Çiçeği burnunda dünya mirasımız Gordion Antik Kenti
Ankara’dan yola çıkıp Afyonkarahisar ya da Eskişehir istikametine doğru giderken, Polatlı ilçesini geçtikten sonra kahverengi Gordion tabelası herkesin dikkatini çeker. Fakat çok az kişi arabasının yönünü oraya çevirir. Oysa biraz ötede binlerce yıllık tarihin izleri bizi sessizce bekler. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne ülkemizin 20’nci varlığı olarak giren Friglerin başkenti Gordion kesinlikle görülmeye değer.
Eskişehir’e giderken tarihin derinliklerinden gelen sese bu kez kulak verip arabamın yönünü İç Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden Gordion’a çeviriyorum. 10 metre yüksekliğe kadar ayakta kalabilmiş ve kesme taştan yapılmış duvarlarıyla Anadolu’nun demir çağına ait en iyi korunmuş sur kapısı karşılıyor beni.
Yunan tanrısı Apollon’un adaletli davranmadığı için Kral Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmesi, Doğu seferinde ünlü ‘Gordion Düğümü’nü çözemeyince öfkelenip kılıcıyla düğümü kesen Büyük İskender’in 33 yaşındaki hazin sonu ve Midas’ın dokunduğu her şeyi altına dönüştürmesi...
PARLAK BİR DÖNEM
Geçen ay ülkemizin 20’nci varlığı olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Gordion Antik Kenti’ni dolaşırken 3 bin yıl öncesinden Friglere ait bu efsaneler geliyor aklıma. Anadolu topraklarında hüküm süren medeniyetlerden biri olan Frigler MÖ 1200’lü yıllardan itibaren Trakya’dan çıkıp boğazlar üzerinden Anadolu’ya (Ankara, Afyonkarahisar, Kütahya, Eskişehir, Uşak, Burdur) yerleşmişler.
Erken demir çağında Anadolu’daki baskın güçlerden olan Frigler çengelliiğneyi ve flütü icat etmiş, tarihteki ilk müzik yarışmasını düzenlemişler. Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin saldırıları sonucu, MÖ 7’nci yüzyılda etkin güçlerini yitirmişler.
Anadolu’nun önemli bir coğrafyasında hâkimiyet kuran ve parlak bir döneme imza atan Frigler geleneklerini de beraberlerinde getirmişler elbette. Bunların arasında en önemlilerinden biri ölü gömme geleneği. O dönemde Frigler kral ailesini ve asil zenginleri öldükten sonra üzeri yığma toprakla örtülen ve ‘tümülüs’ adı verilen dikdörtgen bir çukurdaki ahşap mezar odasına gömüyorlardı. Mezarların korunması amacıyla yapılan tümülüsler aynı zamanda birer anıt niteliği taşıyor. Ankara’nın merkezine 94, Polatlı ilçesine 29 km mesafedeki Yassıhöyük Köyü’nün yakın çevresinde irili ufaklı onlarca yığma tepe dikkati çeker. İşte bu tepeler, tümülüsler yani, Friglerden kalma mezar odalarıdır.
Gordion’u keşfeden ve ilk kazıları yapan kişi Avusturyalı filolog Alfred Koerte’ydi. 128 adet civarında olduğu belirtilen konik biçimindeki bu yığma tepelerin yaklaşık 35 tanesi kazılmış. Bunlardan en büyüğü ‘Midas Tümülüsü’ olarak adlandırılan Büyük Tümülüs’tür. Yaklaşık 300 metrelik çapı ve 53 metreye ulaşan yüksekliğiyle Anadolu’nun ve antik dünyanın ikinci yüksek tümülüsü olarak biliniyor. Büyük Tümülüs’te toprak düzeyindeki ardıç ve çam ağacından yapılan mezar odası, kaba kireçtaş bloklarıyla örülü 80 santimetre kalınlığında bir duvarla çevrili. Gordion’da Midas’ın mezarı diye anılan bu en büyük tümülüs, müzenin tam karşısında bir abide gibi yükseliyor adeta. Biliminsanları bu yerin gerçekten Midas’a mı yoksa Gordion’a mı ait olduğu konusunu tartışadursunlar biz gördüklerimizle yetinelim.
Tümülüsün içine girebilmek için uzun ve dar bir koridordan ilerliyorum. Mezar odasına ulaşmak için yaklaşık 50 metrelik bir mesafe yürüyorum. Binlerle ifade edilen tarihi bir geçmişe sahip bu devasa toprak yığınının içinde bir heyecan sarıyor beni... Bir krala ait, gizemli mezar odasını görmenin heyecanı mı, hazzı mı yoksa korkusu mu ayırt etmek imkânsız. Mezar odasına girilmiyor elbette. Demir parmaklıklar arkasında binlerce yıllık dev ağaç tomrukları sarmış etrafını. Dünyanın en eski ahşaptan yapılan mezar odası burası. Edindiğim bilgiye göre odanın içinde, ağaçtan yapılmış büyük bir kerevet üzerinde bir iskelet bulunmuş. Bu kalıntıların 60 yaşını aşkın, yaşamı sırasında boyu 1,59 m olan bir erkeğe ait olduğu belirtiliyor. Ayrıca odadan çok sayıda ölü hediyesi çıkmış. Bunların arasında kakma ve oyma tekniğinde yapılmış masalar, panolar, 3 büyük kazan, 160 adet bronz kap, 154 adet fibula (çengelliiğne) bulunmuş.
MÜZEYİ DE MUTLAKA GEZİN
Bölgedeki kazılardan çıkarılan eserler tümülüsün hemen karşısındaki Gordion Müzesi’nde sergileniyor. Eski tunç çağından başlayarak orta ve genç tunç çağı, erken Frig çağına ait çanak çömlekler, cam, mühür, mühür baskıları, İskender sikkeleri, Frig seramikleri ve Lidya, Helenistik ve Roma dönemine ait eserler burada görülebilir.