Bulutların güneyindeki ülke
Yunnan, Çin’in hem coğrafi hem de etnik bakımdan en çeşitli bölgesi. Bölgeye özgü 15 bin çeşit bitki ve çiçek var. Çin’de kabul edilmiş 56 etnik azınlık grubundan 25’i de burada yaşıyor. Turizmci Bengi Işıl Göktürk, bulutların güneyindeki ülkeye yaptığı seyahati anlattı.
Asya’da çok ender yerler insana böyle bir görsel uyarı sağlar; bir tarafta Tibet dağları, diğer tarafta platolar, düzlükler, tepeler ve hatta sıcak su kaynaklarıyla dolu volkanik bölgeler. Ve bu toprakları sulayan efsanevi nehirler; Yangtze, Mekong ve Nu... Daha da ilginci, bu nehirlerin yörede birbirine paralel akmaları ve bu yüzden paralel oldukları alanın tümünün UNESCO tarafından doğal miras listesine alınması!
En güneyinde yarı-tropik ormanları aştınız mı ver elini Laos, Myanmar ve Vietnam! Çin’in başka hiçbir yerinde flora ve fauna bu kadar çeşitli değildir. Yunnan’a özgü 15 bin çeşit bitki ve çiçek vardır. Ünlü açelyası tam 450 çeşittir!
Belki de en önemlisi; Çin’de kabul edilmiş 56 etnik azınlık gruptan 25 tanesinin Yunnan’da yaşaması. Yunnan, doğudan Han kültürünün, kuzeybatıdan Tibet etkilerinin ve güneydoğu Asya’nın zengin kültür birikiminin bir araya gelip harmanlandığı görkemli bir mozaik! Ayrıca Çin’de karşılaşacağınız en rahat, stres ve bürokrasiden en uzak yer. İklimi de nispeten daha yumuşak olduğu ve saydığımız diğer öğelerden ötürü tüm yıl boyunca yerli turistin gözdesi!
Yaklaşık Türkiye’nin yarısı kadar bir yüzölçüme sahip Yunnan’ın nüfusu 46 milyon. 8. yy’da Yunnan’ı 6 prens yönetirmiş. Efsaneye göre bunlardan bir tanesi kuzey Çin’e bir görevle giderken yolda nereden geldiği sorulmuş. Cevap olarak “Sichuan’ın yağmurlu kemerinin güneyinden” demiş. Bu cevap taa imparatorun kulağına kadar gitmiş ve haşmetli, prensin ülkesini Yun-nan ‘bulutların güneyindeki ülke’ olarak adlandırmış.
ÖLÜMSÜZ BAHAR ŞEHRİ
Bölgenin başkenti, yaklaşık 5.7 milyon nüfuslu Kunming. Hem yumuşak havası hem de her daim güzel çiçekler ve bitkilerle kaplı olması, ‘ölümsüz bahar şehri’ diye çağrılmasını sağlamış. Her ne kadar eski Kunming’in ahşap evleri günümüze kalmamış olsa da şehrin trafiğe kapalı ana caddelerinde yürüyüş yapmak, süs havuzlarında küçük oltalarıyla balık tutan çocukları izlemek, tahta nargilelerinde tütün içip satranç oynayan yaşlılara bakmak ve belki de yol boyu yolunuzu bekleyen kör masörlere yol ortasında kısa bir masaj yaptırmak sizi başka bir dünyaya çekip götürecektir.
Kunming aynı zamanda güneybatı Çin’den Tibet’e giden çay ticaret rotasının da başlangıcı. Yunnan genel olarak yüksek bir bölge, çünkü Himalayaların uzantılarıyla Yunnan-Guizhou platosu birbirini burada kucaklıyor. Kunming 1890 metrede, Dali 2 bin, Lijiang 2 bin 400 ve Shangri-la 3 bin 100 metrede.
AVATAR’A İLHAM VERDİ
Yıllanmış ve preslenmiş pu-erh çayının da anavatanıdır Yunnan. Gidilen her yerde preslenmiş pu-erh kalıpları görüyoruz. 2 bin 700 yıllık geçmişi olan davul yapımcılığı da Kunming’in önemli yerel özelliklerinden. En iyi örnekleri Bölge Müzesi’nde görüyoruz.
Buradan 80 km. ötede bulunan Taş Orman Yunnan gezisinin en önemli öğelerinden. Formasyonu 270 milyon yıl önce başlayan ve bir zamanlar okyanus tabanı olan bu orman, suların çekilmesiyle geride kalan kireçtaşı yatağının devamlı erozyonla şekillenmesiyle oluşmuş. Ünlü yönetmen James Cameron’a başyapıtı “Avatar”ı çekmekte ilham kaynağı olan Taş Orman, UNESCO koruması altında ve tabii ki filmin gişe başarısından sonra özellikle yerli turist akınına uğramış durumda!
Dali, Bai etnik azınlık grubunun yarısını oluşturduğu 3.5 milyonluk bir şehir. ‘Kulak biçimli’ anlamında Erhai gölünün kıyısında ve sırtını da Feng Shui’ye uygun olarak Cangshan dağlarına vermiş, eski şehri son derece iyi durumda olan ve yerel mimarisiyle göz doyuran bir kent. Bai yerel dilde ‘beyaz’ demek ve saflık ile sadakat sembolü. Bu yüzden beyazın çok hakim kullanıldığını görüyoruz. Yerel kıyafetiyle yollarda yürüyen kızların özellikle başlıkları çok dikkat çekici. Yapılışları 9. ve 11. yy.’lara tarihlenen 3 pagoda ise Dali’nin olmazsa olmazları. Lijiang’a doğru yola çıkmadan önce sabahları kurulan Xizhou yerel pazarına uğrayarak değişik görüntülere şahit olunabilir.
