Son Güncelleme:
BÄ°R YERDE... Hiç bu kadar aramamışlardı beni daha önce... Tehlikeli deÄŸilim; yine de bu kadar özen beni kendimden ÅŸüphelendiriyor. Kafamda gözden geçiriyorum
BÄ°R YERDE... Hiç bu kadar aramamışlardı beni daha önce... Tehlikeli deÄŸilim; yine de bu kadar özen beni kendimden şüphelendiriyor. Kafamda gözden geçiriyorum çantamda getirdiklerimi. Siyah kadın polis o kadar sert bakıyor ki ilk uçakla geri postalanacağıma neredeyse inanıyorum. Ãœstelik bunu yaptıkları insanları tanıdım ben... Kafasız. Kötü bakıyor; yine de sevimli gülümsemelere kandı. O zaman ne anlamı var bu kadar zorlamanın. Taze meyvelerle ülkeye sokulacak virüslerden korkuyorlarmış. Bilmiyorum; daha ben çocukken böyle hikayeler bitmiÅŸti yeryüzünde... Nihayet hadi git dedi. "Gracias" dedim meymenetsize... Sırt çantamı bekledim. Ve kaybolmamış olması ilaç gibi geldi. Kapalı kapılardan ilk defa çıktım Havana'ya... Güzel bir akÅŸam üstü; palmiyeler filan... Hava ÅŸahane... Karayip kokuyor... Åžehir merkezine giden otobüsü öğrenmeye çalışıyorum. Elbette çuvallıyorum; çünkü ilk otobüsün ertesi gün olduÄŸunu, taksi tutmam gerektiÄŸini söylüyorlar. Bunu söyleyenler de taksici... Kandırıldığımdan şüphelenmiyor deÄŸilim ama yabancısıyım buraların. Nasıl bilebilirim! Benim tek bildiÄŸim kesinlikle tavizsiz kurallarım olduÄŸudur. Taksiye ayıracak param yok, gerekirse havaalanında yatarım... Bu durumdan akıllıca sıyrılmak gerek... Havaalanı çıkışında küçük bir açık bar var. Tam onun önündeyim. Aynı uçakta geldiÄŸim bir Kolombiyalı bardaki yüksek sandalyede oturuyor. Önceden birkaç kelime etmiÅŸtik. Sorunum olduÄŸunu anladı. Rom içiyormuÅŸ, bana da rom ısmarladı. Sorunumu hallettik. Londra'dan gelen uçağı bekleyeceÄŸiz. Kolombiyalının Ä°ngiliz arkadaşı inecek içinden. Sonra da bir taksiye bineceÄŸiz; onları otellerine bırakacağız, sonra da taksici beni bırakacak elimdeki adrese... Parayı onlar ödüyor; çünkü kendilerini almaya geleceÄŸi söylenen araba gelmedi ve beÅŸ yıldızlı otel bunu onlar geri ödeyecek. Bu olaydan tek karlı çıkan benim... Kraliçesiyim Havana'ya ilk geliÅŸ saatinin... Birkaç rom sonra Ä°ngiliz geldi. TokalaÅŸtık. Durumdan söz edildi. Bindik taksiye. Artık akÅŸamdı ve karanlık da olsa taksici bize şöyle bir ÅŸehri gezdirdi. Devrim meydanından geçtik. Çok fotoÄŸrafını görmüştüm buranın.Vedado'da indi Kolombiyalı ve Ä°ngiliz. Bana 20 dolar bıraktılar. Ben de parayı ÅŸoföre verdim. BeÅŸ dolar cebime kaldı. Ä°nince bununla kendime yemek alacağım. Ya da öyle bir ÅŸey. Çikolata... Åžehir merkezinden uzaklaşıp elimdeki adrese geldik. Kocaman bir otelin önünde durdu taksi. Burası olmadığından eminim. Benim aradığım yer vize almamak için uydurulmuÅŸ iki günlük programa dahil edilen dünyanın en ucuz oteli olmalıydı. EÄŸer böyle bir olaya bir günlük de olsa katılırsanız vize almanız gerekmiyor. Neyse otele gidince bana kalacağım yerin karşıdaki evlerden biri olduÄŸu söylendi. Ne evi?Otelin karşısında iki katlı evler var. Bir