Geri Seyahat Bu şehirde 90 yaşında öleni erken bir vefat diye uğurluyorlar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bu şehirde 90 yaşında öleni erken bir vefat diye uğurluyorlar

Bu şehirde 90 yaşında öleni erken bir vefat diye uğurluyorlar

Ali Poyrazoğlu'na göre, mesleğinde başarılı olmak isteyenler mutlaka ikinci uğraş edinmeli. O gezginliği seçmiş.

Serhan YEDİG
 
Ali Poyrazoğlu’na göre, mesleğinde başarılı olmak isteyenler mutlaka ikinci uğraş edinmeli. O gezginliği seçmiş. “Profesyonel gezginim. Maceraperest ve Çingene ruhluyum” diyor. Seyahat yaşam ilkeleri arasında, ön sırada: “İnsan kendisine hediye vermek için yaşamalı. Verilebilecek en güzel hediyelerden biri zihinsel ya da bedensel yolculuklardır.” Beş yıldır, her fırsatta Konstanz Gölü kıyısındaki Bregenz’e giden Poyrazoğlu, doğayı, sanatı, sükûneti seven herkese bu kenti görmesini öneriyor.

Ali Poyrazoğlu, erken yaşta çantasını kapıp dünyayı keşfe çıkanlardan. 17 yaşında, ilk yolculuğunda dünyaya açıldı: “Babamın Ordu ve Fatsa’da eczaneleri vardı, çocukluğumun bir bölümü Karadeniz’de geçti. Erken başladım sürtmeye. Ailem karşı çıktığı halde, Atina’ya gittim. Oradan Cenevre’ye geçtim. Çeşitli işlerde çalışıp öğrenim görmekti amacım. 1.5 yıl dayandım, dönmek zorunda kaldım.”
İkinci uzun keşif seferine konservatuvarın tiyatro bölümünü bitirdiğinde çıktı. 23 yaşında, Paris’e gitti. Bir yıl kaldıktan sonra İngiltere’ye geçti. 1.5 yıl da Londra’da yaşadı. “O yıllarda kitle turizmi yoktu. Seyahat pahalı bir işti. Yine de fırsat buldukça yaşadığım şehirlerin çevresindeki taşra kentlerini keşfe çıktım.”

KOMPLEKSSİZ GEZGİNİM
 
Poyrazoğlu, Antarktika, Latin Amerika, Afrika’nın güneyi hariç neredeyse tüm kıtalara ayak bastı. Tiyatro turnelerinde Türkiye’nin tüm kentlerine defalarca uğradı. Kendisini “kentsever” bir gezgin olarak tanımlıyor. “Evet, metropoller kalabalık, pis, pahalı, ruhumuzu kirletiyor... Fakat her metropolün bir kültür, sanat vahası vardır. Yararlanmasını becerebilenler yolculuğuna anlam katar. Kişinin hayat yolculuğuna katkı sağlamayan seyahatler boşa harcanmış zamandır. Her seyahat, iç yolculukların da kapısını aralamalı.”

