‘Bu kaotik hayatı yaşamak için çok planlı olmak gerekiyor!’
Şu ana kadar 83 ülke gezen ve hedefi tüm ‘dünya’ olan eğitmen, girişimci ve gezgin Perçin İmrek’le konuştuk. Özbekistan, Tacikistan gibi turistik olmayan yerleri ayrı seven İmrek “Kendimi en yakın hissettiğim yerlerse Akdeniz ve Latin ülkeleri” diyor...
Özgür ruhlu biri olduğu daha ilkgençlik yıllarından belliymiş Perçin İmrek’in (34). İstanbul’da yaşadığı ve Marmara Üniversitesi’ni kazandığı halde kendi başına yaşamak, ayakları üzerinde durmayı öğrenmek için Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde İngiliz dili ve edebiyatı okumayı tercih etmiş. Çok faal bir öğrenciymiş. Sosyal kulüpler, izcilik, tiyatro derken Avrupa Öğrencileri Forumu’na (AEGEE) girmiş. Giriş o giriş... Mezun olunca, bu topluluğun merkezinde çalışmak üzere Belçika’ya gitmiş ve 4 yıl orada yaşamış. Yüksek lisans yapmış. Akademisyenlik teklif edilmiş Brüksel’de, kabul etmemiş; “Daha büyük bir alana girmek istemiştim” diyor. Şimdiden 83 ülke gezmiş olduğunu düşününce, o alanın koca Dünya olduğunu anlıyoruz. Kendini uluslararası eğitmen, girişimci, yazar ve gezgin olarak tanımlayan, 6 dil bilen İmrek’le kendine özgü gezginlik anlayışını konuştuk...
‘Neresine gittiğine bağlı’
- Seyahat sevginiz nasıl başladı?
Çocukken ailemle İngiltere ve Fransa’ya gitme fırsatım olmuştu, onlar virüsü kanıma bulaştırdı. Amerika’ya da bir kere gitmiştim, dayımın yanına. 18 yaşımdan itibaren sivil toplumla seyahat ettim. Planım da mümkün mertebe dünyadaki her ülkeye gitmek.
- En sevdiğiniz ülke?
Bu soru çok sık geliyor tabii ve net cevabım yok. Çünkü farklı ülkelerin farklı özelliklerini seviyorum. Mesela turistik olmayan ülkeleri ayrı seviyorum, Özbekistan, Tacikistan gibi... Neresine gittiğine göre değişiyor ama kendimi en yakın hissettiğim ülkeler genellikle Akdeniz ülkeleri. Yunanistan, İspanya, İtalya... Bir de Latin ülkeleri, Meksika, Kolombiya gibi. ABD’de benim yaptığım işin büyük bir müşteri kitlesi var, o yüzden orada iş yapmayı seviyorum ama tüm hayatımı orada geçireceğim diyemem.
- Tüm dünyada girişimcilik eğitimleri veriyorsunuz, konuşmalar yapıyorsunuz. Gezilerin de bir maliyeti var; kazandığınız paranın büyük bölümünü yine seyahatlere mi yatırıyorsunuz?
Brüksel’de yaşadığım dönemde, konferanslara katılıp konuşmalar yaparak, eğitimler vererek, cebimden para harcamadan seyahat edebiliyordum. Sonra Türkiye’ye döndüm. Askerlik bitince 3 aylık bir seyahate çıktım. O zamana kadarki en uzun seyahatimdi. Rusya’dan Tayland’a kadar gittim. O zaman para kazanmıyordum. Olabildiğince ucuza halletmeye çalışıyordum.
- Otostop yapmak gibi mi?
Yok, yolda daha çok konsantre olmayı ve çalışarak gitmeyi tercih ediyorum. Otostop yapınca sürekli sohbet etmen gerekiyor yanındaki kişiyle. Ama geceliği 5 dolar olan hostellerde kalıyordum.
- Peki sonra?
Dönüşte bir kurumsal şirkete girdim burada. Beklentilerim çok farklıydı, 6 ay sonra ayrıldım. Kendi yolumdan gitmek istedim. Neler yapabilirim diye düşündüm. Bir gün oturup bir kâğıda hayattan neler beklediğimi yazdım. Birincisi, girişimcilikte bir şeyler denemek istiyordum. İkincisi, sivil toplum alanında yaptığım gibi eğitmenlikte profesyonelleşmek istedim. Önce İstanbul’da bir hostel açtım, bir senede batırdım. Sonra İzmir’de bir tane açtım. İyi gidiyordu ama o da olmadı. Bütün paramı orada harcadım. Sonra bu, başarısızlık hikâyelerini anlattığım, çok tutan bir etkinlik serisine dönüştü. Türkiye’nin farklı yerlerinde 50-60 etkinlik yaptım. Ardından Londra’da, Hindistan’da... Seyahate gittiğim yerlerde de organize ediyordum yani. Uluslararası portföy oluyordu.
