Chiang Mai’de doğa her gün farklı bir masal yazar
Özgün kültürü ve büyüklüğüyle Tayland’ın kuzeyindeki en önemli yerleşim Chiang Mai. 140 bin nüfuslu şehir tapınakları kadar büyüleyici doğasıyla da sıradışı. Defne Batur defne@nopleproductions.com
Önümde uzanıp giden çılgın ormana, yerden metrelerce yüksekte, üzerinde durduğum suntalardan yapılma titrek platforma, göğe doğru metrelerce uzayıp giden ağaçlara, aralarında metrelerce gerili incecik tele bakarken, gözümün önünden film şeridi gibi akıp gitmesi gereken pek tabii ki hayatımdı. Ama nedense, sadece ve sadece az evvel, yüzünde koskocaman tebessümle etrafımda çember çizerek bana giydirdiği komik mekanizmanın düğümlerini bağlayan çıplak ayaklı çocuğu düşünebiliyordum: Akıllı birine benziyor ama ya bi hata yaptıysa, ya sol yerine sağdan, alt yerine üstten geçirdiyse yanlışlıkla benim halatın ucunu... Defne güzelim, artık çok geç, kapa gözünü bırak kendini! Bak senin Tarzan da en cesur haliyle, ötedeki platformdan bırakmış kendini, tereyağından kıl çeker gibi ilerliyor ormanın içlerine doğru... O, Tarzan ise, sen de Jane’sin! Demeye kalmadı ve başladım başımdaki bareti arkaya doğru iten rüzgârın içinden uçmaya...
AĞAÇLAR ARASINDA UÇARAK SAFARİ
Burası Chiang Mai, Bangkok’tan yaklaşık 700 kilometre uzaklıkta, ülkenin neredeyse en kuzeyindeki yerleşim bölgesi. Bana sorarsanız cennet. Sadece az evvel yukarıda bahsettiğim zip-lining çılgınlığı dolayısıyla değil elbette ama onun da Chiang Mai’ın bende bir ömür boyu silinmeyecek derinlikte iz bırakmasında önemli bir rol oynadığı da su götürmez gerçek. Ne de olsa ormanda yürüyüş yapmak yerine belinizden takılı olduğunuz kancalar yardımıyla bir ağaçtan diğerine kayarak ilerlemek öyle sık sık karşınıza çıkacak bir fırsat değil!
Chiang Mai, aslında hemen hemen her Tayland yolcusunun kendine “acaba gitsem mi” diye soracağı bir yer. Merkezinde ve çevresindeki yüzlerce tapınağı, çevrecilerin kaş çatmalarına rağmen gelişen turizmi, doğasının sunduğu onlarca nefes kesici deneyim birbirine karışıp unutulmaz anlar yaşatıyor. Ve evet, kabul etmeli ki biz dünyanın bu ucunda yaşayanlar için çok da kolay olmayan bir yolculuk anlamına geliyor. Oralara kadar uçmayı aklına koymuş birinin ne yapıp edip bu yolculukta bir iki durağa birden uğrayacağını ve bunlardan birinin de büyük ihtimalle Bangkok olacağını varsayarsak, neresinden bakarsanız 12 saatlik bir İstanbul – Bangkok etabı, ardından da yukarıya doğru, otobüsle 10 - 11 saatlik bir kara etabı veya çok makul fiyatlı uçak biletlerinin bulunabildiği (ve bence de kesinlikle tercih edilmesi gereken) Air Asia ile 1 saatlik uçuş etabı sizi bekliyor demektir.
Değer mi?
Hem de nasıl!
Sevmemek neden imkansız?
1) DOĞASI BENZERSİZ: Chiang Mai’da doğayı doyasıya yaşıyorsunuz, hem de her yönüyle. Topraktan öylesine fışkırıyor ki zaten herhangi bir yapının olmadığı en ufak bir boşluk kendiliğinden bitkiyle, çiçekle kaplanıyor. Şehre varır varmaz kiraladığımız motosikletimizin tepesinde tapınaklar arasında yol yaparken, yani bırakın dağlara taşlara vurmayı daha şehrin göbeğinde gezerken dahi, doğanın bu sınır tanımazlığı, bu dur durak bilmezlik hemen göze çarpıyor. Derken şehri arkanızda bırakıp kendinizi Suthep Dağı’nın kıvrımlı patikalarında bulunca size eşlik eden yabani bitkiler, o patikaların içinden geçtiği köylerde serbest dolaşan hayvanlar, yüksek rakımda ekilmiş biçilmiş arsalar, yolun bittiği noktada sizi ılık sularında yıkamak üzere bekleyen doğal su kaynakları, doğanın hep başka başka ama hep nefes kesici yüzleri... Doi İnthanon Milli Parkı, yukarıda bahsettiğim zip-lining deneyimi, Chiang Dao mağaraları ise yine bu etkileyici doğanın daha başka, biraz daha kontrollü formları. İçinize çektiğiniz her nefeste yenilendiğinizi, hücrelerinizin tazelendiğini hissediyorsunuz.