İç yolculukların kişiyi zenginleştirdiğini, kimi zaman bir otel odasında ya da evin salonunda bile zihinsel yolculuklara çıkılabileceğini savunuyor. “Gittiğim ya da bir süre yaşadığım kentlerde o kültürün içinde, zihinsel yolculuklar yapmayı severim. Ruhum maceraperest. Ama plan yapan bir maceraperestim. Yolculuklarımda çoğunlukla çıkış hedefine varılmaz. Doğaçlama yapmayı tercih ederim.”
Poyrazoğlu’nun sevmediği gezgin tipi, yurtdışında gördüklerini Türkiye’yle karşılaştırıp kompleks yaşayanlar. “Dünya vatandaşıyım. Parisli, Münihli, Viyanalıyım. Türkiye’nin görkemli kültür mirası gibi, dünyanın herhangi bir şehrindeki kültür zenginliğini de sevgiyle benimserim. Komplekse kapılmam. Londra’ya gittiğimde Thames Nehri’ne bakıp, Boğaziçi’nin eline su dökemez, demem. Big Ben’i, Galata Kulesi’yle karşılaştırmam.”
İlk kez gittiği şehirleri, sokaklarında kaybolarak keşfetmeyi seviyor Poyrazoğlu. Ancak yola çıkmadan önce şehir ve kültürü hakkında kapsamlı araştırma yapıyor. Konaklama süresindeki konserleri, tiyatro, opera gösterilerini öğrenip bilet ediniyor. Kente vardıktan sonra, keşif süreci başlı başına bir maceraya dönüşüyor. Sanat galerileri, müzeler kadar, kafeler, parklar, pazaryerlerine de zaman ayırıyor, gözlem yapıyor. Geçmişte okuduğu kitaplarla, izlediği filmlerle bağlantı kuruyor. “Paris’e defalarca gittim, aylarca yaşadım. Ama Eiffel Kulesi’ne çıkmadım. Buna karşın, Prag’a gittiğimde, saat kulesinin karşındaki kahvede saatlerce oturdum, Nâzım Hikmet’in Prag şiirlerini okudum. Onun gözüyle çevreye baktım. Yolculuk sadece coğrafi keşif değildir. Edebi, sosyal, kültürel, insani karşılaşmaları, lezzet keşiflerini de içerir. Kendimi de keşfederim.”
Edinburg’da ünlü festivali kadar, somon avcılığının da keyfini çıkaran, Avustralya’da çöl safarisine çıkan Poyrazoğlu’nun yeni hedefi Arjantin ve Brezilya: “Bir gazeteci arkadaşım Arjantin’e gitti. Dönüşte öylesine ballandırarak anlattı ki, tiyatro sezonu biter bitmez Latin Amerika’ya gideceğim.”