‘Bedava gezmedim’
- Para kazanmıyor muydunuz?
Bir süre sonra kazanmaya da başladım. Böyle etkinliklerde değil ama dinleyenler aracılığıyla işler gelmeye, ben de para kazanmaya başladım. Seyahatlerimi sübvanse ediyordum böylece. Tamamen bedava gezenleri de gördüm ama ben öyle gezmiyorum.
- Başka neler yaptınız?
Sonra kitaplar yazmaya başladım girişimcilikle ilgili. Şu an 7 kitabım var. Çocuklar için, kuzenimle birlikte yazdığım bir seyahat kitabım da var. Bunların hepsi kariyerimde basamak oldu. Bir süre sonra sosyal medyayı da etkili kullanmayı öğrenince ismim bir markaya dönüştü.
- Hiç yerleşik kalmayı düşünmüyor musunuz?
Şu ana kadar farklı ülkelerde yaşadım. Belçika’da 4 sene geçirdim, bir yazı Fransa’da, bir yazı Almanya’da geçirdim, Meksika’da 6 ay kaldım. Çok seyahat edince ve farklı yerlerde yaşayınca, bir yerde yaşamanın ne kadar zor olduğunu da görüyorsun. Birçok insan, gidince bir haftalık Paris tatili gibi olacak sanıyor ama fatura ödemeye başlayınca işler değişiyor... Şu an benim hayatımı götürmek istediğim yer, hem donanım olarak hem de finansal olarak istediğim an istediğim yere gidecek güce sahip olabilmek. O yüzden “Şu ülkede yaşayayım” gibi bir hayalim olmamakla birlikte hayatımın çoğunu Latin ülkelerinde geçirmek istiyorum. Favori ülkelerimden biri Meksika.
‘İnsanları ve kültürü güzel’
- Neden?
İnsanları çok sıcak, kültürü çok güzel, İspanyolca benim çok sevdiğim bir dil, kadınları güzel...
- Evde kalmak ne kadar zaman sonra batmaya başlıyor?
Onun bir limiti olmamakla birlikte, bir sonraki destinasyonumu bilirsem o sürenin önemi olmuyor.
- O nasıl belirleniyor?
Binlerce farklı parametre var. Eğer iş için gitmiyorsam canım istediği için gidiyorum. Şu anki dinamiğimde genelde bir sonraki plan belli oluyor. Ben de çok planlı çalışan biri olarak, 2 ay sonra şurası, 5 ay sonra şurası diyebiliyorum. Bu ‘kaotik’ hayatı yaşamak için çok planlı olman gerekiyor. Spontane olmak güzel bazen ama planlı olmak senin çok daha spontane olabilmeni sağlıyor.
‘Perulu bir kıza âşık oldum...’
- Seyahat sevenlere en temel tavsiyeleriniz neler olur?
Daraltmak zor ama... Bir kere kendinizi tanıyın, kendi zevk aldığınız şekilde yapın. Bir yere gitmeden önce araştırın, “Harlem şöyledir, Meksika böyledir” diye birilerinin söylediklerine ya da Hollywood filmlerine inanmayın. Oraya gidenlerle, orada yaşayanlarla konuşun mümkünse. İngilizce çok büyük bir avantaj tabii. Bir kültürü tanımak için dil bilmek büyük rahatlık, gittiğiniz ülkenin dillerine biraz bakın, dil öğrenmek o kadar zor değil.
- Eminim pek çok maceranız, hikâyeniz vardır...
O kadar çok şey yaşandı ki, insanların şaşırabileceği ne var bilemiyorum. Mesela İspanyolcamı geliştirmemdeki en büyük parametrelerden biri Perulu bir kıza âşık olmamdı. Kısa süre için gidip 2 ay orada onunla kalmıştım. Hatta evlenmeyi planlıyorduk ama farklı sebeplerden dolayı ayrıldık. Spesifik bir olayın hikâye olmasındansa o süreç aslında bir hikâye...