİDİLİR
THY ile önce Bombay’a gidiliyor. Bombay Havaalanı’ndan hemen satın alabileceğiniz bir uçak biletiyle Goa’ya varılıyor. Goa’ya varınca havaalanındaki bürodan tarifeyi öğrenip, Palolem’e taksiyle gidebilirsiniz. Bombay’dan Goa’ya tren ya da otobüsle de ulaşmak mümkün.
NEREDE KALINIR
O kadar çok seçenek var ki, bu konuda sıkıntı yaşamazsınız. 24 bungolowlu, bizim çok memnun kaldığımız motelin ismi Cozy Nook Palolem Beach. Oda fiyatı 400-800 rupi arasında değişiyor. (Tel: 2643550)