2) RUHANİ: Chiang Mai’ı bu kadar farklı kılan özelliklerinden biri de hiç şüphesiz köklü ve dönem dönem çok parlak olan geçmişi. 11’inci yüzyılda Burmalıların kontrolü altındayken 14’üncü yüzyıla gelindiğinde Sukhothai ile birlikte, Lan Na Thai Krallığı’nın parçası haline geliyor. İşte bu, Chiang Mai’ın hem dini hem kültürel anlamda yıldızının parladığı dönem. Sonrasında tekrar Burmalılar ve Taylar arasında el değiştirmiş. Buna rağmen kendi kültürel kimliğini yaratıp korumasını bilmiş. Mutfağından gelenek göreneklerine, el sanatlarından özellikle tapınak yapımında sergiledikleri mimari ustalık ve detaycılığa dek “Ben benim” diyen bir stili var. Tapınakların sayısı bu kadar yüksek olunca hepsini gezmek imkânsızlaşıyor. O açıdan bir kaç farklı stilde tapınaklardan oluşan ufak bir liste oluşturmakta fayda var. Benim listemdekileri soracak olursanız: King Mengrai tarafından, şehrin biraz dışında inşa ettirilmiş olan Wat Goo Come, 1545’teki büyük depremde neredeyse tamamen yıkılıp, ancak 1992’de tekrar ayağa kaldırılan Prapokklao yolu üzerindeki Wat Jedee Luang, Chiang Mai’nin en eski tapınağı Wat Chiang Mun, şehrin merkezinde 1345’de babasının naaşına ev sahipliği yapması için Kral Pha Yu tarafında inşa ettirilmiş olan Wat Phra Singh ve ahşap olup da hâlâ iyi durumdaki nadir tapınaklardan Wat Pan Tao ve son olarak Suthep Dağı’nın üzerindeki Wat Pra That Doi Suthep...
3) PRATİK VE GÜVENLİ: Tayland’da, Bangkok’un kilometrelerce kuzeyindeki bir şehirden bahsedilince ilk etapta size yolculuk zor gelebilir. Dilini ve kültürünü bilmemeniz ve çok da şehirleşmemiş olması dolayısıyla yön tayini, adres bulma, bilgi edinme gibi konularda zorluk yaşayabileceğinizi düşünüp vazgeçebilirsiniz. Oysa Chiang Mai, indiğiniz andan itibaren her ziyaretçiye kucak açıyor. Dikkat edilmesi gereken bir kaç nokta var. Onlar da her rehber kitapta yazılı: Örneğin sokakta rastgele gireceğiniz seyahat acentalarından yanıltıcı bilgi verilebilir. Bangkok-Chiang Mai otobüs seferlerinde vaad edilen hizmeti alamayabilirsiniz. Ama bunlar gözünüzü korkutmasın. Otellerden ihtiyacınız olan tüm bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Tayland’a yerleşen ve motosiklet kiralama, kafe-restoran işletmeciliği yapan Batılılar da dil bariyerinin aşılamadığı anlarda hemen imdada koşuyor. Elinizde kroki, altınızda süper külüstür mobiletiniz, vurdunuz kendinizi dağ yollarına. Oldu da kayboldunuz, hiç dert etmeyin; içinden geçtiğiniz köyde durup herhangi bir kapıyı çalın, emin olun bembeyaz dişleri ve sıcacık gülümsemesiyle sizi dünya tatlısı bir yüz karşılayacak. Dönüş yolunu bulana dek uğraşacak, bu kendi külüstür mobiletine atlayıp size şehre kadar rehberlik etme anlamına gelse bile...
* İLK ŞAŞKINLIĞIM: Baharatlarda az acı, orta acı ve çok acı tanımları meğer ülkeden ülkeye değişen bir tarifmiş. Buraya geldikten 24 saat sonra kabaca şu anlamları içerir oldular: Az acı = Ne gereği var? Orta acı = Du, önce Acil’in numarasını öğrenelim. Çok acı = Beni biraz seviyorsan yeme onu...
* İLK AŞKIM: Tuk-tuk’lar. Evet, yeni bir şey değil, yani en azından televizyonda, sinemada seyrettiğimiz onlarca film olsun, okuduğumuz onlarca seyahat yazıları olsun, başkalarının çektikleri fotoğraflar olsun bizi dünyanın diğer ucundaki bu ulaşım aracıyla tanıştırmıştı. Ama yine de, her şeye rağmen, havalimanından daha iner inmez gördüğüm ilk tuk-tuk ile içime, lunaparkta çarpışan otomobil öncesine benzer bir heyecan doldu.
NEREDE KALINIR
* 137 Pillars House: Tarihi Tay mimarisini, düz hatları vurgulayan modern yaklaşımla yorumlayan bu otelde muhteşem 30 süit, çok seveceğiniz bir SPA, havuz ve iddialı bir hizmet anlayışı bekliyor. Ocak ayında çift kişilik oda fiyatları 585 TL’den başlıyor. (137pillarshouse.com)
* The Chedi Chiang Mai: Gece Pazarı’nın hemen dibindeki bu otele girince az evvelki cümbüş bir anda kilometrelerce uzağa ışınlanıyor. Sükunetten, sakinlikten, aşırıdan uzaklıktan, zarafetten gelen lüks! Ocakta çift kişilik oda fiyatları 630 TL’den başlıyor. (www.ghmhotels.co)
* Puripunn – SPA’sı, spor salonu, kütüphanesi ve 30 odası var. Ama daha önemlisi geleneksel ve zevkli bir dekorasyonu, eski zamanlardaki gibi dedirten servis anlayışı... Çift kişilik süitler promosyonda 1250 TL. (www.puripunn.com)
* Rachamanka: Şehrin tarihi merkezinde. İkisi suit olmak üzere 24 odası, bembeyaz duvarlarının ortasında turkuaz bir havuzu ve Asya sanatından güzel örnekler içeren bir de sanat koleksiyonu bulunuyor. Çift kişilik oda fiyatları 75 TL’den başlıyor. (www.rachamankha.com)
* Mo Rooms: Çılgın bir yer burası. Oldukça küçük, fiyatları da makul. Ama tasarım ve stil dendi mi hiç kimselere pabuç bırakmayan cinsten. Özellikle tek başına veya çift olarak seyahat edenlere tavsiye derim. Çocuklular biraz zorlanabilir! Çift kişilik oda fiyatları ocakta 145 TL’den başlıyor. (www.morooms.com)