FESTİVALİ, MÜZELERİ BAŞKENTLERLE YARIŞIYOR

Beş yıldır, yaz ve kış en az iki kez Avusturya’nın Konstanz Gölü kıyısındaki Bregenz kentine gidiyor Ali Poyrazoğlu. Üç günlüğüne bile olsa göl kıyısında yürüyüşün, bir kafede kitap okumanın ruhuna iyi geldiğini söylüyor. “30 bin nüfuslu Bregenz, sanat ve spor cenneti. Önünde göl, arkasında dağlar, havası tertemiz... Halkı pozitif enerji yüklü. Kışın kayak, dağ yürüyüşü yapıyorlar. Yazın gölün üstü yelkencilerle, dağlar yürüyüşçü ve bisikletçilerle doluyor. Gazetelerinin ölüm ilanlarına baktığınızda, 90 yaşındaki ölümler erken vefat kabul ediliyor.”
Poyrazoğlu’nu Bregenz’e çeken, beş yıl önce başlatılan kültürlerarası gençlik tiyatrosu projesi. Öğretmen Yener Polat’ın, Avusturya hükümetinin desteğiyle Türk ve Avusturyalı gençleri buluşturduğu Umut Tiyatrosu projesinde görev aldı. Gençleri yetiştirdi, Türkçe ve Almanca ikişer oyun sahnelemelerini sağladı. İstim tutan gençler şimdi kendi başlarına yol alıyor. Ancak Poyrazoğlu kentle bağını sürdürüyor. Sebebi kültür atmosferi ve sükûnet.
Bregenz tipik bir tatil mekânı. Kışın kar sporları, yazın göl ve dağ tutkunu Avrupalıları ağırlıyor. Tarihçi İlber Ortaylı’nın doğduğu şehir, şu anda Kemal isimli bir Avusturyalı tarafından yönetiliyor. Merkez sağ eğilimli Avusturya Halk Partisi’nden belediye başkanı seçilen Marcus Kemal Linhart, Türkiye doğumlu. Avusturya Büyükelçisi olan babası, Atatürk’e duyduğu hayranlık nedeniyle oğluna Kemal ismini vermiş. Ankara’da doğan, İstanbul’un Beyoğlu semtinde çocukluğunu geçiren Kemal’in göl kıyısındaki küçük şehri bugün Avrupa’nın en önemli modern sanat müzesine, opera festivaline, en eski kukla tiyatrosuna sahip. Bregenz merkezli, 370 bin nüfuslu Voralberg eyaletinde 10 profesyonel, 70 amatör tiyatro faaliyette.
“Modern sanat müzesi Kunsthaus, özellikle enstalasyonda iddialı. Avrupa ve Amerika’nın en önemli sanatçıları, sergi için burayı tercih ediyor. 1880’lerde kurulan Kormark (Kukla) Tiyatrosu’nda yıl boyunca dünya kukla repertuvarının tüm önemli eserlerini, ünlü operaların uyarlamalarını sahneliyor. Kış boyunca kentin operasında ve festival mekânlarında opera, müzikal izlemek mümkün. Şehir sanatla, sporla iç içe yaşıyor. Kent merkezinden otobüsle 20 dakikada yakın kayak tesislerine, teleferikle zirveye çıkılıyor. Kayaktan hoşlanmıyorsanız çok iyi işaretlenmiş, haritalanmış patikalarda kışın da uzun yürüyüşler yapabiliyorsunuz. ”
Ali Poyrazoğlu, Bregenz’de özellikle Kunthaus etrafındaki sanatçı kafelerinde oturup gözlem yapıyor, trafiğe kapalı Keizer Caddesi’nde yürüyüşe çıkıp, standlardaki el sanatı ürünlerini inceliyor. Bu standlarda Osmanlı’ya fes üreten Capoo’nun şapkaları, rengârenk desenli yün çoraplar, ahşap oymalar sergileniyor. Caddenin açıldığı Keizer Meydanı’nında da çok sayıda stand bulunuyor. “Salı ve cumartesi günü bu meydanda Bauer (Köylü) Pazarı kurulur. Ekolojik ürünlerin satıldığı pazar, mağazalarda bulunamayan yerel lezzetlerin tezgâha çıktığı bir gurme festivali gibidir. Çaylar, soslar, peynirler, şaraplar... Tadabilir, alışveriş yapabilir ya da sadece bu kültürel zenginliği izlemekle yetinebilirsiniz. Şehirde fiyatlar genel olarak İstanbul’dan ucuz.”
Şubat, martta yolu Bregenz’e düşenlere, mutlaka teleferikle tepelere çıkmalarını, göl kıyısında yürülüş yapmalarını öneriyor Poyrazoğlu. “Şimdi kayak zamanı. Şehirde kalırsanız, kafelerde oturun, sanat etkinliklerinden yararlanın, göl kıyısında yürüyüş yapın. Türkiye’nin harika bir konsolosluk binası var gölün kıyısında. Ayrıca dünyanın göl üstüne kurulan en büyük opera sahnesini de görebilirsiniz. Bahardan sonra giderseniz gölde tura çıkın, yelken yapın. Zamanınız varsa, otomobil kiralayın. Göl kıyısındaki Alman, İsviçre şehirlerini gezin. Örneğin Lindau küçük, romantik bir şehir. Mutlaka görmenizi öneririm.”
Bir öneri de bizden: Bregenz’e gidecekseniz, 14 Şubat’ta orada olun. Avusturya’nın ocakta başlayan fasching’leri, şubatın ikinci haftasında Bregenz’de noktalanıyor. Kentte 5 Şubat’ta başlayan karnaval atmosferi bu hafta sonu doruğa çıkacak. Keizer Caddesi’nde ünlü karnaval yürüyüşü düzenlenecek.

LEZZET MEKÂNLARI

“Van Gölü’nden biraz büyük olan Konstanz, Alman şehirlerinin tatlı su kaynağı. Leziz balıklarıyla ünlü. Bregen’de balık deyince akla, müthiş soslar gelir. Balıklar ızgarada şipşak pişmez. Gölün kenarındaki Hafen Restoran, balık yemekleri konusunda uzman. Göl balıkları, sosla lezzetlendirilip sunuluyor. Göl kıyısındaki Wirhhaus Am See’de Viyana Şinitseli, hamur ve peynirle yapılan, sadece bu bölgede bulabileceğiniz kesspestle’ı tadabilirsiniz. Av etlerine meraklılar, şehrin içindeki Hiischen’de geyik dahil av etleri tadılabilir. Avusturya şarapları çok güzeldir. Tuhaftır ama en güzel döneri bile buradaki Türk restoranlarında yersiniz.”
 
 
 

False