KIRSAL ÇİN’İ TANIYIN
Özellikle Dali-Lijiang arası yol, kırsal Çin’i tanımak için çok güzel bir fırsat. Tarlada çalışan insanlar, taraçalandırılmış ve setler haline getirilmiş toprakta ekilmiş çeşit çeşit mahsül...
Lijiang kesinlikle Yunnan’a yapılacak olan bir gezinin baştacı. Tibet tarzı mimarisiyle, salkım söğütlerin iki yanında sıralandığı Arnavut kalıdırımı sokaklarıyla ve devamlı yanınızdan akan derenin sesinin verdiği rahatlık duygusuyla size “iyi ki geldim buralara” dedirten bir şehir. Bu akan dereler üzerinde kurulmuş olan 354 köprü, şehre hemen ‘Köprüler Şehri’ yakıştırması yapılmasını sağlamış. Eski Şehir’de akşam geç saatlere kadar açık kalan hediyelik eşya, çay dükkanları ve barlar ve önlerindeki yerel kıyafetli insanlar turistlerin (özellikle yerli) yolunu gözlemekte. Her an her yerde folklorik bir gösteriyle karşılaşma ihtimaliniz çok yüksek.
Şehre fon oluşturan Jade Ejderha Kar Dağı 5 bin 596 metrelik zirvesiyle son derece görkemli. Bizler de 3 bin metreye teleferikle çıkıp Kuzey Amerika’dakilere birebir benzeyen totemlerle karşılaşıyoruz. Yol üzerinde bölgede çokça bulunan ve etinden de faydalanılan yak’lar görüyoruz.
Kültür Devriminin dine karşı acımasız ve sert tutumunun yumuşamasından sonra Budizme ve Çin’in yerel dini Taoizm’e büyük esneklikler sağlanıyor. Dolayısıyla birçok tapınak gezme olanağı buluyorum. İçlerinde çok yıpranmış da olsa Baisha Freskleri dikkat çekecek şekilde sadece burada, Çin’deki değişik dini inançları bünyesinde birleştiren son derece enteresan bir doküman.
Siyah Ejder Göleti’nde bir öğleden sonra gezintisi ise gündelik hayatı en iyi gözlemleyeceğiniz mekan. Gölet-tapınak-dağ üçlüsünü aynı kadraja alarak çekilen fotoğraflar Yunnan’la ilgili hemen her kitabın kapağını süsleyen bir kare. Parkın doğal güzelliğinin yanında içinde yok olmaya yüz tutumuş Dongba kültürünü tanıtan müze de hayli önemli. Hiyeroglif benzeri basit bir yazısı olan ve eski şaman ritüellerini izleyen bu kültür gezimde en çok dikkatimi çekenlerden.
UNUTULMAYA YÜZ TUTAN MÜZİK
Lijiang’dan ayrılmadan önce Naxi orkestrası ve müziğinden de bahsetmekte fayda var. Özünde saray müziğini icra eden orkestranın çaldığı yaklaşık 20 çeşit enstrüman var. Orkestra üyeleri bir hayli yaşını başını almış, şefleri nispeten daha genç ve 83 yaşında. “Biz öldükten sonra bu müzik unutulacak” diyor ve bizleri her akşam sahneye çıktıkları tiyatroya müziklerini dinlemeye çağırıyor!
Lijiang’dan sonra yolculuk bir doğa harikası ve dünyanın en derin nehir kanyonu olan Tiger Leaping Geçiti’ne devam ediyor. Burası dünyanın üçüncü en büyük nehri olan 6 bin 300 km’lik Yangtze üzerindeki en dar geçiş yeri. Efsaneye göre burada kendisini kovalayan avcılardan kaçan bir kaplan, bir yakadan diğerine sıçradığı için “kaplanın sıçradığı” geçit olarak bilinen yer. Buraya gelmeden önce ise Yangtze Nehri’nin ilk kıvrımını ve bu görkemli nehrin nasıl 180 derecelik bir dönüşle akış yönünü değiştirdiği görülür. Bu dönüş ülkeyi coğrafi olarak Kuzey ve Güney şeklinde bölmekle beraber, bu bölünüş aynı zamanda kültüreldir de. Biz 2 bin 500 metrede kısa ve keyifli bir yürüyüş yaparken, profesyonel yürüyüşçüler çok zorlu, zigzag şeklinde bir parkuru tırmanarak 3 bin 900 metrelere kadar ulaşan irtifada günlerce süren yürüyüş turlarına katılırlar!
SON DURAK ÜNLÜ SHANGRİ-LA
Zhongdian ya da nam-ı diğer Shangri-La gezimdeki son durak. Kademeli olarak artık 3 bin 160 metreye ulaşmışım. Burada mimari de coğrafya da Tibet tarzı bir görünüme bürünüyor. Kutsal dağlar, havada uçuşan dua bayrakları ve Budist sutraları da bu görünüme katkıda bulunuyorlar. James Hilton’un Lost Horizon adlı eserinde Shangri-La olarak tanıttığı bölgenin burası olduğunu iddia eden yerel yönetim biraz da turizmi geliştirmek adına Zhongdian adını 2001 yılında Shangri-La olarak değiştiriyor. Kitapta burası Kunlun Dağları’yla çevrelenmiş, mistik, uyum içinde bir vadi olarak tanımlanır.