kısmında insanlar yaşıyor, bazılarında turistler kalıyor, bazılarında ise bursu öğrenciler filan. Nasıl olsa buradaki her ÅŸey devlete ait. Ä°ÅŸte beni onlardan birine yerleÅŸtirdiler. Anahtarları aldım. Ä°nanılmaz bir sürpriz oldu. Çünkü bana ayrılan iki yatak odası bir salonu olan dayalı döşeli beklemediÄŸim derecede lüks bir daireydi. Åžaşırdım çok. Kliması, buzdolabı, uydulu televizyonu ( hatta düşman amerikan kanalları bile izleniyor) ve her gün temizlik servisi olan bir yere düşmüştüm. Ãœstelik sabah kahvaltısı olaya dahildi ve bunun için oteli kullanacaktım. Tabi otelin tüm aktivitelerinden de yararlanma hakkım saklı tutuluyordu. Åžahane!Dışarı çıktım. BeÅŸ dolarlık içecek ve çikolata almaya. Dönüşte köşe başında toplanmış birkaç kızla konuÅŸtum. Çok güzel siyah kızlar. Bana gece ne yapacağımı sordular. Bir yerlere gidelim dediler. Yorgunum ama burası salsa ülkesi... Sabırsızlanıyorum... Gece yarısı aynı yerde buluÅŸmaya karar verdik.Son birkaç saati balkonumda mucizeye inanamayarak geçirdim. "Burası benim Havana'daki balkonum" diye ÅŸarkı söyleyip duruyordum. Geceki eÄŸlenceye hazırladım kendimi. Biraz daha zamanım olduÄŸundan resepsiyonun yanındaki bara gitmeye karar verdim. Bir sürü turist vardı. Ve saçma sapan kadınlar kızlar. Tuvalete gittiÄŸimde bazı acayip ÅŸeyler oldu. Aynaya bakıp memelerini gösteren birileri vardı ve birbirlerinin kıçlarını elliyorlardı kıkırdayarak. Anlamadım.Dışarı çıkıp buluÅŸma noktasında beklemeye baÅŸladım. Kızlar ortalıkta yoktu. Ama çevre kalabalıktı. Dahası onları çıkarabileceÄŸimden emin deÄŸildim. Bütün Kübalı siyah kızlar birbirine benziyor. Bu arada akÅŸamüstü gördüğüm birkaç gençle selamlaÅŸtım. Kızları beklediÄŸimi, bara gideceÄŸimizi söyledim. Bu iÅŸe güldüler. Bana onların gece fahiÅŸelik yaptığını anlattılar. Buna pek inanmadım. Gayet sıradan görünüyorlardı. Sonra bana çevredeki kalabalığı gösterdiler. ÇoÄŸunun turist kafalamak için piyasa yapan fahiÅŸeler olduÄŸu iyice inceleyince anlaşılıyordu. Bu fikir aklıma hiç gelmemiÅŸti oysaki ve o tuvaletteki acayiplerin de ne mal olduÄŸu ortaya çıktı böylece. Tam bir fahiÅŸeler cennetinin ortasındaydım. Ä°nanılmaz canlı bir pazar yeri burası. Kaldığım yerin ucuz oluÅŸ nedeni de anlaşıldı. Burası paralı turistlere gösterilecek bir mahalle deÄŸil. Ve bunu bilince çevredeki hareketlilik birden anlam kazanıyor. Cümbüş... Dünyanın baÅŸka bir yeri olsa insan garip hissederdi belki. Ama burada önemi yok. Güvenlik inanılmaz derecede, kadın-erkek ayrımı yok ve bir turist kadına kimse ilgi göstermiyor. Olay güzel Kübalı kızlarla zengin turistler arasında geçiyor çünkü... Kızları beklemekten vazgeçip odama döndüm. Hiçbir yeri bilmeden ne yapabilirdim ki... Gittim balkonumda oturdum. ArkadaÅŸlarımın fahiÅŸe çıkması dışında oldukça mutluydum... Palmiyeler çok güzel... Televizyonu balkona doÄŸru çevirdim, Amerikan dizi kanalı SONY'yi seyredip çikolata yedim... Havana'ya alışıyorum... GüneÅŸ BAKIRCI - 22 Eylül 2000, Cuma Â