Böğürtlenlerin, ahududuların peşinde adım adım yükseklere...
Sonbahar mevsimi memleketin dört bir yanında hep tablo gibi güzel manzaralarla gelenleri karşılar, yaşayanları bereketiyle mutlu eder. Doğu Karadeniz’de Kaçkarlar ve Şavşat bölgeleri de sonbaharın en güzel hallerini görebileceğiniz mekânlara ev sahipliği yapar. Doğanın zenginliğini cömertçe sergilediği günlerde, Karadeniz’in en sakin yaylalarını, çalıların ikram ettiği meyveleri yiye yiye gezelim mi?
Yayla zamanının bitmesinin habercisi güz çiğdemleridir. Yaylacılar artık son hazırlıklarını yapmaya başlar ve yavaş yavaş hem kendilerini hem de hayvanlarını tersine göçe hazırlarlar. Sonra evlerin kapıları ve pencereleri sıkılaştırılır; duvarlar, bacalar, sobalar kontrol edilir; uzun ve sert bir kışla baş başa kalacak yayla evi geride bırakılıp aşağıdaki köy hayatına doğru yola çıkılır. Vargit çiçeği, güz çiğdemi olarak da bilinir, yörede huzmancuk da denir.
Güz mevsimi Kaçkarlar’da ve elbette Doğu Karadeniz’de berekettir aynı zamanda. Kabak, incir, elma, ceviz ve isabella denen kokulu siyah üzümün yanı sıra mehovah denen yabanmersininin de bolca olduğu bir mevsimdir. Mehovahlar özellikle dağlarda ve yayla yollarındaki çalı formlarının üzerinde yetişen, insanlar kadar otobur ayıların da sevdiği, küçük, siyah bir meyvedir. Yöre kadınları yayla dönüşleri bu meyveleri toplayıp evlerinde reçellerini pişirir.
Yüksek kesimlerdeyse (1.500-2.300 metreler arası) eylül başından sonuna kadar ahududu ve böğürtlenler de güz mevsimi bereketi tablosundaki yerlerini alırlar. Kaçkarlar’da; Kale, Elevit, Trovit’te, Palovit ve Amlakit yaylaları yollarında ahududu öbeklerine rastlamak mümkün. Ayrıca dağ karayemişi isimli, çalı formlarının üzerindeki üzümsü meyvelerin ve frenküzümünün tadını da kolay kolay unutamazsınız. Tabii bunları dalından koparıp yiyebilmek için en iyi aktivite sonbaharda yaylalarda yürümektir.
Yaban yaşam alanında...
Kaçkarlar söz konusu olunca, onlarca rotadan bahsetmek olası ancak sonbaharın gözlemlenip yaşanabileceği en güzel rotalardan biri Palakçur-Kaşvaç yaylaları arasındaki eski patika yol. Çamlıhemşin ilçe merkezine gittiğinizde, artık herkes tarafından bilinen ve ne yazık ki
yayla/mezra özelliğini kaybeden Ayder’e yaklaşık yarım saatlik bir araç yolculuğu yaptıktan sonra yükselmeye devam ediyorsunuz. Araç yolu Galer Düzü’nden sonra ikiye ayrılıyor. Soldan devam ettiğinizde yol sizi tekrar bir seçime maruz bırakacak, yine soldan devam ettiğinizde kendinizi Palakçur Yaylası’nda bulacaksınız. Yaklaşık 2 bin metre yüksekliğindeki yayla, Kemerli Kaçkar Dağı’nın eteklerinde, alpin çayırlarla çevrili, oldukça geniş bir alana yayılmış, içinden şırıl şırıl suların akıp geçtiği oldukça sakin bir yer. Palakçur’dan araç yoluyla ya da bir üst kottan eski patikayla, geniş alpin çayırlıkları yürüyerek Kaşvaç Yaylası’na varabiliyorsunuz. Yaklaşık 1 saat süren bu nefes kesici parkurda, dağları ve Ceymakçur, Kavrun gibi yaylaları uzaktan görme şansına erişiyorsunuz. Kaşvaç, tepede kurulu ve üç-beş yayla evinden oluşan küçük bir yayla olmasına rağmen, konum itibariyle her yeri görmenize imkân sağlıyor. Bu yürüyüş alanında yabanmersini toplayabilirsiniz. Yalnız yürürken ses çıkarın, yanınızda düdük taşıyın ve bir yaban yaşam alanında olduğunuzu unutmayın.
Yine Ayder’den yukarı yaklaşık 45 dakikalık araç yolculuğuyla ulaşılabilen Kavrun Yaylası’nı ziyaret edebilirsiniz. Kavrun’dan Çengovit denen göller bölgesine 2-2,5 saatlik bir tırmanışla çıkabilir, enfes buzul göllerinde hava güneşliyse yüzebilirsiniz bile.
Ahududu için en güzel rotalardan biri, Elevit Yaylası’ndan yukarı yolu takip edip Trovit, Palovit, Apivanak, Amlakit gibi yaylalara ulaşmak. Stabilize yoldan gidip yol kenarlarına bakabilir, doğal su kaynaklarından içebilirsiniz. Bu arada çok sayıda yayla görme şansınız da oluyor haliyle. Bir diğer rotaysa Hazindağ Yaylası’na gidip oradan orman içinde kalan araç yolunu akip ederek Pokut ve Sal yaylalarına yürümek. Bu yürüyüş iyi bir tempoyla yaklaşık 2 saat sürüyor. Bir başka alternatifse Mollaveyis Köyü’nden Çinçiva Köyü’ne yürüyüş rotası. Bu yolu sonbaharın güzel renklerini kestane, gürgen ve meşelerin üzerinde seyredip kâh ırmaklar geçerek kâh yükseklerden vadiyi izleyerek, rahat bir parkurla tamamlayabilirsiniz.
Gito ve Badara yaylalarını da unutmayalım. Hem çok güzel bir manzaraya sahip hem de orman meyveleri açısından zengin olan bu bölge de sonbaharın tadını çıkarmak için ideal rotalardan.
2 bin metredeki göller bölgesinin huzurunu tadın
Artvin sürprizlerle dolu müthiş bir coğrafya. Bana göre bu memleketin en güzel duraklarını barındıran Şavşat’a rotayı çevirmek çok akıllıca bir seçim. İki yerleşim arası 68 kilometrelik bir mesafede. ‘Citta Slow’ yani ‘Sakin Şehir’ ilan edilen Şavşat’ta doğa kadar tarih de farklı ve zengin örnekler sunuyor. Şavşat’a girmeden soldan giden yolu takip ederseniz varacağınız Cevizli Köyü’nde 10’uncu yüzyılda yapıldığı bilinen Tbeti Kilisesi bu örneklerden biri. Cevizli’den ayrıldıktan sonra rotanızı çam ormanlarının içindeki Karagöl’e çevirebilirsiniz. Oldukça sessiz, sakin bir ortamda, sadece kuş sesleriyle gölün etrafını turlamak bile insana sonsuz bir huzur veriyor. Keşfe meraklıysanız gölün kenarından çam ormanlarına, çok da açılmadan kısa turlar yapabilirsiniz. Veliköy’den, Cevizli Köyü sınırlarındaki peribacalarının olduğu yola sapıp uzunca bir yürüyüşle o bölgeyi görme şansınız var. Bu hattın en unutulmaz rotalarından biri kuşkusuz Pınarlı Köyü’nün yükseklerinde keşfedebileceğiniz, Göze Dağı eteklerindeki Balıklı ve Şirata gölleri. Yaklaşık 2 bin metrede konumlanan göller bölgesine gitmek için öncelikle Pınarlı Köyü’nü ardınızda bırakmanız gerek. Önce Balıklıgöl’e çıkıp oradan orman patikasını kullanarak Büyük Şirata ve Küçük Şirata göllerine ulaşabilirsiniz. Şavşat’a gitmişken; Arsiyan Yaylası’nı ve göllerini, arazi aracınız varsa Sazgirela Geçidi’nden geçip Cancir Yaylası’nı ziyaret edin. Ve mutlaka katmer, silor, erişte, kete, tahıl gevreği, hınkal, bişi, fetir, çırığ, cimur, kançlama, dügmaç ve mafiş lokum gibi bölgeye özgü hamurişlerini restoranlarda tadın. Köylerden ceviz almayı da unutmayın.
Fırtına Vadisi ormanlarında kestane toplamadan dönmeyin
Isabella isimli kokulu siyah üzümden tatmak, bahçede yetiştirilen kabakları kuzinede pişirip yemek, yaş hurmaları kurutmak, yayla peynirinden yapılan muhlamayı denemek, yaylada toplanan meyvelerden reçel yapmak, yayla çiçeklerinden bitki çayı hazırlamak... Fırtına Vadisi ormanlarında kestane toplamak da listenizde olmalı. Mekân önerisi yapmıyorum artık; ancak her zamanki gibi bütün bunların tadını doyasıya çıkarmak için bölgede faaliyet gösteren butik turizm firmalarını bulmanızı ve rehbersiz yollara düşmemenizi öneririm.